Maden kazası mı? Cinayet mi?

0
567

13 Şubat’ta Erzincan İliç’te meydana gelen kazanın (bile bile cinayet) ardından vahşi madencilik tekrar gündeme geldi. Aslında ne yazık ki deprem felaketleri gibi, bu da bir süre sonra unutulacak.

Uluslararası sermayenin, yerli küçük ortakları ile Türkiye’de madencilik faaliyetleri adı altında yapılan çevre katliamları devam ediyor. Bugün Anadolu coğrafyasında hemen her alanda devam eden vahşi madenciliğe dair hükümetin ve çevreyi korumakla yükümlü kurumların hiçbir şey yapmadığını görüyoruz. Yerli ve yabancı şirketler, adeta altına hücum dönemini andıran bir şekilde, ülkenin dört bir yanına saldırarak değerli maden arıyorlar. Yeterli rezerv bulunursa, üçüncü dünya ülkelerinde bile görülmeyecek bir vahşetle, çevreyi, insanı, doğayı hiçe sayarak siyanürlü maden işletmelerini açıyorlar. Artvin, Bergama, Uşak, Kütahya, Ordu, Erzincan gibi birçok yerde siyanürlü madenciliğin yarattığı doğa katliamı ile çalışmalarına devam ediyorlar. Küresel maden şirketleri, Türkiye’de yerli işbirlikçileri ve onlara hizmet ederek gerekli yasal düzenlemeleri yapan vatan hainleri üzerinden kendi topraklarında yapamadıkları madenciliği ve katliamları yapabiliyorlar.

Son cinayete ilişkin olarak Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB) yaptığı açıklamada “Facia geliyor dedik, facia geldi” dendi. 6 Aralık 2023 tarihinde TMMOB iki konuyu mahkemeye taşıdı. Bölgede faaliyet gösteren, yüzde 80’i SSR Mining’e, yüzde 20’si Lidya Madencilik’e ait Anagold’un 2. kapasite artırımı ile ilgili ÇED olumlu kararına (2008 tarihinde ÇED olumlu raporu alındı. 2014 ve 2021’deki yeni ÇED raporları ile de kapasite artışı yapıldı. Bu raporlarda da toprak kayması riski olmadığı belirtildi) ve açık olan işletmenin genişletilmesi için başvurusuna karşı dava açıldı. Bu dava dosyalarında konu ile ilgili raporlar sunuldu ve değerlendirmelerde bulunuldu. Ama facia yetkililerin gözü önünde ve onların ‘ÇED gerekli değildir’ kararları içinde geldi. Ne gariptir ki aynı şirketin 7.2 milyar dolarlık vergi borcunun silindiği ortaya çıktı. Haziran 2023’te Danıştay açılan davalara ilişkin yeniden bilirkişi keşfi yapılmasına karar verdi. Anayasa Mahkemesi de ayrıca ÇED olumlu kararının ve bilirkişi keşfinin eksikliklerini içeren 18 maddelik bir ara karar verdi. Aynı şirket 21 Haziran 2022 tarihinde tahliye borularının patlamasıyla büyük oranda siyanürün çevreye akması ve zarar vermesi sonucu 16 milyon 441 bin TL para cezasına çarptırılmıştı. Şirket yetkilileri sızıntının 20 ton olduğunu da ifade etmişti. 21 Haziran 2022’de şirket faaliyetlerini durdurdu, ancak ruhsatı iptal edilmediği için 3 ay sonra yeniden maden faaliyetlerine devam etti. Şirketin 2012- 2020 yılları arasında da 1.5 milyar dolar gelir ile 334.6 milyon dolar kâr ettiği belirlendi. Şirketin küçük ortağı Çalık Holding de özkaynaklarını dokuz kez artırdı ve sahibi Ahmet Çalık, Forbes’un listesine girdi.

İliç’teki kazada ailelerin tespiti ile 10-15 kayıp olduğu söylendi. Göçük altında kaldığı tespit edilen 9 işçiye henüz ulaşılamadığı da açıklandı. Konu ile ilgili açıklama yapan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar “10 milyon m³’lük bir toprak kütlesinden bahsediyoruz. Bu toprağı kaldırmak için en az 400 bin kamyona ihtiyaç var. Elimizdeki tüm teknik imkânları kullanıyoruz. Bu felaketin Fırat havzasına zarar vermeyecek şekilde gerekli tedbirleri aldık, alıyoruz. Bu tesisin izin süreciyle alakalı herhangi bir sıkıntı yok. Gerekli izinler tüm kurumlardan alınmış gözüküyor. İlgili bakanlık soruşturmasını sürdürüyor. Sonuçlarını da paylaşacağız” diyor. Yani kamuoyundan gelen tepkileri hafifletecek açıklamalarda bulunurken bu cinayete davetiye çıkaran ve olumsuz çalışmaları ile felakete yol açan şirketin aklanmasını da sağlayacak ifadeler kullanıyor.

Türkiye son yıllarda bu tür felaketleri art arda o kadar çok yaşadı ki, artık olağan hale gelen bu süreç takdiri ilahi anlayışı ile de topluma hazmettirildi. Depremlerden sel baskınlarına, toprak kaymalarına, patlamalara, maden ocakları cinayetlerine… Tamamında ihmal, tedbirsizlik ve çıkar ilişkilerinin yarattığı aymazlık, bilimsellikten uzak uygulamalar tüm bu felaketleri başımıza getirdi. Dün halk depremin yaralarının sarılması için uğraşırken, bugün maden faciası yaşandı. Yarın ne yaşayacağız bilmiyoruz. Ama bildiğimiz bir gerçek var ki, bu yöneticiler ve bu yönetim biçimleri ile daha çok felaketler yaşayacağız.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz