Trump: “Okul bahçesindeki iki çocuk gibi kavga etmelerine izin vereceksiniz, sonra da ayıracaksınız!”
Demokrasi, adalet, eşitlik, özgürlük diyenler Trump’a kocaman bir “teşekkür” borçlu. Kapitalist-Emperyalist sistem için kendi milliyetlerinden olmayanlara reva gördüklerini sayfalar dolusu anlatsalar -ki on yıllardır anlatıyorlar aslında- bu kadar net ifade edemezlerdi. Açıklama bir de sistemin ağasından gelince, çok daha yakışıklı oldu. Kısa, öz ve çok net.
Sisteme karşı olanlar yıllardır anlatır:
Bu sistem sizi birbirine kırdırma derdindedir, çıkarları için her yol mübahtır, savaş tezgâhlarlar, katliama seyirci kalırlar sonra da müdahale ederler, silah satışı ekonomilerinde ilk beş sıradadır, yani çok önemlidir silah ve onu tüketecek savaş. İki dünya savaşı yaşandı, paylaşım savaşıydı, kapitalist-emperyalist sistemde başrol oyuncularının kapışması idi, egemenlik alanlarını büyütme kavgasıydı. Kitle imha silahları öylesine gelişti ki –ABD’nin Japonya’ya II. Dünya Savaşı’nda attığı iki atom bombasını hatırlamalı- yeni bir dünya savaşı nükleer savaş olur ve dünyanın sonu olabilir. Kaldı ki iklim krizi sonucu aynı noktaya doğru gidiyoruz ki bunun da sorumlusu aynı sistemdir. Sistem yeni durumda ekonomik savaş derdinde. İşgaller artık ekonomik yöntemle gerçekleşiyor. Başrol oyuncuları ekonomik alanda kapışıyor, savaşıyor. Silah sanayisi nasıl işleyecek peki? Bölgesel, ülkesel, yerel savaşlarla. Bitmek bilmeyen bölgesel savaşlarla. Buzdolabında özenle saklanan anlaşmazlıklar yeri geldiğinde körüklenerek, yeri geldiğinde “iç veya dış düşman” yaratarak, yeri geldiğinde paralı askerlerle ve yerli işbirlikçilerle… Senaryoların sonu yoktur kısaca, savaş bir şekilde başlatılır. Son yıllarda Afrika’nın kuzeyi ve Suriye anlatılanlara güzel örneklerdir. Savaşı başlayınca sürdürmek kolaydır. İstedikleri gibi sürdürür, istedikleri gibi yönlendirir, istedikleri kadar uzatır ve bitirirler. Sonra da onarım, ticaret, inşaat… Oradan da sömürmeye, semirmeye devam ederler.
Anlatırlar da anlatamazlar aslında…
Bu kadar direk ve açık söylediği için “teşekkür” etmeli Trump’a. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yazdığı mektupta diplomatik dil kullanma gereksinimi hissetmediği için de “teşekkür” etmeli. Gerçek bakış açısı budur, lideri nezdinde Türkiye’yi gördüğü yer budur.
Trump bu süreçte “tek bir damla Amerikan kanının akmadığını” söylemeyi de ihmal etmedi.
Hani siyasiler bir laf kaçırırlar, ardından “Öyle demek istemedi” cümleleri kurulur. Ağızdan söz çıkar, geri alınamaz, bir şekilde yumuşatmak gerektiğinde kullanılır. Hiç öyle bir cümleye gerek duyulmamış. Her şey çok net.
Sonu ne olursa olsun; savunduğu, temsil ettiği sistemi çok net ifade ettiği için, deyim yerindeyse bu anlamda “diplomatik dil” kullanmadığı için kapitalist-emperyalist sistem, “Trump öncesi ve sonrası” olarak anılmalıdır, öneririz.