Kurtuluş Savaşı’nda Çerkeslerin rolü üzerine – 2

0
300

Muhittin Ünal’ın çok detaylı ve büyük emek gerektiren bir araştırmanın sonucunda yazdığı ‘Kurtuluş Savaşı’nda Çerkeslerin Rolü’ kitabında, bu süreçte yer alan Çerkes kişilikleri ve yaşadıkları olayları okuyabilirsiniz. Bu yazıda benim amacım ise, gençlerin konuya ilgisini uyandıracak kadar kısa bir özet yapmaktı. Ancak sürecin başından itibaren, bazıları çok tanınan ve önemli görevlerde bulunmuş olan, bazıları ise çok önemli dönüm noktalarında rol almış ama hiç duyulmamış o kadar çok isim var ki, bir özet yapmakta zorlanıyorum. Emeği geçen isimlerin herhangi birini eksik yazmaktan, ihmal etmiş olmaktan tedirgin olduğumdan, bu yazıda sürecin önemli aşamalarını kendimce sıralamak ve bu aşamalarda rol üstlenen bazı isimlerden birkaç örnek vermekle yetineceğim.

Önce, Kurtuluş Mücadelesi’nde yer alan, Çerkes olan olmayan tüm fedakâr insanlara, canlarını veren tüm şehitlerimize duyduğum minnettarlığı belirtmek;

Sonra, Kurtuluş Mücadelesi’nin sayısız araştırmacı ve yazar tarafından zaten ele alındığını, benim ise bir araştırmacı değil, bir okuyucu olarak Muhittin Ünal’ın kitabını referans alarak, mensup olduğum Çerkes toplumunun katkısı açısından bir perspektif sunmaya çalışacağımı hatırlatmak isterim.

Mondros Mütarekesi imzalanmış, İstanbul’daki hükümetin eli kolu bağlanmış, anlaşma gereği Osmanlı ordusu dağıtılmış, askerler terhis edilmiş, ordunun silahlarına el konulmuş, İstanbul İngiliz ordusu tarafından işgal edilmiş, Ege’de Yunan, Güney’de Fransız ve İtalyan orduları tarafından işgal başlamış, Anadolu’nun genç nüfusu yıllardır yaşanan savaşlar nedeniyle eksilmiş, üretim azalmış, yoksulluk derinleşmiş, mücadele ve onca verilen şehitlere rağmen tüm Anadolu’da çaresizlik ve yılgınlık hüküm sürmektedir. Balkanlar, Trablusgarp, Filistin gibi cephelerde yıllardır yapılan mücadele, verilen binlerce şehide rağmen kaybedilmiş, Osmanlı devleti Anadolu’ya hapsedilmiştir.

Direniş mücadelesi İstanbul’dan başladı.

Böyle karanlık bir ortamda, Çerkesler yeni vatan kabul ettikleri Anadolu’nun işgalini kabullenmediler. Bulundukları her kademede ve bölgede tüm güçleriyle karşı koydular.

İstanbul’daki Çerkes aydınlar, Osmanlı ordusu ve devlet erkânının üst düzey mensupları ile Çerkes dernekleri, işgale direniş için bir araya geldiler, toplantılar yaparak örgütlenmeye başladılar.

Çerkes paşalar ve saraya yakın aydınlar önce padişaha yapılması gerekenlerle ilgili bir rapor sundular ve ülkenin bulunduğu hazin durumun bertaraf edilmesi için çalışmaya hazır olduklarını ilettiler. Ancak somut bir sonuç alamadılar.

Kurtuluş Mücadelesi’nin tartışmasız en önemli aktörlerinden “Hamidiye Kahramanı” olarak anılan eski Bahriye Nazırı Rauf Orbay, Atatürk’ün başlattığı girişimin yanında yer aldı ve birçok Çerkes asker ve aydının da bu harekete katılımını sağladı.

Yaptıkları toplantılarda aldıkları karar doğrultusunda Atatürk Samsun’a hareket ederken, Rauf Orbay ve eniştesi Binbaşı Aziz Raşit Bey ile birlikte Bandırma’daki evlerine giderek Çerkes Ethem ve kardeşlerini direniş hareketine katılmaya davet etti.

Çerkes Ethem, Kuvayı Milliye gücünü yine civar Çerkes köylerinden başlayarak topladığı kuvvetlerle oluşturdu.

Teşkilatı Mahsusa’nın dağıtılması sırasında olası işgale karşı kullanılmak üzere Kuşçubaşı Eşref’in ailesinin Salihli’deki çiftliğinde saklanan silahlar ve kasadaki 30 bin altın, Rauf Bey İstanbul’dan ayrılmadan önce görüştüğü Eşref Bey’in talimatıyla, küçük kardeşi Ahmet tarafından, Rauf Bey’in yanında Çerkes Ethem ve adamlarına teslim edildi. Kuvayı Milliye’nin silahlı direnişi bu silahlar ile başladı.

Anadolu’da halk tarafından işgale karşı ilk sivil direniş İzmir’deki bir Çerkes köyünde, Hacı İlyas (İlk Kurşun) Köyü’nde başladı.

Bu sırada Atatürk Samsun’a ulaştı. Samsun’dan başlayarak kongreler boyunca Atatürk’ün yakın korumalığını yapanlar Çerkes subaylardı.

Anadolu Mücadelesi’nin İstanbul tarafından tanınması anlamına gelmesi açısından çok önemli olan 20-22 Ekim 1919 tarihleri arasında yapılan Amasya Mülakatı, 5. Kafkas Tümeni Komutanı Cemil Cahit Toydemir’in evinde gerçekleşti. Padişahı temsilen Bahriye Nazırı Karzeg Salih Hulusi Paşa (*) ve Heyeti Temsiliye adına Atatürk, Rauf Orbay ve Bekir Sami Kunduk paşaların katıldığı toplantıda bulunan, ev sahibi Cemil Cahit Toydemir dahil Atatürk dışında herkes Çerkesti.

Son Osmanlı Meclisi’nin İngilizler tarafından basılmasıyla önemli sayıda vatansever İstanbul’dan Anadolu’ya geçerek direniş hareketine katılmaya karar verdi. Bu sevkıyatta Çerkesler çok önemli rol üstlendiler. Hem insan ve cephane sevkıyatının güvenliğini sağladılar hem de bulundukları görevler sayesinde sorumluluklarında olan cephaneyi İngilizlerden gizli Anadolu’ya sevk ettiler. Son olarak hapishanelerde tutuklu vatanseverlerin kaçışını ve Anadolu’ya intikalini organize ederek, Anadolu direnişine insan kaynağı sağladılar. (**)

Avrupa’da kamuoyu oluşturmak için Avrupa basınına yabancı elçiliklere mektuplar gönderen ve Anadolu’da halkın direnişi için çabalayan Anadolu Kadınları Cemiyeti’nin başkan ve üyeleri…

Güney Anadolu’da Maraş, Antep, Adana gibi illerde işgale karşı sivil direnişi örgütlemek için bazıları bizzat Atatürk tarafından görevlendirilen, bazıları gönüllü olarak kendileri görev edinen Aslan Toğuzata, Rüştü Bozkurt, Sasık Kamil Polat, Sakallı Bedri (Başakıncı); Yüzbaşı Mahmut Baj, Mısır Çerkeslerinden olup, Anadolu’nun işgali üzerine gönüllü gelip, halk kitlelerini örgütleme konusunda tecrübesi nedeniyle Antep savunmasına öncülük eden, Antep halkı tarafından Özdemir Paşa olarak anılan Şefik Ali Özdemir, Ceyhanlı İbrahim Bey bu isimlerden bazılarıdır.

Batı ve Güney Anadolu’daki Kurtuluş Mücadelesi’nde ve yeni yönetimin başrolündeki Çerkeslerin yanında Doğu Anadolu’nun savunmasında da etkin rol aldılar. Kars, Sarıkamış, Oltu, Gümrü, Iğdır ve Ardahan’ı işgalden kurtaran, 9. Kafkas Tümen Komutanı olarak Deli Halit Paşa’nın örgütlediği süvari ve yaya birliklerdir. Mesela Doğu Anadolu’da ilk kurtuluş sevincini yaşayan Oltu’nun kurtuluş günü 5. Kafkas Tümen Komutanı Çerkes Mürsel Bakü’nün 1918’de ilçeye giriş tarihi olan 25 Mart’tır. Deli Halit Bey’in bölgedeki başarılarında pay sahibi Gönüllü Kafkaslılar Süvari Taburu ve Gönüllü Kafkaslılar Yaya Birliği çoğunlukla bölgede yerleşik Çerkes köylerinden katılan gönüllülerdir.

Kurtuluş Mücadelesi’nde Rusya’da yeni kurulan yönetimden sağlanan cephane ve para desteğinin öneminden çokça söz edilir. Bu desteğin sağlanmasında Ankara hükümetinin dışişleri bakanı olarak gittiği Moskova’da yeni yönetimle ilişkileri başlatan Dışişleri Bakanı Bekir Sami Kunduk’un ve hemen sonra Ankara hükümetinin Moskova büyükelçisi olarak görevlendirdiği Ali Fuad Paşa’nın ekibinde yer alan Çerkeslerin rolü vardır. Konsolos Fuad Carım, elçilik başkâtibi Aziz Meker, muhasebeci Tahsin Rüştü Baj yeni kurulan Sovyet yönetimiyle kurdukları ilişkiler sayesinde yardımların Anadolu’ya gönderilmesinde, Cemil Cahit Toydemir ise partiler halinde gönderilen yardımların teslim alınıp güvenli şekilde nakledilmesinde rol oynadılar. Bu ekipten Fuad Carım, Aziz Meker ve Tahsin Rüştü Baj, Kafkasya’nın bağımsızlığı ve konfederasyon şeklinde örgütlenmesi için de çalışmalar yapmışlardır.

Kurtuluş Savaşı’nda mücadelenin kaderini belirleyen önemli görevlerde bulunan Çerkeslerin yanında, mücadelenin kaderini değiştirecek kadar olmasa da, yaptığı katkının o gün orada bulunanlar için büyük moral destek verdiğini tahmin edebileceğimiz Çerkesler de vardı. Babaannemin köyü Altıkesek’ten Gulbek Mehmet’in katkısı böyle bir katkı. Askerliğini Atatürk’ün seyisi olarak yapmakta olan, köyün hali vakti yerinde ailelerinden Gulbek’lerin oğlu Mehmet, askere giderken, annesi ihtiyacı olduğunda kullanması için Çerkeskasının beline altın liralar dikmiştir. Komutanların yaptıkları toplantılarda konuşmalara ve para ihtiyacına tanık olan Mehmet, altınlarını Kurtuluş Mücadelesi’nde kullanılmak üzere bağışlar. Soyadı Kanunu çıktığında Gulbek Mehmet’e Atatürk tarafından Gözütok soyadı verilir.

Askerlikte çok başarılı olan Çerkeslerin, siyaseti beceremediğini duyarak büyümüş biri olarak, Kurtuluş Savaşı’nda bu kadar önemli görevler edinmiş Çerkeslerin çoğunu yeni tanıyor olmaktan ve haklarının yeterince teslim edilmemiş olmasından, kendimce başka bir yazıya konu olacak dersler çıkardım.

 

(*) Salih Hulusi Paşa, Muhittin Ünal’ın kitabındaki bilgilere göre mücadele sürecinde sarayda sadrazamlığa kadar yükselirken, işgale karşı direnişin destekleyicisi bir duruş sergileyen önemli bir devlet adamı olması açısından çok ilgimi çekti. Salih Paşa, Çerkeslerin Karzeg ailesine mensup olup, Plevne Savaşı’nda çar ordusuna karşı savaşan Çerkes süvari birliğinin komutanı Dilaver Paşa’nın oğlu, Deli Fuad Paşa’nın damadı. Rauf Orbay ve arkadaşlarıyla sürekli temas içinde olmuş, onlarla evinde toplantılar yapmış. Anadolu hareketine sıcak bakan, aleyhlerinde olabilecek karar ve uygulamalardan kaçınan bir devlet adamı. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Osmanlı Mebusan Meclisi toplantısının Anadolu’da yapılması için Amasya Mülakatı sırasında verdiği söz uğruna çok çalışmış ama gerçekleştirememiş. Misakı Milli ve diğer prensiplerin İstanbul’a mal edilmesinde büyük rolü varmış. İki terfi alarak getirildiği sadrazamlık görevinden, Anadolu Hareketi yanlısı asker ve bürokratları görevden almadığı için İngilizlerin baskısıyla alınmış (sayfa 85).

(**) Anadolu’ya geçenlerin büyük bölümünün sevkıyatı Miralay Bekir Sami Bey’in oluşturduğu Çerkeslerin yoğun olduğu İzmit-Düzce-Bolu güzergâhı üzerinden yapılmış.

Anadolu’ya insan ve silah sevkıyatını gerçekleştirenlerden biri de eski Teşkilatı Mahsusacı Yenikapılı Ahmet Şükrü Oğuz. Yine Çerkes bir paşa olan Ahmet Abuk Paşa’nın desteğiyle Endaht (Atış Mektebi) Müdürlüğü’ne atanmış, bu sayede hem insanların hem de cephanenin Anadolu’ya gizlice sevk edilmesinde büyük yararı olmuş. Anadolu’ya geçecek insanlar bu okulda toplanıp, kılık değiştirerek Menzil Hattı adı verilen yola çıkarılmaktaymış. Menzil Hattı’nın güvenliği, kardeşi, yine eski Teşkilatı Mahsusacı Nail Oğuz tarafından sağlanmış. Hapishanelerdeki vatansever tutukluların kaçırılıp Anadolu direnişine sevk edilmesinde de büyük katkıları olmuştur. Oğuz soyadını Atatürk vermiş. Kardeşi Nail Oğuz, İzmir suikastı girişimi ile ilgili olarak idam edilmiş.

Anadolu’ya fiilen geçmediyse de cephane sevkinde büyük katkısı olan bir diğer isim de Ahmet Fevzi Big Paşa’dır. Emrindeki Zeytinburnu cephaneliğinin tüm mevcudunu Anadolu’ya sevk etmiş. Tutukluların kaçması ve Anadolu’ya geçmesine neden engel olmadığını sorgulayan dönemin devlet yetkilisi, yine bir Çerkes olan Süleyman Şefik Paşa’ya Çerkesçe şöyle bir cevap cevap vermiş: ‘’Kaçanlara değil engel olmak, yerinizde olsam kaçanlar için gümüş köprü (Dıjın Lemij) kurardım.’’ TBMM tarafından “Türk Ordusuna Sadakat Nişanı” ile ödüllendirilmiş. (Devam edecek)

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz