google-site-verification: googled08f9e073553374e.html
Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Arkadaş!

Sen hobi gibi görüyorsun etnik kimliğini. 

Boş zamanlarında oyalanıyorsun biraz. Kafanı dağıtıyorsun. Hoşça vakit geçirip, sonra uygun bir zamanda hatırlamak üzere dönüyorsun asıl meşgalene! 

Menüdeki bir yemek gibi ya da… 

Acıkıyorsun, seçiyorsun, iştahla yiyorsun. Doyuyor karnın, yeniden acıkıncaya kadar aramıyorsun. 

Ya da takım tutar gibi tutuyorsun. 

Tribünde oturup, bir amigonun önderliğinde sesin kısılıncaya kadar tezahürat yapıyorsun. Maç bitiyor, dönüyorsun evine. Bir hafta sonraki maçı bekliyorsun. 

Dizi filmi de andırıyor aslında. 

“Her hafta aynı saatte, reklamlarla birlikte 90 dakika!” demiştim bir zamanlar. 

Şimdi de diyorum ki; 

Birilerinin peşine düşmüşsün de ne olduğunu, neden olduğunu bilmiyorsun. 

Anlasan, bilsen, “Biliyorum ama yapıyorum” desen, vallahi billahi bireysel tercihidir diyeceğiz ve seçiminle seni baş başa bırakacağız.  

Söylediklerini zerre kadar anlamıyor ama “İyi bir şeyler söylüyorlar galiba! En azından değişik” diyerek anlıyormuş gibi yapıyor, kendini farklı bir yerlerde konumlandırma hissiyle tatmin oluyor, nereye ait olduğunu bilmediğinden, senin gibi olanlarla birlikte tadına varıyorsun pamuk ipliğine bağlı aidiyet duygusunun.  

Düşünülmeyeni düşündüğünüze, söylenmeyeni söylediğinize, görülmeyeni gösterdiğinize ikna ediyorsunuz birbirinizi. 

Savaş çığlıkları atıyorsun. Çekiyorsun kılıcını, savuruyorsun. O kılıcın kardeşinin başını gövdesinden ayıracağını, pusuda bekleyen başka kılıçların da senin başını alacağını aklının ucundan bile geçirmiyorsun. 

“Serdengeçti” edalarıyla savunuyorsun ne olduğunu tam bilmediğin idealleri. Yel değirmenleriyle savaşıyor, kahraman zannediyorsun kendini.  

Genlerinden intikal eden “haksızlığa başkaldırı” hasletini ne zaman, nerede, nasıl ve kime karşı kullanacağını bilmiyorsun. 

Hayati meselelerinden, varlığının teminatı olan değerlerinden, önceliklerinden bihabersin.  

“Birey olmadan” hiçbir şeyi başaramayacağını soydaşın, kardeşin, ağabeyin olarak ve kırılmayacağını umarak hatırlatıyorum. 

Ve… 

“Allah senin de benim de yardımcımız olsun!” diyorum. 

Süha Baytekin
Süha Baytekin
1965 Almanya doğumlu. Baba İstanbul, anne Eskişehirli. Haydarpaşa Lisesi ve Marmara Üniversitesi Uluslararası İşletmecilik mezunu. Yüksek lisansını ve doktorasını İstanbul Üniversitesi Uluslararası İşletmecilik'te yaptı. Koç Holding ile başlayıp sayısız firmada yöneticilik, Hamoğlu Holding ile sonlanan, pazarlama, iletişim kordinatörlüğü... Şu anda emekli. Uzun yıllardır sosyal medya ve çeşitli mecralarda yazarlık... 5.000 fotoğraflık eski Çerkes fotoğrafları arşivi var. Kitapları: "Diasporada Çerkes Olmak", "Çerkes Sürgünnamesi", "Kutsal Ay’ın Kızları-1". Basılacak Kitapları: "Kutsal Ay'ın Kızları-2", "Kutsal Güneşin Çocukları", "Diasporik Hikayeler". Medeni durum: Bekâr.

Yazarın Diğer Yazıları

Nauke Yakup Oğlu Reşit

Manyas’a bağlı Bolağaç Köyü’nden Nauke Yakup oğlu Reşit… Milli Mücadele’ye başından itibaren katılmış bir asker! Ölüme meydan okumuş, aç kalmış, soğukta kalmış, yılmamış, ana baba duasını...

Dile hasret…

Annesi Çerkes, babası Türk olan bir dostum anlattı bu hikâyeyi... 90 yaşına yakındı. Bizim yanımızda yaşıyordu anneannem. Köyde evi barkı kalmamıştı. Annemden başka bir evladı...

Nice kaybolan çocuk anısına…

Zaten zehir olan yaşamları çekilmez bir yük gibiydi artık. Emef olmasaydı., ölselerdi, bu hoyrat diyarlarda da olsa yerin altına girselerdi, toprak örtseydi üzerlerini, görmeseler,...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img