İlkçağlarda Batı Anadolu’da görülen halk ve kent adlarıyla Abaza ve Adigelerdeki bazı klan adlarındaki çakışmanın tesadüf olup olmadığını tartışmak yazımızın konusudur.
İsimlerin İlkçağ Toplumlarındaki İşlevi
Sosyoloji profesörü Anthony D. Smith’e göre kolektif isimler etnik toplulukların kesin bir işareti ve simgesidir, onlara özlerini hatırlatır, isimlerinin içinde varoluşlarının büyüsü bulunur, bu isimlerle kendilerini başka topluluklardan ayırırlar ve ismi kullanarak soyun sürekliliğini garanti altına alırlar. (Smith, s. 48)
Klan adının büyüsel ve simgesel önemi nedeniyle, klanın evlat edindiği yabancılar, klanın adını alarak bir yabancı olarak ölür, klan üyesi olarak yeniden doğarlar. (Thomson, s.111- 118) Ayrıca, ilkçağdaki klan adlarının çoğu aynı zamanda tanrı-tanrıça adları olduğundan, bu adların yabancı halklar tarafından kullanılması, kendi tanrılarının inkarı ve yabancı bir tanrının adının gasp edilmesi, dolayısıyla her iki tanrının da gazabına uğranılması anlamına geleceği için de mümkün değildir. Mulasa’daki Zeus Karios’un tapınağına Karialı olmayanların girememesi, bu inancı doğrulayan bir örnektir. (Herodotos, klio-171 )
Yine, arkaik düşüncede yalnız kolektif isimlere değil, kişinin özüyle eşdeğer görülen şahıs adlarına da mitik özellikler yüklendiğinden (Smith, s.47), her klanın özel adlar kümesi bulunur. (Thomson, s.111) Aynı nedenlerle, Afrika ve Avustralya yerlileri yabancılara adlarını söylemezler ve pek çok arkaik toplumda bireye ad takmak için özel bir tören yapılır.
Tesadüfen Benzerlik Değil, Asimilasyon
Halkların etnik kökenini araştıran sosyologların yukarıdaki görüşlerine rağmen, çeşitli tarihsel çağlarda, farklı dil konuşan bazı halkların aynı adla anıldığını saptayan bazı tarihçiler -bu konuda görüş birliği olmadığını önemle belirtmek istiyorum- farklı dil konuşan halkların aynı adla anılabileceği sonucuna ulaşmışlardır. Bazı adların tesadüfen de benzeyebileceğini bilimsel kuşkuculuğun gereği olarak reddetmemekle birlikte, bu halkların, ‘adlarını değiştirmeden dillerini ve kültürlerini değiştirerek asimile olmuş halklar olabilecekleri’ görüşünü, sosyologların görüşleriyle de çelişmeyen daha pozitif bir açıklama olarak kabul ediyor, bilimsel yöntemin her durumu özgül koşulları içinde araştırarak sonuca ulaşmak olduğunu düşünüyoruz. (Benzer görüş için, bakınız, Akurgal, s.92)
Aslında, birkaç ayrıksı örneğe bakarak, farklı dil konuşan halkların aynı adı kullanabileceğini bilimsel bir gerçek gibi kabul eden kimi tarihçiler sosyologların yukarıda aktardığımız görüşlerini göz önüne almadıkları gibi, kan esasına dayalı soy topluluklarının, insanların örgütlenmesi ve iletişimi için sosyo-kültürel model olarak önemini ve bu modelin doğal değişim ve gelişim dinamiğini, farklı gelişim düzeyinde bulunan, farklı kültürel değerlere sahip olan, farklı dil konuşan toplumlar tarafından gerçekleştirilen entegrasyon ve asimilasyon sürecinde kültürel değerlerin değişim dinamiği gibi konularda da sosyologların görüşlerini göz önüne almamaktadırlar.
Bu tarihçiler sosyologların görüşlerini araştırsalardı; Adige ve Abazalardaki klan simgeleri ve adlarının binlerce yıldan beri değişmeden kaldığını, klanların bu adlar ve simgelerle birbirini tanıdığını, aynı adı taşıyan klan üyelerinin kardeş sayılması nedeniyle klan içi evlenme yasağının çağımızda bile uygulandığını saptayacaklar, Durkheim’in savunduğu ‘eski tip toplumsal yapının ve kültür unsurlarının çağdaş örgüt ve kültür biçimleri içinde devam ettiği’ önermesinin bir örneğiyle karşılaşacaklar, klan adları ve simgelerinin etnik toplulukların kesin bir işareti olduğunu daha iyi anlayacaklardı.
Klanlar Dillerini Değiştirseler de Varlıklarını Sürdürürler
Sosyologlara göre, etnik toplumun ayırt edici özelliklerinden biri dildir, ancak etnik toplum dilin değişmesine rağmen varlığını sürdürebilir. (Smith, s.52) Yine sosyologlara göre; mit, sembol, bellek ve değerler gibi kültürel özellikler dile göre daha yavaş değişmektedir. Daha da önemlisi, etnik toplum bütünüyle asimile edilip yok olduğu halde; Anadolu’da pek çok örnekte gördüğümüz gibi, kent, köy, dağ, ırmak ve klan adları yeni dile uyum sağlayarak binlerce yıl yaşatılabilmektedir.
Bütün bu nedenlerle, artık çağımızda adların incelenmesi, (onomastik) bir bilim alanına dönüşmüştür.
Sonuç
Yukarıdaki uzman görüşlerini Anadolu’nun yerli halkı Hattileri Adige/Abaza halkıyla akraba sayan varsayımlar, benzerlik görülen klan ve kent adlarındaki yoğunluk, Ephes/Aphaz, Apasa/Abaza, Asuva/Aşuva, Kar/Kar, Kil/Kil, Masa/Masa gibi adların Adige ve Abazalar dışında başka hiçbir halkta görülmemiş olmasıyla birlikte değerlendirdiğimizde, ilkçağda Batı Anadolu’da yaşayan klanlar ve bu kılanların kurdukları kentlerle Abaza ve Adigelerdeki klan adlarındaki çakışmanın tesadüf olamayacağı, bu yoğunluktaki kent ve halk adının tesadüfen benzediğini kabul etmenin bilimsel bir tutum sayılamayacağı sonucuna ulaşıyoruz.
KAYNAKÇA
1. Akurgal, Ekrem, Anadolu Uygarlıkları, 1989.
2. Herodotos, Herodot Tarihi, 1983.
3. Smith, Anthony D. Ulusların Etnik Kökeni, 2002.
4. Thomson, Tarihöncesi Ege 1, 1988.
Sayı: 2011 06