Büyük Oyun, Güney Asya’nın denetlenmesi rekabetine verilen addı. Rekabetin tarafları Britanya ve Rusya idi. Büyük Oyun başlayınca Karadeniz, eylem alanlarından biri haline geldi, İngilizler Çerkesleri Ruslara karşı destekledi. Ne var ki sonraki aşamada dengeler değişti. Britanya ve Fransa Kırım Savaşı’nın ertesinde Çerkesleri Rusya karşısında yalnız bıraktılar. Sonra Büyük Oyun daha doğuya kaydı, Afganistan üzerinde yoğunlaştı. Ve Çerkes Soykırımı unutuldu.
Avrupa’nın dikkatinin Çerkesya üzerinde yoğunlaşmasının yegâne sebebi, Karadeniz Havzası’nda yaşanan Osmanlı-Rus rekabetiydi. Çerkesya’daki direniş, Rusya’nın Karadeniz’i aşıp Osmanlı topraklarını tehdit etmesinin önünde bir engeldi. Doğu Kafkasya’da Şamil’in hareketi ise İran’ın Rus istilasından korunması anlamına geliyordu. Bu, İngilizlerin okumasıydı. Ama Londra için asıl önemli olan, Hindistan’ın Rusya’nın eline geçmemesiydi.
1829 Edirne Antlaşması ile Rusya Çerkesya’yı istilaya yöneldi. Rusya’nın artan gücü Avrupa’da bazı çevreleri rahatsız ediyordu. Rusya ile Osmanlı devletleri arasında imzalanan Hünkâr İskelesi Antlaşması (1833) bardağı taşıran son damla oldu. İngiltere’de Rusya karşıtlığı tırmandı. Bu iklim, ülkenin dış politikası üzerinde bir süre için etkili oldu.
Çerkesya’nın büyük resme dahil olması, Türkofil bir hariciyeci olan David Urquhart sayesinde gerçekleşti.
Urquhart, Rusya’nın güneye inmesinin engellenmesi gerektiğini savunuyor, bunun için de Kafkasya’daki direnişin desteklenmesinin şart olduğuna inanıyordu. Urquhart bilhassa Çerkesya ile ilgileniyordu. Direnişle öylesine özdeşleşmişti ki yöre halkı ona “Davud Bey” diyordu. Buna karşılık Dağıstan’daki direnişin bir Urquhart’ı yoktu. Kim bilir, belki bu da Dağıstan’ın şansıydı!
Urquhart önce Britanya Parlamentosu’nu Çerkesya’daki direnişi “resmen” desteklemeye ikna etmeye çalıştı. Bunu başaramayınca -tek başına- provokatif bir eyleme kalkıştı. Niyeti bir oldubitti ile Çerkesya’nın “bağımsızlığının” tanınmasını sağlamaktı. Urquhart 1836 yılının kasım ayında VIXEN adlı tuz yüklü bir guleti İstanbul’dan Çerkesya kıyılarına gönderdi. Gulet Rus ablukasını yararsa Çerkesya tanınmış sayılacaktı, eğer durdurulursa Britanya Rusya’ya savaş açacaktı. VIXEN eylemi bir işe yaramadı.
Çerkeslerin kırılgan pozisyonu Kırım Savaşı’nda daha da kritik hale geldi. İngilizler Rusya’yı Kafkasya’nın batısından tamamen çıkarmak istiyorlardı. Buna karşılık Fransa, Rus ilerlemesini durdurmak için savaşı Doğu Avrupa’ya taşımaktan yanaydı. Ne var ki Fransa mali bakımdan çok kötü durumdaydı. Osmanlı da askeri yönden zayıflamıştı. Bu durumda Britanya Rusya ile tek başına savaşacak ya da barış yapacaktı. 1856 yılında Paris Antlaşması imzalandı.
Müzakere sürecinde Britanya, Kuban Nehri’nin Rusya ile Osmanlı arasında sınır olması gerektiğini savundu. Buna karşılık Rusya, Fransa ve Osmanlı devletleri hep birlikte, 1829 Edirne Antlaşması’nın Kuban Nehri’nin güneyini, yani Çerkesya’yı, Rus toprağı kabul ettiği tezini desteklediler. Rusya düşman ülkeler safında savaşmış halklar için bir af çıkardı. Ne var ki Çerkesler, Rusya tebaası olmadıkları için affın kapsamına alınmadılar.
Davud ve Golyat benzeri bir savaşta Çerkesler kullanılmış, sonra yalnız bırakılmışlardı. Soykırım ve sürgünün kapıları açılmıştı. Gerisi sadece zaman meselesiydi.
Kaynakça:
Richmond, Walter. Circassia: A Small Nation Lost to the Great Game, Hidden Genocides: Power, Knowledge, Memory içinde, (der.) Alexander Laban Hinton, Thomas La Pointe, Douglas Irvin-Erickson, Rutgers University Press: New Brunswick, New Jersey and London, 2014. (109-125)