Boğaziçi Üniversitesi’nde 2011-2012 ders yılından beri Kafkas dilleri dersleri veriliyor. Dersler Batı Dilleri Edebiyatları Bölümü altında verilmeye başladı, ilk olarak LING480 koduyla Lazca ve LING481 koduyla Çerkesçe (Kabardey diyalekti) dersleri açıldı. Sonrasında bunu 2013’te LING48B koduyla açılan Abhazca dersleri izledi. 2014’te Dilbilim Bölümü’nün kurulmasından bu yana dersler Dilbilim Bölümü’nün altında CAU (Caucasian Languages/Kafkas Dilleri) koduyla verilmeye devam ediyor. Bu kısa bilgilendirmeyi neden yapıyorum? Başlıkta da okuduğunuz üzere; siz okuyucuların bir kısmının bildiği, bir kısmının kulağına çalınan, bir kısmının da daha önce hiç duymadığı 13 yılını doldurmuş bir süreç var ortada. Peki, bu süreç nasıl başladı ve bugüne nasıl geldi?
Bu soru, CAU111 kodlu Çerkesçeye (Kabardey diyalekti) giriş dersini almamla aklıma geldi ve cevabını aramaya koyuldum. Altı farklı kişiyle altı röportaj yaptım. İlk olarak A. Sumru Özsoy Hoca’yla görüştüm; kendisiyle Kafkas dilleri dersleri açılana kadar gelen süreçte dilbilim bölümünün gelişimini, derslerin açılma sürecini ve bir dilbilimci olarak Kafkas dillerini, yaptığı çalışmaları konuştuk ((https://jinepsgazetesi.com/2024/08/bogazici-universitesinde-kafkas-dillerinin-13-yili-1-bolum/). Ardından, Kafkas dilleri derslerini veren hocalarımız İsmail Avcı Bucaklişi (https://jinepsgazetesi.com/2024/10/bogazici-universitesinde-kafkas-dillerinin-13-yili-2-bolum/), İlhan Aydemir, Fatimat Zhiletezheva (https://jinepsgazetesi.com/2024/11/bogazici-universitesinde-kafkas-dillerinin-13-yili/) ve Gunda Ankuab’dan 10 yılı aşan tecrübelerini dinledim (https://jinepsgazetesi.com/2024/12/bogazici-universitesinde-kafkas-dillerinin-13-yili-4-bolum/). Son olarak da mevcut Dilbilim Bölüm Başkanı Balkız Öztürk Hoca derslerin dünü-bugünü hakkındaki sorularımı cevapladı, Kafkas dilleriyle geçen 13 yılın dilbilim bölümündeki yansımalarını anlattı.
Aşağıda okuyacağınız söyleşi, serinin beşinci ve son bölümü. İlk bölüm Jineps’in ağustos sayısında yayımlanmıştı, okumamış olanlar seriye Sumru Özsoy’la gerçekleştirdiğimiz bu söyleşiden başlayabilir. İkinci, üçüncü ve dördüncü bölümlerde de sırasıyla Lazca, Çerkesçe ve Abhazca derslerini veren hocalarımızla konuşmuştuk. Serinin beşinci bölümünde, Boğaziçi Üniversitesi Dilbilim Bölüm Başkanı Balkız Öztürk Hoca’yla hem derslerin açılış sürecini hem de bugüne olan yansımalarını konuştuk. Bu söyleşiyi 29/05/2024 tarihinde, Güney Kampüs’te dilbilim bölümünün de içinde bulunduğu John Freely binasında Balkız Hoca’nın ofisinde gerçekleştirdik. Umarım “Boğaziçi Üniversitesi’nde Kafkas Dillerinin 13 Yılı” serisi bir fayda oluşturmuştur, iyi okumalar…
-Sumru Hoca’yla yaptığımız röportajda derslerin açılış sürecini konuşmuştuk fakat siz de en başından beri bu sürecin içindesiniz. Onun için derslerin başlangıcını bir de sizden dinlemek istiyorum.
-Süreç yüksek lisans öğrencim Betül Emgin’in tezini1 Lazca üzerine yazmak istemesiyle başladı aslında. Tez için Lazcayı iyi bilen bir informant (bilgilendirici/denek)2 arıyorduk, o vesileyle İsmail Avcı ile tanıştık. Betül’ün tezini yazarken Lazcanın çok özellikli bir dil olduğunu fark edince, 2010 yılında Lazca üzerine “field methods” diye bir yüksek lisans dersi açtık. Bu derse İsmail Bey informant olarak geliyordu, biz de derse katılan öğrenciler ve hocalar olarak üç saat boyunca kendisine Lazcayla ilgili sorular soruyor, kendisinden veri topluyorduk. Sonra, ertesi gün İsmail Bey’in olmadığı bir derste topladığımız verileri inceliyorduk. Bu sırada İsmail Bey’in de farkındalığı arttı, dilinin detaylarını daha iyi görmeye başladı. Okulda Lazca dersleri açabilir miyiz fikri de ondan geldi aslında.
-Peki, daha öncesinde Kafkas dilleriyle ilgili bilginiz ve bir çalışmanız var mıydı?
-Caucasian (Kafkas) dillerle ilgili mi? Hiç yoktu. O zamana kadar benim çalıştığım diller hep Altay dilleri, Ural dilleri ve Hint-Avrupa dilleriydi. Doktora tezimde Japonca, Türkçe, Macarca, İngilizce vs. birkaç dili çalıştım ama hiçbir Kafkas diline değmemiştim. Zaten Lazca üzerine ilk çalışmaya başladığımda onun için çok şaşırmıştım. Betül’ün tezi için ilk defa veri aldığımızda “Bu ne kadar farklı bir dil” demeye başladık. Zaten bu vesileyle dilin tipolojisinin çok farklı olduğunu fark edince merakım arttı. Betül’ün tezi, yazdırdığım tezler arasında farklı bir dili inceleyen ilk tez değil, daha önce Kurmanji üstüne de tez yazdırmıştım. Mesela Kurmanji, Hint-Avrupa dili olduğundan benim için tanıdık bir sistem. Yani, Kurmanjiyi çalışırken çok şaşırmamıştım, Almancanın daha farklı bir hali gibiydi benim için. Ama Lazca çok farklıydı, her şeyiyle bambaşkaydı, o yüzden çok ilgimizi çekti.
-Okulda verilen Kafkas dilleri arasından ilk olarak Lazca dersi açılmış, siz de aslında konuya biraz giriş yapmış oldunuz, dersin açılmasına giden süreç nasıl işledi?
-Lazca derslerinin okulda verilebilmesi için ilk başta Didar (Akar) Hoca’yla BÜYEM’e (Boğaziçi Üniversitesi Yaşam Boyum Eğitim Merkezi) gittik. BÜYEM konuya çekinceli yaklaştı, bir azınlık dili için kurs açmakta emin olamadılar. Tabii BÜYEM’e sadece Boğaziçi öğrencileri değil dışarıdan öğrenciler de geliyor, dolayısıyla gelecek insan profili de net değildi. Bu kursun iş yapıp yapmayacağından, kuruma para kazandırıp kazandırmayacağından emin olamadılar.
Ayrıca “Laz Dili ve Edebiyatı” gibi bir bölüm ve buradan mezun olup ders verebilecek bir hoca da yok. Dünyanın hiçbir yerinde yok, eğer olabilirse, bu sadece Türkiye’de olabilecek bir bölüm. O yüzden BÜYEM’in ders verecek hoca konusunda da çekinceleri oldu ve Lazca dersleri için oradan olumlu yanıt alamadık.
O zaman dilbilim derslerinin de içinde verildiği Batı Dilleri ve Edebiyatı Bölümü’nün başkanı, şu anda okula girişi yasaklı olan emekli hocalarımızdan, Cevza Sevgen’di. Cevza Hanım da Karadenizli ama Laz değil, “Açarız biz o dersi, sen derse bir kod bul” dedi. Bu şekilde Lazca dersini, ilk kez Batı Dilleri ve Edebiyatları bölümü içinde dilbilim ders koduyla, açtık.
-Tam da o konuya gelecektim aslında, derslerin açılmasıyla ilgili idari süreç nasıl işledi, yönetimin tutumu nasıldı?
-İlk önce bölüm kararı çıkartıldı. İsmail Bey’in bu dersleri verebileceğine dair, geçmişte verdiği kurs deneyimlerini, Lazca gramer kitabı yazdığını, Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde çalışan, eğitim formasyonu olan bir öğretmen olduğunu bildiren bir rapor yazdık. Yani, Lazca konuşan birini bulduk, derse soktuk gibi bir durum olmadı; rapor hazırlandı, fakülteye sunuldu. O yüzden kimsenin bir itirazı olmadı. Boğaziçi’nin eski güzel günlerinde, bölüm kararıyla uygun görülen ders verdirilir, bölümün seçtiği hocaya da ders açılırdı, öyleydi… Hiçbir sorun çıkmadı yani, hatta sonrasında Kabardey ve Abhazcanın da eklenmesiyle devam etti. Daha sonra bu dersler için CAU kodunu aldık ve halen bu kod ile açılıyor dersler.
-Kafkas dilleri derslerinin açılmasında dilbilim bölümünün temel motivasyonu neydi? Neden Kafkas dilleri? Okulda farklı bölümlerin altında farklı dil dersleri de veriliyor aynı zamanda…
-Tabii bizler dilbilimciler olarak tehlike altındaki dillere karşı bir sorumluluk hissediyoruz. Lazca da tehlike altında, Türkiye’deki Abhazca da Kabardey diyalekti de tehlike altında bana sorarsan. Türkiye’de konuşulan Gürcüce de tehlike altında. Evet, Kafkasya’da cumhuriyetler var ve oralarda bu dilleri konuşanlar var, ama dillerin buradaki varyantları tehlike altında. Oralarda konuşulan ve burada konuşulan dil aynı değil sonuçta. Lazca da zaten Gürcistan’da çok az, bir-iki yerde konuşuluyor.
Mesela, özellikle tehlike altında olan dillerin temel sorunlarından biri, dili konuşanların o dile yeterli prestij atfetmemesi. Açıkçası, derslerin açılmasının bunu sağlayacağını düşündüm. Boğaziçi Üniversitesi’nde Lazca dersleri açılıyor, sadece iki araştırmacı dil üzerine araştırma yapmıyor, dil dersi açılıyor ve Boğaziçili öğrenciler bu dersi alıyor, Lazca şarkılar söylüyorlar… Yani, Laz topluluğuna da bir mesajı oluyor bu derslerin açılmasının. Yoksa benim yapacağım araştırma açısından o dersin okulda verilip verilmemesinin bir önemi yok, ben İsmail Bey’le dil üzerine çalışabildikten sonra benim öyle bir derse ihtiyacım yok. Ama bence bu dersin en büyük motivasyonu hem Laz olmayan insanlara “Bakın böyle bir dil var, bu bambaşka bir dil, Temel’in Karadeniz Türkçesinden başka bir dil” diyebilmek hem de Laz toplumunda kendi dilleri adına bir farkındalık yaratabilmek. Bence, artık Lazlar da Boğaziçi Üniversitesi’nin bu dilin arkasında olduğunu biliyorlar, çünkü bu işbirliği birçok farklı projeye de evrildi, öyle de bir etkisi oldu.
-Buradan derslerin bugünkü durumuna gelmek istiyorum. Sizce bir dilbilim öğrencisinin bu dersleri alması ona ne gibi bir fayda sağlar? Siz bugüne kadar dersleri alan öğrencilerinizde böyle bir fayda, bir etki gördünüz mü?
-Şöyle, mesela ben Boğaziçi çeviribilim mezunuyum, çeviribilimdeki sisteme göre en az dört yıl tek bir dilde ilerleyip o dilde belli bir seviyeye gelmeniz gerekiyor. Dilbilim bölümünde böyle bir kural yok. Biz dilbilim öğrencilerinin olabildiğince fazla dile değmelerini istiyoruz ki farkındalıkları gelişsin, dillerin yapısal özelliklerini tanısınlar.
Dilbilim bölümünde öğrencilerin dört tane dil dersi almaları gerekiyor, bu derslerin iki tanesi aynı dilde olacak, yani öğrenci bir dil dersinin en az iki kurunu almak zorunda. Geriye kalan diğer iki dersi ise farklı dillerde alabilir, yani öğrenci üç farklı dile de değebilir ama isterse bütün derslerini aynı dil üzerinden de alabilir. Bence, Kafkas dilleri derslerini almak başka bir dilin nasıl öğretildiğini anlamak, o dilin yapısını anlamak adına değerli bir şey.
Mesela, şimdi bir öğrenciye Abhazcada incorporation (geçişim)3 üzerine lisans bitirme projesi yazdırıyorum, mezun olan bir öğrencimiz yine Abhazcada telicity (bitimlilik)4 üzerine bir bitirme projesi yazmıştı. Yani bu derslerin bölümde veriliyor olması ve öğrencilerin de bu dillere değmesi onların araştırmalarına katkı sağlayan bir şey.
Misal, Lazca şu anda İsmail Bey’in vakit sorunundan dolayı sadece başlangıç düzeyinde verilebiliyor ama bir ara verilen Lazca kurları advanced (ileri) seviyeye kadar çıkmıştı ve o noktada İngilizce Öğretmenliği ve Tarih bölümündeki Laz öğrenciler de katıldı o derslere. Advanced seviyedeki derste İsmail Bey öğrencilere Lazca çeviriler yaptırdı, o dersten hikâye kitapları çıktı. Yani böyle şeylere de vesile oluyor dersler. İlla dilbilim öğrencileri değil, dilbilim bölümü dışından da Laz öğrencileri yakaladığımız oldu. Bu şekilde daha da faydalı oluyor kesinlikle, tabii dilbilim bölümüne de faydası oluyor.
-Bugüne geldiğimizde, öğrencilerde derslere karşı bir ilgi oluşmuş durumda mı? Öğrencilerin almayı daha çok tercih ettiği bir dil dersi öne çıkıyor mu?
-Lazca daha popüler. Belki Lazcanın, Lazca şarkıların daha görünür olması da etkili bunda. Kazım Koyuncu’nun müziği belki de… Yani Lazca her sene en popüler ders oluyor. Mesela, Abhazcanın, Kabardey diyalektinin daha az öğrencisi oluyor. Gürcüce nispeten fena gitmiyor, popülerlikte Gürcüce ikinci sırada oluyor. O da bence Gürcistan’ın hemen şuracıkta, vizesiz gidilebilen bir yer olmasıyla alakalı. Ama Gürcücede stabil bir hoca tutturamadık maalesef. Dört farklı hoca Gürcüce dersi verdi ama hâlâ istediğimiz düzeni yakalayamadık.
-Peki, öğrencilerin derslere olan ilgisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Öğrenciler bu dersleri almaya başlıyor, sonrasında ilgileri devam ediyor mu?
-Derslerin ilerleyen kurları açıldıkça devam eden öğrenci illaki çıkıyor ama dediğim gibi uzun süredir Lazcada birinci kurun dışında ders açamadık. Açtığımız zaman mutlaka devamlılık oluyor, hatta açmayacak mısınız diye soran öğrenci de oluyor. Yani derslerin devam etmesini isteyen öğrenci illaki çıkıyor ama korkup bırakan da oluyor tabii. Çünkü hakikaten çok özel sistemlere sahip diller bunlar.
-Artık derslerin açılmasından bugüne 10 seneyi geçen bir süreç oluşmuş durumda, bu diller üzerine çalışmak isteyen öğrenciler yetişti mi? Çalışanlar ne gibi çalışmalar yaptılar?
-Tabii, çalışan öğrenciler var. Mesela eski master öğrencilerimden Reyhan Okumuş, Artvin Şavşatlıydı, Gürcüydü ve heritage speaker’dı (miras dil konuşuru). Yani, dilin gramerine tam hâkim olmayıp akıcı şekilde konuşamayan ama bir kulak dolgunluğu olan kişiler heritage speaker oluyor. Reyhan da bir heritage speaker olarak master tezini5 Şavşat’ta konuşulan Gürcüce üzerine yaptı.
Yine eski master öğrencim Ömer Eren, Lazca üzerine yazdı tezini6. Sonrasında Chicago Üniversitesi’nde Lazca üzerine doktora yaptı, hâlâ orada. O da Lazcanın heritage speaker’larını çalıştı. Rize’de Lazca’nın konuşulduğu köylere gitti, aylarca orada kayıtlar aldı. Hem dili tam olarak konuşanlarla hem de heritage speaker’larla çalıştı, dil bilme seviyelerini kuşak kuşak karşılaştırdı. Heritage speaker’lar, Türkçeleri daha baskın olduğu için Lazcanın gramerinde basitleştirmeler yapıyorlar, yani dil belli nüanslarını kaybediyor, levelling deniyor buna. Ömer de bunun üzerine şahane bir doktora tezi yazdı Chicago Üniversitesi’nde.
Şimdi okulumuzun dilbilim bölümünde akademisyen olan Ömer Demirok da master tezini7 Lazcanın agreement (uyum)8 sistemi üzerine, benimle birlikte yazdı. Tezi üzerinden gönderdiği örnek çalışmalarla hem MIT’den (Massachusetts Teknoloji Enstitüsü) hem de UMass’den (Massachusetts Amshert Üniversitesi) doktoraya kabul aldı ve Lazca üzerine gönderdiği örnek çalışmalar o sırada derslerde de okutuldu. Yani etkimiz sadece Boğaziçi’ne, Türkiye’ye olmuyor, Amerika’ya da yansıyor.
Şu anda dilbilim bölümünde Laz bir lisans öğrencimiz var. Ömer’le (Demirok) birlikte Lazca üzerine çalışıyorlar şimdi, sunumlar yapıyorlar, hatta yurtdışında bir makale yayımladılar. Şimdi o öğrencimizi yetiştiriyoruz mesela.
Dünyanın en önde gelen dilbilimcilerinden Masha Polinsky, Oxford University Press’ten “The Handbook of Languages of the Caucasus”9 (Kafkas Dilleri Elkitabı) diye bir kitap çıkarmıştı, yine ona da öğrencilerimle iki makale yazdık. Ömer Eren’le Lazca, Abhazca ve Kabardey diyalektindeki ad öbeklerinin yapıları üzerine, Ömer Demirok’la da yine bu üç dili de kapsayacak şekilde Kafkas Dilleri’ndeki bir tür yan tümce yapısı üzerine iki ayrı makalemiz yayımlandı o kitapta. Öğrencilerimizin yaptığı araştırmalar bu şekilde, yani tezlerini yazdıktan sonra da bizlerle çalışmaya devam ediyorlar bir yandan da. Mesela bölümde Amerikalı bir yüksek lisans öğrencimiz var, Kabardeydeki ergativity (özegeçişlilik)10 üzerine tezini yazıyor şu anda.
-Peki, Kafkas dilleri üzerine çalışmanın bir dilbilimci olarak size etkisi nasıl oldu?
-Bütün perspektifim değişti, çok şey öğrendim ve dil tipolojim genişledi. Mesela, Türkçede “kapı kapatılmış”la “kapı kapanmış” arasındaki farkı düşün. Kapı kapanmış dediğimde sonuçtan bahsediyorum, kimin yaptığıyla ilgilenmiyorum. Ama kapı kapatılmış dediğim zaman agency’si (faillik)11 var, mutlaka birini kastediyorum. Lazca “kapanmış” diyemiyor, “kapatılmış” diyor, her yapıyı böyle kuruyor. Yani, “kırık kol” diyemiyor “kırılmış kol” diyor ve yapıları hep agency üstünden kuruyor.
Farklı voice (çatı; etken, edilgen vs.) türlerinin olduğunu gördüm. Mesela, eğer Türkçe gibi, İngilizce gibi diller üzerine çalıştıysan applicative voice’u çok basit yapılarda görüyorsun. Ama Lazcada duygu fiilleri de applicative12 gerektiriyor. Yani, Lazlar “Seni seviyorum” demiyor da “Sen bende sevgi oluşturuyorsun” gibi bir anlatım yolunu kullanıyorlar.
Yani bu kadar kompleks sistemleri çalışabilmek bana çok şey kattı ve bunları sözdizimsel olarak modellerken çok şey öğrendim. Lazca üzerine çalışmak başıma gelen en iyi şeydi diyebilirim ve Betül tezini Lazca üzerine yazmaya karar vermeseydi bunlar olmazdı. Ve tabii İsmail Bey gibi bu işe kendini adamış bir informant bulmuş olmamız en büyük şansımızdı.
-Sonrasında Lazca üzerine açılan “field methods” dersi de ufuk açıcı olmuş anladığım…
-Tabii, Betül’ün tezini yazarken “Biz bu dili daha çok çalışmalıyız” noktasına geldik ve sonrasında Lazca üzerine “field methods” dersi açmayı önerdim. O zaman bölümde Marcus Pöchtrager diye bir fonoloji (sesbilim)13 hocamız vardı ondan da kendi alanında destek vermesini rica ettim. Ben tek başıma Lazcanın morphology’sini (biçimbilim)14 bir yere kadar kotarabilirdim ama Kafkas dillerinde çok fazla ünsüz ve ünsüz kümeleri var, dolayısıyla işin morphophonology (biçimsel sesbilim)15 kısmında bir fonoloğun desteğine de ihtiyacım vardı.
Böylece, Markus Hoca’yla beraber iki koldan giriştik ve böyle bir seçmeli ders açtık yüksek lisans programımızda. İsmail Bey de sağ olsun ders için informant olmayı kabul etti. Sonrasında, dönem sonuna geldiğimizde, elimizde Lazcanın grameriyle ilgili bayağı bir materyal oluşunca grameri öğrencilere ve hocalara paylaştırdık. Birisi fiilleri yazdı, birisi zarf tümcelerini yazdı; sonunda bölümlerin toplamından bir Lazca grameri oluştu ve bu grameri “Pazar Laz”16 adıyla LINCOM’un17 “Languages of the World Materials” serisinde kitap olarak yayımladık. “Field methods” dersi sayesinde bayağı bir Lazcanın içine girdik, keşke bir vakit olsa da Abhazca ve Kabardey için de yapabilsek…
-Son soru; artık ortada 10 yılı aşmış bir süreç var, genel olarak bu 10 yılı nasıl değerlendiriyorsunuz? Boğaziçi dilbilim Türkiye’de bu dersleri kendi bünyesinde veren tek dilbilim bölümü galiba, değil mi?
-Evet evet, tek dilbilim bölümüyüz. Biz biraz ilham verdik başka bölümlere de, öyle söyleyeyim. Biz bu konularda çok fazla çalıştık ve ulusal konferanslarda, Türk dilbilimcilerin katıldığı diğer platformlarda da bu çalışmalarımızı sunduk. ODTÜ’de de artık bu türden dilbilimsel çalışmalar başladı. Mesela Prof. Çiğdem Sağın Şimşek, Lazca ve Hemşince üzerine çalışıyor. Yine Artvin Çoruh Üniversitesi’nde Mehmet Akkuş, Lazca üzerine araştırmalar yapıyor, TÜBİTAK projeleri yaptılar.
Yine bu süreçte TADNET (Tehlike Altındaki Diller Ağı) kapsamında Bilgi Üniversitesi’nde Nihan Ketrez Hoca’yla birlikte iki tane uluslararası konferans düzenledik. Biri “Teorik Dilbilim ve Kafkas Dilleri Konferansı” (2022), diğeri de “Tehlike Altındaki Diller Konferansı”ydı (2022). Sonrasında o projenin “Endangered Languages in Turkey”18 (Türkiye’nin Tehlike Altındaki Dilleri) adıyla bir kitabı çıktı. Onu da yine bölümümüzden Metin (Bağrıaçık) Hoca’yla Ömer (Demirok) Hoca hazırladı, ben de kitabın danışmanlığını yaptım. Ayrca “Teorik Dilbilim ve Kafkas Dilleri Konferansı” sonrasında dünyada Kafkas dillerini çalışan ünlü akademisyenleri bir araya getiren, Kafkas dillerinin her üç kolundan dilleri kapsayan bir kitap çıkarmaktayız. Bu kitabın editörlüğünü Ümit Atlamaz, Ömer Demirok ve ben yapmaktayız.
Bence bu dillerin bu bölümde öğretilebiliyor olması noktasında özel bir program olduk. Mesela Gunda Hanım, İsmail Bey isteyen dilbilim öğrencileriyle vakit ayırıp çalışıyorlar, onlara kendi dilleriyle ilgili veri sunuyorlar. Yani hem informant’ımız hem de öğretmenlerimiz bir arada oluyor aslında.
Tabii sadece Kafkasya dilleri de çalışmıyoruz bölümde. Mesela, bu dönem lisans düzeyinde verilen “field methods” dersinde Metin Hoca (Bağrıaçık) öğrencileriyle birlikte Süryanice üzerine çalışıyor. Aynı zamanda kendisinin çalıştığı bir diğer alan da Anadolu’da konuşulan Rumcalar; Romeika, Faraşa (Pharasa) gibi. Yine, Faruk Akkuş yüksek lisansını bizim bölümde yaptı ve tezini Sason Arapçası üzerine yazmıştı, şimdi de Türkiye’deki Arapçaları incelemeye devam ediyor. Ama o doktorasını Amerika’da yaptı ve orada kaldı, buraya dönseydi şahane olacaktı. Yani bir yandan da Boğaziçi Dilbilim’in de Türkiye’deki tüm azınlık dillerinin, yerel dillerin çalışılabildiği bir yer olmasını çok istiyorum.
-Benim sorularım bu kadardı, sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı hocam?
-Eklemek istediğim… Bilingual (ikidilli)20 olup bizimle birlikte kendi dilleri üzerine çalışmak isteyen çocukları buraya bekliyoruz. Çünkü bu diller çok özel sistemlere sahip, çalışılması ve yaşatılması gerekiyor. Kendiniz native speaker olmadan ya da etrafınızda istediğiniz zaman başvurabileceğiniz anneniz, babanız gibi bir native speaker olmadan bu dilleri çalışmak çok zor. Mesela, dünyanın öbür ucunda bir konferansta Lazca üzerine konuşma yapacağım, “Eyvah, ya şunu sorarlarsa!” derim, hemen İsmail Bey’e yazarım ve anında cevap verir. Ama herkes böyle olmayabiliyor, dilini sahiplenip zaman ayırabilecek insanları her zaman bulamıyorsunuz. Tabii informant’la çalışmak da çok kolay bir şey değil. Çünkü informant’lar da stres olabiliyorlar, “Hoca bana cümle sordu, en doğrusunu söylemeliyim” diye düşünebiliyorlar. Halbuki, dilbilimde biz hiçbir zaman “en doğru”nun peşinde değiliz, nüansların peşindeyiz. Onun için informant araştırmacının kendi yakın çevresinden biri olduğunda böyle durumlar yaşanmıyor. Yani biz buradayız çalışmak isteriz, yeter ki yapacak öğrenci olsun…
Dilbilim terimlerinin açıklamalarında kullanılan kaynak:
•İmer, Kâmile, Ahmet Kocaman ve A. Sumru Özsoy. Dilbilim Sözlüğü. İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, 2011.
1Betül Emgin, “Finiteness and complementation pattern in Pazar Laz”, Yüksek Lisans Tezi, Boğaziçi Üniversitesi, 2009.
2Informant/Bilgilendirici/Denek: Araştırmacıya veri sağlayan kişi, dilbilimcinin belirli bir dil verisinin benimsenirliği konusunda yargılarına başvurduğu kişi. Dilbilim araştırmalarında anadili konuşuru ya da kimi zaman dilbilimcinin kendisi denek olabilir. Deneklerin konuşmaları kaydedilerek, kendilerine dil kullanımına ilişkin sorular yöneltilerek verilerin doğruluğu ve bütünlüğü sağlanmaya çalışılır.
3Incorporation/Geçişim: Karşı-seçenekli olarak birbirinden bağımsız görünebilen kök sözcüklerin tek bir sözcük gibi davranmak üzere birleşmesi.
4Telic/Bitimli: Eylemlerin ve durumların kılınış bakımından doğal ve belirli bir sonu olmasıyla ilgili özellikleri; örn. “Besteci bir şarkı besteliyor” tümcesinde besteleme eylemi bitimlidir, şarkının bestelenmesinin tamamlanması ile sona erer; bestenin tamamlanmaması durumunda ise şarkı yarıda kalmıştır, yani durum sona ermemiştir.
5Reyhan Lütfiye Okumuş, “Aspect and thematic suffixes in Şavşat Georgian”, Yüksek Lisans Tezi, Boğaziçi Üniversitesi, 2019.
6Ömer Eren, “Spatial prefixes of Pazar Laz: a nano-syntactic approach”, Yüksek Lisans Tezi, Boğaziçi Üniversitesi.
7Ömer Faruk Demirok, “AGREE as a unidirectional operation: evidence from Laz”, Yüksek Lisans Tezi, Boğaziçi Üniversitesi.
8Agreement/Uyum: Genel anlamda, bir öğenin belirli bir sözdizimsel konumda görünmesinin, bu öğenin içerdiği sayı, kişi, cinsiyet, durum gibi dilbilgisel ulam özelliğinin, yapıdaki bir başka öğe ya da öğeleri biçimbilimsel olarak etkilemesi; tümce içinde bir birimin belli bir biçiminin, başka bir birimin bununla uyumlu bir biçimini gerektirmesi.
9Maria Polinsky, ed., The Oxford Handbook of Languages of the Caucasus, New York: Oxford University Press, 2021.
10Ergativity/Özegeçişlilik: Geçişsiz eylemin öznesi ile geçişli eylemin nesnesinin aynı durum eki ile belirtildiği, buna karşın geçişli eylemin kılıcısının geçişsiz eylemin öznesinden ayrı bir biçimbirim ile belirtildiği dilbilgisel yapı.
11Agent/Eden: Eylemin belirttiği hareketi yapan öğe; eylem ile kılıcı ilişkisi içinde bulunan öğelerin özellikleri canlı, istek belirtebilen ve bilinçli hareket eden varlıklar olmalarıdır; örn. “Çocuk topa vurdu” tümcesinde çocuk, vur eyleminin edenidir. Kılıcı da denir.
12Applicative/Aplikatif: Tümcede yer alan ve yüklemin temel öğesi olmayan bir eğik (oblique) öğeyi, yüklemin temel (core) öğesi statüsüne çıkaran bir çatı türüdür. Yüklemin öğe sayısında artışa sebep olur ve pek çok dilde yeni eklenen öğe yönelme (dative) halinde karşımıza çıkar.
13Phonology/Sesbilim: Dillerin ses dizgelerini araştıran dilbilim dalı. Sesler, bir dizge içinde, kullanılan kurama göre ‘sesbirim’ denen karşıtlıklara, ‘sesbilimsel birimler’ gibi ayırıcı özelliklere göre düzenlenir. Sesbilimin amacı, bir dilde bulunan seslerin birbirinden ayırt edici olan yapılarını göstermek, dünya dillerindeki ses dizgesinin doğasını ortaya koymak, dillerdeki seslerin işlevini incelemektir.
14Morphology/Biçimbilim: Sözcüklerin, biçimbirimlerin yapısını inceleyen dilbilgisi alanı. Bu açıdan, sözlükbirimlerin ve sözcük-biçimlerin oluşum süreçlerini, biçimbirimlerin bu süreçteki kuruluşlarını ele alır.
15Morphophonology/Biçimsel Sesbilim: Sesbilimlerin dilbilgisi içinde, biçimsel açıdan değerlendirilmesine, biçimbirimlerin sesbilim açısından incelenmesine yönelen sesbilim dalı.
16Balkız Öztürk, Markus A. Pöchtrager, eds., Pazar Laz, Munih: LINCOM, 2011.
17LINCOM GmbH, çeşitli alanlardaki akademik çalışmalar hakkında kitaplar yayımlayan Almanya-Münih merkezli bir yayınevi.
18Metin Bağrıaçık, Ömer Demirok, Balkız Öztürk, eds., Endangered Languages in Turkey 2023, İstanbul: Laz Enstitüsü, 2023.
19Faruk Akkuş, “The functional categories and phrase structure of Sason Arabic”, Yüksek Lisans Tezi, Boğaziçi Üniversitesi, 2014.
20Bilingualism/İkidillilik: Bir bireyin iki dil bilmesi ya da bir toplumda iki dil kullanılması durumu.