Ya AKP’lisin ya da terörist!

0
454

İktidar partisi ile ülkenin ve kamunun çıkarları hemen her zaman -çoğunlukla- örtüşmez. Parti yöneticileri çığlık çığlığa ülkenin çıkarını parti çıkarlarına denk düşürmeye çalışsalar da öyle değildir. Geçmişten bugüne yaşanan pratikler bunu kanıtlamaktadır. Sadece askeri faşist darbeleri, o darbelerin ülke ve kamu çıkarını savunduğunu iddia eden iktidar partilerini aynı gerekçelerle alaşağı ettiği örneklerini hatırlamak yeterli. Bugün de AKP’nin çıkarı ile ülke ve kamu çıkarı örtüşmemektedir. İç ve dış siyasi kararlar ve uygulamalarının sonucu durum budur.
Hiçbir şey gösterildiği/anlatıldığı gibi değil. Tek ses, tek görüntü, tek tip haber bir şey söylüyor, gösteriyor ama gerçek farklı… Haber vermeye çalışan “marjinal basın” baskı altında, olanakları ve ulaşabildiği insan sayısı sınırlı. Ve AKP’li olmayan herkesin teröristle eşitlendiği günlerdeyiz. Fetö taktiği devam ediyor; değersizleştir, itibarsızlaştır, delil yarat, yandaş medyada sürekli tekrarla, algıyı oluştur, hapse tık, aynen devam. Ha bir fark var, artık delil yaratmaya gerek duyulmuyor.
Suç olmayan birşeyi suç gibi gösterebilir ve algılatabilirsiniz. Medya kalemşörleri ile başlar, politikacılarla devam eder, en üst düzeyde dillendirirsiniz, kırk kere söyleyince -o kadarına da gerek yok- kamuoyu inanır. Her tür muhalefet suç haline gelir. Şiddet destekleyici ve öfke dili kullanmak dışında her şeyi söyleyebilme/konuşabilme özgürlüğü evrensel değerdir ama Türkiye’de muhalefet etmek, eleştirmek “suç”, hem de “terör suçu”. AKP ve lideri böyle söylüyor. Bu uç nokta aynı zamanda oy deposu gördüğü kitlesini tutabilmek için son noktadır. Daha ötesi “teröristlerin” tümünü hapse atmaktır.
Sayılar değişmekle birlikte; 15.08.2017 rakamları: 169 bin kişi hakkında adli işlem yapılmış; 167 gazeteci, 85 belediye başkanı, 12 milletvekili toplamda 50 bin kişi üzerinde tutuklu, 112.500 kamudan ihraç.
AKP’de durum ne peki? Yolsuzluk hırsızlık yapanlar, şahsi çıkarını partinin önünde tutanlar, makamını kendisi ve yakınları için kullananlar, makamı nedeniyle yukarıdan bakanlar varmış AKP’de. Ben söylemiyorum, tersinden okunduğunda parti başkanı söylüyor. Böyle olanları partiden temizleyerek yola devam mesajları veriyor ya.
Zarrab davasının yeni sanığı da ekonomi eski bakanı Zafer Çağlayan bu arada. ABD’de açılan davaya tepki verilirken yine “Türkiye’nin menfaatleri” ile başlayan cümleler kuruluyor. (Hürriyet, 08.09.2017).
Diğer yandan iktidar süresince giderek zenginleşenler ülke ve kamuoyuna nasıl davranıyor, görüyoruz. Ya eski yol arkadaşlarına? Bakmak yetmez, görmek gerek.
Ülkede olan biten birçok şeye elbette itirazım var.
Örnek mi? Eğitim. Müfredat değişiklikleri, evrimi yadsıma ve müfredat dışına atma, imam hatip liselerine yönlendirme vb. çalışmalar tam gaz devam ediyor. İmam hatip liselerinde laiklik için “Dini önemsememe, hayatı yaşarken dine referans ve gönderme yapmama anlayışı sebebiyle dinden uzaklaşma sonucu doğurmaktadır” deniyor. Dindar ve kindar nesil demişti en yetkili ağız değil mi?
Çok ironik değil mi şu durum:
“Ders: Zorunlu din dersi
Konu: Dinde zorlama yoktur.”
Dindarlık kişi ile tanrı arasındadır, diğerlerine ne, ama biz kamuoyu önünde dindarlık taslıyor, orada da mış gibi yapıyoruz, böyle yapılmasını en üst düzeyde sağlıyoruz.
“Bilimin ve aklın ışığında” diye bir cümle var mıydı? Eğitim-öğretim, üniversite gibi sözcükler anıldığında akla düşerdi bir zamanlar.
Örnek mi? Haksız ve hukuksuz uygulamalar. OHAL ile gözaltılar uzatıldı, iddianameler aylarca hazırlanmıyor, yani suç var ya da yok muhalifsen sindirme yöntemleri uygulanıyor. Her tür denetim, Sayıştay denetimi örneğin işlevsiz. Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) TBMM işlevsizleştirildi. KHK’ların Meclis’te görüşülmesi gerek, yapılmıyor, ya da haksızlık etmeyelim, eylül itibarıyla 28 KHK yayınlanmış, 5’i görüşülmüş.
Örnek mi? Kadın cinayetleri, çocuklara cinsel istismar, çocuk kızlarla dini nikâh yoluyla evlilik, giyim tarzına açık müdahaleler vd.
Ya AB konusunda çevrilen filme ne demeli? AKP’nin muradı, Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik sürecinin askıya alındığını söyletmek, bunun için her şeyi yapıyorlar. AB aday üyeliği ve nihayetinde üyelik şartlara bağlıdır. Hukuk, demokrasi, ekonomik… hemen her alanda AB müktesebatı söz konusudur, açılan fasıllar bunun gereğidir. Son referandum ile AB müktesebatı demokrasi anlamında çöpe atıldı, iktidar bunu çok iyi biliyor ama kamuoyuna “AB -Hıristiyan Dünya- bizi istemiyor” mesajı veriyor. Dış güçler yaklaşımı ile iç siyasete malzeme üretmek her daim siyasetçilerin kullandığı bir yöntem oldu ülkede. O dış güçlerle özellikle enerji alanında yapılan işbirliklerini nereye koymalı bilmiyorum.
Yazının başlığına geri dönersek, ne AKP’liyim, ne de terörist!

Önceki İçerikİspanya Bağımsızlık referandumu kabul edildi
Sonraki İçerikÇerkes Eski İnancında Sanat
Yaşar Güven
1958’de, Düzce Köprübaşı Ömer Efendi Köyü’nde doğdu. 1980 yılında İTÜ Gemi İnşaat ve Deniz Bilimleri Fakültesi’nden mezun oldu. Üyesi olduğu Gemi Mühendisleri Odası’nın (GMO) 50. yıl ve İstanbul Kafkas Kültür Derneği’nin (İKKD) 60. yıl Andaç çalışmalarının editörlüğünü yaptı. Her iki kurumun yönetim kurullarında görev aldı. Kurucusu olduğu firmada iş yaşamı devam ediyor. 2005 yılı aralık ayında yayın hayatına başlayan Jıneps gazetesinin kurulduğu tarihten itibaren yayın kurulu üyesi.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz