Organik tarım; sağlıklı insan, temiz çevre
Prof. Dr. Harun Uysal
ABD’de yılda yaklaşık 10 milyon ton kimyasal gübre yalnızca mısır tarlalarına atılıyor. Bu sayede elde edilen ürün miktarında artış sağlanıyor ama tarlaların çevresindeki alanlar da bu gübrelerden çıkan toksik atıklarla zehirleniyor. AB’ye üye ülkelerde yılda 17 milyon ton kimyasal gübre tüketilirken, tahıl üretiminde en fazla gübre tüketen ülke konumundaki Çin’de bu miktar 47 milyon tonu aşıyor.
Ya tarımsal mücadele ilaçlarına ne demeli! Birçoğu bilinçsizce kullanılıyor ve maalesef kanserojen. Herkes hormonlardan bahsediyor ancak tarımsal mücadele ilaçlarının tehlikelerinin yeterince farkında değiliz henüz. İlaçların kalıntıları (pestisit) atıldığı bitkinin üzerinde kalıyor, hem insanların sağlığına zarar veriyor hem de çevrenin kirlenmesine neden oluyor.
Diğer yandan endüstriyel koşullarla yetiştirilen sığırlara çeşitli antibiyotikler ve büyümeyi hızlandırıcı hormonlar verildiğinden, bu kimyasalların kalıntıları hayvanın etine ve sütüne geçiyor. ABD’de çeşitli araştırmalar bu ülkedeki kız çocuklarının şimdilerde 7 yaş gibi küçük bir yaşta ergenlik döneminden geçtiklerini, ergenliğe geçişin 1990’lara kıyasla iki kat daha hızlandığını ortaya koyuyor. Bunun nedeni, obezitenin giderek yaygınlaşması olduğu kadar, yediklerimizdeki hormonlar..
Nüfus Çoğaldıkça Gıda Sorunları Artıyor
Dünya üzerinde nüfus arttıkça, bu nüfusun beslenme gereksinimi de artıyor. Ve bu gereksinimi karşılamak için insanoğlu tarımda birim alandan daha fazla ürün almaya yöneliyor. Bu bağlamda her gün bir yenisi bulunan sentetik kimyasal gübreler ve tarımsal mücadele ilaçları ile antibiyotikler bilinçsizce ve çok miktarlarda kullanılarak verim artışı sağlanmaya çalışılıyor. Bilinçsizce kullanım tarımı çevre kirliliğinin bir nedeni haline getiriyor. Bunun yanında genetik bilimin gelişmesiyle bitki ve hayvanların DNA yapıları değiştiriyor, melezleme ve klonlama yöntemleri tarımda uygulanıyor. Sonuçta hem çevre kirleniyor hem de insan sağlığı olumsuz etkileniyor.
Özellikle gelişmiş ülkeler tüketici bilincinin artmasıyla beraber, doğayı tahrip etmeyen yöntemlerle üretilen, insanda toksik etki (zehirli etki) yapmayan tarımsal ürünler talep ve tercih edilmeye başlıyor. Bu yeni tarımsal üretim tarzı farklı ülkelerde “Biyolojik, Ekolojik” ya da en yaygın kullanımı ile “Organik Tarım” isimleriyle anılıyor.
Organik tarım; esas itibariyle sentetik kimyasal ilaçlar ve gübrelerin kullanımının yasaklanmasının yanında, organik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın muhafazası, bitkinin direncini arttırma, parazit ve predatörlerden yararlanmayı öneren bir sistem. Bu üretim yöntemi ile hem çevreye dost hem de insan sağlığına zarar vermeyen güvenli gıdalar elde ediliyor. Organik tarımda mümkün olduğunca doğa ile kavga edilmiyor, doğa ile birlikte çalışılıyor. Doğa, verimli ve sağlıklı çiftlikler meydana getirmek için kullanılıyor.
Herkes Ulaşabilmeli
Dünyadaki yıllık ticaret hacmi onlarca milyar dolara ulaşan organik tarımda en büyük alana sahip ülkeler; Avustralya, Çin, Arjantin, en büyük alıcılar ise Avrupa ve Kuzey Amerika ülkeleri. Türkiye’de de uzunca yıllardır organik tarım ürünleri üretiliyor. Üretim çoğunlukla bitkisel ve ihracata yönelik. Ancak son yıllarda et, yumurta süt, yoğurt, peynir gibi organik hayvansal ürünler de üretiliyor. Bunları büyük marketlerin vitrinlerinde ya da sadece organik ürünler satan dükkanlardan almak olası. Ülkemizde bu ürünleri maalesef herkes satın alamıyor. Çünkü yüksek maliyetleri nedeniyle, satış fiyatları geleneksel olanlardan, yaklaşık 2 ila 5 kat daha fazla. Temennimiz organik ürün üreten çiftliklerin sayısının artması ile organik ürünlerin fiyatlarının azalması ve herkesin bu ürünleri tüketebilmesi. Çünkü her bireyin sağlıklı gıdalara ulaşabilmesi en doğal hakkı.
Sağlıkla kalın.
Sayı : 2011 09
Yayınlanma Tarihi: 2011-09-01 00:00:00