Yine sandık. . .

0
416

Uyuşamayız, yollarımız ayrı
Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi
Senin yiyeceğin, kalaylı kapta
Benimki aslan ağzında
Sen aşk rüyaları görürsün, ben kemik
Ama seninki de kolay değil, kardeşim
Kolay değil hani
Böyle kuyruk sallamak Tanrının günü
Açlıktan bahsediyorsun
Demek ki sen komünistsin
Demek bütün binaları yakan sensin
İstanbul’dakileri sen
Ankara’dakileri sen
Sen ne domuzsun sen!
                                        Orhan Veli, 1950

Süleyman Demirel’in üç sözcüklü repliği vardır; “anarşistler,gomünister, bölücüler”. Demirel tekrar ede ede ezberletti bu sözcükleri. 1965 yılında ilk kez başbakan oldu, Orhan Veli 1950’de onun bize bu sözcükleri ezberleteceğini “öngörmüş” olmalı. Sonraki güzellemesi de bilindiktir Demirel’in, “bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz”. O dönemde devletin suç işleyebileceği bahis konusu bile edilemezdi, o yüzden sağcılar sözcüğü kullanılmış olmalı.
Egemen anlayışın hemen her dönem ifadesidir bunlar ve benzerleri. Olumsuz herşeye suçlu aranır ve o suçlu hazırdır. Devleti kendileri yönetir, güç ellerindedir, istihbarat da öyle. . . Devlet eliyle terör uygular, işkence eder, köy boşaltır, vatandaşlarını asit kuyularına atar, Susurluk’ta boy gösterir, nefret dili ile kimliklere yönelik ‘mum söndü’, ‘affedersiniz’, ‘hain’ gibi tanımlamalar kullanırlar. . . Ama suç hep başkalarınındır.
Demokrasi, özgürlük, eşitlik, adalet, barış sözcüklerini ağızlarından düşürmeyenlerdir suçlular. İktidardan doğrudan çıkarı olan kesimlerin dışında her sosyal tabakadan insanın, insanca yaşaması için söylenen laflardır bunlar. İçselleştirilmesi tehlikelidir bu nedenle. Ne kadar çok insan söylemeye ve sahip çıkmaya başlarsa, o kadar tehlikelidir. Olabildiği kadar az insan söylemeli ve onlar hep itibarsızlaştırılmalı, ötekileştirilmeli, hep bir ağızdan kötülenmeli, her tür olumsuzlukla eşitlenmelidir. Fısıltı gazetesi, sözlü ve yazılı medya her daim işbaşında olmalıdır. Olmalı ki sesleri duyulmasın, ne demek istedikleri anlaşılamasın, ötesi farklı ve kötü bir şey söyledikleri anlaşılsın. Barış derken savaş, devlet terörünü deşifre ederken kendileri terörist, kimliklere eşitlik ve özgürlük derken bölücü olarak algılanabilsinler. Hep kötü ve suçlu olsunlar.
Son yıllarda ülke her anlamda geçmişin tekrarını yaşıyor. Genel seçimlerden çok önce başlayan itibarsızlaştırma çalışmaları aynen devam ediyor. Geniş bir halk kesiminin çıkarına uygun, olumlu şeyler söyleyen bir siyasi parti terörle, şiddetle eşitlenmeye çalışılıyor. Dolayısı ile oy verenler caysın isteniyor. Şiddet iklimi altında yapılacak erken seçimle iktidar başarı arıyor. 6 Ekim’de Öcalan ile direk görüşürken, Oslo görüşmeleri deşifre edilmişken, PKK ve Öcalan ile iktidar arasında köprü görevi HDP’de iken, 8 Ekim’de terörün sorumlusu olarak HDP gösterilmeye çalışılıyor. Ne “ustaca” ama. ..
7 Ekim herşeyi değiştirdi. Aynı iktidar ve aynı Güneydoğu aslında. Ama iki fark var ki yaşamsal önemde birileri için, başkan olamamak ve üstelik tek başına iktidarı yitirmiş olmak.
Cenazelerin gelmesi ile başlayan laf söyleme süreci de geçmişin tekrarı. “Şehit”, devlet güçlüdür, imha ettik, ölü ele geçirdik, ne mutlu şehit ailesine. . 6 Ekim’in sloganı “anneler ağlamıyor” iken 8 Ekim’in sloganı “ne mutlu şehit annesine”. Muktedir çocuklarının çürük raporları, bedelli askerlikleri, bir türlü “şehit” olamamaları ise konu dışıdır.
Kan akarken siyasetin sesi duyulmaz, hamasettir duyulacak olan. Hele medyanın geniş bir kesimi biat durumunda ise. Savaş halinde demokrasi askıya alınır. “Demokrasinin üzerine şal örttük, tepelerine balyoz gibi ineceğiz”, 12 Mart faşizminin lafıdır, bugün de benzer bir durum yaşanmaktadır.
İktidarın mesajı açık. “İktidardan yana olun, olmuyorsanız susun, susmazsanız bertaraf edilirsiniz”. Mesajı verme kanalları geniş. İçinde iktidarın “karanlık güçler” söylemine sarılarak gölge dövüşüne ortak olan, güce sırtını dayama sevdalısı, kimliklerinden muaf olmuş insanlar da var. Tabi ki Çerkesler de. Çerkeslerin XIX. yy. boyunca Çarlıkla sürdürdüğü bağımsızlık ve özgürlük savaşından beri vardılar,var olacakları da belli.
Seçimlere yönelik mesaj da açık. “Cenazelerin gelmesini istemiyorsan AKP”, “Terörü durduracak güçlü iktidardır, o da tek başına iktidardır, o da AKP’dir.”.
Diğer yandan, altını kalınca çizerek belirtmeliyim ki Kürtler gücünü haklılıklarından almaktadır. Haklılığın üzerini örten silahlı eylemlerin sorumluluğu da çok ağırdır. Zira yazının başında söylediğim gibi sadece Kürtler değil, Türkiye halklarının tümü, bütün kimlikler güçlerini haklılıklarından alırken onları da siyaseten zor duruma düşürmektedir bu eylemler. Kısaca silaha ve şiddete hiç gerek yok. Asıl o zaman faş olacak şiddeti gerçekten kimin istediği ve uyguladığı.
Anayasa ve yasaların dikkate alınmadığı, “yaptım, oldu” ile ilerlenen bir sürecin içindeyiz. Belli ki bu gerilimden, kan ve gözyaşından sonra tek başına iktidar beklentisi var. Tek başına Kandil bombalanarak olmaz bu iş, yanı sıra ve önemlisi HDP oyları gerekli. Sınır tanımazlık HDP üzerinde devam edecektir. Parti kapatılmasa da ipuçları verilmiştir. Sindirerek, seçmeni zora koşarak, taşıma oy gibi buluşlarla sandık oyunları sinyalleri vererek, kimi milletvekilleri üzerinden itibarsızlaştırma ile dokunulmazlık oyunları ile, terörize ederek kısaca. Zaten korkutucu yaşananlar, demokrasi adına daha da korkutucu bir süreç bizi bekliyor.
Tek başına iktidar olduğu sürece “sandık ne derse o” ve “milli irade” diyen, 8 Ekim sabahı sandığı ve milli iradeyi tanımayanlara daha yüksek sesle yanıt vermeli. HDP’li olmak gerekmiyor ama ülkeye ve insanına reva görülenlerin gerçek sorumlularına dur diyebilmek için HDP’ye oy vermek gerekiyor.

Önceki İçerik“Halklar Savaş İstemiyor”
Sonraki İçerikSuriyeli Kardeşlerimiz için Kurban Bağışı
Yaşar Güven
1958’de, Düzce Köprübaşı Ömer Efendi Köyü’nde doğdu. 1980 yılında İTÜ Gemi İnşaat ve Deniz Bilimleri Fakültesi’nden mezun oldu. Üyesi olduğu Gemi Mühendisleri Odası’nın (GMO) 50. yıl ve İstanbul Kafkas Kültür Derneği’nin (İKKD) 60. yıl Andaç çalışmalarının editörlüğünü yaptı. Her iki kurumun yönetim kurullarında görev aldı. Kurucusu olduğu firmada iş yaşamı devam ediyor. 2005 yılı aralık ayında yayın hayatına başlayan Jıneps gazetesinin kurulduğu tarihten itibaren yayın kurulu üyesi.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz