“Bu ülkenin geleceğinde bizim de sözümüz var” diyen, aralarında Jıneps gazetesinin de yer aldığı 200’ü aşkın bileşenin “Ekmek, Özgürlük, Adalet” şiarıyla bir araya geldiği Demokrasi Konferansı, İstanbul Yenikapı Dr. Mimar Kadir Topbaş Gösteri ve Sanat Merkezi’nde gerçekleşti.
24 Haziran günü gerçekleşen konferans, sanatçı Tilbe Saran’ın amaçlar ve hedeflere ilişkin sunumu ile başladı.
“Yeni bir Türkiye’nin inşası”
Açılış konuşmasını yapan Demokrasi İçin Birlik Sözcüsü ve eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen, “Bu konferans demokrasi, barış, özgürlük, eşitlik, iş, aş, ekmek ve adalet isteyenlerin konferansı. Bu konferans Deniz Poyraz’ların konferansıdır.
Bu konferansın amacı, bir yandan karanlıkları aşmak sesi duyulmayanların sesini duymak; öte yandan bütün hak taleplerini, demokrasi çerçevesinde geliştirmek ve ülkeyi yeniden inşa edecek bir demokrasi talebi başlatmak. Bu buluşma yeni bir Türkiye programının da ipuçlarını bizlere vermektedir. Bu konferans, son değil başlangıçtır. Bu konferanstan yeni bir Türkiye’nin inşası için kol kola yürüyüp haklarından yoksun bırakılanların, ezilenlerin başlattığı bir hareket geliyor. Hepimizin yolu açık olsun, hep birlikte yürüyeceğiz” ifadelerini kullandı.
Açılış konuşmasının ardından, 21 çalışma grubunun sözcüleri bildirgelerini sunarak, nasıl bir Türkiye’de yaşamak istediklerini aktardı:
Emek Çalışma Grubu: DİSK/Dev Yapı İş Sendikası Genel Başkanı Özgür Karabulut.
Bilim-Akademi Çalışma Grubu: Beyzade Sayın.
Kadın Çalışma Grubu: Cemile Baklacı.
Ekonomi Çalışma Grubu: Mert Büyükkarabacak.
LGBTİ+ Çalışma Grubu: Yıldız Tar.
Ekoloji Çalışma Grubu: Muzaffer Asma.
Öğrenci-Gençlik Çalışma Grubu: Kevser Turan, Tamer Aydemir.
Engelliler Çalışma Grubu: İlhan Yalçın.
Basın Özgürlüğü Çalışma Grubu: DİSK Basın-İş Genel Başkanı Faruk Eren.
Halklar ve İnançlar Çalışma Grubu: Şilan Sürmeli, Jıneps YK üyesi Yaşar Güven.
Çocuk Hakları-Yetişkin Çalışma Grubu: Hatice Göz.
Hukuk ve Adalet Çalışma Grubu: Yıldız İmrek, Eylem Arzu Kayaoğlu.
Hak Örgütleri Çalışma Grubu: İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri.
Sanat Çalışma Grubu: Gül Göker.
Yerel Demokrasi Çalışma Grubu: Yılmaz Haksev.
Sağlık Çalışma Grubu: Meltem Günbeği, Nurdan Güre.
KHK’lılar Çalışma Grubu: Yurdagül Şahin.
Üretici Köylü ve Tarım Çalışma Grubu: Tüm Köy Sen Genel Başkanı Sadık Turan.
Eğitim Çalışma Grubu: Rabia Cef.
Esnaf Çalışma Grubu: Murat Akbaş.
Mülteci ve Göçmen Çalışma Grubu: Çiğdem Özbaş.
Adalet çağrıları
Urfa’nın Suruç ilçesinde 3 yıl önce, eşi ve iki oğlu AKP milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın yakınları tarafından öldürülen Emine Şenyaşar ile oğlu Ferit Şenyaşar da Demokrasi Konferansı’na katıldı.
Konuşmasını Kürtçe yapan, bir oğlunun dükkânda, diğer oğlu ve eşinin ise hastanede kameralar önünde katledildiğini belirten Emine Şenyaşar şunları söyledi: “Çocuklarım için buraya geldim. Bizi dövüyorlar. Katliam yapıyorlar. Adalet Sarayı önünde adalet arıyorum. Polisler bize saldırıyor. Nezarete atıyor. Bize zulmetmeye devam ediyorlar. Ailemin hepsini öldürdüler. Oğlumu bıraksınlar. 4 yıl oldu. Yuvamı yıktılar. Hiç kimsemiz yok. Lütfen oğlumu bırakın. Evde duramıyorum, dayanamıyorum. Hâlâ bizi takip ediyorlar, tehdit ediyorlar. Dayanışma ve adalet istiyoruz. Adalet mücadelesinde bizi yalnız bırakmayın.”
Cumartesi Anneleri adına Demokrasi Konferansı’na katılan Sebla Arcan, Cumartesi Anneleri’nin adalet talebini dile getirdi, dayanışma çağrısı yaptı.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından müebbet hapis cezasına çarptırılan Hava Harp Okulu öğrencisi Taha Furkan Çetinkaya’nın annesi Melek Çetinkaya da konferansa katıldı ve adalet talebini yineleyerek şunları söyledi: “Beş yıldır çok büyük zorluklar yaşadık. Adaletsizliği iliklerimize kadar yaşadık. Bugüne kadar bizi ayrıştırmışlar. Sokağa çıkıp adalet aramanın ne olduğunu anladık. Sadece kendi çocuğum adına değil, bütün çocuklar için adalet aramaya başladık. Benim söyleyecek çok şeyim var. Daha yeni Deniz Poyraz’ı kaybettik. Ama hâlâ kimlikler fikirler üzerinden insanlar ayrışıyor. Biz bunları göstermek için mücadele edeceğiz. Beş yıldır içerde olan askeri öğrenciler için neden çok fazla ses olunmadı? İçerde üniversite sınavlarına girerek ilk bine girdiler. Eğitim hakları engellendi. Bende iki yıldır sokaklarda başörtüsü bacıları olarak adalet aradığım için beni de iki ay hapse koydular. Ben bu gücümü çocuklarımın masumiyetinden alıyorum. Bundan sonra Türk, Kürt, Alevi, Sünni demeden hep bir arada tek ses olmaya çalışalım.”
Gezi eylemlerinde katledilen Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan, “Benim çocuğumun elinden ekmeğini aldılar, özgürlüğünü aldılar. 18 Haziran’da da adaletini aldılar. Ama o ekmeği, özgürlüğü ve adaleti alana kadar asla durmayacağım” ifadelerini kullandı.
Barış Annesi Güler Buğday ise konferansta konuşulanların ve önerilerin çok kıymetli olduğunu belirtirken, “Ancak unutmayalım ki bu konuşulanların hepsi barışın olduğu yerde mümkündür” dedi.
Demokrasi Konferansı’nda ‘Halklar ve İnançlar Grubu’ adına konuşan Jıneps YK üyesi Yaşar Güven şunları söyledi:
“Ayrımcılığa, asimilasyon politikalarına ve nefret söylemlerine karşı kadın-erkek birlikte mücadele ettiğimiz gibi, anadillerimizde eğitim görerek, laik bir ülkede inançlarımızı kardeşçe yaşayabiliriz.
Bu ise vicdani değerlere, adalet duygusuna sahip bizlerin daha kararlı, daha inançlı dayanışmasıyla, ağızbirliğiyle barış dilini daha da güçlendirmemizle mümkün olabilir.
Anayasa ve yasaların temel esasları daha insani, toplumsal adaleti daha çok gözeten bir şekilde yeniden ele almalıdır: Devletin egemen felsefesinin, herhangi bir ulusu ve dini önceleyerek ve imtiyazlı kılarak diğerleri için mağduriyete sebep olan yapısının âcilen değişmesi gerekmektedir.
Eşit yurttaşlığı, halkların ve inançların demokratik ve kültürel haklarını güvence altına alan bir Anayasa, kalıcı ve onurlu bir barışın anahtarı olacaktır.
Ülkedeki bütün etnik ve dini unsurların eşit bir statüde aidiyetlerinin gereklerini, inancını, inançsızlığını, kültürel değerlerini iktidarların baskı ve dayatmalarına maruz kalmadan yaşayıp geliştirmeleri için maddi ve manevi ortam ve imkânlar oluşturulmalıdır.
Kimliklerin – kültürlerin taşıyıcılığı, insanlık tarihinin ortak mirası anadilleri sayesinde olur. Türkiye coğrafyasının bütün anadillerini korumak, yaygınlaştırmak, yaşatmak için bütün imkânlar seferber edilmelidir.
Siyasetin dili de dışlayıcılıktan uzaklaşıp yapıcı, uzlaşmacı, tüm kesim, halk ve inançları kucaklayıcı bir hale dönmelidir. ‘Kin ve nefret suçları’nın tanımı, bütün kültürel, etnik ve dinî aidiyetleri kapsayacak şekilde tavizsiz genişletilmeli, bu tür suçlar anayasal hükümle önlenmelidir.
Kutsallar, istismar edilmeden, bir grubun diğer gruba karşı kullanabileceği bir imtiyaza dönüştürülmeden devlet yönetim mekanizmalarından çıkartılmalıdır.
İktidar yapısının yatay bir ilişkilenme ile, etnisite veya din gözetilmeksizin, ehliyet ve liyakat ölçüsünde kadrolaşması esas alınmalıdır.
Bu topraklarda etnisite ve din ayrımcılığına dayalı pek çok acı yaşandı. Bu acıların bir daha yaşanmaması, daha eşitlikçi, daha özgür bir toplum için yasal düzenlemeler yapılmalı, cesaretle geçmiş ile yüzleşilip geleceğe dair yeni bir vizyon ve misyon belirlenmelidir.
Bütün bu taleplerin gerçekleşmesi, omuz omuza, birlik içinde kenetlenmemizle mümkündür. Demokratik bir ülke için programımızı oluştururken, bütün halklardan ve inançlardan kişileri, kurum temsilcilerini, inisiyatifleri, bu çalışmayı birlikte daha da zenginleştirmeye çağırıyoruz.
İnsan değerleriyle, haklarıyla insandır. Bu güzel yürüyüş, farkındalıkla başlar: Farkında olan, farklılıkların değerini bilir, korur ve sorumluluk üstlenir.
Eşit yurttaş olacağımız demokratik, laik bir ülke için mücadele edeceğiz ve kazanacağız!
Geleceğimiz için bir araya gelecek, özgür bir yaşamı birlikte inşa edeceğiz!”