Bu ayki konuğumuz 2006-2019 yılları arasında İstanbul Kafkas Kültür Derneği Gençlik Kolları’nda faaliyet göstermiş olan çocuk kitapları yazarı Gamze Çimen…
-Sevgili Gamze, İstanbul Kafkas Kültür Derneği’nde (İKKD) tanıştık seninle. Ve o günden bugüne varan sağlam dostluğumuzun temeli dernekte atıldı. Ben seni dostum olarak çok iyi tanıyorum. Ama tanımayanlar için sana dair biraz bilgi almamız mümkün mü? Nerelisin, kimlerdensin?
-Gamze Çimen. Annem Adapazarı, babam ise Düzceli. 11 senedir de Frankfurt, Almanya’da yaşıyorum. Üç farklı kültürü bir arada yaşıyorum diyebilirim.

-Dernek yıllarına dair bizimle paylaşmak istediğin bir şeyler var mı?
-İKKD’de geçirdiğim 5 sene hayatımın en güzel dönemlerinden birine denk geldi, hep çok güzel anılarla hatırlıyorum o zamanları. Orada geçirdiğim zaman içinde kurduğum ilişkiler bir ömür boyu sürecek dostluklara ve arkadaşlıklara evrildi. Hep söylerim, dostlarımdan yana çok şanslıyım ve bunun çok önemli bir kısmını da İKKD’ye borçluyum.
O dönem henüz sosyal medya yavaş yavaş şekilleniyordu, dolayısıyla bire bir iletişimi, kardeşliği, arkadaşlığı, ortak bir değer için heyecanla çalışmayı, öğrenmeyi, öğretmeyi ve buna benzer birçok altın değerinde deneyimi ben İKKD çatısında, çok güvenli bir ortamda yaşama fırsatı buldum. Beni bugün ben yapan şeylerden biridir benim için dernek yıllarım ve dernekçilik yani gönüllü olarak çalışmaya hâlâ bu kadar zaman ayırıyor isem bunu da o yıllara borçluyum diyebilirim.
-Yazma tutkun ve hikâyen ne zaman başladı?
-Yazma hikâyemin iki boyutu var. Birincisi ilham. Bunu da çocuklarla ve hayvanlarla zaman geçirdikçe edindim diyebilirim. Çocukların dünyası bana yaratıcılık ve özgün düşünme konusunda ilham verdi. O dünyaya girdiğimde kendimi buldum diyebilirim. Dünyaya onların gözünden bakınca, yetişkin olarak gördüğümüz pek çok şeyin başka anlamları oluyor. Bunları da en iyi yazarak ifade edebiliyorum.
İkincisi ise cesaret. Daha doğrusu birinin buna tanıklık etmesi. Çok değerli bir çocuk kitapları yazarı olan Tülin Kozikoğlu’nu Frankfurt’ta bir atölyede ağırlamıştık ve böylece birkaç saat zaman geçirme fırsatımız olmuştu. Beni yazma konusunda cesaretlendiren, “Çok güzel fikirler bunlar, neden yazmıyorsunuz?” sorusunu ilk soran oydu. O akşam başladım yazmaya ve kendimi ifade şekli olarak yazmayı seçtim.
-Yazmak ve yazdıklarını insanlarla paylaşmak eminim ki çok güzel bir duygu. Bu tutkun gelecekte nereye doğru evrilecek? Neler yapmayı hedefliyorsun yazmaya ve çocuklara dair?
-Geçtiğimiz sene Bologna’daki (Bolonya) çocuk kitapları fuarına gittik çizer arkadaşım Görkem ile ve gördüm ki dünya bu konuda bambaşka bir yerde. Elbette yeniden kitap yayımlamak, kitabımı yasadığım ülke olan Almanya’da Almanca olarak çıkarmak gibi hedeflerim var. Her şeyden önce de kendimi geliştirmeyi hedefliyorum.
Dünya şu anda nerede, bu işi dünyanın farklı yerlerinde yapan insanlar şu anda neler yapıyor, bunlara kafa yoruyorum. Daha fazla çocukla buluşmak istiyorum. Onların gözlerindeki parlama bana iyi geliyor, motive ediyor.
-Yazdığın “Topolina – O da bir şey mi?”den bize bahseder misin? Neyi anlatıyor ve hedefliyor?
-“Topolina” iki taraflı bir kitap, yani hikâye aynı zamanda tersten de başlıyor. Hikâyede iki ana karakter var, Luna ve onun kedisi Topolina. Birbirlerini çok seven ama arada anlaşamayan iki çok yakın arkadaş. Tanıdık gelmiştir belki… Hikâyeyi önce Luna’nın perspektifinden dinliyoruz. Daha sonra kitabı tersine çevirip bir de Topolina’dan dinliyoruz. Böylece aslında aynı meseleyi karşımızdakinin bakış açısından dinlediğimizde, yani empati kurduğumuzda iletişimin başladığını anlatıyor. Ayrıca kitapta Luna ve Topolina’nın duyguları da oldukça net resmedildi. Böylece çocuklar her ikisinin de mutlu, heyecanlı, korkmuş, üzgün ve çaresiz hissettiği duygu durumlarını açıkça görebiliyorlar.
Duyguları tanımak ve kabullenmek adına da geliştirici bir kitap olduğu söylenebilir. Son olarak, insanlarla hayvanların dostluğu… Birinin diğerinden üstün olduğunu göstermeden, her bakış açısına ve yaşam alanına saygı gösteren bir kitap; bunun da çocuklukta kazanıldığında dünyaya iyi geleceğini düşünüyorum.
-Yıllar önce gençlik kollarında faaliyet gösterdiğin aynı kurumda bu sefer çocuklara kitabını tanıtmak sende nasıl bir duygu uyandırdı? (Gamze Çimen 28 Aralık 2024 Cumartesi günü kitabı “Topolina”yı İKKD’de çocuklar için okudu ve imzaladı.)
-Çok heyecanlıydı. Çok uzun zamandır görmediğim arkadaşlarımı ve çocuklarını görmek beni çok mutlu etti. Derneği ben evim olarak gördüm. Yıllar sonra bir seyahatten elinde bir hediye ile eve geri dönmek gibi diyebiliriz. Ayrıca derneğin, konusu bambaşka bir kitabı programına alması ve tanıtması da kendi gençlerine ve onların ürettiği şeylere ne kadar sahip çıktığını gösteriyor; bu anlamda da çok değerli buluyorum. Bu vesile ile emeği geçen herkese tekrardan teşekkür etmek isterim.
-Buradan bizlere vermek istediğin bir mesaj var mıdır? Hayata, kültüre, beraberliğe dair…
-Bir mesaj vermek gibi değil ama kendi hayat hikâyemden yola çıkarak şunu söyleyebilirim: Kalıcı dostluklar binlerce kilometre öteye de gitseniz, bambaşka hayatlar da yaşasanız ve belki senelerce görüşemeseniz bile bir şekilde devam ediyor. Almanca bir deyim var, güzel şeyler zaman ister diye. Güzel şeyler zaman ve emek istiyor. Ve aslında ortak bir değerin etrafında birleşen insanlar, hayatları boyunca dönüp gelebilecekleri evleri birlikte inşa ediyorlar.
Bireyselliğin ve tüketimin bu kadar yaygınlaştığı bu dönemde iyi ki zamanında emeğimi ve zamanımı bunlara verebilmişim diyorum.