Gürcistan Gül Devrimi’nin solan yaprakları*

0
821

Salome Zourabishvili: Gürcistanlı politikacı ve diplomat. 2004 ve 2005 arası Gürcistan Dışişleri Bakanı’ydı. 

“2004’deki Gül Devrimi’nden sonra Gürcistan’da geleceğe dair öyle umutlar vardı ki ama tarih geriye gidiyor” diyor eski Dışişleri Bakanı Salom Zourabişvili ve ekliyor “Başkan Sakaşvili’ye artık yeter denmeli.” 

6 yıl önce 25.Ocak.2004’te Sakaşvili ilk defa devlet başkanlığı görevi için ant içti. 

O gün ayrıca umudun ve büyük beklentilerin günüydü. Sonunda ülkemiz kendini demokrasiye, yolsuzluğu bitirmeye ve barışçı uzlaşmaya adamış bir başkana sahip olacaktı. 

Ve bir süre bu umutlar haklı çıkmış gibi göründü. Ayrılmış bölgelerden biri olan Acaristan geri döndü ve diğer ikisi Abhazya ve Güney Osetya da aynı şeyi yapacakmış gibi düşünüldü. Başkan’ın hükümetine Dışişleri Bakanı olarak katıldım ve Rus askeri üslerinin kaldırılmasını sağladım. Yolsuzluğun üstesinden gelindi ve sonucunda vergi gelirleri arttı, vergi oranları düştü. 

Ancak bu başlangıç döneminde bile neyle karşılaşılacağına dair tehlike işaretleri vardı. Başkana çok büyük bir yetki alanı verilmişti. Polis gücümüz kökten düzeltildi ancak aynı zamanda suç örgütleriyle savaşmak adına masuma bile ateş ederek aşırı güce bağımlı hale geldi. Ve başkan olası ayrılıkçıları gerçekten yenmek için gereken sabırdan yoksun olduğunu çoktan gösterdi. 

Şu anda ant içmesinin üzerinden iki binden fazla gün geçti, öyle parıltılı iyimserlikten bugünkü kısıtlanmış medya özgürlüğüne, derin bölünmeye, işgal edilmiş bölgeye ve ekonomik krizlere nasıl geçtiğimizi merak edenler sadece Gürcüler değil. 

Avrupalı ve Amerikalı vergi mükellefleri kişi başına en fazla dış yardım alanlardan biri olarak Gürcistan’a yılda 1-1,5 milyar dolar civarında katkı sağlamaktadırlar. “Özgürlük Evi” (Freedom House), Gürcistan’ın halen bir seçim demokrasisi ile yönetilen değil de yasal yolsuzluk, çarpık seçim sistemi ve propagandacı medya ile zapt edilmiş bir ülke olduğunu açıkladığında en yakın dostlarımızın bile bu paraya değip değmediğimizi sormak zorunda olmaları hiç garip değil. 

Ülkeme ve Sakaşvili’nin değişmeyen stratejilerinin sonuçlarına kızgınım. İki sene önce Kasım.2007’de barışçı göstericilere saldırısının şiddetinden doğan bir seçimde yarıştıktan sonra yeniden ant içti ve sonrasına yıldırma ile yolsuzluk damgasını vurdu. O günden bu yana Gürcülerin can verdiği ve topraklarımızın beşte birini Rus işgaline bıraktığımız gereksiz bir savaşta çarpıştık ve kaybettikSeçim kampanyasında çözümleneceğine dair sözler verilmesine rağmen işsizlik ve yoksulluğun daha kötüye gittiğini gördükMedyamız şimdiye dek olduğundan daha az özgür ve Sovyet sonrası devletler içinde ikinci kümeye geriledik. 

Başkanımız uluslararası sahnede kasıla kasıla yürümeyi sever, geçenlerde Ukrayna’nın başkanlık anketine karışmak için ortaya çıktı. Medyamız seçimlerde resmi müdahaleye dair inanılmaz inkarları sadakatle duyururken gül devrimimizin ihanete uğramasına karşın Ukrayna’nın turuncu devriminin canlı bir demokrasi yaratması gibi belirgin bir gerçeği görmezden geliyor. Ülkemiz yavaş yavaş mahkum bir toplum haline dönüştürülüyor, üstelik geçen on yılın ortasında Sakaşvili’nin balon ekonomisinin çekiciliğine kapılan mal spekülatörlerinin cam ve beton lütfuna rağmen… 

Sakaşvili kendisini güce taşıyan başarılı seçim siyasetinin markası olan acımasızlık taktiğini, yürütme gücünün ilkesi haline getirdi. 

Sonuç tarihin geriye doğru gittiğinin görülebileceği bir ülkedir. Biz bir diktatörlük değiliz ama gidişat açıktır. Bugün komünist dönemlerde olduğu gibi şeften sonra devletin en güçlü adamı İçişleri Bakanıdır. KGB’nin soyundan gelen Anayasa Güvenlik Departmanı yasal kısıtlamadan muaftır. Güç gösterilerini yönetmek için tehdidi tercih ederler ama gerektiğinde ateş etmekten korkmazlar ve bunu cezadan muaf olarak yapabileceklerinin farkındadırlar. Geçen Haziran’da barışçı göstericileri vurmak için yasadışı silahlar kullandıklarında hükümetin tepkisi faillerin işten atılması yerine silahların yasallaştırılması olmuştur. 

Halkın ülkede neler olduğuna odaklanmaması için harici bir oyalamaya da ihtiyaç var. Bu yüzden başkan Rus ayısını** propaganda sopasıyla dürtüklemeye devam ediyor. Mişa her hafta “düşman” hakkında bir konuşma yapıyor ve savaşa hazır olmamız gerektiğini söylüyor, son olarak okul çocuklarına nasıl silah kullanılacağını öğretmeye söz verdi. O aynı zamanda mesajın Moskova’da açık seçik duyulmasını garantilemek için Rusça yayın yapan uydu kanallarına para harcamakta. Ayı nazikçe homurdanıyor ve Mişa onu biraz daha dürtüklüyor. 

Eğer Batı bu şekilde korkutulursa; ki korkmak zorundadır o zaman susacaktır. Sakaşvili’nin halen ülkede istikrarı sağladığına dair bir düşünce hakim. Ancak bu bir uçurumun kenarında tek ayakla denge sağlamanın istikrarıdır. 

Gürcistan’ın bu kargaşadan kurtulması için Batı’nın rolünü oynaması gerekmektedir. Gürcistan’da dolaşan her bir doların yaklaşık beş senti yardım ya da esnek kredi (dış yardım alan bir ülkenin, borcunu kendi ulusal parasıyla ödemesi koşulunu içeren kredi) şeklinde Amerika, Avrupa veya IMF’den gelmektedir. Bu para olmazsa hükümetimiz felce uğrar, ama bu destek kredileriyle rejim Gürcistan’ın esaretinin devam etmesini sağlayabilir. 

Sakaşvili’ye “artık yeter” denmesinin zamanıdır. (29.Ocak.2010) 

 

Çeviri: Serap Canbek 

*Gürcistan’da, 2003 yılında Devlet Başkanı Şevardnadze’nin görevini bırakmak zorunda kalmasıyla sonuçlanan barışçıl halk hareketi. 

**19. yy dan beri Rusya’nın simgesi olan ayı. Çarlık Rusyası, SSCB ve SSCB sonrası Rusya’nın birbirine benzer olduğunu vurgulamak için kullanılır. 

Çevirmen notu: Mişa, Mikail Sakaşvili’nin kısaltılmış adıdır. 

http://www.opendemocracy.net/od-russia/salome-zourabishvili/wilting-petals-of-georgia%E2%80%99s-rose-revolution 

  

Sayı : 2010 03