Oubykh Nal İzinde Kasım 2016

0
492

Küçük bir dükkan, kapısında bir duyuru var, içerisi karanlık dışarıdan içerisi görülmüyor…
Duyuruyu okuyorum, okuyabiliyorum…
DUYURU diye başlıyor, bir vefat duyurusu…
Yeni mi diye bakıyorum tarihe, çok yakın değil…
Türkçe olduğu için okuyabiliyorum…
Şaşkınlıkla ve giderek artan üzüntüyle yazılanları okurken, yazının asılı olduğu kapı içeriden açıldı…
Cam kapı içerisini göstermiyordu. Kapı açılır açılmaz, renkli gözlü, bembeyaz saçlı, kravatlı ceketli birisi beliriverdi karşımda…
Gür beyaz saçlarıyla, bir hafta sonu üstelik sabahın erken bir saatinde beklenmedik misafirlerine bakan yaşlı adama, anlaşabildiğim lisanda seslendim…
Şaşırmamıştı…
Anlatmaya başladı: Altı ay oldu çok zormuş, biz çok iyi anlaşıyorduk, altmış yıldır birlikteydik, elli sekiz yıldır evliydik, bir yıl nişanlı, bir de öncesi, toplam altmış yıldır birlikteydik…
Altmış yıl sonrasında altı ay öncesinde gitti, ne yapacaksın çok zor…
Haziran’dan sonra altı ay…

Sokaktan geçen biri seslendi…
Profesör…
Siz dedim, size mi seslendi…
Coğrafya okudum, ilk Türkçe öğretmeniyim dedi…
Prizren’de ilk öğretmen olmak kolay değil, dedi…
Osmanlı, 1912’de gitti, sonra 1951 yılına kadar dil öğrenemedik…
Ben 1951 yılında öğretmen oldum, nüfusta 82 yaşındayım aslında 81 yaşındayım…
Öğretmen oldum ama 17 yaşından küçüklerin öğretmen olmasına izin vermediler, sonra mahkeme kanalıyla bir yaş büyüttüm…
Şimdi emekliyim, 81 yaşındayım…
Çocuklara yardım ediyorum…
Bu dükkanların hepsi bizimdi, komünizm geldi hepsini aldılar elimizden…
Halveti Tekkesi…
Karşı sırada duran kahverengi yapıyı gösterdi, bak burada mezarlar var, ben isterdim buraya gömülmeyi ama şimdi karımın yanına istiyorum…

Bir ara sustu, siz nereden geldiniz, dedi…
Erdek, Bursa, İstanbul, Edirne…
Kaplumbağa Volkswagen ile gittim ama şimdi gidemem, dedi…
Şimdi çocuklara yardım ediyorum…
Terlik satıyoruz, ayakkabı alıyoruz, tamir edip yeniden satıyoruz, dedi…
Yan dükkanda yorgancı açmamıştı, bir yanında fotoğraf filmlerinin olduğu vitrinde, eski Prizren sokaklarını gösteren fotoğraf filmlerin arasındaydı…
Arnavut kaldırımlı taşlı sokakta yürüyerek gidenlerin sesleri arasında yaşlı adamın sesi kaybolmaya başlamıştı…
Müsaade buyrun dedi, cam kapıdan içeri girerken…
Tezgahta, o dışarı çıkınca yalnız kalan bir bardak dumanı tüten çayı ile dertleşmek için içeri girdi…

Kırkıncı ülkeden…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz