İşgal ve Sürgün

0
423

Emperyalistler dün de bu gün de stratejiler geliştirdiler. Onların halkların özgürlük ve bağımsızlık mücadeleleri karşısında muazzam taktikleri vardı. Teknolojileri ve üstün silah güçleriyle, taktikleriyle bir noktadan sonra gene de işgal ettikleri topraklarda batağa saplanıyorlar.

Dün olduğu gibi bugün de onların saldırganlığının vardığı nokta budur.

Daha 15., 16. yüzyıldan beri İngiliz ve Batılı sömürgeciler için Hindistan ve Asya kapısının kilidi Kafkasya’ydı. Kafkasya bu gün de hem ABD hem de RF için jeopolitik önemiyle, enerji hatları merkezi durumundadır. Hem RF hem de ABD ve Batı, Kafkaslar’ı bu amaçla denetim altında tutmak istiyor. ABD ve Batılı emperyalistler iflas etmiş ahlaklarıyla içine girdikleri rekabet gereği bölgede RF egemenliğini boşa çıkartmak ve Kafkas halklarının bağımsızlıklarının önünü kesmek, kendi genel çıkarlarını sağlamlaştırmak adına savaşlar çıkartıyorlar. Onlar Çeçenya’da olduğu gibi Irak’ta da halkların özgürlük ve bağımsızlık mücadelelerini kan ve gözyaşıyla bastırıyorlar. ABD, RF ve Batılı emperyalistlerin insanlığa ve halklara vereceği hiçbir şeyi yoktur.

Kuşkusuz, sadece tarihsel olayları olan bir bölge değildi Kuzey Kafkasya.

Bir dönemin savaş yıllarında yaşanmış olayların en karmaşık ve en girift ilişkilerini yaşamıştı. Rus-Kafkas savaşları bizlere işgalin, savaşların, soykırım ve yok etmenin tarihini nasıl okumamız gerektiğini öğretmiş; tarihsel olaylarının arka planını bilmemizi sağlamış, Çerkes sorunlarının gerisindeki politik gerçekliği dünyaya göstermiştir. Sömürgecilerin gücünü, bütünselliğini ve işgalci sistemin barbarlığını açığa çıkartmıştır. Kafkas-Rus savaşları aynı zamanda dünyada ezilen, sömürülen halkların soluk almasını engelleyen emperyalist sömürgecilerin sistemlerinin halk düşmanı olduklarını ve bunların gerçek yüzlerini ortaya koymuştur. İşgal, savaş ve sürgün; mazlum halkların, yoksulların emperyalist barbarlığı görmesini sağlamıştır. Bu gün de ABD Irak’ta, RF Çeçenya’da fiili işgali sürdürmektedir. Uzun yıllardır Çeçenya ateşin ve savaşın girdabındadır. Fiili işgale karşı Çeçen halkı savunma ve direniş gösteriyor, özgürlük, bağımsızlık için kendi öz etkinliğini, bunun yolunu, biçimini ve araçlarını geliştiriyor. Dünyanın pek çok bölgesinde emperyalist işgalciler saldırıyor halklar savunuyor. Direnen halklar uygarlığı, saldırganlar ve işbirlikçiler barbarlığı temsil ediyor. Dünyada ve Kafkasya’da uygarlık kazanacak, barbarlık kaybedecektir.

Geçmiş yüz yıllarda haksız savaş ve işgallerle Kafkas halkları topraklarından zorla sürülmüş, diaspora edilmiş, kendisine yabancılaştırılmıştı. İşgal, sürgün ve zulüm Çerkeslerin gerçeğiydi. Çarlık işgali karşısında Kafkas halklarının aralarındaki dayanışmalarının boşa çıkartılması, ülkenin ve insanların aydınlık geleceklerinin yok edilmesiydi sürgün. 15.yy’da başlayarak Çarlık, Kuzey Kafkasya’da yerli halklara saldırmış toprakları işgal etmişti. Bu yüzden Rus-Kafkas savaşları üç yüz yıl sürmüştü. Uzun savaşların ardından 1864’de bir milyon beş yüz bin kişi zorla topraklarından çıkartıldı. Kopartılan halk yabancısı olduğu coğrafyalara dağıtıldı. Dilleriyle, kültürleriyle, gelenekleriyle taban tabana zıt bir coğrafyaya dağıtıldılar. Yerleştirildikleri topraklarda çeşitli zorluklar yaşadılar. Yollarda açlık ve salgın hastalıklarla karşı karşıya kalan bir milyondan fazla insan yaşamını yitirdi. Sürülenlerden on binlercesi çetin koşullarda daha denizi geçemeden denizde yaşamlarını kaybettiler. Kişi başına para alan gemiciler ve tüccarlar için her sürgün para demekti. Kıyılarda bekletilenler ise açlıktan, salgın hastalıktan kırılıyorlardı. “İnsanın tüylerini diken diken eden görüntüler gözlerimin önünde gitmiyor; bebeklerin, kadınların ve yaşlıların cesetleri öteye beriye dağılmış; köpekler parçalamaktaydı bunları; sağ olanlarda hastalık ve açlıktan bitkin düşmüş olup aç köpeklere diri diri yem olmamak için çırpınıyordu. (…) Türk gemiciler Çerkesler’i bir eşya gibi tıkıştırıyor, bir parçacık hasta olduklarında, adamı kapıp denize fırlatıyorlardı. Dalgalar bu bahtsız insanların cesetlerini Anadolu kıyılarına vuruyordu…” (Kafdağı Kül. San. Der. Qumuçu Tığhuen)

Çarlık sömürgeciliği, halkları topluca sürgün etmiş ölümlere itmişti.

 “Gemide, küçük bir oğlan çocuğu dışında kimse kalmamış dul bir kadın vardı. Bebek hastaydı ve annesinin kendisini sımsıkı saran kollarının arasında can vermişti. Çevresindekiler çocuğun öldüğünü anlamış, ancak annesini üzmemek için susmayı uygun bulmuşlardı. Anne, gemiciler yanlarından geçerken ”şiş nani, wa nani!…” diye ninni söylüyor, onlar uzaklaşınca gözlerinden boşalan göz yaşlarının eşliğinde ninni ağıda dönüşüyordu.” (Son Ubıh – Bagrat Şinkuba)

Çerkes Sürgünü Çarlık sömürgeciliğinin kolonyalist uygulamalarının ve feodalizmin en güçlü döneminin sürgünüydü. Bu sürgün ve işgallerden sonra feodalitenin ve feodal pazarların yerini kapitalist, emperyalist pazarlar almaya başlamıştı.

Sürgünlerin tarihi onların zorlu geçmişlerinin tarihidir.

 

Sayı : 2008 04