Osetya Cumhuriyetleri
Alanya bayrak arma ve sembolleri – 3
Osetya devlet armalarında tasvir edilen sembol hayvanın ne olduğuna dair bir akıl karışıklığı olduğu muhakkak. Pek çok kişi bunun Kafkasya’da hiç yaşamamış kar parsı/leoparı (irbis) olduğunu sanıyor ancak Kulumbegov’un da belirttiği gibi, bunun Kafkas leoparı olduğu muhakkaktır (Kar parsının Kırgizistan’dan Tataristan’a eski Sovyet coğrafyasındaki birçok bölge ve şehrin sembol hayvanı olmasının verdiği bir popülerliğin yanı sıra bu iki hayvanın görsel benzerliği bu kafa karışıklığının sebebi olsa gerek; o kadar ki kimi internet sitelerinde Kafkas parsı görseli olarak kar leoparı kullanılmaktadır. Görüntü olarak kar parsı daha ufak olup, orantısal olarak bacakları daha kısa ve kalındır, kuyruğu ise daha uzun ve tüylüdür. Yüksek rakımlarda yaşamaya uyum sağlamak için göğüskafesi ise daha geniş ve büyük benekli postunun zemini daha açık renklidir (Resim 1). Soçi kentinde yapılan kış olimpiyatlarının sembolü bile kar leoparı olarak seçilmişti ki bu bölgede de hiçbir zaman kar leoparı yaşamamışken (bir dağcının bir kar leoparını bir zirve tırmanışı sırasında gördüğüne dair tanıklığı bir yana) Kafkas leoparı üretim merkezi Soçi yakınlarında kurulmuştu. Aslında kar leoparı (Uncia uncia), adı bir yana, leopar türünden dahi değildir: aslan, kaplan ve jaguar gibi kendi başına ayrı bir türdür ve Panthera cinsi içerisinde yaşayan altı türden kükreyemeyen tek türdür. Münster’deki Alwetterzoo Hayvanat Bahçesi’nde, Fars leoparının korunmasına yönelik uluslararası bir programın parçası olarak çalışan Alman zoologlar Kafkas parsının (Panthera pardus ciscaucasica), Panthera pardus türünün (Pars) yaşayan 14 alt türünden biri olan Panthera pardus saxicolor (Pers parsı) alt türünün bir varyantı olduğunu bildiriyorlar (Kafkas faunası araştırmacıları, onu diğer tüm formların karakteristik özelliği olan kırmızımsı-sarı veya sarımsı-kırmızı renk tonunun neredeyse tamamen yokluğuyla ayırt edilen özel bir leopar alt türü olarak değerlendiriyor). Eski zamanlarda Rusya ve Kafkasya’da tüm büyük kedilere (kaplan, çita, jaguar, puma, leopar, kar leoparı vb.) leopar dendiğini belirtmek önemlidir. Aslına bakılırsa Osetya sakinleri bilimsel sınıflandırma konusunda pek uğraşmadılar. Fırank adında, korktukları ve bu nedenle yakın zamanda “başarıyla” yok ettikleri bir yırtıcı hayvan biliyorlardı. Bir hayvanla bir adamın karşılaşmasına dair son kayıt geçen yüzyılın 60’lı yıllarına kadar uzanıyor. Bu yırtıcı hayvan, Znaursky bölgesi (GOC) Tsnelis Köyü’nün sakini S. Tabuev’e saldırdı. Dağlı, gücü sayesinde hayvanı öldürmeyi başardı. Bu olaydan sonra Osetya’da Kafkas leoparı görülmedi. Yakın zamanda bu yırtıcıyı Kafkasya’ya “geri döndürmek” için girişimlerde bulunulup RF’de bu nadir hayvanın yetiştirme ve üreme merkezi kuruldu ve halihazırda, insan teması olmadan yetiştirilen birkaç çift hayvan Güney Osetya sınırındaki doğa koruma bölgesinde eski yaşam alanlarına yeniden salındılar. Halkımız da dağların bu eski efendisine yeniden kavuşmaktan gerçekten çok memnun oldu, şehir merkezine leoparın gerçek boyutlu ayak izlerinin bronz baskıları olan “Leoparların Kafkasya’ya Dönüşü” heykeli yerleştirildi, tramvaylara leopar derileri giydirildi (Resim 2, 3).
Biyolog ve yerel tarihçi Vladimir Gabaev, Güney Osetya’nın leopar habitatı açısından mükemmel olduğunu belirtiyor. “Yüksek dağ köyleri neredeyse terk edilmiş durumda; sadece leopar biyotopu için iyi yerler. Muhtemelen leoparlar yok edilmeden daha önce bu bölgede yaşıyordu. Kafkas leoparı popülasyonunun ortadan kaybolması ekosistemde bir dengesizliğe yol açtı ve onun yerini kurtlar, çakallar vb. gibi diğer yırtıcı hayvanlar aldı. Bu durum, kurtların son yıllarda önemli ölçüde çoğalmasını ve Güney Osetya’nın kırsal bölgelerindeki çiftlik hayvanlarına ve hatta insanlara sıklıkla saldırması gerçeğini açıklıyor (2007 yılından bu yana, Kuzey Osetya-Alanya’da yeni bir istikrarlı popülasyon oluşturmak için yeniden yerleştirmeye yönelik bir proje çerçevesinde çalışmalar sürdürülmektedir ve bu nadir hayvanın yetiştirme ve üreme merkezi kuruldu. Dünya Yaban Hayatı Fonu, Severtsev Enstitüsü, Kafkasya Biyosfer Rezervi, Soçi Ulusal Parkı, Moskova Hayvanat Bahçesi ve ticari ortaklar projede yer aldı. Bu projenin hedeflediği ekolojik bölge, Kuzey Osetya da dahil olmak üzere Rusya Federasyonu’nun sekiz kurucu birimini içermekte. Kafkasya’da doğaya salınacak yırtıcı hayvanların tahmini sayısı yalnızca 20 ila 30 bireydir. Leoparın Kafkasya’ya dönüşü sadece ekolojik dengenin yeniden sağlanması için önemli bir koşul değil, aynı zamanda dağların sembolü ve Kafkasya’nın koruyucusu sembolüne orijinal anlamını kazandırmak için de önemli bir sosyal faktördür.(Kokoev T.I.) Kar leoparının Kafkasya’da hiç yaşamadığına inanılıyor. Panter ailesinin Kafkasya’da yaşayan tek yırtıcı temsilcisi Kafkas leoparıdır. Bu, genellikle İran parsı olarak da adlandırılan, Orta Asya leoparının bir alt türüdür ve ondan daha az belirgin beneklenme ile daha soluk bir renkle farklılık gösterir. Nitekim Kafkas leoparı ve kar leoparı resimlerine baktığınızda, ilkinin V. Bagrationi’nin çizimiyle benzerliği daha belirgindir.
Geleneksel kültürde etnik kimlik önemli bir rol oynamaktadır. Etnik bilinç oluşurken kullanılan olgulardan biri de etnik imajdır. Sembolik öz-imaj veya “ulusal semboller, belirli bir etnik grubu diğer etnik topluluklardan ayıran etnik psikolojinin ve etnokültürel geleneklerin tipik tezahürlerden oluşur”. Devlet arması da eski devlet kimliğinin fikirlerinin değişmezliğini ve dahası kolektif hafızasını somutlaştıran resmi etnopolitik amblem olan bu imajların en üst seviyesidir. Leoparın devlet armasında sembol hayvan olarak kullanımının anlamı büyüktür. Jeoloji, Ekoloji ve Doğal Kaynaklar Komitesi Başkanı Bala Bestauty, leoparın İskit karakterine sahip olduğunu söyleyerek, leoparın asil ve bağımsız olduğunu, gücü ve cesareti simgelediğini belirterek “O kendi kendisinin efendisidir. Nasıl ki hiç kimse Osetyalıları dize getiremediyse, hiçbir hayvan da leoparı zapt edemez” diyor.
Milli sembol hayvan olarak Kafkas leoparının seçiminin, bazılarının iddia ettiği gibi, keyfi olmadığını ispat edebilmek için en azından üç alandan esaslı teyitler gerekiyor: Arkeolojik buluntular; mitler ile efsaneler; geçmişte kullanılan bayrak, sancak ve flamalar. Sırasıyla bu üç alanı ele alalım…
1. Arkeolojik buluntular
Leoparın armadaki renkler ve dağ silsilesi kadar eski işlevi kadim Hint-İran halklarının kültürüne değin geri gider. Bu hayvanın görüntüleri, muska görevi görerek taşıyanı ve bulunduğu alanı korumayı amaçlıyordu. Leopar motifli görselin simgesel bir kuşatma ve koruma işlevi vardı. Avrasya’nın birçok kültüründe yüceltilen leopar derilerindeki efsanevi savaşçıların yenilmezliği buradan kaynaklanmaktadır ve bu gelenek Kafkasya’da da devam etmiştir. En bilindik örneği İskit/Saka Tuvan höyüğü Arzhan-2’deki Kafkasyalı bir savaşçı-aristokratın mezarından gelen minyatür kaplan figürlerini temsil eden, dikilmiş altın plaklar kullanılarak parlak kırmızı malzemeye yapılmış pelerindir (Resim 4). Bu kullanım, leoparın dünyanın barışını ve refahını koruduğuna dair antikçağlardan kalma inançlarla ilgilidir. Leoparın “savaş tanrısı”nın sembolü ve askeri birliklerinin koruyucusu olarak imajı, MÖ 1. binyılın ilk yarısından sonra Saka-Massaget kabileleri arasındaki, kendinden önce gelen kaplanın ve daha da eskide orijinal Hint-Avrupa kültüründeki kurt imajının yerini almış olabilir. Askeri liderliğin ve hükümranlığın sembolünün yaşanan yerdeki en yırtıcı hayvan olmasından daha doğal bir şey olmasa da sembolün dönüşümü göçlerle birlikte hemen olan bir şey değil; doğal olarak zaman alıyor bu tür dönüşümler.
Arkeolojik buluntulardan bahsederken bunları sadece aryan kökenlerle ve İskit/Saka-Massaget ve Sarmat/Alan atalarla kısıtlamıyoruz; sonuçta Oset kimliği sadece bunların kalıntısı değil, bu halkların 3 bin yıl önce başlayan Kafkasya’ya göçleri sonucu buradaki yerleşik halklarla etkileşimleri ve kültürasyonu sonucu oluştuğundan, atalarımızın yerleştiği ve hâkim olduğu coğrafyadaki Meot/Kuban kültürleriyle birlikte ele alınmalıdır. Bu hatırlatmadan sonra leopar sembolizminin bugüne kadar bilinen en eski bulgusunun, Kuzey Osetya Ulusal Müzesi koleksiyonlarında saklanan, Sunzha Köyü bölgesinde 1989 yılında arkeolog Pyotr Kozaev tarafından keşfedilen bir mezarın kazıları sırasında bulunan, modern Kuzey Osetya topraklarının da dahil olduğu, MÖ 3. binyıl erken tunç
çağında Cis-Kafkas Ovası’ndaki Maykop kültürüne ait, benzersiz bir şekilde dekore edilmiş, ritüel amaçlı hafif kilden bir kap üzerindeki leopar görüntüsü olduğunu belirtebiliriz. Burada muhtemelen tanrıça Agrippa’ya (Antik kültürde, Helenler ve Romalılar arasında, vahşi hayvanların ve avcıların hamisi olarak Artemis ve Diana adı altında saygı gören bu tanrıça, aslında Yunanlar tarafından ödünç alındığı Küçük Asya’da ve İran’da Agrippa ve Kibele adıyla iyi biliniyordu) eşlik eden leoparlar söz konusudur. Bununla çok paralel bir başka benzer çizim ise 1904 yılında Kelermes mezarlığında yapılan kazılar sırasında D.G. Schultz tarafından keşfedilen gümüş bir aynanın arka yüzünde tasvir edilmiştir. 17 cm çapındaki disk, her biri mitolojik içerikli resimler içeren sekiz bölüme ayrılmıştır. Bunlardan biri oldukça ilginç bir kompozisyon 6. Bölümün dar kısmındadır. Antik usta, hayvan üslubu geleneğinde bacakları bükülmüş bir koç tasvir etmiştir. Yukarıda, kemerli bir bölmeyle, sektörün düzlemini iki parçaya böldü ve üstte, beş dallı bir ağacı koruyan, hareket halindeki güçlü bir leoparı tasvir etti. Bu durumda “Dünya Ağacı” üç parçalı dikey bir evrenin vücut bulmuş halidir. Kökler alt kısmı, gövde ortayı, taç ise üst kısmı simgelemektedir. Tacın beş dalla temsil edildiğini özellikle belirtelim. Yani orta dal yüksekliği, yan dallar ise dört parçalı evrensel yapıyı vurgulamaktadır. Leopar her iki durumda da hareket halinde tasvir edilmiştir ve koç görüntüsünün temsil ettiği farn’ı (Kadim insanların kaynağının gökyüzü-güneş olduğunu düşündüğü her şey anlamına geliyordu; dünyanın refahı, göksel lütuf, bolluk, nezaket…) korur. Sonuç olarak, ele geçirilen İskit kompozisyonunun yalnızca derin bir ideolojik anlamı yoktur, aynı zamanda Osetlerin geleneksel kültürüyle de gerçek paralellikleri vardır (Mysykkaty) (Res. 5). Aynanın bir diğer bölümünde ise her bir elinde birer leoparı tutan Agrippa/Kibele’nin resmedilmesi manidardır ve bu hayvanın İskit/Koban kültüründeki totem hayvanı olduğunun yerel bir göstergesidir ki daha sonraki dönemlerde de bu hayvan kullanılmaya devam etti (Res. 6) (Panter imgesinin genel kadın sembolizmiyle bağıntılı olması, giderek yırtıcı, açgözlü kadını sembolize etmesinin kökeninde de bu arkaik sembolizm yatıyor olabilir).
İskit hayvan üslubu göçebe yaşam tarzıyla, ve daha genelde “avcılar ve göçebelerle”, “bir dünya görüşü sistemi”ni yansıttığı şeklinde ilişkilendirilmiştir (M. Rostovtsev). Bunun devamı olan “Sarmat hayvan stili”nin ise Avrasya göçebelerinin hayvan stilinin gelişimindeki son aşamayı, düşüş dönemini, temsil ettiği ve artık diğer sosyal prestijli şeylerle birlikte yüksek sosyal statünün bir işareti olmaya dönüştüğü iddia edilmiştir. Bu durum sembolün kutsal alandan iktidar alanına geçişine işaret etse de bizim konumuz açısından (bir halkı temsiliyet) aynı şeydir: Tanrılar öleyazmış, soyutlaşmış ve yerlerini muktedirler almıştır (Ancak burada kastedilen “halk” kavramını Fransız Devrimi sonrasında ortaya çıkan millet kavramıyla karıştırmamak ve temsiliyeti bu bağlamda görmek gerekir). İskit hayvan tarzındaki en bilinen leopar imajı sarmal duruşlu Kelermes panteri olsa gerek. Bu hayvanın bol zikzaklı ve işlemeli kulağı, yerini aldığı bolluk simgesi çatallı geyikten izler taşımaktadır. Sarmal formu ise Vedik dünya görüşüne göre hem dünyanın ilk birliği hem de dünyada var olan her şeyin birliğini temsil eden, dünyanın bütünlüğü, doluluğu için bir koşul olan süreklilik, sonsuzluk fikri ile uyumludur ve kendinden önceki “Kozmik Embriyo” / “Dünya Yumurtası” sembolü sarmal bir yılan veya ejderhanın yerini almıştır. İlk kez iki yerine dört ayağının da resmedilmesi de yeryüzünün sembolizmi ile ilişkilidir ve dünya ağacıyla işlevsel olarak özdeş olan ritüel yapıların en karakteristik özelliğidir. (acobson, Brentjes, Toporov, Malamud ve Raevsky’den aktaran Polidovich] (Resim 7).
Leopar temalı arkeolojik kanıtların en bilineni; 1970’te Kazak arkeolog Kamil Akishev’in hafirliğini yaptığı, Issyk Nehri kıyısındaki Semirechye eteklerinde, Altın Adam kod adıyla dünya bilim literatürüne giren, bir Saka önderinin mezarından bulunanlardır. Tek tek hayvanları, bitki motiflerini ve geometrik şekilleri tasvir eden çok sayıda altın plaka, uyum dolu karmaşık bir kompozisyonda bir araya geliyor. Bunların en etkileyici olanı ise yüksek, sivri başlığın üzerindeki süslemedir. Savaşçının kıyafetlerindeki tüm plaketlerden 126’sının kedi familyasının yırtıcı hayvanlarını tasvir etmesi dikkat çekicidir; bu da, MÖ 5.-4. yüzyıllarda Semirechye’li Sakaların askeri ideolojisinde leopar imajının olağanüstü önemini doğrulamaktadır. Bahsedilen, boyutları 3,7×4,7 cm ile 7×13 cm arasında değişen, 126 adet plaka arasında, yırtıcı hayvanların eşleştirilmiş görüntülerinin bulunduğu, bir dağ manzarasını taklit eden, pürüzlü plakalar özellikle ilgi çekicidir, bunlar başlığın altın dekorunu oluşturur. Genel kompozisyonun parçalarının tarzı ve karakteri, özellikle de “dağların fonunda leopar” olay örgüsü, Vakhushti’nin çizimine oldukça benzemektedir (Resim 8). Szabo, öncüllere, paralelliklere, özelliklere ve yerel doğal çevreye dayanarak, 350 No’lu Tli mezarında bulunan levha kuşağında görülen yırtıcı hayvanın leopar (Panthera pardus ciscaucasica) olduğu sonucuna varıyor ve bunu toplumu bir arada tutmada aynı koruyucu-kollayıcı güce ve role sahip Osetlerin hanedan hayvanı olarak betimliyor (Resim 9). B. Mysykkaty de benzer şekilde “Alan Leoparı’nın İzinde” makalesinde “Görünüşe göre, Doğu Avrupa’nın İrani dilli göçebe kabilelerinin askeri seçkinleri arasındaki yırtıcı kedinin hanedan imajı, Orta Sarmatya döneminde oluşmuştu ve muhtemelen askeri kült fikirleriyle ilişkilendirilmişti” der.
Bu tür askeri hanedanlık armalarının ağırlıklı olarak hançerlerde veya kılıçlarda veya bunlarla ilgili kemer plakalarında mevcut olduğunu belirtmekte fayda var. B. Mysykkaty “Bu model, Pomponius Mela’nın (MS 1. yüzyıl) tüm İskit kabilelerinin (‘İskit Ares’in mitolojik hikâyelerine ve kültlerine uygun olarak) ‘imgeler yerine kılıç ve kemer adadıkları’ savaş tanrısına tapındıklarını söyleyen eşzamanlı bilgisiyle oldukça tutarlıdır, dolayısıyla bu görüntüler yalnızca sahibinin gücünü ve kudretini simgelemekle kalmıyor, aynı zamanda ‘savaş tanrısı’ kültüyle ilişkili mitolojik bir yük de taşıyordu” diyerek bir başka konuya daha dikkatimizi çekiyor; törensel kılıç ve kamalardaki yırtıcı kedi figürüne yani. Belki de bugün bu türden en ünlü güç sembolü, Azak kenti yakınlarındaki Dacha höyüğünde (MS 1. yüzyılın son çeyreği) bulunan Alan kralının ünlü tören hançeridir (Resim 10). Bu hançere ait olan kılıç kemerinin ucu yırtıcı kedi şeklinde yapılmıştır (Gabuev). Benzer ilahi/hanedan bulgularına, MÖ 1. yy’a tarihlenen, Afganistan’daki Tillya-Tepe’de bulunan kraliyet hançerinde ve masif altın plakalardan yapılmış, bir kedinin üzerinde oturan bir erkek tanrının resimleriyle süslenmiş kompozit kemerde ve yine Astrakhan Volga bölgesinde bulunan bir leopara binen bir tanrıyı tasvir eden, muhtemelen bir kemer tokasının kalkanı olan, dörtgen bir plakta da görüyoruz. Benzer bir ikonografi Poroginsky mezar höyüğündeki (MS 1. yy) yırtıcı bir kedinin, muhtemelen bir leoparın üzerinde oturan “İskit” kaftanı giymiş, saçları başının üstünde toplanmış bir tanrıyı betimleyen Sarmat kemer tokalarında da görülmektedir (Resim 11).
Kılıç ve kamalar kadar antik bulgular arasında belki de en can alıcı olan, 13.-14. yüzyıllara tarihlenen Rekom kutsal alanında korunan efsanevi Alan askeri lideri Os-Bagatar’ın (Ос-Багатар) olduğuna inanılan, her bir kanadına yürüyen bir leopar kazınmış, altı bıçak kanatlı topuzdur (Osetçe: (Къухы– старц, Albegova). 19. yüzyılın sonlarında bir gezgin bunu şu şekilde betimliyor: “Bir ucunda devasa bir koni olan ve koninin altında devasa bir silindir boyunca yer alan altı simetrik çıkıntı bulunur ve demirden mamuldür. Silindirin devamı ince uzun bir çubuktur, topuz kısmının uzunluğu yaklaşık 18 santimdir.” Topuz da gürz gibi askeri liderlerin gücünün bir sembolü olarak görülüyordu; bir güç işareti, gücü ve yok edilemezliği simgeleyen esasen bir ritüel silahıdır (Os-Bagatar’ın emanetleri Nazi işgali sırasında çalındı ve maalesef halen yerleri bilinmiyor). Hanedan gücünün sembolü ve elit savaşçıların silahı olan topuzun bahsi Oset edebiyatının en eski anıtı olan “Alguz Hakkında Şiir”de de geçmektedir. Alanların bu en büyük liderinin topuzundaki leoparlar bu hayvanın sembolik gücü hakkında fikir veriyor (Selanik’teki İmparator Galerius’un zafer takı üzerinde resmedilen Alan askerlerinin ellerinde, yaklaşık 40-45 cm uzunluğunda düz bir sap üzerinde, 10-15 cm çapında topuzların olması bunun milli bir silah/sembol olduğuna da işaret edebilir). Topuz, Nart Destanları’nda da Batraz’ın üç silahından biri olarak geçer, ayrıca ældarın kulesini bir fırlatışta yıkan Nart Çoban Koy’dan bahseden bir hikâye de vardır.
Mitler ve efsanelerle ilgili bölüm ile devam edeceğiz…