Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Medyadan: “Nato Gürcistan’ın toprak bütünlüğüne saygı duyuyor.”

Zaman zaman sizi medyada, Tv haber bültenlerinde izliyorum.
Sizin o güzel, ışık saçan gözlerinizin bakışı insanı kendine hayran ediyor. Kendinden emin, dik, hafif geriye doğru başınız sanki dünyaya meydan okuyor; “Bu dünyanın egemeni benim” diyor.
Evet; bu dünyada herkes kendinin egemenidir.
Fakat sizin, sık yapmış olduğunuz bir açıklama hiç de hoş durmuyor, kızgınlık ve nefreti çağrıştırıyor;“Abhazya’nın bağımsızlığını tanımayacağız.”
Ben, dedeleri büyük Çerkes Sürgünü’ne tabii tutulmuş neslin torunu, Türkiyeli bir Çerkes (Abaza)’im.
Daha siz ABD yokken, sizin kökenlerinizi oluşturan Avrupa da bugün mevcut devletlerin hiçbiri yokken ABASGİA, Medlerin, Perslerin müttefiki, Büyük İskender’in ileri karakolu, Roma’nın, Bizans’ın, Osmanlı’nın, Rusya’nın bağlaşığı idi. Tarihinin hiçbir evresinde Gürcistan’ın parçası olmadı.
Var olduğu günden beri hep düşmanı olduğunuz, soğuk savaş yılları boyunca mücadele verdiğiniz Stalin ve onun sağ kolu Beria bahşetti diye- ki her ikisi de Gürcü kökenlidir-, Abhazya Gürcistan’ın parçası olamaz. Nasıl ki siz, Stalin ve felsefesi ile mücadele ettiyseniz, biz Abazalar da bu oldubittiye hep itiraz ettik, mücadele verdik. Yüzlerce aydınımız, önderimiz Stalin-Beria ikilisi tarafından bir gecede yok edildiler. Bizzat Beria, ailesini de alet ederek Başkanımızı kendi evinde zehirleyerek yok etti.
Daha dün, 1992 savaşında Gürcistan yöneticileri “Yüz bin Abaza’yı yok etmek için yüz bin Gürcü gencini feda ederiz” derken, Abaza halkını bırakın, kendi halkına dahi kıymayı göze almışken, sizin, ”özgürlüğün ve demokrasinin bekçisiyiz” diyen hükümetinizde savaşa göz yummuştu. Üzgünüm ki sizlerde aynen Stalin gibi, bir halkın yok edilmesi girişimine seyirci kaldınız.
Çok kısa süre önce Hırvat, Sırp, Bosna-Hersek, Kosova halklarının egemenliklerini tanıdınız. Kutluyorum, çok doğru bir karar verdiniz, gerekli olanı yaptınız. Her halk -dili, dini, nüfusu ne olursa olsun- bağımsızlığı hak ediyor. Hiçbir demokrasi, özgürlük ve insan hakları savunucusu “bazı halklar bağımsızlığı hak eder, bazıları hak etmez” diyemez.
ABHAZYA, antik geçmişi, özgün dili ve kültürüyle, bağımsızlık ve demokrasiyi en az diğer halklar kadar hak ediyor.
“Kafkasya bölgesinde barış ve istikrar” deniliyor ve gerçekten isteniyor ise Gürcistan, binlerce yıldır yan yana bulunduğu, kah savaştığı kah barıştığı Abhazya Cumhuriyeti’ne barış elini uzatmalı ve bağımsızlığını tanımalıdır. Yapılması gereken, Gürcü ve Abaza halkına yakışan da budur; Barış içinde, yan yana, ayrı, bağımsız, özgür ve kardeşçe yaşamak. Bunu başarılması, Gürcistan’ın “Çerkes Soykırımı” yaklaşımında samimi olduğunun göstergesi olacaktır.
Her fırsatta tekrarlayıp durduğunuz, “Abhazya’nın bağımsızlığını tanımayacağız.”sözünü, barış ve demokrasinin savunucusu olduğunu iddia eden bir devlete asla yakıştıramıyorum. Siz ki bağımsızlığınızı, kendi soydaşlarınıza karşı yaptığınız bir savaşla kazandınız; Abaza ve Gürcü halkı ayrı halklardır. Abhazya Cumhuriyeti de “ulusların kendi kaderini tayin hakkı” çerçevesinde egemenliğini kazanmıştır. Abaza halkının ayrı, bağımsız bir devlet olarak yaşama hakkına, her özgür halk saygı duymak zorundadır. Buna Gürcistan da dahildir. Bu hakka saygı duymayan, kendi özgürlüğü ve bağımsızlığına da saygı duymuyor demektir.
Abazalar her halkın bağımsızlığına saygı duyarlar ve bunu çok eski bir atasözüyle, her sabah yaptıkları dua ile de belirtirler:
ANÇA, TÜM İNSANLARI ÖZGÜR VE MUTLU KIL, ABAZALARI DA UNUTMA.
Sizi, bizim yegane var olma dayanağımız olan Abhazya Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını tanımaya davet ediyorum.
Ben bir Abaza’yım, aynen sizin kadar, sizin gibi özgür.
Ülkem Abhazya da özgürdür.
Hep özgür kalacaktır.
Binlerce yıldır var oldu, siz tanısanız da tanımasanız da binlerce yıl daha var olacaktır.
Yinede sözünüzde ısrar ediyorsanız şunu söylüyorum; Siz ANÇA(Tanrı) değilsiniz.
Ve
Ança istiyor, emrediyor olsa bile, o kadere baş kaldıracağım.
Tıpkı her Çerkes (Abaza) gibi.

Sayı: 2010 11
Yayınlanma Tarihi: 2010-12-01 00:00:00

Jiy Zafer Süren
Jiy Zafer Süren
1951’de Samsun’da doğdu. Üniversite’yi terk etmiş ve muhasebeci olarak çalışarak emekli olmuştur. Çeşitli dergilerde şiir ve araştırma yazıları yayınlandı. Kafkasya üzerine yayın yapan, As Yayın’ın kurucuları arasında yer aldı. “Çipxe, Kafkas Aile Armaları” (derleme) ve “Tama Bahar Gelmeyecek” (şiir) isimli iki kitabı vardır. Nisan 2008 itibariyle Jıneps gazetesi yazarları arasında yer aldı, Ocak 2011 tarihinden bu yana yayın kurulu üyesidir.

Yazarın Diğer Yazıları

Janxot bir aşkla nasıl yandı!

Janxot sarhoştu; aşk sarhoşu… Uzak akraba halası olan, Fatimat’ın oğlunun düğününe gittiğinden beri başı bulutlarda, yıldızlarda, kendisi, belki biraz ferahlarım diye, nerede olursa olsun soğuk...

Sessiz deniz

-Batı kafkasya kıyılarında can verenlere-   Ts’emez kıyısı, boylu boyunca, Açmış bağrını, bakıyordu, Duygulardan yoksun, O koyu mavi engin sulara, Atlantis çöktüğünden beri, Hemen yanı başında derin kuytulara. Kim bilebilir, belki sarsılmıştır, Ya...

Eğitmen kurslarına bir örnek: Kamlık 3. Bölüm

B. 1940 Köy Eğitmenleri Yetiştirme Kursu 1- Kamlık hayatı: Samsun, Tokat, Amasya illeri Köy Eğitmenleri Yetiştirme Kursu; Samsun İlk öğretim Müfettişi Halil Seven’in eğitim şefi...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img