Ana Dili Sorunu

0
493

Yeryüzünde, insani değerlerin anlaşılır ve korunabilir hale geldiği çağımızda, uluslararası sosyal bilimler ve sosyal ilişkilerde ciddi gelişmeler görülebilmektedir. Bu konuda Birleşmiş Milletler bünyesinde mevcut kurum ve kuruluşların ciddi çalışmalarına şahit olunmakta.
Geride büyük yıkımlar ve acılar bırakan, I. ve II. Dünya savaşları sonrası yükselen insani ve vicdani duygular, insan odaklı olumlu gelişmelere yol açmıştı.
Örneğin, UNESCO’nun yürüttüğü, yok olma aşamasındaki ANA DİLLER’in koruma altına alınması çalışmaları, çeşitli etkinliklerle sürdürülmektedir.
Ancak, ilerleyen süreçte organik yapıları ve politikaları farklılık gösteren devletlerde, bu değerler ne yazık ki göz ardı edilmekte, orta çağ zihniyetinden kalma şovenist ideolojik uygulamalar öne geçmeye devam etmektedir.
Sözde demokratik yöntemlerle oluşan meclisleri ve yönetim kadroları, sorumlu oldukları uluslararası yasa ve kuralları ciddiye almadıkları gibi, kendi anayasalarında yazılı hükümlere de aykırı kararlar alabilmekte ve uygulamalar yapabilmektedirler.
Son zamanlarda, Rusya Federasyonu Parlamentosu Duma kanadında, ANA DİLLERİ koruma altına alan yasanın değiştirilmesi amacıyla alınan karar bu zihniyetin tipik bir örneğidir. Rus olmayan farklı etnik toplumların okullarında, ANA DİL eğitiminin yasal bir dayanaktan kopartılıp, gönüllülük esasına indirgenmesi, şovenist unsurların tahrikinden kaynaklanmaktadır. Asıl garip olan, Rus olmayan etnik toplumların Duma’daki temsilcilerinin de bu yasa teklifine katılmalarıdır.
Esasen var olan yasanın etkili biçimde kullanıldığını ve mahalli dillerin sahipleri tarafından yeterince benimsenip korunduğunu söylemek pek mümkün değil. Ama bu gelişme karşında yükselen itiraz sesleri oldukça yüksek. Yasa taslağı büyük bir hızla oylanıp onaylandı ve oldubittiye getirildi. Ancak, gündeme gelişi görebildiğimiz kadarıyla, Adige toplumunda ciddi bir duyarlılık ortamı yarattı.
Ancak korkarım bu duyarlılık da Soçi olimpiyatları gibi soğur ve unutulup gider. Öyle olmaması için, sıcaklığı halen devam eden tepkilerin somut bazı sonuçlara vesile olması lazım.
Kafkasya’da ve Diaspora’da, bütün kurumlarca, DÇB, FED’ler, dernekler ve resmi kurumlar, alfabe, şive farkı gibi bahanelerle topu taca atmak yerine, ANA DİLİ hassasiyetini canlı tutacak bütün enstrümanları kullanmalı, yayınları çoğaltmalı ve anaokulları açılması ve işletilmesini teşvik etmelidirler.

Yaşar Nogay

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz