“Debet örs üzerinde demir döverken kıvılcımlar göğe sıçrayıp yapışarak yıldız olmuşlar.” Her Çerkes yitişinde bu yıldızlardan biri kayar, her seferinde hayat biraz daha sükut edermiş.
ağıdın unutkan dili
annem görmediği ülkesi için
saçlarını yakmıştır annem
iki ülke arasında kalan kıştır
ağladıkça siyah beyaz
tuşlarında mızıkanın
annem ağıdın unutkan dili
hâlâ oğlunu çağırır
tanrının vakitsiz diliyle
ben ölürsem aklımda ne kalır
senin benden önce öldüğün
o an kalır gümüş
saçlarım da kalbim erken
gidişinin salkımı olur söğüdü olur
halkım için büyüdüğüm toprak
içimden içinize
ağıdım olur
oğlum
acının ve ağrının evinden
çık
öl
yoksa özgür kalamazsın
unutkan ağıdım kalbimden
kalbinize kabristan olur
dağıtın dağılsın kırların
yazın sararan yaprakları
dağılsın unutkan aklımın
tanrının diliyle buluştuğu
ezan vakitleri
ben unuttum beni unutan
tanrıyı
vasiyetimdir siz de unutun
benden önce
halkımı ve
oğlumu alan tanrıyı
bilinç kaybı
ağacın dilini unuttum
ahşap neydi unuttum onu
ev neyle yapılıyordu onu unuttum
unutmayı unuttum
babamın dilini unuttum
ağbimin ağzıyla oldum
ceketini giydim
çıkardım giydim
kalbimi kalbine değil yalnız
toprağına da örttüm
bir örtmeyi unutmadım
ağacın dilini unuttum
sahi ahşap neydi
ben hep kalbimle düşünürdüm
neyzen’in nefesinde
o ağaçtan yedi dut mu
yedi nar mı düşerdi
narların rengi neydi nasıl dağılırdı
unuttum unutmak neyi düşürürdü
bir kardeşten kardeşi mi
düşürürdü
unuttum unutmayı
unutmayacağımı
xxx
bilinç kaybı 61. Saat
hatırlarsam seni ey hayat
seni aldığım yere bırakacağım
sadece seni değil
senden olanları da kalanları da
41 yıldır üzerime giydiğim soğuğu
giderken sana bırakacağım ey hayat
sen de hatırlarsan eğer ejderin
ve “arslan”ın kalbindeki yarayı
ben de seni hatırlayacağım
giderken ey hayat
dediğim
boyumdan kısa bir ömür
memnunum unutulmaktan
unutulacağımı bilmekten
çün yaşamıyor ol insan
Arslan Aşkın’ın anısına
Mesut Aşkın