-Bir tutam saçın 5000 yıllık hikâyesi-
Görüldüğü gibi “7” (yedi) sayısı insanlık tarihinde önemli bir yer tutmaktadır.
Tarih çağları, insan gelişiminin göstergelerini oluşturur. Çağlar, bilindiği üzere ikiye ayrılır:
A. Tarih Öncesi Çağlar, B. Tarihi Çağlar.
Zamanlar yeri ve araştırmacılara göre farklılık gösterse de genel olarak, basit bir şema ile şöyle ifade edebiliriz:
Eski Taş Çağı’nda, önceleri çakıltaşından yapılan aletler, daha sonra kuvars, kuvarsit, chert (bir çeşit kuvarslı kaya) ve obsidyenden (ana maddesi cam olan volkanik kaya) yapılmıştır. İnsanların, ateşi çok önceleri ısınma ve aydınlatmada kullanmasının yanında, 300.000 yıl öncesinden itibaren de örgütlü sonbahar avlarında kullanıldığı ve kulübe yapabildiği bilinmektedir.1
Yine bu dönemde, insanların dil yetisinin, antropologlar ve genetikçilerin çoğunluğunun söylediğine bakılırsa, 100.000 yıldan daha yakın bir tarihte ortaya çıktığını söyleniyor.2
“İnsanoğlunun Paleolitik Çağ ile başlayan ilk buluşlarında doğa ilham kaynağı olmuştur. Bu çağda dönemin en önemli buluşu olarak kabul edilen ateşin denetim altına alınması uygarlığın gelişimine oldukça önemli katkılar sağlamıştır (Sevin, 2003: 1-77). Çünkü ateşin kontrol altına alınması hem insan ırkı için yeni bir anahtar teknoloji oluşturdu hem de ateşle ilgili gerçekleştirilen uygulamalı bilgiler, ilk insanlara doğa üzerinde daha fazla denetim imkânı sundu (McClellan III; Dorn, 2016: 9-10). Bu dönemin öne çıkan temel özellikleri arasında geçici doğal barınaklardan kalıcı köy yaşamına; avcılık ve toplayıcılıktan üretim ekonomisine yani tarım ve hayvancılığa geçişin yanı sıra (Sevin, 2003: 1-77) ziraat tekniklerinin gelişmesi ve mimari becerilerin artması sayılabilir (Kuhrt, 2010: 17). Ayrıca kemikten yapılmış (Kaya, 2015: 36) iğne ve bızlarla birlikte ağaç ve obsidyenden yapılmış balta, ok uçları, mızrak ve insanların avladıkları hayvanların derilerini örtünmek ve soğuktan korunmak için giyinmeleri dönemin önemli icatları arasındadır.”3
“Bakır metali ile ilgili dünya ve Anadolu’da ilk bulgulara ise Çatalhöyük’te (Konya, Çumra ilçesi) MÖ 8000-7000 yılları arasında rastlanmıştır. Doğu Höyük (Çatalhöyük – Doğu), muhtemelen, bugüne kadar bulunmuş en eski ve en gelişmiş Neolitik Çağ yerleşim merkezidir.”
“Bakır çağında Anadolu’da yaşayan insanlar bakır metalinin sertliğini çekiç ile döverek (soğuk işlem), iki katına çıkarılabilir olmasını keşfetmiştir. Bu işlemden sonra bakır çok kırılgan bir yapıda olsa bile, saf demir sertliğine eşittir.”4
“MÖ 4000 yıllarından itibaren dünya bilimi çok farklı bir boyut izlemeye başladı. Tarımda sulamanın gerçekleştirilmesi için su kanallarının yapılması, nehir taşımacılığı ve tekerleğin keşfi dönemin önemli icatları arasındadır.”
“Yazıyı icat eden Sümerliler (Bottero, 2005: 23-31) MÖ 3. bin yılın ortalarından itibaren bütün ülke sınırları içerisinde yazı yazmanın öğretildiği okullar açmıştır. 1902-1903 yılları arasında günümüzde Tell Fara olarak adlandırılan Shuruppak kentinde gerçekleştirilen arkeolojik kazılar sonucunda MÖ 2500’lü yıllara tarihlendirilen çok sayıda ‘ders kitabı’ gün yüzüne çıkarılmıştır.”
“Sümer uygarlığı sadece yazıyı icat etmekle kalmamış, aynı zamanda başta matematik olmak üzere geometri, astronomi alanlarında ilk bilimsel çalışmaları da başlatmıştır.”
“Sümerler iyi bir takvim bilgisini de geliştirmişlerdi ve bu bilgiler aynı zamanda astronomi biliminin temelini de oluşturmuştur. (…) Ayları ilk kez isimlendiren Sümer ve Akad uygarlıklarının takvimlerinde aylara verdikleri bazı isimler günümüzdeki modern takvimlerde ay ismi olarak varlığını devam ettirmektedir. Bunlardan Şubat = Şubatu (Akadca), Nisan = Sanu (Sümerce), Temmuz = Dumuzi (Sümerce =) ve Eylül = Elulu (Akadca) olarak karşımıza çıkmaktadır (Kaya, 2015: 35-36).”5
“Takriben MÖ 3000 yılında bakır alaşımları p devirde medeniyetin beşiği olan Ortadoğu ve Akdeniz bölgesinde, bilhassa Kıbrıs’ta oldukça gelişmiş bir faaliyet dalı olmuştur.”6
“Böylece bakır, balta, keski gibi aletlerin yapımında da kullanılmaya başladı. Bunların ilk örneklerine Mersin Yumuktepe’nin XVI. kültür tabakasında, MÖ 5000-4900 yıllarında rastlamaktayız.”
“MÖ 4. binlerin ikinci yarısında başka madenlerle de karşılaşılır. Önce gümüş ve kurşun, daha sonra altın yavaş yavaş insanlık tarihindeki yerini alır. (…) Yine aynı döneme tarihlenen bir Tülintepe toplu buluntusunda mızrak uçlarının kalayla kaplı olduğu anlaşılmıştır (Yalçın ve Yalçın 2009). MÖ 4. bin sonlarında Tülintepe, Termi I, Troia I, Alişar I ve Tell el Cudeyde’de ilk tunç örneklere rastlanmaktadır (Yakar, 1984; Yalçın, 2000a; Yalçın ve Yalçın, 2009). (…) Ancak demirin ve çeliğin tunç gibi seri üretimle elde edilmesi ve hatta silah yapımında tuncun yerini alması için daha 1.500 yıl geçmesi gerekecekti.”
“Zamanla madenciliğe dayalı ilk endüstri toplumları oluşmaya başlar, metal kültürleri doğar ve bölgesel büyük devletlerin temeli atılır. Tunçtan yapılan silahlar toplumların gelişmesi, başka bölgeleri kontrolleri altına alması sonucunu doğurur.”
“Endüstrileşmenin başladığı MÖ 3. binin ilk yarısında, bakır metalürjisinde kazanılan deneyimler sonunda, demir de ergitilmeye başladı. Yakındoğu’nun Mısır, Mezopotamya gibi bazı bölgelerinde meteor (göktaşı) kökenli demir bilinmekteyse de Anadolu insanı ilk defa bu dönemde hematit, magnetit, götit gibi zengin demir cevherlerini ergitmeyi ve demir elde etmeyi başardı (Yalçın, 1998).”7
“Hititler, Suriye’ye demir satarken 1 kilo demir için, 40 kilo gümüş veya 400 kilo kalay alırdı. Hitit Kralı III. Hattuşili MÖ 1250’de Asur kralına ‘…kaliteli demir Kizzuvatna’daki atölyede kalmadı… hazır olunca gönderirim” diye yazmıştı. Dünyanın en eski demiri, Hatti prens mezarından çıkan hançerdir (MÖ 2500-1800). Hançerin göktaşı demirinden yapıldığı 2009’da belirlendi. (…) Bakır, doğada büyük metal külçeler halinde de bulunabildiği için 10 bin yıl önce kullanıldığı sanılıyor. İnsanın bakırdan önce altın, gümüş ve göktaşlarındaki demirle tanıştığı biliniyor.”8
Eski Taş Çağı’ndan (Paleolitik) Demir Çağı’na kadar bilinen yedi adet maden var: 1. Bakır, 2. Altın, 3. Gümüş, 4. Kurşun, 5. Kalay, 6. Tunç, 7. Demir.
Aynı dönemde kullanılan korunma-savaş araçları da hemen hemen aynı sayıda: 1. Sopa, 2. Balta, 3. Mızrak, 4. Topuz, 5. Orak, 6. Ok, 7. Kılıç-Hançer.
İlk başlarda çakıltaşından yapılan bu aletler sırasıyla, insanoğlunun gelişmesine paralel, kuvars, obsidyen, bakır, tunç ve demirden yapılmıştır.
Diğer bir bakış açısıyla kullanılan malzemeler de; 1. Ağaç, 2. Çakıl, 3. Kaya kuvars), 4. Cam (Obsidyen), 5. Bakır, 6. Tunç, 7. Demir olmak üzere tasniflenebilir.
Görüldüğü üzere burada da “yedi” (7) sayısı önemli bir yer tutmaktadır.
“Erken dönemlerde, gelişmiş savaş araçlarına sahip olmanın yolu., büyük ölçekte, maden çıkarma ve işleme sanatlarındaki ustalıktan geçiyordu.”9 Ateşin madencilik sahasında kullanılmasının keşfi, evrim tarihi için bir devrim niteliği taşıdı. İlk çağlarda sopayı ilk eline almayı başaran, meşaleyi ve ateşi ilk kullanabilme becerisini gösteren, madenleri keşfedip ilk eritme ve işlemeyi başaranlar, bulundukları topluluklarda toplumun önderleri, rehberler ve liderleri, kehanet sahibi, yargıç olmakla ödüllendirilmişlerdir. İlk çağlarda genellikle krallar, rahipler ve önderler hep bu “öncü”lerden çıkmıştır.
“‘El sanatları ustalığı’ olarak demircilik kavramı demircilerle ilgili halk hikâyelerinde önemli bir rol oynar; hem halkbilimini hem de demircinin batıl inançlarını, pagan ve Hıristiyanlık bağlamındaki güçlerini pekiştirir.” Galler’in ünlü demircileri, kralın hane halkı rahibe yakın otururlardı. Demirciler göksel tanrının oğlu, habercisi ve işbirlikçisidirler ve çoğu durumda bunu kendi adına yaparlar. 20. yy’da Meksika’da demirciler hâlâ yargıçlık görevini sürdürebiliyorlardı.”10
“Hitit kralı devletin ve ordunun olduğu gibi din ve yargı işlerinin de başı idi.”11
Dolayısı ile antik çağlarda hiç kimse izin almaksızın madencilik sanatının inceliklerini öğrenemez ve bilenler de bu sanatı ancak sırrı açıklamayacak, seçilmiş, yeminli kişilere öğretebilirlerdi.
Nart Destanları’nda “Demirci” başaktörlerden biridir. Seteney’in çözemediği sorunlarla karşılaştığında akıl danıştığı veya çözümü bulan kişi demircidir.