Troya Efsaneleri (3)

0
4786

Troya Efsaneleri (3)

Troya’nın Kuruluşu ve Halkının Etnik Kimliği

Bu yazının daha iyi anlaşılabilmesi için, kabul ettiğim bazı varsayımları ve paradigmaları belirtmeliyim. Önce, Hitit metinlerine görülen Ahhiyava halkıyla Akhaları aynı halk olarak gören ve Rodos’a konumlandıran yazarlara katıldığımı söylemek isterim. Arzava ülkesini güney batı Anadolu’ya konumlandıran ve bu ülkenin başkenti Apasa’yı, Ephesos’la aynı gören görüşü de destekliyorum. (Umar-1982, s.54) Ancak ayrıca şimdiye kadar ileri sürülmeyen bir görüş olarak Apasa adıyla Abaza adını, Ephesos adıyla Aphaz adını çeşitleme olarak görüyor ve bu adları Abaza ve Aphaz halklarıyla ilişkilendiriyorum. Bu tezlerin Troya’yla ilişkisini de aşağıda göreceğiz.

Troya’nın Kuruluşuyla İlgili Efsaneler

Smith’e göre, soy mitleri benzerliğe ve aidiyete ilişkin sorulara yanıt vermeye, birlikte yaşamanın, aynı dili konuşmanın ve kültürel olarak benzeşmenin nedenlerini açıklamaya çalışan bilinçli ve entelektüel bir çabalar olup etnik topluluk için bütünsel bir anlam çatısı oluşturur. İncelediğimiz dönemdeki Ege halkları çok sayıda soy mitleri oluşturan etnik topluluklar olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Homeros Troya’sının kuruluşu ve halkının etnik kökeniyle ilgili olarak da Girit, Atina ve Latin kökenli üç soy miti bulunmaktadır.

Girit efsanesine göre Girit’te kıtlık olur. Halkın bir kısmı prens Skamandros’un komutanlığında yeni bir koloni kurmak için yola çıkar, Kuzeybatı Anadolu kıyılarında İda Dağı’nın eteklerinde bir Apollon tapınağı inşa eder ve Sminthion adlı bir kent kurarlar. Skamandros, İdaia adlı bir Nympha ile evlenir ve ondan doğan oğlu Teuker, Troya kral soyunun atası olur.

Homeros’un İliada’da bir çeşitlemesini anlattığı Atina asıllı efsanede, Atina asıllı Dardanos önce Samothrake. (Semendirek) adasına daha sonra Anadolu’ya göç eder. Orada kral Teuker’in kızı Batieia ile evlenip kral olarak Dardanos kentini kurar. Fakat Atinalılara göre Teuker Giritli değildir. Atinalılar tarafından Dardanos’un Zeus değil Kybele kültünü yayan bir rahip-kral olarak görülmesi de önemli bir farklılıktır. (Erhat, s.90-307)

Latin efsanesine göre, Etrüsk. (Tyrrhenia) prensi Korythos’un İason ile Dardanos adlı ikiz çocuklarından İason Samothrake’ye, Dardanos Troya’ya göç etti. Dardanos’un üç oğlu oldu, bunlardan İlos. (ya da Zakynthos), İlion kentini kurduktan sonra öldü. Yerine geçen yeğeni Tros, bölgeyi egemenliğine aldı ve Troya kral soyunun atası oldu. Etrüsklerin Troya savaşından çok sonra İtalya’ya göç ettiklerini göz önüne almadığından bu efsanenin sonradan uydurulduğu kabul edilmektedir. (Graves, s.825)

Üç efsanede de Kar ve Pelasg kökenli halkların Troya’nın kurucusu olarak gösterilmesi dikkati çeken bir benzerliktir. Çünkü bilindiği gibi Etrüskler Pelasgların bir kolu, en eski Giritliler Kar kökenli ve Akha öncesindeki Atina da bir Pelasg kentidir. Esasen Graves de, “Büyük bir olasılıkla Dardanos Lydia ya da Samothrake’de hayatını sürdüren bir Tyrrhanialı idi” tespitini yapmaktadır. “Homeros Troya’sına İlia unsurlarını katan ve Troyalı rahibelerin atanmaları ayrıcalığını elinde bulunduran Lokris” kentinin Helen öncesi dönemin kurumlarına sahip bir Leleg. (Kar) yerleşimi olması da bu tespitle uyum gösterir.

Troyalıların Elam’daki Susa kenti yakınlarında yaşayan Kissi halkıyla, Makedonya’daki Kissos kenti ve Kafkasya’daki Kissa yerleşimleriyle, Asur ve Asya. (daha doğrusu Aşşuva) krallarıyla ilişkilerini mitolojik bir dille anlatan Tithonos ve Teutamos efsanelerinin içeriği de bu tespitleri doğrular. (Thomson, 1.cilt, s.319; Graves, s.885) Bu durumda İlkçağ Ege efsanelerinin Homeros dönemi Troya’sını kuranlar olarak Pelasg kökenli halkları gösterdiğini söyleyebiliriz. Şimdi de yazılı metinlerdeki duruma bakalım.

Troya kenti, Aşşuva Halkının Ülkesindedir

Hitit metinlerine göre, şimdiki Manisa, İzmir, Balıkesir illeri yöresindeki 22 kadar devletçik, Assuva. (Aşşuva) adıyla gevşek bir konfederasyon oluşturmuşlardı. Assuva, Mısırla ilişkiler kuracak kadar gelişmiş bir devletler birliğiydi. 2. Tuthaliya zamanında Arzava ülkelerine ve Assuva’ya karşı bir sefer düzenlendi. Aşuva konfederasyonuna bağlı ülkelerden ikisinin adı Vilusa ve Taruisa olduğu gibi, Vilusa kralının adı da Alaxander’dir. Bu adlar Troya ile ilişkilendirilir. (Memiş, s.72; Akurgal, s.68-92)

Gurney’e Göre Aşşuva ve Troya

Gurney; “Hitit metinlerinde Troia kenti ile Troialı Aleksandros-Paris’in görülmesi ile ilgili birkaç kelime söylemek gerekir. Troia. (Grekçesi) ile tanımlanmak üzere önerilen isim Hititiçe’de Ta-ru-(u)-ı-sa olarak yazılır ve birçok biçimde okunabilir: Taruvisa, Tarovisa, Tarvisa, Truisa veya Troisa. Bu isim sadece bir kez, Assuva Ülkesi’nin bölge ve kentlerinin bir listesinde geçmektedir ve başka yerde hemen hiç yoktur. Ancak bu listede yer alan bölge kentlerinin birkaçı bilinmektedir ve listenin Lukka Ülkesi’nden başlayarak Hitit metinlerinde tanıdığımız ülke ve yerlere doğru karşı yönde genişlediğine dair genel bir görüş birliği vardır. Kısacası, diyebiliriz ki, Assuva, büyük ihtimalle, Anadolu’nun batı sahilinde bulunmaktadır ve öyle ileri sürülmüştür ki, Asya Eyaleti tam bu yerde bulunmaktaydı. Assuva’dan bahseden metin, 1. Tudhaliya’nın çok yıpranmış olan yıllığıdır. Tudhaliya bu bölgeyi ziyaret eden ilk Hitit kralıydı. Ta-ru-(u)-ı-sa en sonuncu arazi parçasıdır ve Assuva bölgesinin kuzeyinde en uç noktada bulunmaktadır. Ta-ru-(u)-i-sa’nın Troad civarında bulunması ihtimali yüksektir. Bunun dışında, isimlerin kimliklerini kazanabilmelerini kolaylaştıracak elimizde hemen hiçbir şey yoktur. Grek fonoloji esaslarına göre, Troisa’nın Troia’ya dönüştürülmesi esasında imkansızdır ve bu özel durumda, kaidenin istisnasının yapıldığını düşünmek de doğru değildir. Bu zorluğun içinden çıkmanın tek yolu, Ta-ru-(u)-i-sa’nın Ta-ru-i-ya’nın bir türevi olduğunu kabul etmektir. Bu da henüz hiçbir metinde bulunmamıştır. (Karkişa ve Karkiya ile karşılaştırın)

Bu metinde Ta-ru-(u)-i-sa’dan hemen önce, U-i-lu-si-ia’nın yazılı olduğunu görüyoruz, telaffuzu Vilusiya biçimindedir ve Homeros döneminin İlios’unu hatırlatmaktadır. Fı ıoV orijinalidir ve bizi vasal bir krallık olan U-i-lu-sa ile. (Viluşa) karşılaşma yapmaya götürmektedir. Muvatali. (İÖ 1300) zamanında. (bu sözcük tarafımdan eklenmiştir, herhalde dizgide düşmüş olmalı) bu krallığın hükümdarı Alaksandu’ydu. Bu ismin, İlios prensinin. (Troia) ismi olan Aleksandros. (Alias Paris) ile benzerliği dikkat çekicidir” tespitlerini yapmaktadır. (Gurney, s.55)

Akurgal da, “bu benzerliklerin rastlantı olduğunu düşünmenin sağduyuya uymadığını” belirtir. (Akurgal, s.92)

Maykop Kurganındaki Aşuva Kralı

Adige, Ubıkh ve Abaza halklarının ortak atası olan Aşşuva halkının adı, Hitit metinlerinde görülse de Aşşuva uygarlığının asıl merkezinin Kafkasya olduğu, Turçaninov’un Maykop Kurganının gümüş kapları üzerinde bulunan ve İ.Ö. 3.bin yıla tarihlenen sesçil hecesel-resim yazıları Aşuva dilinde okumasıyla kanıtlanmıştır.

G.F. Turçaninov, “Kafkasya’da, metinlerdeki ülkenin adına dayanarak Aşuva uygarlığı adını verdiğim, bilimin şimdiye kadar bilmediği yeni bir uygarlık keşfedildi. Bu uygarlık bizce bilinen mevcudiyetinden itibaren 3 bin yıl çeşitli arkeolojik kültürler sunmuştur. İçlerinden en eski, ama tartışmasız ilki olmayan, onu yaratan etnosun sınırları dışına çıkan Maykop kültürüydü. Metinler, Maykop Kurganının yaratıldığı dönemde, yani İ.Ö. 3. bin yılda ya da en azından 2. bin yılda Abhaz, Abaza ve Ubıh dillerinin birbirinden henüz ayrılmamış olduğunu gösteriyor. Bu diller, teşekkül eden kabile lehçeleri koşullarında, bir ölçüde hepsi tarafından anlaşılan bir dili, Aşuva dilini yaratmışlardı. Abhazlar, Abazalar ve Ubıhlar kabileler halinde ayrılmalarına karşın, tek bir milletin Aşuva’nın mensubuydular” demektedir. (Turçaninov, s.41-83)

Alacahöyük İle Maykop Arasındaki İlişki

Alacahöyük, Horoztepe ve Mahmatlar’da ortaya çıkarılan eserlerle, Maykop uygarlığında ortaya çıkarılan eserler arasında büyük bir benzerlik saptanmaktadır. Bu nedenle bu eserler aynı kültürün ürünü sayılmıştır. Eserlerin asıl merkezinin Maykop olduğu da bu eserlerin Anadolu’da yalnızca bir bölgede ve aniden ortaya çıkmasıyla kanıtlanmaktadır. (Akurgal, s.37) Belli ki bu eserler, M.Ö. 2500-2000 yılarında Aşuvaların ve Akhaların Kafkasya’dan Anadolu’ya göçüyle ilişkilidir. Aynı dönemden birkaç yüzyıl önce de Pelasglar yine Kafkasya’dan hareketle Mora yarımadasının kuzeyine göçmüşlerdi.

İlkçağ Helenleri, Kapodokya’da ve Anadolu’nun doğu Karadeniz kıyılarında yaşayan halka verdikleri “Asur” adı da gerçekte “Aşu-va” adıyla ilişkili olup Abaza dilinde “Aşular” anlamına gelir. (Umar-1999, s.193) Bu adın kullanılması bu çağda bile Aşuvaların bölgede yaşadığını gösterir.

Aşuva Adını Abazaların Bir Boyu Halen Yaşatır

Son olarak belirtelim ki, Grekçe’de Asya’ya dönüşen Aşşuva adı, bir bölgenin ya da yerin değil, aynı soydan kılanları bir araya getiren bir Abaza boyunun Abaza dilindeki etnik adıdır. Aşuvalar halen bu adı kullanarak Türkiye’de ve Kafkasya’da yaşarlar.

Anadolu’daki Aşuva konfederasyonu içinde yer alan Troyalılar, Pelasg asıllıdır. Pelasglar, Karlar, Akhalar, Zigler, Hattiler Kafkasya’yla ilişkilidir.

Bu ilişkiler ağı, sizce hangi adresi göstermektedir? (Devam edecek)

Kaynakça

1. Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, İst

. 2. Ekrem Akurgal, Anadolu Uygarlıkları, İst. 1989.

3. Ekrem Memiş, Eski Çağ Türkiye Tarihi, Konya

4. George Thomson, Tarihöncesi Ege, 1. cilt, İst. 1985.

5. G.F. Turçaninov, Kafkasya’da Bulunan Antik Eserlerin Keşfi ve Yazılarının Çözümlenmesi, Ank. 2009.

6. Robert Graves, Yunan Mitleri, İst. 2010.

7. O. R. Gurney, Hititler, Ank. 2001.

Sayı:
Yayınlanma Tarihi: 2014-05-10 00:00:00