Benlik tohumu, çocuklukta ekilir

0
731
Mamreş Aytek Atalar, Yalova’da doğdu. Göksun Kahramanmaraşlı bir ailenin iki çocuğundan ilki. Adige; Mamreş (Kabardey) sülalesine mensup. İlk, orta ve lise eğitimini Bursa’da gördü. Üniversiteyi Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya bölümünde tamamladı. Açık Öğretim Fakültesi Yönetim Bilişim Sistemleri bölümünde eğitimine devam ediyor. 
2005 yılından beri Çerkesçe öğrenme ve öğretme faaliyetleriyle iç içe olan Mamreş Aytek’i bu yolculuğuna çıkaran sebepleri ve bu yoldaki çalışmalarını konuştuk.

-Sizi tanıyalım. Kendinizden ve anadile yönelik projelerinizden bahseder misiniz? 

-Göksun, Salyan Köyü’ndenim. Annem ve babam, ikisi de Çerkes (Adige). Babam Salyan Köyü’nden, annem ise Yalova’nın Soğucak Köyü’nden. 12 yaşımdan bu yana Çerkes müzikleri ve videoları arşiviyle; 2005 yılında Çerkesçe anadili öğrenme ve öğrenirken bir yandan da bir şeyler ortaya koyma yolcuğuna başladım. Bu süre boyunca kendimce ufak ama yararlı olabilecek bazı projeleri bitirme imkânı buldum.  

Şu zamana kadar küçüklü büyüklü 11-12 adet projeyle ilgilenmişim ve bunların bazılarını da toplumumuzun yararına sundum. Aralarında iki ortak proje de var, emek veren değerli isimleri de sizlerle paylaşmak isterim. Biri hem batı hem de doğu diyalekti içeriğine sahip olan “Çerkesçe Kelime Kartları”. Bu projenin Batı (Çemguy) diyalekti kısmını Bleğoj Caner emekle hazırlamış olup, doğu (Kabardey) diyalekti kısmını ise kendim hazırladım. Diğer ortak proje “Çerkesçe (Adıgebze) Çalışma Slaytı”. Bu çalışmanın içeriğinin -kelimelerinin ve cümlelerinin- telaffuzlarını değerli büyüğümüz Bekaldı Hikmet ile birlikte yaptık. Bu projesinin İngilizce çevirisini de yaptık; çeviri için emek veren de değerli arkadaşımız Nır Melih.  

Elimden geleni yapmaya çalıştığım bu projelerde her daim desteklerini esirgemeyen, gece gündüz zamanlarından aldığım, kendilerinin de ellerinden gelenin her daim fazlasını vermeye çalıştıkları hem değerli büyüklerim hem de değerli arkadaşlarım bulunmakta. En başta, bende bazı önemli temellerin inşasında çok büyük emeği olan değerli büyüğüm Yemuz Bayazıt’a, bana tecrübe kazandıran, belki de gelişimimde ikinci büyük adımın atılmasında emeği geçen Meretıko Semih’e, yine her projede desteğini esirgemeyen Dıgeş Merve’ye ve en son basımını yapıp dağıtımını sağladığımız ve halen satışı devam eden “Çerkesçe Günlük Konuşma Kartları”nın basım imkânını ortaya çıkaran, 2021 senesinde online olarak açtığım Çerkesçe kursu katılımcılarına da teşekkürü borç bilirim. 

  

-Günümüzde maalesef anadilini anlamayan, hatta hangi Çerkes sülalesine mensup olduğunu bile bilmeyen pek çok gencimiz varken sizi kültürünüze ve anadili çalışmalarına sevk eden etmenler nelerdi? 

-Küçük yaşlardan itibaren müziğimizin içinde büyüdüm sayılır. Bu etkileri kronolojik şekilde sunacak olursam; ilk olarak, çok sevdiğim, çok değerli büyüğüm, beni pşıne’siyle (akordeonuyla) büyüten, müziklerimizi aşılayan, Kayseri, Uzunyayla’nın Malak Köyü’nden Neğuey Mustafa Amcam bu kültürün içine küçük yaşta dalış yaptıran kişidir. Daha sonra, eski düğün kasetlerini çocukluk yaşlarımda bir çizgi film gibi hiç sıkılmadan izleyişim… Babamın köydeki akrabalarımızla telefon görüşmelerinde Çerkesçeyi çok sık ve fazla kullanması… Yazları köye gidildiğinde Çerkesçe konuşmalarına maruz kalmamız ve neler anlatıldığının kendi içimdeki merakı… Babamın eski kasetlerden dinlediği sözlü Çerkes müziklerine maruz kalmam ve sıkılmadan onların dinlenmesi… Daha önce de söylediğim gibi, 2003 senesinde Çerkesçe müzikleri ve videoları arşivine başlamam… Bunların hepsi beni bu çalışmalara sevk eden etmenler diyebilirim.  

Tabii bunlar kendi hayatımda bir itici güç, merak uyandıran dönüm noktaları ama hâlâ şu an, şu saniye, şu dakika gibi zaman dilimlerinde bile ya küçüğümden ya da büyüğümden bir şeyler öğreniyorum. Kendi eksiklerimi başkalarıyla yarış haline girmeden kapatmaya çalışıyorum. Bir konuyu da bilmiyorsam ‘bilmiyorum’ diyebiliyorum ve bundan da hiçbir zaman gocunmuyorum. Bunları yaparken hiçbir zaman bu kültür konusunda ‘ben bunu çok iyi biliyorum’ edasıyla işlere girişmiyorum. Giriştiklerim genelde yapabileceğim sınırlar içerisindeki işler. 

 

-“Dil kültürün taşıyıcısıdır” derler. Anadilini öğrenen gençlerin kültürlerine yaklaşımlarında ve hayatlarında ne gibi değişikler gözlemlediniz? 

-Bu sorunuza iki türlü cevap vermek istiyorum. “Dil kültürün taşıyıcısıdır” kısmına şöyle bir açıklama getirmenin doğru olacağını düşünmekteyim: Dil ile kültür birbirlerinden ayrılamazlar. Kültür bakımından ileri gitmiş, yükselmeler göstermiş milletlerin dili de kültür ile doğru orantılı bir biçimde yükselmeye, uygun bir şekilde gelişmeye başlar.  

Diğer sorunuza da cevabım şu şekilde olacaktır; anadilini ve kültürünün parçalarını öğrenen kişilerimiz kültürünü çok daha iyi tanıyabiliyorlar. Kendi bildiği kalıpların arasından sıyrılıp kültürüne dışarıdan bakmaya başlayabiliyorlar. Bu olmaya başladığında ise kendisine, ailesine, arkadaşlarına toplumdan empoze edilen ve gerçek sanılabilecek bazı unsurların çoğunun doğru bilgi olmadığını anlayabiliyorlar (Doğru bilgi olmadığını ifade ederken kastedilen eksik kalmış yönleridir). Bu farkındalık başladığı zaman da toplumdaki yanlışların ve doğruların gözlemlerini daha iyi yapıp, bunlara karşı çözümler üretebiliyorlar. 

  

-Kültürlerin içselleştirilip aktarılmasında sizce dil olmazsa olmaz mı ya da öncelik sırası nedir? 

-Az önce de dile getirdiğim gibi dil ile kültür birbirinden ayrılmaz iki unsur. Kültür bakımından ileri gitmiş, yükselmeler göstermiş bir ulusun dili de o yükselmeye uygun bir şekilde gelişir. Düşünce yaşamının yükselmesiyle birlikte dil de yükselir. Yani bir lokomotif-vagon birlikteliğine benzetebiliriz bu ilişkiyi. Bir millet, kültür bakımından ne kadar ileriyse, ne kadar yüksek bir düşünce yaşamı varsa, milletlerin de bu üstünlükleri er ya da geç dillerinde bir şekilde ortaya çıkacaktır.  

Dilinde üstünlüğe erişememiş bir milletin kültür bakımından da gerçek bir üstünlüğe erişememiş olduğu kuşkusuzdur; bu milletin kültürü de geçici bir kültür olarak kalacaktır. Bir insanın düşünmesi ancak dille olanaklı olabildiğinden, dilde üstünlük yaratamayan bir ulusun düşünceleri de kapalı, dar ve sınırlı kalır. Bu, bütün kültürler üzerinde de aynı etkiyi yapacak, sadece tek bir kültürü kapsamayacaktır. O yüzden, kültürle dil birbirinden ayrılamaz. Her ikisi de birlikte gelişir. Birinde üstün olan bir ulusun diğer alanda da üstün olması zorunludur. 

  

-Bir Çerkes olarak kendi müziğini anlayarak dinlemenin farklılıkları neler? 

-En basit cevapla; kendi müziğini anlayarak dinlemek, dinleyebilmek insana farklı tatların kapılarını aralamakta. Çünkü her bir şarkı kendine özgü kelimeler, kendine özgü cümle kalıpları, kendine özgü değerli anlamlar, gerçek veya mecazi, taşımakta.  

Aslında bir dili bilmeyerek o dilde yazılmış olan şarkıları dinlemenin de insana kazandırdığı bazı artıları olabiliyor; tabii o dildeki şarkıları dinlerken sıkılmadan, sabırla dinleyebilirsek bu durum geçerli olabilmekte. Bilmediğimiz bir dildeki şarkıyı dinlemenin en başta yaratacağı başlıca kazanımları sıralayacak olursak; yabancı dilde dinlenen şarkılarda insanlar ilk başta şarkıların içerisinde kaybolmuşçasına başıboş bir şekilde dolaşabilmektedirler; yani tatsız tuzsuz bir yemek misali o müzikten bir şey anlamayacaklardır. Ama aynı şarkının ikinci veya üçüncü tekrarında o anlamadığı kelimelerin bazılarının diline pelesenk olduğunu ve ufak tefek kelimeleri çıkarmak için kendini zorladığını görecektir. Böylece beraberinde o kelimeleri veya kelime kalıplarını merak etmeye başlayacak, dilin telaffuz şekillerinin kendi nezdinde olmaya başladığını görecektir.  

Kendimden örnek verecek olursam; anadili öğrenme sürecimin başlangıç noktalarından biri, anadilimizdeki sözlü şarkıları dinlemek ve bunları dinlerken de her bir şarkımızı ikinci veya üçüncü dinleyişte dilime doladığı ufak tefek kelimeler ve bu kelimelerin telaffuzları üzerine yoğunlaşmayı sağlamasıdır. Ne kadar çok üzerine düştüysem ne kadar olmadıysa da ilk zamanlar söylemek istediğim kelimeler veya kelime kalıpları, sonradan o söylenenler ile benim söylediğim telaffuz şekilleri bir şekilde birbirine benzemeye başlamıştı.  

Müziklerimizin anadiline bir diğer katkısı ise şu; kulak dolgunluğu katarak telaffuza yardımcı olması ve ses dili olan Çerkesçeyi öğrenmedeki çok büyük etkileri… Bu konu nezdinde söyleyeceğim son şey ise şudur; insanlarımız, özellikle Çerkesçe öğrenmek isteyen genç arkadaşlarımızın anadilimizde yapılmış olan, özellikle de duyma ile ilgili her şeye anadili bilse de bilmese de ilgi göstermeleri… Söylenenleri ve anlatılanları anlamasalar bile orada konuşulanları duyarak, içselleştirerek kendilerine kulak dolgunluğu yaratmaları ve aşılamalarıdır. Az önce de söylediğim gibi kulak dolgunluğu olan kişiler anadilimizi bilmeseler dahi katıldıkları kurslarda, özellikle bir ses dili olan Çerkesçenin öğreniminde çok büyük ve çok çabuk kademeler kat etmektedirler. 

  

-Jacques Ranciere’nin “Cahil Hoca” isimli bir eseri var; bu eser, bir öğretmenin uyguladığı ve dil öğretmeyi kolaylaştıran farklı yöntemleri konu edinmiştir. Sizin projelerinizde dil öğrenmeyi kolaylaştıran öğeler, teknikler nelerdir? 

-Bu zamana kadar benimsediğim, kullandığım ve olmazsa olmaz dediğim üç tekniğim veya tarzım var. Bunlar; sadelik, netlik ve renklendirmedir. Bu üç tarza veya tekniğe projelerimde yer vermeye her daim özen gösteriyorum.  

Tabii benimsediğim bu tarz veya teknikler bazı projelere uygulanırken çok fazla zihin yakıtı tüketmekte ve yorulmaya da sebebiyet vermekte. Bu teknikleri veya tarzları benimsememin nedeni de, anadilini sonradan öğrenen ve hâlâ öğrenmenin içerisindeki bir kişi olarak, ortaya konacak materyallerde yazılı olan bilginin iletilecek kişilere net, anlaşılır bir şekilde ve açık bir üslupla aktarılmasını sağlama isteğimden kaynaklanmakta. Yani kısacası, zor olanı daha da zorlaştırmaya gerek olmadığıdır. Çünkü şu zamanda yapmamız gereken ilk eylem veya icraat; anadilimizi yani Çerkesçemizi en basit, en kolay ve en sade biçimde, gençlerimize temel yoldan nasıl aktaracağımızın düşünülmesidir. 

  

-Dil kurslarında ve anadili öğrenme yolculuğunuzda onlarca insan tanıdınız. Çarpıcı, sizde iz bırakan anılar edinmiş olmalısınız. En unutamadığınız anınız nedir? 

-Benim için değerli olan ve unutamadığım iki anım var. Bunlardan ilki; K. Maraş Kafkas Kültür Derneği’nde (KKD) Çerkesçe üzerine öğreticilik yaptığım ilk zamanlarımda benden yaşça çok büyük olan değerli bir büyüğümüzün kursumuza kayıt olmak istemesi ve kendisinin kayıt olduktan sonra işlenen derslere zamanında gelip katılması, anadilini konuştuğu halde “bu yetmez bana” deyip anadilini okuyup yazmayı öğrenmek istemesi, işlediğimiz konularla ilgili kelime veya cümle yapılarını kendisi yazmaya heves etmesi ve yerinden kalkarak benim yanıma kadar gelip yazmış olduğu kelime veya cümle kalıplarının doğruluğunu teyit ettirmesi ilk tecrübe ettiğim zamanların anılarından biri olmuştur.  

İkinci anım ise Çerkesçe konusunda üzerimde hem anlattıklarıyla hem de anadili üzerindeki bambaşka ve mükemmel bilgileriyle çok saygı duyduğum değerli büyüğüm Yemuz Bayazıt ile… Yine K. Maraş KKD’nin açtığı anadili kursumun ikinci veya üçüncü senesinin son 3-4 ayına girdiğimizde değerli büyüğüm Yemuz Bayazıt’ı bir sohbetimiz sırasında vermekte olduğum kursa davet etmek istedim. “Bu aralar çok fazla yoğunluğum oluyor Aytek ama eğer zamanımı ayarlayabilirsem, müsait olduğum an seni ziyaret etmek isterim” demişti ve zamanını ayarlayarak dernek bünyesindeki bir dersime katılarak beni sevindirmişti… Bu benim açımdan çok acayip bir duyguydu. Çünkü üniversitenin ilk yıllarında aynı bina içerisinde kendisinden Çerkesçe eğitimini alıyorsun ve üzerinden belli bir zaman geçtikten sonra yine aynı bina içerisinde bu sefer aynı kursu sen veriyorsun ve karşında da zamanında senin öğreticiliğini ve hocalığını yapan, değerli bilgilerini sana aktarmış biri oturuyor…  

Neyse; derse başladık, ben bir yandan vereceğim bilgileri kursiyerlere aktarırken diğer yandan da Bayazıt Hoca’nın mimiklerine bakarak ‘Acaba eksik bir şey var mı anlattıklarımda ya da yanlış bir açıklamam oldu mu kursiyerlere acaba’ diye içimden onaylama yoluna gidiyorum. Bu bilgi yoklamasıyla dersimi teneffüs zamanına 10 dakika kalana kadar eksiksiz bir şekilde götürdüm. Daha sonra Bayazıt Hoca kursiyerlere bazı değerli bilgilerini aktarmak istedi, herkes bu bilgileri can kulağıyla dinledi. Sonra teneffüs esnasında Bayazıt Hoca müsaadesini isteyerek ikinci kısma katılamayacağını söyledi. Dersin kısa bir değerlendirmesini yapmasını istediğimi ilettiğimde sağ olsun bu değerlendirmeyi yaptı. 

Mamreş Aytek Atalar

-Anadili projeleriniz için Kabardey-Balkar Cumhuriyeti ile ilişkileriniz ne seviyede sürmekte? 

-Anadili üzerine çalışan 2-3 değerli büyüğümle irtibatım bulunmakta, bilgi alışverişleri yapmaktayız. Bazı projelerimi onlara gönderiyorum; sağ olsunlar, yapılanları inceleyip geri dönüşler sağlıyorlar, bu da hoşuma gidiyor tabii ki. Bu tür olaylar bir motivasyon kaynağı. Tabii anavatanda yapılan projeler benimkinin yanında dev gibi. Onun için yaptığım işleri çok fazla büyütmeyi sevmiyorum. Genelde çalışmalarım ya başlangıç düzeyi veya orta düzey seviyesine göre oluyor. Ama genelde içerik düzeyi, Türkiye diasporasında yaşayan genç arkadaşlarımızın, anadili öğrenmek isteyen insanlarımızın temel anadili kavramlarının öğrenimine teşvik edici olması ve bildiği bir konu varsa bu tür materyallerle onu biraz daha pekiştirmesine ve geliştirmesine yardımcı olabilmesi odaklı. 

  

-Türkiye diasporasında sizce anadili öğrenimi konusunda yol kat edilebilmesi için neler yapılmalı? Bu konudaki eksiklikler neler? Neler yapılmasını temenni edersiniz? 

-Yapılması gereken basit olay; kendi anadilini bilmeyen insanlarımıza Türkçe dili nezdinde en basit, en net ve en hap bilgiyi verebilecek materyallerin üretilip hazırlanmasıdır.  

Türkiye diasporasında anadilini bilmeyen birinin, anadille ilgili hazırlanmış bir materyali eline aldığı zaman istediği bilgiyi net bir şekilde bulabilmesi, bulduğu bilgiyi de içerik bakımından neyin, nerede ve nasıl kullanılacağını kolayca temin edebilmesi gerekmekte. Çünkü gençlerimizde temel anadili kavramları; kelimeler olsun, fiiller olsun vb. yapılardan bahsediyorum; çok fazla bulunmamakta. Dolayısıyla anadili temelinin sağlamlaştırılabilmesi için belirtmeye çalıştığım bu tür kitaplara, materyallere her bireyin net olarak ulaşabilmesi, ulaşabilmesinin öncesinde de üretilebilmesi acilen gerekli. Mesela; çevremizden, kursiyerlerden en çok gelen soru ve zorlandıkları mesele Çerkesçede fiiller konusudur. Bu konuyu net, sade bir şekilde aktaran, açıklayan, bilgi veren ve içerisinde hap bilgileri barındıran bir kitabımız şu zamanda Türkiye diasporasında bulunmamaktadır. Eğer varsa da benim bu konuda bir bilgim yoktur. Yani söyleyeceğim şu ki; materyal konusunda çok büyük eksikliklerimiz var. İnsanlarımız, kursiyerlerimiz materyal sorduğu zaman onlara genel olarak Xeku’da yazılmış kitapları önerebiliyor, tavsiye edebiliyoruz. O kitaplar sadece temel kavramlar için bir okuma kitabı nezdinde yarar sağlayabiliyor, Türkçe açıklama içeriği olmadığı için sadece okuyup geçiyorlar ve hiçbir bilgi biriktirimi kazandırmıyor. 

  

-Dil öğretmenin dışında geleceğe yönelik başka kültürel faaliyetler tasarlıyor musunuz? 

-Başka kültürel faaliyetlerim de var ama bunları şu an için anlatmanın erken olduğunu düşünüyorum. Çünkü tasarlamakta olduğum bu faaliyetler şu an için ham bir yapı formatında. Ancak bunlardan birinin hayata geçebilme olasılığı daha yüksek gözüküyor, o projenin içeriğini sizlere açıklayabilirim.  

Bu bir haritalandırma. Uzunyayla’da ve Göksun (Cılahsteney) civarındaki köylerin isimleri (Çerkesçe isimleriyle birlikte), o köyde yaşayan sülalelerin isimlerinin de olacağı bir proje düşünmekteyim. Bunu da internet üzerinden sunmayı düşünüyorum. Tabii burada sadece Çerkes (Adige) köylerini değil bu projeye yardım etmek isteyenler olursa Uzunyayla’daki Abaza, Hatkoy köylerinde yaşayan sülale isimlerini; Göksun’daki Çeçen, Lezgi köylerinde yaşayan sülalelerin de isimlerini kaydedip tamamlayarak bu projeyi yayımlamayı düşünmekteyim. 

  

-Son olarak; şu sıralar yine bir proje üzerine çalışıyorsunuz, biraz ondan bahseder misiniz? 

-En son çalışmam bir e-kitap projesi. Bu, 1996 yılında anavatanda yaşayan akrabalarımızdan rahmetli Mamreş Borıs tarafından yazılmış olan, başlangıç düzeyinde Çerkesçe öğretim kitabıdır. Kitabın aslı 2005-2006 senesinde elime geçti. Yazar ismini görünce tabii bir heyecan kapladı içimi, daha sonra içeriğini inceledim, hangi konulardan bahsedilmiş, ne gibi konular ele alınmış…  

Sonra kitabı ileride kullanılabilir bir şekilde, elbette değerlendirmek isterim diyerek dijital kitap arşivime kaldırmıştım. Gel zaman git zaman, 2017-18’de bu kitabı arşivden çıkarıp hem iç düzenini elden geçirerek hem de Çerkesçe olan kısımların Türkçe çevirilerini yaparak insanlarımızın beğenisine sunmak için kendime bir örnek basım yaptırmıştım. Örnek basımdan sonra daha farklı projelere odaklanınca bu kitabın yeni halini bastırma işi rafa kalkmıştı. Şimdi, basım maliyetlerinin de fazla olması nedeniyle ve biraz da teknolojiyi kullanmak adına, e-kitap olarak yayımlamak istedim ve Google Play Kitaplar bölümüne yükleyerek insanlarımızın bu kitaptan faydalanmaları için sunmuş oldum.  

Google Play Kitaplar’dan bu projeyi cüzi bir miktar (20 TL) karşılığında herkes kendi kütüphanesine ekleyebilecek. Kitap içeriğine özet olarak değinecek olursak; konu konu ele alınabilecek kelime çeşitleri, basit alıştırmalar, okuma parçaları, bu okuma parçalarına ait basit düzeyde sorular, tekerlemeler, bilmeceler, bazı fiil çekimleri gibi konu başlıkları okurları bekliyor. Tam zamanı net olarak belli olmasa da pselhen.com internet sitesinde bu kitapçığın her bir bölümün sesli, telaffuz edilmiş hallerini de paylaşmayı düşünüyorum. İnşallah güzel ve anlaşılır bir kitapçık olmuştur. 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz