Bu kronolojiyi bir daha okumak gerek

0
465

Yukarıda okuduğunuz başlığı önce “Hastayım hastayım diyordum inanmıyordunuz, n’oldi?” diye koyacaktım, vazgeçtim.
Sonra “Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belli olur” diye yazmaya niyetlendim, ondan da caydım.
En sonunda “Bu kronolojiyi bir daha okumak gerek” demede karar kıldım.
15 Temmuz 2016’da gerçekleşen Darbe Girişimi tarihteki yerini kalın harflerle kalıcı hale getirirken; günlerdir, korku romanı tadında gelişmeleri takip ediyoruz.
Olan biteni takip edip, okumaları derinleştirdikçe; meğerse bağıra çağıra gelen felaketin ayak seslerini duyamadığımızı müşahede ediyoruz.
Deniz Altında 20 Bin Fersah romanının efsane denizaltısı Nautilius gibi sessiz ve derinden giden FETÖ’ye karşın; bu sefer buzkıran gemisi gibi giden RTE’yi takip ediyoruz.
Yazının bir yerinde serdedeceğimiz fikrimizi, hemen şimdi yeri gelmişken kalın ve iri harflerle beyan edelim.
Recep Tayip Erdoğan, sokağa döktüğü milyonlarla, önce ülkenin, sonra parlamentonun, en sonunda da AK Parti, CHP ve MHP’nin namusunu kurtardı.
Bir fikrimizi daha hemencecik belirtelim ki sonra karambole gelmesin. O anlı şanlı ve her fırsatta “sokağa çıkmaya” hevesli solumuz/solcularımız yine sınıfta kaldı. Kim bilir belki yine samanlıkta saklanmışlardır. Ya da “tiyatro” seyretmeye dalmışlardır.
Bu kadar açık, apaçık bir gerçeğe “tiyatro” demek gaflet, dalalet ve hatta hıyaneti içinde olanlara da Allah akıl fikir versin deyip geçelim diyeceğim; ama önce vücudumuzun müsait bir yeri ile kahkahayla gülelim dolu dolu. Hem de onların ağlanacak hallerine.
%50’yi evde zor tutuyorum diyen RTE’ye beşuş bir çehreyle gülümseyen yüzleri, Darbe Girişimi sonrasında görmek isterdim doğrusu. Sanırım o istihza dolu yüzlerine, bu sefer tiyatro kapılarındaki “ağlayan adam” maskını takmışlardır arsızca…
Cemaatin kırk yıllık serencamını bir yana bırakarak, sadece son birkaç yıldaki gelişmeleri kronolojik olarak sıralarsak, sanırım gündemi net bir şekilde okumak kolaylaşacaktır. Hem böylece yazının başlığına da sadakat göstermiş olacağız.
***
Cemaatin yıllarca devlete nüfuz etme çalışmalarının en somut neticelerinden biri olan, 2010 yılında yapılan HSYK seçimlerinde, cemaat mensuplarının çoğunluğu ele geçirmesi ile devlette/yargıda “var” olmaları yazımızın ilk maddesi.
7 Şubat 2012: MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın savcılıkça sorgulanmak istenmesi. HSYK’da yeterince güçlenen FETÖ’nün, Hakan Fidan üzerinden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı karşısına alması ile ilk büyük karşı karşıya geliş ve çatışma… Bu hadise, Cemaat’in ilk dişini göstermesidir.
27 Mayıs 2013: Bu tarihte başlayan Gezi Parkı Olayları da fiili bir kalkışmanın ilk işaret fişeği idi. Bayburt hariç, 80 ilde yapılan eylemler sonucunda, 8 vatandaşımız ölürken; iki de polisimiz şehit oldu. Başlangıçta masum çevreci bir tepki olarak gösterilen hadiseleri, sonrasında bir Türk Baharı’na dönüştürme çabaları da böylece tarihteki yerini aldı.
16 Haziran 2013: Recep Tayyip Erdoğan’ın Kazlıçeşme Mitingi’ne iştirak eden bir milyonu aşkın kişinin, Gezi Kalkışması’na karşılık olarak, halkın verdiği en güzel cevaptı.
Kişisel tarihimin en önemli bir kilometre taşı da bu Gezi Kalkışması’dır. Bu hadiselerden sonra “bu başka bir hikaye” deyip Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Parti’den yana açık ve seçik tavır almışımdır. Bu gerek Jıneps’teki yazılarımda ve gerekse başka yerlerde yazdığım yazılarda ve de kişisel tartışmalarımızdaki beyanlarımızla sabittir.
17- 25 Aralık 2013 Darbe Girişimi: 15 Temmuz 2016 Darbe Kalkışması asker üzerinden bir kalkışma idi malum. 17- 25 Aralık da Polis Teşkilatı üzerinden yapılan bir darbe girişimi idi. “Yolsuzluk Soruşturması” adı altında yapılan yoğun propaganda ile kafalar karıştırılmaya çalışılırken; açık söylemek gerekirse, özellikle dört bakan konusunda benim de soru işaretlerim vardı. Ama şimdi anlıyorum ki bu sadece bir kılıfmış. Soru işaretlerim, 15 Temmuz ile giderilmiş oldu.

3d characters isolated on white background series

22 Aralık 2013: Fethullah Gülen’in meşhur “beddua seansı”. FETÖ’nün meşru iktidara karşı açtığı savaşın, en net göstergelerinden biri olan bu beddua seansının, en akılda kalan kısmını, tekraren koyalım da hafızalarda canlansın: “… Allah onların evlerine ateşler salsın., yuvalarını yıksın, birliklerini bozsun, duygularını sinelerinde bıraksın, önlerini kessin, bir şey olmaya imkan vermesin…” Bu beddua ile Gülen Cemaati’nin tabandaki mütedeyyin kesimi eminim ki, şoka uğramış ve cemaatten uzaklaşmaya başlamışlardır.
1 Ocak 2014: Kırıkhan – Reyhanlı karayolunda MİT tırlarına yapılan operasyon.
19 Ocak 2014: Tarsus – Adana – Gaziantep otobanında yine MİT tırlarına yapılan operasyon. Bu iki girişim, FETÖ’nün adli – polis ve asker kanadı ile müştereken yaptıkları operasyon olması ile devletin tamamında olan gücünü göstermesi açısından manidardır.
30 Mart 2014: Yerel seçimlerde cemaatin AK Parti karşıtlığı üzerinden, kapı kapı gezip, başta CHP olmak üzere muhalif partilere oy devşirmeye çalışması.
10 Ağustos 2014: Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmemesi ve diğer adayların seçilmesi için yine cemaatin açık açık çalışması. Tabii ki sonucu FETÖ için kocaman bir hüsran.
7 Haziran ve 1 Kasım 2015: Yenilen pehlivan güreşe doymazmış misali, Gülen Cemaati’nin, yine kendilerine yakışanı yapıp AK Parti aleyhine çalışmaları. Ama Allah bu. Yine ayaklarını dolandırıp barajı aşan HDP’ye rağmen AK Parti tek başına iktidarda ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da dimdik ayakta kaldı.
15 Temmuz 2016: Cumhuriyet tarihimizin en kanlı Darbe Girişimi. 240 vatandaşımızın şehit olduğu; binlerce insanımızın da yaralandığı ama sonunda kanlı Darbe Girişimi’nin bastırıldığı 15 Temmuz’un sonucunda, ehven-i şer deyip, iktidarın ve muhalefetin bir araya gelmesi tek teselli oldu. Farklı dünyalardan, değişik siyasi görüşlerden milyonlarca insanımızın meydanlara çıkarak önlediği bu Darbe Girişimi, böylece tarihteki yerini alacak elbet. Sonucunda da FETÖ’nün ipliği tamamen pazara çıkmış oldu. Ve eminim yukarıdaki militan kadrolar dışındaki mütedeyyin kesim, Fetullah Gülen’in daha doğrusu FETÖ’nün gerçek yüzünü ayan beyan şekilde gördü.
Ve bu millet zilleti kabul etmediğini; darbe illetini inşallah bir daha gün yüzüne çıkmayacak şekilde tarihin çöplüğüne gömdüğünü gösterdi.
Bize düşen de Jıneps üzerinden okurlarımıza bu kronolojiyi bir kez daha hatırlatmak oldu.
Umarız hala ayılmayanlara gazoz olur!
Olmadı kapak olur!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz