Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Çerkeslerin Türkiye’deki Yerleşimine Dair Yazışmalar*

Elçi Stevens’ten Earl Russel’e

17.Şubat.1864 – Trebizond (Trabzon)

Çerkes göçmenlerin buraya yığılması ciddi bir sorun haline geldi. Son üç günde 3 bin kadar Çerkes buraya ulaştı. 40 bin civarında Çerkesin ülkelerini terk etmeye hazırlandığı belirtiliyor. Buraya varanların yüzlercesi salgın hastalık pençesinde. Trabzon valisi Emin Paşa bu bahtsız insanlar için elinden geleni yapıyor ama onun da imkânları kısıtlı. Bu arada salgın hastalık ürkütücü bir biçimde sıçrıyor, tifüs nedeniyle ölümler artıyor. Büyük bir panik var ve herkes şehri terk etmeye hazırlanıyor. Buradaki 3 Avrupalı doktordan Fransız olanı bugün tifüsten öldü. İngiliz doktor ise Karantina Departmanı’nda çalıştığı ve vakti olmadığı için diğer hastalara müdahale edemiyor. Emin Paşa’nın görevlendirdiği insanların çoğu hasta, bir kaçı öldü.
Osmanlı hükümeti göçmenlerin kullanması için eski askeri giysiler ve bazı ilaçlar gönderdi. Giysiler dağıtıldı ama ilaçlar işe yaramadı. Mezarlığa yakın meskenler ölülerin dikkatsizce gömülmesi nedeniyle boşaldı, aileler evlerini terk ediyor. Şehrin çeşmelerine su taşıyan ana su bendinde birkaç gün önce bulunan Çerkes cesedi nedeniyle mikrop bulaştı. Sokaklar ve meydanlar pislik içinde.
Aralık ayından bu yana ölü sayısı 3500’ü aştı. 3 bin Çerkes, 470 Türk, 36 Yunanlı, 17 Ermeni, 9 Katolik ve 6 Avrupalı.
Elçi Dickson’dan Earl Russel’e

22.Şubat.1864 – Sohum-Kale

Burada yenilenen bir enerjiyle Çerkesya kıyılarındaki savaşa devam etmek için adımlar atılıyor.
Geçenlerde Tiflis’ten bir kurmay subay buraya geldi, ilkbaharda işgal edilmesi planlanan Soçi’ye denizden keşif çalışması yapmış. Öğrenebildiğim kadarıyla aralarında Trans-Kafkas eyaletlerinden ve Sohum-Kale garnizon birliklerinden katılanların da bulunduğu 9 bin kişilik yabancı güç Gagra’dan karayoluyla hareket edecek. Birlikler her gün gelişmiş silahlarla tatbikat yapıyor. Tüm fırınlar yeterince kurabiye yapmak için çalışıyor. Böylesine acil bir durumda Çerkeslerin nasıl bir tavır takınacağını saptamak çok zor. Silahlı direnişe devam etmek yerine Avrupa ile Rusya arasında yakında bir savaş çıkması umuduna odaklanmış gibi görünüyorlar. Çünkü deneyimleri onlara direnişe devam etmenin sadece artan bir şiddete neden olacağını, başarıya ulaşamayacaklarını öğretti. Abzahların ve ardından Şapsığların göçü, kıtlık, büyükbaş hayvanların salgın hastalığı Wubıhların da zayıf düşmesine neden oldu. Tüm bu şanssızlıklara kuzeyli kabilelerin arasındaki siyasi bağın eksikliği de eklendi.
Savaşın vahşetinin sonucunu şu yerel deyişten daha iyi anlatabilecek bir ifade yok: “Soğucak Kale’den Anapa’ya bir insana rastlama korkusu olmaksızın artık bir kadın bile seyahat edebilir.”
Elçi Dickson’dan Earl Russel’a

17.Mart.1864 – Sohum-Kale

Çerkesleri direnişe devam ettirecek kadar kızdıran bir olayı size bildirmek acı bir görev. Subaşı nehri kıyısında 100 kadar Abzah’ın yaşadığı Tubi köyünü ele geçiren Rus müfrezesi köydeki herkesi öldürdü. Öldürülenler arasında 2 hamile kadınla 5 çocuk vardı. Birliklerin Kont Yevdokimov’a bağlı orduya ait olduğu bildirildi.
Rus birlikleri ele geçirdikleri toprakların boşaltılmasını istiyor, Kuban ovalarına taşınmaya ya da Türkiye’ye göç etmeye zorluyor.
Elçi Dickson’dan Earl Russel’e

13.Nisan.1864 – Sohum-Kale

Vubıhlar Trabzon’a gitmek üzere gemilere bindi. Ülkeleri ateş ve kılıçla yerle bir edilmiş bu halkın Türkiye’ye gitmekten başka çaresi kalmamıştı. Kuban ovalarına geri çekilip Rus ordusuna katkı sağlamaya zorlanmışlardı.
Bu insanların içinde bulunduğu duruma dair görgü şahitlerinin anlattıkları çok acıklı. Kendilerini taşıyacak teknelerin az olması nedeniyle acele davranmak zorunda kalan insanlar savaştan arda kalan atlarını ve büyükbaş hayvanlarını birkaç rubleye satıyor. Bazı göçmenler ellerinde kalan, belki de asırlardır aile yadigârı olan silahlarını düşmana satmaktansa denize fırlatıyor. Rus hükümeti kazandığı toprakları Kazaklara bağışlıyor. Hükümet Kafkasya’da on yıl hizmet eden herkesin ayrım gözetmeksizin toprak isteme hakkına sahip olacağını belirtiyor.
Elçi Murray’dan Earl Russel’e

28.Nisan.1864 – Odessa

Lordum,
Soçi ve Vardan, Tümgeneral Hayden komutasındaki birlikler tarafından ele geçirildi. Dağlıların durumu çok üzüntü verici ve bulabildikleri teknelerle Türkiye’ye göç ediyorlar. Alınan topraklar Kazaklara veriliyor. Grand Dük Michael geçenlerde Güney Kafkasya’ya bir keşif gezisi yaptı.
İngiltere’nin İstanbul Büyükelçisi Sir Henry Bulwer’den Earl Russel’e

3.Mayıs.1864 – İstanbul

Çerkeslerin ani ve yoğun bir biçimde Osmanlı topraklarına göç ettiğini biliyorsunuz. Rus hükümeti ülkesini değil ama özgürlüğünü kazanmış bu cesur ve sadık halkın topraklarını ele geçirdi. Savunmalarıyla ölümsüzleştirdikleri kıyılardan ayrılıp komşu bir İmparatorlukta sığınacak bir yer arıyorlar. Kısacası artık Çerkesya yok, ama kurtarılması gereken Çerkesler var.
Osmanlı hükümeti sığınacak yer verme konusunda istekli ama sizin de bildiğiniz gibi buradaki imkânlar kısıtlı. Sürgüne gönderilmiş bu mutsuz insanlara konaklama sağlamanın bir yolu onları farklı bölgelerdeki Türk köylerine dağıtıp 4 Türk ailesine 1 Çerkes ailesi düşmek üzere yerleştirmek. Bunun en ucuz çözüm olduğuna şüphe yok ama en kötüsüdür. Zaten zavallı durumda olan Türk köylüsünün sefaletini arttıracaktır, Çerkeslerin varlığının devamı açısından berbat bir karardır. Namağlup savaşçıların gücü zaten azalmışken daha da bölünerek yok olacaktır.
Bu cesur göçmenlerin Karadeniz’den Erzurum’a doğru uzanan bölgeye yerleştirilmesi Osmanlı ve Avrupa’nın lehinedir. Bu bölge terk ettikleri toprakların karşısına düşmektedir ve biraz benzerdir, yaşadıkları talihsizliklerin ardından burada dinlenebilirler. Halihazırda bulundukları tarım bölgelerine büyük bir yük olan bu insanlar, askeri bir koloni haline dönüştürülürlerse Türk orduları için yeni bir kaynak oluşturabilir.
Trabzon ile Erzurum arasında bir yol yapılmasının çok gerekli olduğunu ve bunun Türk ticareti açısından önemini biliyorsunuz. Çerkeslerin bir kısmı bu yolun yapımında kullanılabilir. Evlerinin buraya yakın olması durumu daha da kolaylaştırır.
Tüm bunlar bir araya geldiğinde Osmanlı ordusuna büyük bir kaynak ve Osmanlı tarım nüfusunda büyük bir rahatlama sağlanacaktır, ayrıca sadece Osmanlının değil tüm dünyanın çıkarına olacak bir iş (yol yapımı) tamamlanmış olacaktır. Ancak bu planın uygulanması için Osmanlı hazinesinde yeterli kaynak yoktur. Maliyet hazinenin karşılayamayacağı kadar yüksektir. Yol inşaatında bir miktar Çerkesin çalıştırılması maliyeti biraz daha düşürebilir. Avrupa biraz yardım edebilir. Bu iş için bir komisyon kurulması gerekebilir.
Geçenlerde Ali ve Fuat Paşa’ya projemi anlattım. Biraz düşündükten sonra katılmaya istekli olduklarını belirttiler. Daha sonra Fransa elçisi Moustier’le görüştüm. Konuyu hükümetlerimizin görüşlerine sunmaya karar verdik.
İngiltere’nin Fransa Elçisi Cowley’den Earl Russel’e

19.Mayıs.1864 – Paris

Lordum,
Sir Henry Bulwer’in Fransız meslektaşının onayını aldığını belirttiği Osmanlı topraklarının bir kısmının Çerkeslere tahsis edilmesiyle ilgili projeyi Drouyn de Lhuys’un da onayladığını bildirmekten onur duyarım.
İngiltere’nin Rusya Büyükelçisi Lord Napier’den Earl Russel’e

17.Mayıs.1864 – St. Petersburg

Dün Prens Gorçakov’a İngiliz gazetelerinde Çerkes göçmenlerin Türkiye girişinde karşılaştıkları zorlukları ve sayıları 300 bini aşan göçmenleri kabul etmesinin Türkiye bütçesini zor bir yüke soktuğunu anlatan can sıkıcı ifadeler olduğundan bahsettim. Dışişleri Bakanı üzgün olduklarını ama kabilelerin ülkeyi terk etme konusunda ısrar ettiklerini belirtti. Bu halkın savaş ve talan alışkanlıklarının onulmaz kalabileceği dağlardaki kalelerinden uzaklaştırılmalarının şart olduğunu, ancak yine de ovalarda yerleşebileceklerine dair adil bir anlaşma önerildiğini ama onların reddettiğini söyledi.
Ayrıca göçmen sayısının abartıldığını, Türk hükümetinin büyük bir masraf yapmış olabileceğini ama karşılığında da Türk ordusuna büyük bir katkı sağlayabilecek Müslüman bir nüfus kazandığını belirtti.
Earl Russel’dan Sir Henry Bulwer’e

25.Mayıs.1864 – Dışişleri Bürosu

Majestelerinin hükümeti Çerkeslerin Osmanlı topraklarına göçü ve bu mutsuz insanların kalıcı olarak bir yere yerleştirilmesi konusundaki önerilerinizi görüşmeye karar vermiştir. Önerilerinize katıldığımı belirtirim.
*İngiltere Avam Kamarası Arşivinden
Not: Earl Russel dönemin İngiltere Başbakanıdır. Henry Bulwer 1858-1865 arasında İngiltere Büyükelçisi olarak İstanbul’da görev yapmış, 1859 yılında Yassıada’yı satın almıştır.
Çeviri: Serap Canbek

 

 

Sayı : 2011 03

Yazarın Diğer Yazıları

Aidiyet yolculuğu ve ikilemler

Papirüs Yayınevi’nin “2 ağaç arasında...” kitabının yazarı Can Karakaş için düzenlediği tanıtım etkinliği 19 Ekim’de Şamil Eğitim ve Kültür Vakfı’nda gerçekleştirildi. Atalarının kökenini ileri yaşlarında...

Judoda gümüş madalya

19-20 Ekim’de Kosova’da yapılan U23 Balkan Judo Şampiyonası’nda İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) adına mücadele eden Çkippa Gökçe Güneş, gümüş madalyanın sahibi oldu. Sakarya Mesudiye Köyü’nden...

Sevda Alankuş’a Medya Araştırmaları Ödülü

Basın Özgürlüğü ve Medya Araştırmaları Derneği’nin (BAMAD) 10-13 Ekim tarihleri arasında düzenlediği 2. İzmir Basın Kampı’nın son gününde Basın Özgürlüğü ve Medya Araştırmaları ödülleri...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img