İç ve dış düşmanlar

0
828

Sevgili dostlarım, bana kızmayacaksanız ve beni sözlerle dövmeyecekseniz, ki öyle inanıyorum; birazcık haddimi aşacağım.

Şimdiye kadar, bildiğim ve bildiğimi sandığım şudur:

Türkiye Cumhuriyeti, bir yanı ile iki kolon üzerine inşa edilmiştir.

1- İç düşmanlar.

2- Dış düşmanlar.

1- İç düşmanlar;

a- Bölücülük.

b- İrticai faaliyetler.

2- Dış düşmanlar;

a- Komünizm.

b- Türkün Türkten başka dostu yoktur. (Dış Güçler), (Kimse onlar her zaman varlar).

Şimdi bu tablo içinde ana omurga “TÜRK” kavramıdır. Elbette ki bu, yani “TÜRK” kavramı ile tanımlanabilecek ve kendisini “TÜRK” kabul eden ve sayan bir halk vardır. Bunda yadırganacak ve gocunacak bir yan yoktur. Diyelim ki, dış düşman komünizm olsun. Buna da eyvallah! (Şimdi o da yok)

Gelelim “iç düşmanlar”a . Bir işyeri düşünün; burada çalıştıran kimsenin çalışanlarını, iç düşman ve dış düşman veya güvenilir ve güvenilmez olarak bölmesi üretimi artırır mı veya daha mı huzur getirir? Böl ve öyle yönet mi? Bölünmüş bölücüler daha tehlikelidir. Hele dinsel bölünmüşler?

Bu güzelim ülkede, birlikte yaşamak, birlikte üretmek ve hakça paylaşım yerine neden dinsel, cinsel kök, köken üzerinden politika üretilir. Bir yurttaş olarak her türlü görevimi yerine getirirken, neden kültürel kimliğim veya dinsel inancım üzerinden rant devşirmeye ve iktidarda kalma oyununa beni ve bizleri alet ediyorsunuz? Ha, birileri derse ki, “Ne yani TC’den ve Türklükten mi rahatsızsınız?” Yanıtım; net ve kesin “ASLA”! Ama, ancak ve lakin, sen yurttaşlarına işine geldiğinde “Kardeş” başka zaman “İç düşman” dersen, orada “GÜVEN” veremezsin. Gene, işine geldiği zaman, “DİNSEL” ve “TARİHSEL” kardeşlikten dem vurup, bildiğini okursan “Yurtta Sulh”u kuramazsın. Peki, çare nedir? Yanıt: Arkadaş; kök ve köken meselelerini dini inanç ortaklığı ve “Tekçilik” asla “Yok” edemez. “Yok” sayamaz. Tanrısal ve tarihsel kaynaklı, oluşumlara, gezegenin coğrafi şartlarını da eklerseniz bu müdahale geri teper. Ancak, beşeri bir düzenin varlığı da, bir gerçektir. Onu da, yine insanoğlunun bulabildiği, şimdilik en mükemmel sistem ve düzen olan “DEMOKRASİ”dir! Onu bihakkın işletirseniz, her türlü farklılıklar kendi mecrasında yürür.

Korkulan “iç düşmanlar” bugün kırk yamalı bohça! “Din”, mezhepler, meşrepler, fırkalar, tarikatlar, cemaatler vs? Etnisite mi? Daha beter. Bunun Türkü, Kürdü, Çerkesi, Lazı ve dahaları istisna değildir. Şayet bu bölünmüşlüklerden “düşmanca” haz
almıyorsan söylem, eylem ve yaşam tarzını düzelt. Politika sandığın bu yönetim tarzı, hiçbirimize hayır getirmez. Hangi inançtan olursan ol ve hangi kökenden gelirsen gel, önce “İNSAN” olmak. Ve insani aklı, dili ve bilimi ortak payda kabul etmek.

Sevgili dostlarım, biz yurttaşlar yani, ben, sen ve o. Fikir ve düşüncelerimizi nerede ve nasıl beyan edeceğiz? Seçimden seçime sandıklara bir “EVET!” ve bir “HAYIR!” yazılı kâğıt parçalarını atmaktan mı ibaret? Demokrasi bu mudur?

Arkadaş! Senin dikta ettiğin kişiye oy vermiyorum. Ben, kendi yaşam çevremde ve her yerde demokrasiye inanmış, liyakat sahibi, kişi veya kişilere “OY!” ve “ONAY” vermek istiyorum. Yoksa sana “KUL-KÖLE” olmuş, kim olduğunu bilmediğim kimseye güvenemiyorum. Hesap soramıyorum. Ayrıca “OY” verdiğim kişi veya kişilerin “EKONOMİK” durumlarını da bilmek istiyorum. Suç mu?

“Başkan geliyor, vekil geliyor” diye korkan “ASIL” insan türü değil, “HALK GELİYOR!” diye saygılı olan başkan istiyorum. Biliyorum “Ali Çurey biz de istiyoruz. Ama nasıl olacak bu iş?” diyeceğinizi. Zaten benim de, derdim seni öyle düşündürmektir?

“İNANAN” değil, “DÜŞÜNEN” olalım istiyorum.

NOT:

1) Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleri:

     1- Benim naçiz vücudum, elbette ki bir gün toprak olacaktır. Ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. (İmana bakar mısınız?)

     2- Beni görmek demek, behemahal yüzümü görmek demek değildir. Fikir ve düşüncelerimi yaşıyorsanız, beni görüyorsunuz demektir. (Şekilcilikten haz almadığı açık)

    3- Ekonomik olarak, bağımsız değilseniz bağımsız olamazsınız.(Günümüzü özetliyor)

2) Ben, küfür ve hakaret içermeyen fikir ve düşüncelerimi yazılı ve sözlü olarak, özgürce ifade etmek istiyorum. “Zaman” durmuyor. Koşullar sabit değil. Seçimden seçime aralığında sıkıntımı kime anlatacağım. Seçilmiş (onaylanmış) kimseyi zaten tanımıyorum. O da görünmüyor. “Dört-beş yıl sonra görüşmek üzere!” Aman ne ala bir demokrasi? Geliniz, şu teklifime bir kulak veriniz. Hani, “Millet Bahçeleri!” var ya, oraları “yan gelip yatma!” yeri yerine, “ÖZGÜRLÜK PARKI” olsun. “Her isteyen, istediği şeyi” orada söyleyebilsin. HYDE PARK mıdır nedir? Onun gibi.

3) Bazı Çerkes kardeşlerime de bir hatırlatmada bulunmak isterim. Tartışmalarımız, “MAT”etme yarışı olmasın. Dili iyi bilmeden (Etimolojik) yapılan tartışmalar bilgi yerine karmaşa yaratıyor.

Arz ederim.

Хабзэр; Мор зиуафэ Мыр зыщIылъэ ЖыхуэтIам Иунафэщ.

Тхьэмадэри; Абы илIыкIуэщ.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz