Deutsche Welle (DW) Türkçe’nin YouTube kanalında 28 Kasım’da yayımlanan “Kafkasya’dan Türkiye’ye Çerkeslerin Hikâyesi” başlıklı haber videosunda Çerkes araştırmacı yazar Fahri Huvaj’ın dile getirdiği “Dünyada en fazla Çerkes nüfusu Türkiye’dedir ve maalesef en büyük asimilasyon da” şeklindeki ifadesi tartışmalara neden oldu.
Her kafadan bir ses
“Çerkes Forumu” adlı bir sosyal medya hesabından yapılan “Çerkes Forumu ve Türkiye’deki Çerkesler olarak Alman DW kanalının Türkiye aleyhine iddialarını asla kabul etmiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devletinin milli birlik ve beraberliği aleyhine tüm oluşumların karşısındayız. Biz Çerkesiz. Bizden hain çıkmaz” paylaşımı, tartışmanın fitilini daha da ateşledi.
Bazı haber siteleri, DW Türkçe’nin haberini ve Çerkes Forumu’ndan yapılan paylaşımı haberleştirerek DW Türkçe’yi bölücülük yapmakla suçladı.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve AKP Sözcüsü Ömer Çelik de sosyal medya hesaplarından “Çerkes Forumu” hesabının paylaşımına atıfta bulunarak DW Türkçe’ye tepki gösterdiler.
Kalın, “Çerkes kardeşlerimiz bu hain ve manipülatif habere en güzel cevabı verdiler. DW Türkçe ve şürekası dahil herkes bilsin ki Türkiye’de kardeş kavgası ve çatışma çıkartmak isteyenlere asla geçit vermeyec
eğiz. Birlik ve beraberliğimiz onların en büyük korkusu olsun” dedi. Çelik ise, “Çerkes kardeşlerimiz, Alman DW kanalının mesnetsiz iddialarını reddettiler. Sözde haber adı altında ifade edilen provokatif iddiaları “Türkiye aleyhine iddialar” olarak nitelendirerek gereken cevabı verdiler” ifadelerini kullandı.
AKP MKYK Üyesi ve Manisa Milletvekili Murat Baybatur, Alman DW kanalının “Çerkeslerin Türkiye’de asimile edildikleri” yönünde iddiaları içeren yayın yapmasına tepki göstererek, “Bu beşinci kol faaliyetleri bizim bildiğimiz, alışık olduğumuz, ülkemize yönelik her zaman yapılan faaliyetlerdir. Ama biz Çerkesler buna prim vermeyiz, pabuç da bırakmayız. Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin şemsiyesi ve ay yıldızlı bayrağın altında yaşamaktan dolayı son derece mesut ve bahtiyarız” dedi.
“En fazla asimilasyon Türkiye Çerkeslerini etkilemiştir”
Yaşanan tartışmalar üzerine, Türkiye’deki Çerkes diasporasının en büyük çatı kuruluşu olan Kafkas Dernekleri Federasyonu’ndan (KAFFED) yazılı bir açıklama yapıldı.
KAFFED Genel Başkanı Ümit Dinçer imzasıyla yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Çerkesler, Rus Çarlığının anavatanımızı işgaliyle başlayarak 100 yılı aşkın bir süre devam eden ve 1864 yılında bittiği kabul edilen Kafkas – Rus savaşları neticesinde uğradıkları soykırım sonucunda, tarihi kayıtlara göre yaklaşık 1,5 milyon insan vatanlarından sürgün edilmişlerdir. Halkın kahir ekseriyeti o dönem Osmanlı İmparatorluğu toprakları olan Balkanlar, Anadolu ve Ortadoğu gibi çok geniş bir coğrafyaya Osmanlı İmparatorluğu’nun iç güvenlik kaygıları doğrultusunda devletin etnik, dini ve mezhepsel kriterlerle belirlediği ihtiyaçlara göre belirlenen yerleşim yerlerinde dağınık ve birbirinden kopuk olarak iskân edilmişlerdir. Savrulan halk, özellikle Balkanlara yerleştirilenler başta olmak üzere, buralarda zaman zaman ikinci kez yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışı ve Kurtuluş Savaşı’nın ardından Çerkeslerin çok büyük kısmı Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında kaldılar ve burayı yurt bellediler, her türlü yurttaşlık ödevlerini yerine getirdiler.
Ancak bu süreçte ayrı bir halk olarak anadillerini, kültürel kimliklerini korumak, geliştirmek için gereken şartların sağlanmaması ve bazı engellemeler sebebiyle bugün 4-7 milyon arasında Çerkesin yaşadığı Türkiye’de Çerkeslerin bir asimilasyon olgusunu yaşadıkları doğrudur. Anavatanlarındaki nüfus ile Türkiye’de yaşayan nüfus karşılaştırıldığında en fazla asimilasyon Türkiye Çerkeslerini etkilemiştir. Kuşkusuz bu süreç tek faktörlü değildir. Dağınık yerleşimlerden kaynaklı dezavantajlar ve yaşadıkları bölgelerde hâkim kültürün etkisi ile dillerini, kültürlerini kaybettiler. Bugün de globalleşme ve modernite kaynaklı bir asimilasyon süreci halen devam ediyor.
Öte yandan ulus devletin inşasında tekçi anlayışın da etkisiyle yer yer özellikle anadilinin kullanımı konusunda “Vatandaş Türkçe konuş” kampanyası gibi kimi uygulamalar, dil ve kültürel unsurların kamusal alana girememesi gibi güçlükler, Çerkes Ethem üzerinden Çerkes kimliği üzerine yüklenen ihanet kavramının olumsuz ve zorlayıcı etkileri, 1923 Güney Marmara köylerinin tehcir edilmesi gibi unsurlar asimilasyonu kolaylaştırmıştır. Bir halkın, dili, kültürü ve kimliğinin doğal asimilasyon sürecini engellemek noktasında önlem almayarak, alan açmayarak süreci izlemek de oluşan sonuca katkıda bulunmaktır. Bu kadar nüfusa karşın Çerkesçe dilinin “Tehlike altındaki diller” kategorisinde olması sebep her ne olursa olsun asimilasyonun doğal sonucudur.”