Sözcüklerin uluslararası yolculuğu

0
700

Jineps Gazetesi Yayın Kurulu olarak, Fahrettin Kırzıoğlu ve Abdulkadir İnan gibi isimlerin çalışmalarına soru işaretiyle yaklaştığımızı ve sözcükler özelinde farklı kaynaklardan doğrulama gerekliliğini belirterek Abdullah Telis’in araştırma yazısını, kendi ifadesiyle okuyucularımızın dikkatine sunarak yayımlıyoruz:

“Çeşitli alanlardaki okumalarımda denk geldiğim, ilgilisine şaşırtıcı geleceğini düşündüğüm, Adige dili (Kabardey diyalekti), edebiyatı, kültür ve tarihiyle benzerlikler sergilediğini fark ettiğim bazı kelimeleri-isimleri bir tablo halinde ve kaynaklarıyla aşağıda verdim. Bunlardan bazılarının kökenlerinin kesin olduğunu düşünüyor, takdiri sizlere bırakıyorum. ‘Beşer şaşar’, ‘Akıl, akıldan üstündür’ demiş atalar. Göremediğim, yanlış değerlendirip yorumladığım yerler olabilir. Buralara yönelik uyarılar, yanlışı giderecek veya verilenleri pekiştirecek bilgiler benim için çok değerli olacaktır. Tespit edebildiğim bu sözcükler; diline, kültür ve tarihine meraklı insanımız için umarım bir nebze de olsa faydalı olacak, okuyanlarda daha kapsamlı ve bilimsel çalışma yapma isteği uyandıracaktır.”


Bir yaşamı vardır kelimelerin; onlar da tıpkı bizim gibi doğar, büyür, gelişir, değişir-dönüşür ve bazen de ölürler. Her birinin yazgısı ve karakteri birbirinden farklıdır. Bazıları oldukça cesurdur; din, dil, ırk, sınır tanımadan dolaşır dururlar yeryüzünde. Seyahatleri boyunca uğradıkları ülkelerle toplumların bünyesine adapte olurlar ve söylenişleriyle anlamlarında ufak değişimler yaşarlar. Bazıları durağan karakterlidir ve cesaret edemez doğduğu toprakları terk etmeye, bu yüzden vatanında verir son nefesini. Puşkin’e de mal edilen bir Rus deyimi vardır: “Rus’u kazıyın, altından Tatar çıkar.” Sözcükler de kimi zaman o kadar farklılaşırlar ki ancak uzun uğraşlardan sonra ulaşırsınız kelimenin orijinal haline ve hayretler içerisinde kalırsınız.

Eski Yunancada “Töre, yasa, din” anlamına gelen “Nomos-νόµος” sözcüğü, şeklini ve içeriğini biraz değiştirerek “namus, namıs, nemıs” telaffuzları ile önce Arapçada, ardından ise Türkçede, Orta Asya topluluklarında ve Adige dilinde kendine yer bulmuştur: “Нэмыс зыдэщымыlэм насып щыlэкъым-Namusun olmadığı yerde nasip de yoktur.” Yine Eski Yunancada “Tabaklanmış deri, kâğıt gibi kullanılmak üzere kesilip yüzeyi düzeltilmiş deri tabakası” anlamına gelen “diphthéra διφθέρα” sözcüğü Türkçeye defter, Orta Asya topluluklarına дэптэр, дэбтэр (depter, debter), Adige diline ise дэфтэр (defter) şeklinde yerleşmiştir. Bir cilt hastalığının adı olan “difteri”nin kökeninde de aynı sözcük bulunmaktadır. İslami terminolojideki “Sırat- Sırat Köprüsü” ifadesinin kökeninde ise Latince “stratum: tabaka, kaplama, yer döşemesi” kelimesi bulunmakta olup Eski Yunancaya “yol” anlamında ve “stráta-στράτα” şeklinde geçmiştir.

Arapçada “göze sürülen sürme, antimon veya kurşun sülfat” anlamındaki “al-kuhl” sözcüğü, imbikle damıtılarak elde edilmesi bakımından sürmeyle benzerlik gösterdiği için “alkol”e dönüşmüş ve bu yeni haliyle tüm dünyayı turlamıştır. Dini terminolojideki “cehennem” sözcüğünün İbranice “gei hinnōm-Hinnom Vadisi” ifadesinden geliyor olması, bu sözcüğün Arapça olduğunu düşünen insanlar için yukarıda verilen örnekler kadar şaşırtıcıdır. Zira Kudüs yakınındaki Gei Hinnom, “Molek” unvanını taşıyan tanrı Baal’e çocukların yakılarak kurban edildiği vadinin adıdır.

Moğolca ve Türkçede “sığır, koyun; mal-mülk” anlamındaki “tavar” sözcüğü, Rusçaya aynı telaffuzla (товар) ve “her türlü ticari mal, ürün” anlamında geçmiştir. Sovyetler döneminde Rusçada “yoldaş” anlamında kullanılan товариш (tavariş: iş ve mal ortağı) ifadesinin kökeninde de bu sözcük yatmaktadır.

https://www.nisanyansozluk.com/

Çeşitli alanlardaki okumalarımda denk geldiğim, ilgilisine şaşırtıcı geleceğini düşündüğüm, Adige dili (Kabardey diyalekti), edebiyatı, kültür ve tarihiyle benzerlikler sergilediğini fark ettiğim bazı kelimeleri-isimleri bir tablo halinde ve kaynaklarıyla aşağıda verdim. Bunlardan bazılarının kökenlerinin kesin olduğunu düşünüyor, takdiri sizlere bırakıyorum. “Beşer şaşar”, “Akıl, akıldan üstündür” demiş atalar. Göremediğim, yanlış değerlendirip yorumladığım yerler olabilir. Buralara yönelik uyarılar, yanlışı giderecek veya verilenleri pekiştirecek bilgiler benim için çok değerli olacaktır. Tespit edebildiğim bu sözcükler; diline, kültür ve tarihine meraklı insanımız için umarım bir nebze de olsa faydalı olacak, okuyanlarda daha kapsamlı ve bilimsel çalışma yapma isteği uyandıracaktır.


Пщы (Pşı): Prens, yönetici. (Adige)
Pteşkh, pıteaşkh: Uç beyi.

 

(Unvan, makam adı benzerliği) “Ülkenin kuzeyinde, Kafkas Dağları cephesine yerleşen Gugarlıların pteşkh, unvanlı beyleri…”
Fahrettin Kırzıoğlu, Yukarı-Kür ve Çoruk Boyları’nda Kıpçaklar S. 215


Adige
Edige, Edige Batır destanı,
Edige Mirza
(Destan ve kahraman adı. Onomastik: Özel isim benzerliği)

 

 

 

“Kırım Tatarları ve Kazaklar arasında bilinen Edige, Edige Batır destanı XIII. yüzyılda Hazar Denizi kıyısında kurulan Altınordu Hanlığı’nın XV. yüzyılda Timurlular tarafından yıkılışını anlatan destandır. Destana bu isim, Altınordu Emirlerinden ve bu destanın kahramanı Edige Mirza’ya atfen verilmiştir.”
Abdülkadir İnan, Makaleler ve İncelemeler S. 76
https://tr.wikipedia.org/wiki/Edigey_Destan%C4%B1


Къурейгубгъуэ (Kurey Gubğue): Kuray Ovası, bozkırı (Kabardey)

KurayOvası: (Türkçe)
Altaylar bölgesinde bir ova.
(Toponim: Yer adı benzerliği) А зауэри (уэр) къурей губгъажыми (рей маржэ) щаублэ (O savaşı K’urey Ovası’nda başlatıyorlar).

 

 

“Bu durumda Kabardey’in kuzey bölgesi, en iyi kışlak ve ekilebilir araziler arasında yer alan K’urey meraları (Къурей губгъуэ) işgal edilmişti.”
https://www.infocherkessia.com/tr/haberler/cerkesya-arastirmalari-merkezi-cam/10-ekim-1779-yedi-ay-savasi-mazibl-zaue

“Bu değirmen, Kiselev’e göre Altay Dağları’nda, Kuray Ovası’nda bulunan muazzam sulama kanallarını tarihlendirmek için de yardımcıdır.”
Fahrettin Kırzıoğlu, Yukarı-Kür ve Çoruk Boyları’nda Kıpçaklar S. 498


Мывэсын(mıvesın-nıvesın): mezar taşı, yazıt, abide. (Kabardey)

Sıntaş(Türkçe)
(Aynı objeye farklı kültürlerde aynı ismin verilmesi)

 

 

 

 

Анзорхэ, Къундетхэ я мывэ сын (Anzor ve Kundeyt soylarının mezar taşları)
(Kayseri Pınarbaşı ilçesi ile Çerkez Karaboğaz Köyü arasındaki yolun kenarında Arap harfli metin içeren bir mezar taşı vardı ve köy halkı ona “mıve sın, nıve sın” derdi.)
“Sıntaş, resimli, dikilitaş anlamına gelen sın ve taş kelimelerinden teşkil edilmiştir. Mezar taşının runik harfli bölümünün 12. satırında geçen sın ‘mezar’ sözcüğü runik harfli metinlerde ilk kez tanıklanmıştır.”
https://dergipark.org.tr/tr/pub/belleten/issue/32748/363508
(Tariat ve Xi’an (Karı Çor Tegin) Yazıtları Işığında Sın ‘Mezar’ Sözcüğü Üzerine)


Kabardey
Kabartı
(Destan metninde Kabardey bölgesinden Kıpçak telaffuzu ile “Kabartı” adı ile bahsedilmesi)

 

 

 

 

“Adil Sultan destanından bir parça: Hondhar, Adil Sultan’a bir mektup yazar, mektupta ‘Kabartı’dan cungan kızıl sırlı cebe alsın’ (Kabartı’dan yontulmuş kızıl boyalı cephane alsın) der.”
Abdülkadir İnan, Makaleler ve İncelemeler S. 88
“Hond, Kabartı’da yontulmuş, kızıl boyalı cephane alsın, Kogalı (denen yerden) koyun alsın.”
Aynur Akın, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Tarihi Kaynaklar İçerisinde Destanların Yeri ve Önemi (Yüksek Lisans Tezi) S. 253


Albuz(Abhaz,Kabardey)
Yalbuz, Alburuz, Albız

(Kafkasya’da olmasa da Anadolu’daki Adige ve Abhazlarda yakın döneme kadar kullanılan bir isme yönelik etimolojik köken ortaklığı olasılığı)

 

 

 

 

 

 

(Çerkes ve Abhazlarda erkek ismi Albuz)
Albuz (131 kişi). Köken. Çerkes ismi: Farsça Alburz “bir dağ” (Eski İran dilleri har-burz “yüce dağ”) – Şahname kaynaklı ad. https://www.nisanyanadlar.com/isim/Albuz
“Kuzeyde Perslerin Yalbuz (Alburuz) dedikleri Kafkas’a değin uzanan yerlerdi.” Fahrettin Kırzıoğlu, Yukarı-Kür ve Çoruk Boyları’nda Kıpçaklar S. 16
“Albız ne demek? Albıs-Türk ve Altay halk inancında ve kültüründe Cadı anlamına gelir. Albız, Albas, Alpas ve Moğolcada Almas, Anadolu’da ‘Alkarısı’ olarak da bilinir. Albastı’ya neden olan kızıl renkli kötü varlık.”
https://www.cnnturk.com/kultur-sanat/merak-edildi-albiz-ne-demek-tarihte-albis-ne-anlama-geliyor-albis-neye-ve-kime-denir


Благъуэ(Blağue): Ejderha (Kabardey)

(Adige mitleri-söylencelerindeki hayali varlık: Göksel ejderha inanışı ve bu inanışın kaynağına yönelik olasılık)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ӀуэрыӀуатэм хэту куэдрэ узыщрихьэлӀэ щхьэ зыбжанэ пыту, псыр иубыду, цӀыху ишхыу псэущхьэ шынагъуэ.(Söylencelerde adı sıkça geçen, birkaç başlı, su başlarını tutan ve insan yiyen korkunç canlı.)
https://incubator.wikimedia.org/wiki/Wt/kbd/%D0%B1%D0%BB%D0%B0%D0%B3%D1%8A%D1%83%D1%8D
Wo/уэ+blağo/благъуэ, “ejderha, göksel ejderha” anlamındadır.
http://www.cherkessia.net/makale_detay.php?id=3773
“Çerkeslerde ay tutulunca 15 yaşından büyük kadınlar zikir tutarlar. Erkekler tüfek atarlar. Bilova’dan kurtulmak için bu uygulamalar yapılır. Bilova büyük bir yılandır. 20-30 metre uzunluğundaki bu yaratık, yılan ile timsah arasındadır. Eski inanışa göre Bilova’nın olduğu yere halk su almaya gidemez. Ona, suya gidenlere mani olmasın diye bir kız verirlerdi.”

Dr. Yaşar Kalafat, Birleşik Kafkasya Üç aylık Dergi ocak, şubat, mart 1999, sayı 17, “Kuzey Kafkasya’da Çerkeslerde Halk İnançları”
(Annem bu konuda şunları anlatmıştı: “Çocukluğumda bir gün gökyüzü alabildiğine karardı, yağmurla karışık fırtına başladı ve bu esnada Pınarbaşı’ndaki Şirvan Dağı civarında gökyüzünden aşağı doğru inen kalın koyu bir çizgi oluştu. Bunu gören büyüklerimiz ‘благъуэ кIохыр’ (Blağue aşağı iniyor) demeye başladılar.”
(Bana kalırsa “blağue” yani göksel ejderha-yılan, fırtına sebebiyle oluşan büyükçe bir hortum olmalıdır. Fırtınanın yarattığı korku, alacakaranlık havanın hayal gücünü coşturan etkisi ve bilinçaltına kazınmış anlatılar bu inanışın sebebi olmalıdır.)


Къалэн (Kalen): Görev, sorumluluk. (Kabardey)
Kalan (Oset, Moğol, Çin)
(Adige diline de geçmiş bir sözcüğün kökeni)

 

 

 

Ди Тхыдэмрэ Ди Къалэнхэмрэ, Ди унэр тхъумэну ди къалэнщ (Tarihimiz ve görevlerimiz, evimizi korumak görevimizdir).
“Kırsal alanda yaşayan insanlar, yıl içinde bir defaya mahsus Moğol yerel yöneticilerine koyun ya da altın ve gümüş olarak vergi ödüyorlardı. Bu vergi dışında angarya (işgücü) zorunluluğu da vardı. Bu zorunlu angaryaya Moğollar ‘Kalan’ diyorlardı. Kalan, Çince bir kelimeydi.”
https://alanvakfi.org.tr/alanlarin-osetler-kokenleri-ve-inanclari


Шын (Şın): Çıban, irin, (Kabardey)
Şınk: Çıban (Oset)
(İsim benzerliği)

Osetlerde kadim halk tıbbı ve geleneksel tedavi şekilleri, Jineps, Kasım 2022


Хы (khı): Ağ (Kabardey)
Xıj:
(İsim benzerliği)

 

Geleneksel Oset başörtüsü: Tsıllæ Xıj / Цыллæ Хыз (İpek ağ)
https://jinepsgazetesi.com/2021/01/%D0%B0%D0%BB%D0%B0%D0%BD%D1%82%D1%8B-%D1%85%D1%8Aae%D0%BBae%D1%81-osetlerin-sesi-ocak-2021/


Щихънагъ (Şixnağ): Piskopos (Kabardey)
Cıknawor: Keşiş (Ermeni)

(Unvanlarda isim benzerliği)

 

 

 

шихнаг: по версии Ш.Б. Ногмова, епископ или святой человек (Şikhnağ: Şore Nogumkue’ye göre “piskopos veya kutsal kişi”) Литургие нэужьым Щихънагъым тхьэлъэIу иригъэкIуэкIащ (Ayinden sonra Piskopos dua etti).
https://blago-kavkaz.ru/18187?lang1=1
http://www.kbigi.ru/fmedia/14_%D0%B3%D1%83%D1%82%D0%BE%D0%B2.pdf
Kafkaslarda Türk dili ve kültürünün etkileri, Ermeni Kıpçakçasının söz varlığı üzerine S. 218


Бетэмал (Beytemal): Pişmanlık nidası. (Kabardey)
Байттамал (Bayttamal):
Pişmanlık (Çeçen)
Beytamal: Lanet olasıca. (Kırım, Nogay, Karaçay)
(Ortadoğu’dan Anadolu’ya ve Kafkaslar’a bir sözcükte isim ve anlam benzerliği)
Зыгуэр я жагъуэ зэрыхъуар, зыгуэрым зэрыхущӀегъуэжар, зыгуэркӀэ зэрымыарэзыр къызыхэщ псалъэ (Bir şey için üzgün ya da pişman olunduğunu, bir şeylerden memnun kalınmadığını bildiren söz).
Arapçanın Kıbrıs Türk Ağızları Üzerindeki Yapısal ve Sözlüksel Etkisi
Beytambal, “miras kalıp hiçbir işe yaramayan mal mülk” demektir Kıbrıslıların dilinde. “Ama aynı zamanda her şeyimizin üstüne çöreklenebilecek olan bir laneti” ifade ediyordur ve hâlâ geçerli, güçlü bir lanet sözüdür. “Beytambal kalsın (galsın)” deyimi ise “Alın gidin… bana da kimseye de yaramasın” manasına kullanılıyor; “Kıbrıs’ta boşa gidene, heba edilen her şeye ‘Beytambal’a kaldı’ diyorlar hâlâ” diye yazar Ulus Baker.
Orhan Kabataş’ın Kıbrıs Türkçesinin Etimolojik Sözlüğü (2009) şu tanımı yapıyor: “Arkada kalan mallar; beddua sözü. Beytambal kal/gal – ölmesini istemek.” Ulus Baker, neden acaba beytambal’ın beytülmal’la muhtemel alakasını düşünmemişti? Zira beytambal kelimesi çok büyük ihtimalle, beytülmal kavramının bozunmuş hali…
https://birikimdergisi.com/haftalik/11074/beytambal

Къунан (Kunan):
3 yaşındaki erkek at.
Дунан (Dunan):
4 yaşındaki erkek at.
Къунажьын (Kunajın):
3 yaşındaki dişi at
(Kabardey)
Құнан (Kunan): 2 yaşındaki at
Дөнен (Dönen): 3 yaşındaki at
Құнажын байтал
(Kunajın baytal): 3 yaşındaki dişi at (Kazak)
(Kafkaslar ve Orta Asya’da at cinsine verilen isimlerde benzerlik) Fahri Huvaj Adıgece-Türkçe Sözlük
https://twitter.com/eosaago/status/1539635621836234760?lang=bn

 

 

 

“Dunan-Dönen” sözcüklerinin etimolojisi, Moğolca dön-en/ dönö ‘dört yaşındaki erkek hayvan’
https://kk.wikipedia.org/wiki (Жылқы малының атаулары: At cinsinin adları- Kazakça)

https://kk.wikipedia.org/Құнажын байтал (Kazakça)


Gedıgu: Kürk (Kabardey)
Kedük: Çoban makulesinin keçeden yağmurluklarına denir ki kepenek tabir olunur. Eski Anadolu Türkçesinde (g) ile okumak ehvendir.
(Giysi adı benzerliği)

(Kabardeyler kürk (gedıgu) yapmakta ustasınız. Bunları ovun, işleyin ve kürk olarak bize gönderin.)
Haj Dade’nin iki tane kürkü (gedıgu) vardı.
http://cherkessia.net/author_article_detail.php?article_id=4677
Dîvânu Lugâti’t-Türk
https://sozce.com/nedir/189379-keduk


Къэрэгъул (Kareğul):
Плъыр (Ptlır: Bakmak fiilinden, gözetici)
хъумакӏуэ (Khumak’ue): Koruyucu (Kabardey)
Караул (Karaul): Koruma, gardiyan (Rus)
Karakol (Türk)
(Bir sözcüğün farklı kültürlere yayılması)

 

 

 

 

https://sites.google.com/site/cerkesdict/home/adygejskij-razdel/k/keregul
Karaḳul, ḳaravul, ḳaravulu, karakol, ḳaraġul, ḳaravïl kelimeleri, “karakol, nöbetçi, muhafız, devriye, koruma, gözcü” anlamına gelmektedir. Sözcüğün kökeni Moğolca “ḳara-mak: bakmak” fiili olup sözcük Moğolcadan Türkçeye geçmiştir.

Sözcük, Moğolca sözlüklerde şu biçim ve anlamlarda yer alır: HARAGUL “karakol, gözcü, nöbetçi, bekçi, keşif kolu”, Moğolların Gizli Tarihi’nde ḥara’ul “gözcü, devriye”
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/378560


Уэйым (Wueyım): Kaygı, önem, düşünce
(Kabardey)
Уэйым-кайгы (Wueyım-kayğı): Tasa, hüzün, kaygı (Kazak)
Vehim: Kötü ihtimalleri düşünüp kurma, evham, vesvese, kuruntu (Arap)

https://kk.wikipedia.org/wiki/%D0%A3%D0%B0%D0%B9%D1%8B%D0%BC
(Kazakça)

http://lugatim.com/s/vehim
(Kuşku, kötüye yorma)

https://www.nisanyansozluk.com/kelime/vehim


Шыкъазы (Şı kazı): At etiyle yapılan bir tür sucuk (Kabardey)
Казы: (Kazı) At etinden yapılan sucuk (Kazak)
(Yiyecek adı benzerliği)

 

 

 

https://multiurok.ru/files/adyge-khuekhukher.html
“шыкъазы” жыхуаIэр арати, абы нэхърэ нэхъ IэфI щыIэтэкъым. Мис ахэр зиIэ унагъуэр гъатхэми гузавэртэкъым (Şıkazı dedikleri bu olup ondan daha lezzetlisi yoktu. İşte bu yiyeceklere sahip haneler ilkbaharda da telaşa düşmezdi).
https://www.youtube.com/watch?v=sJoh4cJYvqw
(Kazı adlı yiyeceğin yapımı bu linkten izlenebilir.)


Шагъыр (Şağır): Şarap (Kabardey)
Çakır: Şarap. Bu sözcük Eski Türkçe aynı anlama gelen “çağır” sözcüğünden evrilmiştir. (Türkçe)
(Aynı içki türünde isim benzerliği)

 

Жызум, пхъэщхьэмыщхьэ с. ху. я псым къыхэщӀыкӀа фадэ; санэ, шагъыр (Üzüm veya başka meyvelerin suyundan elde edilen içki).
https://incubator.wikimedia.org/wiki/Wt/kbd/%D0%B2%D0%B8%D0%BD%D0%BE

https://www.nisanyansozluk.com/kelime/%C3%A7ak%C4%B1r%20keyif

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz