Çerkesya üzerine durum muhakemesi
Tarihin derinliklerinde, Nart efsanelerinden itibaren var olan ve bugün Çerkeslerin menşei olarak bilinen Kas, Zih, Sind, Meot, Kerket gibi farklı isimlerle tarihte yerini almış bulunan etnik toplulukların binlerce yıldır yaşadıkları Kuzey Kafkasya coğrafyasına başka bir coğrafyadan geldiklerini anlatan somut bir bilgi mevcut değil.
Bilinen tarihi süreçte, söz konusu halkın bu coğrafyanın tamamında ve bazen doğusu, batısı ve kuzeyindeki geniş coğrafyalarda hâkimiyet kurdukları da bilinmektedir. Bu duruma göre, Kuzey Kafkasya coğrafyasının tamamına tarihi ÇERKESYA demek mümkündür.
Ne var ki, Çerkesler 13. asırdan itibaren, doğudan ve kuzeyden gelen büyük kitlesel saldırılar karşısında, Kuban ve Terek nehirlerinin güneyine çekilmek zorunda kaldılar. Bu nedenle, Kuban ve Terek nehirleri ile Kafkas Sıradağları’nın zirve çizgisi arasında kalan coğrafya, Çerkes halkının kalıcı tarihi anavatanı ÇERKESYA olarak tanımlandı.
Daha önceki süreçlerde, istilacı veya sığınmacı olarak gelip Çerkesya topraklarında kalıcı hale gelen, Türkçe konuşan Karaçay, Balkar ve Kumuk toplumlarından başka Tatar, Ermeni, Kalmuk gibi farklı topluluklar da mevcuttur. Lakin, Türk dilinde konuşan Karaçaylar, Balkarlar ve Kumuklar, son zamanlarda genetik kalıtımları da öne sürerek, kendilerinin etnik köken ve kültür olarak Kuzey Kafkasya’nın yerli halklarından olduklarını iddia etmektedirler.
Ancak Rus Çarlığı’nın 16. asırdan itibaren başlayan saldırıları ve 101 yıl süren son soykırım savaşlarında, Çerkesya’nın Çerkeslerden tamamen temizlenmesi amaçlanıyordu. Sonunda uygulanan trajik sürgünden sonra, özellikle Batı Çerkesya’da kalabilen az sayıdaki yerli halk, Adigeler tamamen yok edilmek üzere, yaşam koşullarına uygun olmayan bataklık arazilere sürülüp, etrafları Rus ve Kazak yerleşimleri ile kuşatılmıştı. Ya yok olacaklar veya boyun eğip asimile olacaklardı.
Aynı zamanda, işgal sonrası, radikal kolonizasyon uygulamaları ile, Kuban Ivası ve Karadeniz kıyısındaki bölgeyi içine alan Batı Çerkesya’nın yaklaşık tamamına, Rus ve diğer Hıristiyan halklar yerleştirildi. Bu nedenle, Batı Çerkesya’da yerli Çerkes halkını temsil eden bugünkü Adigey Federe Cumhuriyeti’nde ve Karadeniz Kıyı Boyu Şapsığ bölgesinde çok az sayıda yerli halk, Adigeler yaşamaktadır.
Çerkesya’nın orta bölgesinde yer alan Karaçay–Çerkes Federe Cumhuriyeti bölgesinde, nüfusun %44’ü Karaçay, %21’i Adige ve Abazin, kalan %35’i ağırlıklı Rus ve diğer halklardan oluşmaktadır.
Çerkesya’nın doğu bölgesindeki Kabardey–Balkar Federe Cumhuriyeti’nde ise nüfusun %57’si Adige (Kabardey), %13.7’si Balkar, kalan %20.3’ü ağırlıklı Rus olmak üzere diğer halklardan oluşmaktadır.
Rus Çarlığı tarafından, işgalden sonra yerli halklar bu şekilde farklı bölgelere ayrılıp birbirinden uzak tutularak yabancılaştırma ve asimile etme politikaları uygulandı. Bolşevik İhtilali sürecinde dahi, çarın Denikin orduları, Çerkesya ve Kuzey Kafkasya’da kurulan birliği önlemek amacıyla, karşısındaki asıl düşman Kızılordu ile savaşmak yerine, Kafkasya yerlileri ile savaşmayı tercih ediyordu.
Sovyetler Birliği döneminde, halklara kimlik ve kültürel hakları tanınırken, bu bölünmüşlük ve Rus çoğunluğun mahalle baskısı modunda asimilasyon politikaları devam etti. Bugünkü Rusya Federasyonu döneminde de pek değişen bir şey olmadı.
Bu duruma rağmen, nüfusun %90’ı diasporada yaşayan Çerkes halkının büyük çoğunluğu anavatan ÇERKESYA özlemi ve tutkusu ile yaşamaya devam ediyor. ÇERKESYA’ya ezeli ve ebedi ANAVATAN gözüyle bakan diaspora Çerkeslerinde dönüş ideolojisi güçlenerek devam etmektedir.
Bu nedenle dönüş kapıları sıkı bir şekilde kapalı tutulsa da Çerkeslerin anavatan tutkuları ve ÇERKESYA hayalleri devam edecektir. Ancak dönüşün imkân ve şartlarını beklerken hazırlıklı olmak lazım.
İNSANLARI VATANLARINDAN SÖKÜP ATABİLİRSİNİZ FAKAT VATAN SEVGİSİNİ KALPLERİNDEN ASLA ÇIKARAMAZSINIZ.