Çok uzak kalmışız…
Sabaha kadar uyuyamadım. Bilmek her zaman iyi değilmiş, bilmesem çok rahat uyuyacaktım ama bildiğim için hiç uyku tutmadı…
Yattığım yerden dışarıya bakıyordum, perde açıktı ama camın ötesi görünmüyordu…
Yaprakların hışırtısı, rüzgârla, bir fısıltıyla geliyordu kulağıma…
Gün ışığı derinlerden, karanlığa karşı ayaklandı…
Bir kuş sesi eşlik etti…
Çok değil iki kanat çırpma sonrası kayboldu gözden, duyamayacağım kadar uzağa gitti…
…
Dün öğrendiğimi bugün öğrenseydim, ne fark edecekti…
Dün öğrendiğim, gün sonunda oldu, değiştiremedim, engelleyemedim olmamasını…
…
Aynaya bakınca fark ettim, bir tane daha eklenmiş, olanlara eşlik ediyor ilave olan…
…
Bir nefes alıp, iki nefes verdim…
Bir giren, iki çıkıyor…
…
Bir süre sessizce, dışardan izlemeye karar verdim…
Artık gün doğmuştu…
Aydınlıktı ortalık…
…
Sessizce izlerken fark ettim…
…
Demek istediği ile düşündüğü, düşündüğü ile dediği, bir türlü tutmuyordu…
…
Ortalık aydınlık olmasa, demeyecekti aslında…
…
Ateşin sesi sıcaklığından önce geldi…
Kütüğün yere düşüp parçalanması ardından çıkan ses, çıkan sıcaklığından güçlüydü…
Tek bir kütük, koca bir yüreği ısıtıyor…
…
Bir çember içinde, küçük çember…
Sabaha kadar uyuyamayan, bir sonraki gün bilmek istemedi…
…
Ateşin içinde bir kıvılcım oldu, bir gün önceden bildiği…
…
Aslında, o kadar uzak kalmamışız…