Savaşlarda başarı kazanmış, cesaretiyle kendini göstermiş kişinin karısı, kocasının bu başarısından dolayı toplumda sosyal statü kazanıyordu. Kahramanın karısı, bir kentte her hangi bir durumda kadın toplantıları olduğunda başköşede oturuyordu. Böyle durumlarda kocalarının cesaretini, erdemlerini ileri sürerek başköşede olmayı elde ederken, toplantıda tartışmalar oluyordu. Bu duruma; “kadının söz savaşı” deniliyordu.
İskoç kültüründeki gibi eski kültürel gelenekler Kafkas halklarında da vardı. İskoçlarda bir konuk bir eve geldi mi üzerinden dokuz gün geçmeden, konuğa ziyareti sorulmazdı. Kafkas eski toplumunda da, bugün de bir eve bir konuk gittiğinde, o konuğa nerden geldiği, neden geldiği, ziyaretinin sebebi asla sorulmaz. Ancak konukluğu dolduğunda çekinceli olarak sorulabilir. Bu gelenek Anadolu’da Likyalılarda da vardı. Yine çocuklarını yetiştirmek için ayrım yapmadan başka ailelerinin yanına verme geleneği, Pur gönderme geleneği Çerkeslerdeki gibi Keltlerde ve Perslerde de vardı. Herodot, Perslerdeki durumu; “Çocuk yedi yıl anne babasında uzakta kalıyordu” biçiminde açıklamaktadır.
Britanya Saksonlarının bir halk anlatısında; “Hengist adlı bir kişi, Britanya önderlerinden Vostigern’in kızına aşık olmuş gibi kendini gösterir; hileye başvurur. Maksadı toprak elde etmektir. Bir öküz postunun kapladığı yer kadar toprak alır.”(Age) Britanya Kralından söz aldıktan sonra, öküz derisini ince şeritler halinde keser, binlerce metre elde eder, çok geniş bir alanı öküz derisinden yaptığı bu kayışla çevirir, toprak onun olur. Çiftlik kurar, şato yapar. Oraya Thong Castle yani Kayış Şatosu adı verilmiştir. Saksonların bu hileye başvurma geleneği, eski bir Kabardey halk söylencesinde; “Bugünkü Kabardey ülkesinin aynı hile ile elde edildiği” anlatılır.(Age)
Abhazlarda atmaca çizilmiş bir taşı boynunda taşıyan kişi hastaları geziyor, el sürmeden boynundaki taşı hastalara dokundurarak iyileştiriyordu. Sind-Meot boylarında da, hastalara el dokundurmadan iyileştirme geleneği vardı. Yine soylu da olsa hasta kişiler; “Prenses tükürüğü” sürülerek iyileştiriliyorlardı. Namitok Aytek; “Çocukluğunda ‘Prensese tükürüğü’nü sürsün diye kendisine hastaların getirildiğini bana karım Hayriye Hunç anlattı.”(Age) Toplumda görülen bu gelenek pek çok yerde ve halkta da vardı. Fransa’da yerli halk arasında; “Bir çocuk geç yürüdüğünde, cılız bacakları olduğunda onu getiriyorlardı. Parmağını tükürüğüyle ıslatıyor çocuğun böğrüne sürmesi çocuğu iyileştiriyordu.”(Age) Aynı gelenek Yukarı Mezopotamya (Dersim’de) hala yaşatılmaktadır. Çocukluğumda uzak köylerden hasta çocukları, annemin babasına getiriyorlardı. Dedem, o çocukların ağzını eliyle kapatıyor, burnuna üfürüyordu, sonra hasta çocuğa tükürüğünü sürüyordu.
Çerkes eski toplumunda yakın zamana kadar var olan, köyün gençlerinin yeni evlilerin odasının yakınında gürültü yapmaları Fransa Korsika’da da görülen bir gelenekti. Namitok Aytek; “1937’de Paris’te yapılan Uluslararası I. Halkbilim Kongresindeki Dulluk ve Yeniden Evlenme adlı bir bildiride; Fransa’da köylerimizde, küçük beldelerimizde ve hatta kentlerimizin kimi mahallelerinde dul bir genç kızla veya dul bir kadınla, bekâr bir erkek evlendiğinde, genç insanlar onların pencerelerinin altında gösteri yapmaya gelirler, tencere ve kazanlara vurarak eğlenirlerdi. Yeni evliler için ‘gürültü-patırtı’ yaparlardı. Bu gösteriler, Çerkeslerde olduğu gibi köyün veya mahallenin gençleri tarafından yapılır.”(Age) Bu geleneklerin bir yerden bir yere, bir topluluktan başka topluluğa geçmesi, oralarda görülmesi tesadüfler sonucu oluşmuş kültürler değildir. Halkbilimin sosyolojisiyle ifadesi mevcuttur. Eski toplum kültürlerinin sürdürücüleri, yakın zamanda hatta günümüzde Kafkas halkları arasında mevcuttur. Henüz eski Kafkas Halkbilimi alanında yeterli bilgiye sahip olduğumuz söylenemez.
Eski Kafkas topluluklarında, eski Grek, Girit, Helen ve Mezopotamya’da (MÖ. 3 binlerde); hastalıklarda, yakın zamanlarda da çiçek hastalığı vd. hastalıklarda; hastayı sallama geleneği de vardı. Hasta, böyle durumlarda bir salıncağa konur sallanırdı. Eski Ahit’te’de kurban kesilerek cüzamlıların arınması için hasta sallama vardı. Kölelik döneminde de çocukların kaçırılması, satılması geleneği vardı. Bu Trhak, Kelt, Frigya, Lidya, Kafkas topluluklarında görülüyordu. Çocuklar satılmak için kaçırılıyordu. Roma gladyatörleri bu kaçırılan çocuklardan oluşuyordu. Roma Krallığını yıkmak için ayaklanan köle isyanı önderi Spartaküs, küçükken kaçırılıp satılan bir çocuktu. Çocukları satmak Karadeniz sahil topluluklarında, eski Çerkeslerde de vardı. Çerkes topluluklarında kadının kocası öldüğünde, eşin ve en yakın akrabasının miras üzerinde hakkı olması, tahıllar arasında darı, mısır düşkünlükleri, özgün yemek alışkanlıkları, konuklarına yemek ikram etmeleri gibi daha yüzlerce kültürel gelenekler mevcuttu. Antik yazarlardan Pilinus tahıl alışkanlıklarına yönelik; “Çerkeslerin darı tarlaları vardı. Çerkeslerin ekmeği, darı pastası kadar tercih ettikleri, düşkünlükleri” vardı şeklinde anlatmaktadır. Fig ve üzümden şarabı tercih ettikleri, şarap kültürünün Nartlara dayandığı, şarabın yerinin önemli olduğu gibi daha yüzlerce eski gelenekler vardı.
Yararlanılan Kaynak: NAMİTOK Aytek. Çerkeslerin Kökeni, 2. Kitap, Çev.; ÇEVİKER, Aysel. KAF-DAV Yay., Ocak 2009. Ank.