Troya Efsaneleri (9) Troya Savaşı ve Ayakos Soyu

0
879

Zeus’un oğlu Ayakos (Aiakos)

Troya Savaşı kahramanlarından Aşil, Telamon oğlu Ayas ve Teukros’un dedeleri olan Ayakos, Oinone adasında doğdu. Bu ada daha sonra Ayakos’un annesinden dolayı Aigina adını aldı. Ayakos, Aigina Adasının kralıdır.
Ayakos’un annesi, nehir tanrısı Asopos’un en küçük kızı Aigina, babasıysa Zeus’tur. Zeus, Aygina’ya zorla sahip olmuş ve kendisine karşı çıkan Asopos’un önünden önce kaçıp saklanmış daha sonra silahlanıp dönerek öldürmüştü.
Efsaneye göre, Zeus’u kıskanan ve yasak ilişkilerinden doğan çocuklarına düşman olan Hera, Aigina adasına hastalık (bir versiyona göre ejderha) ve kuraklık gönderdi. Bütün dualara rağmen adadaki insanlar öldü. Ayakos, Dodona’da getirilen palamuttan yetişen bir meşe ağacının altında, kuraklığı önlemesi ve üzerinde egemenlik kurabileceği insanlar göndermesi için babası Zeus’a yalvardı. Duayı kabul eden Zeus, Meşe ağacından çıkan karıncaları insana dönüştürdü. Ayakos bu halkın kralı oldu ve halkına da Myrmidonlar denildi. Efsanenin bir versiyonuna göre, Zeus, Myrmidonlar prensesi Eurymedusa ile karınca kılığına girerek birlikte olmuştu.
Ayakos, dindarlığı, doğruluğu ve adaletiyle nam saldı. Öldüğünde de cehennemdeki (Tartaros) üç ölüm yargıcından biri oldu.

Efsanenin Kodlarının Çözümü

Efsanedeki mitolojik anlatımın kodlarını Robert Gravers çözmüştür. Zeus’un Titan tanrılar soyundan gelen Aygina’ya zorla sahip olması ve kendisine karşı çıkan Asopos’tan önce kaçıp saklanması ve daha sonra da güçlükle öldürmesi, Zeus’u ululayan bir halk tarafından, Aigina adasının fethedildiğinin, yerli halkla saldıran halk arasında ölümüne bir savaş olduğunun mitolojik dille anlatımıdır.
Yerli halkın ululadığı tanrıça Hera’nın Zeus’un oğullarına karşı duyduğu öfke ve bu öfkenin sonucu olarak Aigina Adasına gönderdiği hastalık (ya da ejderha); yerli halkın yenilgi sonucunda çektiği acıların ve saldırgan halka karşı duyduğu öfkenin mitolojik dille anlatımıdır. Öyle anlaşılıyor ki, fetih sonucunda Aigina Adası halkı büyük ölçüde kıyıma uğramış, zaten yaşamın zor olduğu adada üretim düşmüştür. Fetheden halkın kralı olan Ayakos’un yağmur için yaptığı dua, kralın adadaki üretimi artırmak için yaptığı çalışmaların mitolojik dille anlatılmasıdır.
Öyle görülüyor ki, Aigina adasına saldıran halka akraba ve aynı kültürden bir halk Dodona yöresini de fethetmişti. Fakat bu fetih ani bir saldırıyla değil sızma yoluyla gerçekleştirilmişti. Zeus’un Myrmidonlar prensesi Eurymedusa ile karınca kılığına girerek birlikte olmasının gerçek anlamı budur. Fetihten sonra Zeus, Dodona bölgesinde değişikliğe uğradı, bölgedeki Meşe kültüyle bütünleşerek ululanmaya başlandı.
Ayakos’un meşe ağacının altında kuraklığı önlemesi ve üzerinde egemenlik kurabileceği insanlar göndermesi için babası Zeus’a yalvarması ve duayı kabul eden Zeus’un meşe ağacından çıkan karıncaları insana dönüştürmesi; Dodona’daki meşe kültünden halkların Aigina adasına gerçekleştikleri göçün mitolojik dille anlatımıdır. Öyle anlaşılıyor ki bu göç, Aigina ve Dodona bölgesi krallarının anlaşması ve yerli halkın liderlerinin ikna edilmesiyle MÖ 2. bin yılın sonlarında gerçekleştirilmişti. (Gravers, s.22) Yeni gelen halk da adanın eski halkıyla aynı kültürden akraba bir halk olmalıdır.
Böylelikle Aigina kralı Ayakos, Aigina’nın yerli halkından, adayı fetheden halktan ve Dodona’dan gelen halktan oluşan yeni bir kabile oluşturmuştur. Bu kabile klanlarının kurdukları yerleşimlerin adları İlyada’da sayılmaktadır. Öyle görülüyor ki kabilenin kullandığı “Myrmidon” adı da, Dodona’dan gelen halkın “Myr- Midon” adlı kralından gelmektedir.
Ayakos’un yaşadığı dönemdeki büyük saygınlığı ve öldükten sonra da Tartaros’ta yargıç olması Gravers tarafından şöyle yorumlanmaktadır: “Aigina kralının Tartaros’da Minos ve Rhadamanthys ile birlikte yargıçlık yapması, Aigina adasında yaşayan insanların kendi aralarında uyguladıkları kanunları, Yunanistan’daki diğer halkların da benimsediğini gösterir. Girit kökenli olan 100 lb.’lik parçalara bölünen ve Klasik Çağ’da değerli metallerin standart ölçüsü olarak kabul edilen ölçeğin Aiginalılar tarafından bulunduğu göz önünde bulundurulursa, söz konusu kanunların adi suçları kapsamaktan çok ticari hükümler taşıdığı anlaşılmaktadır.” (Gravers, s. 280)

Aigina Halkının Etnik Kimliği Üstüne

Troya’da Aşil’in emrinde savaşan Myrmidonlar, Peleus’un Tesalia’daki krallığından geliyorlardı. Buradaki yerleşim merkezleri Halos, Alope, Trakhis, Phthia ve Hellas adlarını taşıyordu. Myrmidon, Peleus krallığındaki herkesi kapsayan genel bir addı. Thomson, Mymidon adının Argos’ta Akhalardan önce yaşayanlardan geldiğini, Peleus’un kayınbabası Aktor ve kaynı Eurytion’un kral Myrmidon’un soyundan olduğunu belirtir.
İlyada, 16. 168- 97’e göre Aşil’in emrindeki Myrmidon halkı beş kümeye ayrılmıştı ve her kümenin şefi vardı. Bu kümeler ülkedeki beş yerleşim merkezine denk düşüyordu. Thomson, “Myrmidonların, Helenler ve Akhalardan oluşan bir kabile birliği” olduğu sonucuna ulaşmaktadır. Yazara göre Ayakos oğulları, “Thesalia’dan Phokis’e, oradan da kıyı boyunca aşağılara Salamis ve Aiginia’ya yayılan bir Akha klanıdır.” (Thomson, s.126- 128) Bu görüşlere katılmakla birlikte, Myrmidonların bütün kaynaklarda Pelasg olarak anılmasını ve bu coğrafyada Akhalardan önce yaşayan ve adı bilinen halkların Pelasg ya da kar (Leleg) olduklarını göz önüne alarak Pelasg ve Leleg halklarından birinin ya da her ikisinin bu kabile birliği içerisinde yer alması gerektiğini belirtmek istiyorum. Esasen Gravers göre de, Aigina adası Myrmidonlardan önce keçi kültünü benimseyen Pelasgların egemenliğindedir. Yine Gravers’e göre Ayakos Leleg halkındandır. (Gravers, s.280- 822) Kral Myrmidon’un halkı da Pelasg olmalıdır. Bu halkın Dodona kökenli olduğu ve Dodona’daki bir meşe ağacını kutsal saydığı bilinmektedir.
Myrmidonların Halos, Alope ve Hellas adlı yerleşim merkezleri Adıge- Abaza dilinde bir açıklamaya sahiptir. İlk iki yerleşimin adında Turçaninov’un Maykop Kurgan’ında yattığını belirttiği “La/Lo” kral ailesinin adı gözlenebilmektedir. Üçüncü yerleşimin adı, yine Adıge dilinde açıklanabilir ve “Hella” adlı bir halkı işaret eder ki bu halk Helenlerle özdeşleştirilir. “Phthia” adlı yerleşimin adı, Bagrat Shinkuba’nın “Son Ubıh” adlı romanındaki Ubıh (Pakh/Pahu) tanrısı “Bytkha” nın adını çağrıştırır (Shinkuba, s.96).

Ayakos ve Troya Surları

Bir efsaneye göre, Zeus, Apollon ve Poseidon’a Troya kralı Laomedon’un emrinde çalışma cezası verir, ama Laomedon da bir ücret de ödeyecektir. Kral iki tanrıyı ve Ayakos’u Troya’nın surlarının yapımında çalıştırır. Ne var ki Laomedon, hiçbirine söz verdiği ücreti ödemez.
Surların yapımı bittiğinde denizden çıkan gümüş gözlü üç yılan surlara saldırır. Surların tanrılar tarafından yapılan kısımlarına saldıran yılanlar duvarları aşamayıp ölürlerse de, Ayakos’un yaptığı bölüme saldıran yılan surları aşar. Bu olağanüstü olay bilici tanrı Apollon tarafından Ayakos soyundan gelenlerin Troya’yı iki kez fethedeceği biçiminde yorumlanır.
Bu konuda Gravers; “Aiakos’un Troya surlarını inşasında yer almasının önemi göz ardı edilmemesi gereken bir fenomendir. Zira Apollon’un yaptığı kehanette şehrin istilasında onun soyundan gelen birinci ve dördüncü kuşak insanlar bulunacağını ve surlarda sadece Aiakos’un inşa ettiği bölümlerden gedikler verileceğini belirtmişti. Andromakhe, surların batısında kalan ve şehrin kolaylıkla ele geçirilebileceği “incir ağacının yanında kalan” bu kısmın oldukça zayıf olduğunu Hektor’a hatırlatmıştı. Burası aynı zamanda “Aias kardeşleri takip eden en cesur savaşçıların içeriye girebilmek için üç kez saldırı gerçekleştirdiği yerdi; bu savaşçılar, bazı kahinlerin onlara gerçeği söylemesiyle ya da tamamen içlerinden gelen dürtüyle bu kısma yönelmişlerdi. Dörpfeld’in gerçekleştirdiği kazılar anlaşılmaz bir şekilde Troya surlarının en zayıf noktasının burası olduğunu ortaya çıkarmıştır.” (Gravers, s.828)
(Troya, Herakles tarafından alınırken Ayakos’un oğulları Telamon ve Peleus yanındadır. Ayakos’un torunu Aşil Troya’da savaşmış, Aşil’in oğlu Neoptolemos ise, Troya’nın fethinde rol almıştır.)
Apollon, Poseidon ve Ayakos’un Troya surlarının yapımında işçi olarak çalışmaları biçimindeki mitolojik ifadeden, bu tanrıları ata olarak gören ve özel olarak ululayan halkların Troya surlarının yapımında işçi olarak çalıştırılmalarını anlamak gerekir. Tanrılara anlaşılan ücretin ödenmemesi, bu halklara hak ettikleri ücretin verilmemesi demektir. Benzer bir haksızlık, aynı kral tarafından Herakles’e de yapılmıştır. Herakles’in Troya’ya karşı düzenlediği seferin nedeni budur. Ayakos’un oğulları da bu sefere, kabilelerine yapılan haksızlık nedeniyle katılmış olmalıdırlar.

Ayakos’un Çocukları

Ayakos, Megara kralı Skiron’un kızı Endeis’le evlendi ve bu evlilikten Telamon ve Peleus adında iki oğlu oldu. (Ayakos’un oğlu olarak yalnız Peleus’u gösterenler de vardır.)
Daha sonra Ayakos, deniz ihtiyarı Nereos’un kızı Psamathe’ye zorla sahip oldu. Bu birleşmeden de Phokos (Yunan dilinde fok balığı anlamına gelir) adında başka bir oğlu daha oldu. Phokos atletizm ve sporda çok başarılıydı. Ayakos da onu çok seviyor ve kollayıp koruyordu. Telamon ve Peleus, Phokos’u çok kıskanıyorlar, babalarının krallığı ona bırakacağını düşünerek kin duyuyorlardı. Bu nedenle Phokos’u tuzağa düşürüp öldürdüler. Cesedini de bir ormana gömdüler. Ayakos, cesedi bulunca her şeyi anladı ve Telamon ile Peleus’u ülkeden sürdü.

Kaynakça
George Thomson, Tarihöncesi Ege, 2.cilt, İst.
Robert Graves, Yunan Mitleri, İst.
Bagrad Shinkuba, Son Ubıh, İst.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz