Aslınıza dönün!

0
781

Dildaşlarım ve yakın dostlarım, en yetkili büyüğümüz “Tüm Peygamberler çobandır. Sizler de birer çobansınız, onun için, sürünüze sahip çıkınız…!” mealinde bir beyanatta bulundular. Elbette ki ben veya bizler, onun buyruklarına uyacağız. Yani “sürülüğümüzün” hakkını vereceğiz. Çoban, abalıdır. Kendine özgü, çomaklıdır. Sürünün kurtlardan korunması için de Kangal tipi (Aslı Kafkas tipi. Merak edenler olursa, Nalçik sokaklarını dolaşabilirler), insan dışı bir canlıya veya canlılara ihtiyaç vardır. Bazı bölgelerde de, çobanlara ait, yük ve eşya taşıyan, çok cefakar bir canlı da vardır. “Sürü” kavramı için “hayvan sürüsü” dersen, hakaret ve aşağılamayı içerir. “Koyun, keçi, kuzu, aslan, kaplan, kartal, kuş sürüsü vs.” dersen kimsenin sesi çıkmaz. “Davar, köpek, çakal, inek, eşek, öküz, domuz sürüsü vs.” dersen, alimallah yandığın gündür. Dahası, koyun yerine davar sürüsü demeyesiniz sakın.

Demem o ki, “Yaradılanı, yaratandan ötürü seviyorum” diyeceksiniz. Ama her yaratılan için değildir bu söz elbet. Örneğin, bazı dinsel buyruklarda “Kitap yüklü eşek” tabiri vardır. Ehh, senin de sana uygun düşünmeyeni, davranmayanı, yazmayanı ve söylemeyeni “Tezek, çöplük, pislik, hain vs.” kavramlarla tanımlama hakkın vardır. Zira onlar yaratılmış değil, “oluşum” kaynaklıdırlar. Onlar inanan değil, düşünen mahluklardır. Onlar itaati ve biatı anlamazlar. Siyonizm’e, Kemalizm’e, Leninizm’e ve hatta komünizme meyyaldirler. Kısaca, “sürü” olmayı sevmezler.

Onlar, “SON EŞİK” sözünü de anlamazlar. Çünkü “İLK EŞİK” ne zaman başladı, onu bile hatırlamazlar. “Unuturlar… Unuturlar…”. Ve onun için “Durmak Yok, Yola Devam! Ne dedik, Tek Millet, Tek Devlet, Tek Bayrak ve Tek Vatan!” Daha düne kadar, bunların hiçbiri yoktu. Paramparça idik. Unuttunuz mu?

– Sürü = Хъушэ

– Yaratan= Тхьа

– Yaratılan= КъэгьэшIа

– Oluşum= КьэшIа

– Doğurmak= Кьалъхун

– Sınırlı sayıda (toplum) = Кьуом – гуартэ – гуп

– Kılavuz – Lider – Öncü = Гьуазэ – Пэрыт – Кус – Пашэ

Bu kavramlarla ilgili eksik, yanlış ve hatalı olanların düzeltilmesini, doğrusunun yazılmasını istirham ediyorum. Ben, olabildiğince Çerkesçeyi çok iyi bildiğine inandığım ve güvendiğim bazı dostlarıma danışarak yazdım.

Dildaşlarım, “inanç öncelikli” yaşayan veya yaşadığını şekli ve düşünsel imgelerle iddia ve teşhir eden hiçbir görevlinin doğanın ve insan dışı canlıların korunması ve kollanması hakkında fetva verdiğini duydunuz mu? Örneğin, “Derelere ve dere yataklarına inşaat yapmayın. Onları kurutmayın. Denizleri, geriye sürmeyin. Yeşili ve onların doğal yaşam alanlarını yok etmeyin. Çöplerinizi sokağa, uluorta yer ve bölgelere atmayın. Çocukların ve yaşlıların oyun oynayıp, gezip nefes alacakları parkları yok etmeyin” dediklerini. Ama elde kılıç, üstte takke ve altta şalvar, yüzde kutsal sakal, üzerine mangalda kül bırakmazlar. Sürekli “öldürmek” üzerine tanrısal buyrukları kullanırlar. Bu arada, tanrısal elçiliğini kabul edip, Hz. Musa’nın “on emrini” uyduruk kabul ederler. Bunun, nedenini ve niçinini sorarsanız, adınız “Kâfir” ve “Din Cahili” olur. Aman haa, bunun dışına çıkmayasınız.

Dostlarım ve arkadaşlarım, 157 yıl önce Osmanlı’nın çarlara karşı kullandığı ve kullanılmayı kabul eden atalarımız ve bugüne ulaşan biz Çerkesler için Sn. Murat Bardakçı, Sn. Fatih Altaylı, Sn. Nedim Şener ve Sn. Ümit Özdağ’lar acaba günümüzde Ankara’nın Suriye, Libya, Afganistan ve Afrikalı göçmenlere ait politikası için ne düşünüyorlar? Yarın, bunlara da “Defolun. Geldiğiniz yere gidin” mi diyecekler? Çerkesler gibi uygar bir halka tahammül edemeyen bu ulu kişilere bizi unutturmasını tanrıdan diliyorum. “15 Temmuz Kalkışması” kavramı içinde tanımlanan, bu olayın yaratıcılarının kökenleri nedir? Çerkesleri merak ettiğiniz kadar, onları da bir araştırın! Ama haklısınız; araştıramazsınız, çoğu sizin kökeninizden veya yüce inancınızdan birileri çıkacaktır. Susmakta haklısınız. Bugünlerde ülkeye doldurulan ve kimler olduğu bilinmeyen, yığınla kaçakları “mağdur göçmen” sayıp bağrınıza basınız. Ama, maazallah Çerkes kökenli birileri işinize gelmeyen bir hata ve kusur işlerse, “ÇERKESLER” genellemesi içinde “iyilik bilmez, nankör, sığınmacı ve hainlikle” suçlayabilirsiniz.

 

NOTLAR

1- İslam coğrafyasını kurtarmayı ve dünyayı İslamlaştırmayı sürekli vaaz eden ve inanç öncelikli eylemde bulunan ülke ve yöneticileri, bu tutumları ile karşıt cenahı daha çok güçlendirmektedir. Birlik ve beraberliğimizin gerçekten muhafazasını istiyorsanız bu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve devrimlerine sahip çıkmakla mümkündür. Atatürk’ü çağrıştıran ülke değerlerini yok etmeyiniz. Atatürk’ü sevenlerin ve ona inananların akıl ve yüreklerinden onu silemezsiniz. Bu konuda “Akıl” ve “Bilim” rehberimiz olmalıdır. Dünyanın beşten büyük olduğu doğrudur. Ancak zürafa da çok büyük, lakin bir-iki aslana yenik düşüyor. Bu anlamda bizim de o beşten küçük olduğumuz bir gerçektir.

2- Kürt halkı için başlangıçta “Böyle bir halk yoktur. KART- KURT’tan ibarettir” iddiasından, “Kürtlük meselesi benim meselemdir” ve şimdilerde “Kürt kardeşlerimiz” mertebesine ulaştık. Ertelemek “Gerçekleri” yok etmiyor.

3- Aslını ve atasını inkar eden yakın akraba ve dildaşlarıma hatırlatmak isterim. Bu tutumunuzla tanrı ve doğa yasalarını inkâr ettiğinizin farkında olunuz. Dahası hiç kimseye de yaranamazsınız. Zira aslını inkâr edenin başkasının aslına yararı yoktur. İnanç bahaneli, tutum ve davranışlarınızla kimseyi kandıramazsınız. Aslınıza dönünüz.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz