Kafkas Diasporası Yayınlarından Seçmeler Nisan 2015

0
416

Mısır ve Mehmet Ali ve kurulan pusu

Nart

Sene 1797, Mısır kargaşalık içinde.. Taleyran Fransa’da hariciye nazırı. Fransa Prusya ile sulh yapmış ve Avusturya ile sulh müzakerelerine girişmiş, yalnız İngilizlerle harbe devam ediyor. Napoleon, İtalya’yı istilâ etmiş ve İngilizlerin Şark ticaretine darbe vurmak için Mısır istilasını düşünüyor. Bu suretle İngilizlerin Hint yollarını Mısır’dan kesmek ve kendisi de müstemleke sahibi olmak hevesinde. İşte Napoleon’un gece kâbusları.

1798’de Napoleon Mısır’ın zabtına kalkıyor. 10 parça harp gemisi, 40 bin askerlerle ansızın 1 Temmuz sabahı İskenderiye’de görünüyor. Napoleon maksadının Mısır’ın asayişini bozan Mısır Çerkes Kölemenlerini imha olduğunu Bâbıâli’ye bildiriyor. İstanbul’da Yeniçeriler ihtilâl içinde, memlekette idaresizlik almış yürüyor. Kuvvetsiz hükümdar resen müdahale edemiyor.

Napoleon Mısır’a gelince İslâm dininin hamisi olduğunu, Mısır’ı ıslah edeceğini söylüyor ve beyannamelerinde biz hakiki Müslümanız diyor. Kölemenlerle harp başlıyor.

Mısır’da hüküm süren 24 kölemen beyi var. Her beyin yanında 500-600 köle-men mevcut. Her kölemenin 2 fellah hizmetçisi emre amade. Kölemenlerin ekserisi Çerkes, pek az bir kısmı Gürcü. Kölemenler Kafkasya’dan gelmiş veya getirtilmiş, askerî terbiye görmüş, silâhşor ve hepsi de süvari. Dünyanın en değerli süvarileri (1).

Bu eşsiz süvari fırkası karşısında Fransızlar birçok harplar yaparak vaziyete hâkim oluyorlar. Memlekete yerleşiyorlar, mektepler açıyorlar, gazete çıka-rıyorlar ve para da basıyorlar.

III. Selim İngiliz ve Rus sefirlerinin teşvikile; Fransa’ya harp ilân ediyor. Fransızlar Suriye’den asker gelir korkusiyle Filistin’e ve Akkâ üzerine yürüyorlar. Cezzar Ahmet paşa kaleyi kahramanca müdafaa ediyor ve Türkün şerefini kurtarıyor. Fransızlar acz içinde Mısır’a dönüyorlar. Sadrazam Yusuf Paşa 70 bin askerle Suriye’den Mısır’a hareket ediyor. Deniz yolu ile de 8 bin yeniçeri Elariş’e çıkıyor. Fransızlarda telâş başlıyor. Mısır’da yapılan ufak bir kaç harpten sonra 30 Ocak 1799’da yapılan muahede ile Fransızlar Fransa’ya dönmeye karar veriyorlar. Napoleon Fransa’ya dönüp I. Konsül namile Cumhurreisi oluyor. Fakat döndükten sonra General Kleber’e Mısır’da kalmasını ve kendisine imdat göndereceğini bildiriyor. Harp yeniden başlıyor. Fransızlar ebedî bir surette Mısır’da kalmayı tasarlıyorlar. Fakat Halepli Süleyman adında bir Arap genci Kleber’i hançerliyerek öldürüyor.

28 Şubat 1801’de İngiliz donanması 30 bin İngiliz askerini Abukir’de karaya çıkarıyor. İstanbul’dan da 6 bin Nizamı Cedit askeri taşıyan 55 nakliye gemisi limana giriyor. Bu askerler içinde Mehmet Ali namında Kavalalı bir yeniçeri de var. İşte bu Mehmet Ali bir daha memleketine dönmeyip Mısır’da kalan ve bir hanedan teşkil eden Mehmet Ali Paşadır. Sadrazam Yusuf Paşa çölü ancak 25 bin kişi ile geçip Belbise’ye ve sonra 20 Haziranda Cize’ye varıp Kahire’yi tehdid ediyor. Fransız kumandanı Belliard mütareke istiyor ve 25 Haziran 1801’de sulh aktederek muahede gereğince Fransa’ya dönüyor, fakat kumandan Menue İskenderiye’de kapanarak muahedeyi dinlemiyor ve mukavemet ediyor. Sonra mukavemetin faydasızlığını düşünerek aynı muahede ile ve gemilerle Fransa’ya dönüyor. Arkasından İngilizler Mısır’ı tahliye ediyorlar. Fransızlar bu suretle Mısır’da üç şene bir ay kalmış oluyorlar.

Mısır bu tarihlerde hakikaten karışık, kölemenler birbirleri ile geçinemiyorlar. Şahsi rekabetler her tarafta hâkim. Kölemenler Mısır’ı kendileri idare e tmek i stiyorlar. A rayı bulmaya, karışıklığı düzeltmeye gelen vali Çerkes Hüsrev Paşa ile kölemenlerin arası açık. Hüsrev Paşa kölemenlerin tedibine Tahir Paşayı gönderiyor. Kölemenler paşayı öldürüyorlar. Sonra itimat ettiği subaşı Mehmet Aliyi memur ediyor (2) ise de Mehmet Ali teallül edip gitmiyor. Hatta yeniçerilerle Arnavutları Paşa aleyhine tahrik ediyor ve Hüsrev Paşayı hapsediyor. Hüsrev Paşanın aczini gören Bâbıâli Paşayı azl ediyor ve yerine Ali Paşayı gönderiyor. Ali Paşayı da öldürüyorlar. Mısır bu sıralarda pek keşmekeş içinde idi. Kölemenler arasındaki ihtilâftan Mehmet Ali istifade ediyor, bunları birbirlerile çarpıştırıyordu. Kölemen Osman Berdis, Kölemen Elfi’nin kuvvetli bir rakibi. Mehmet Ali, Osman Berdis ve Arnavut askerlerile birleşerek Cize’de Elfi’nin taraftarlarını basıp çoğunu öldürüyor. Elfi Suriye’ye kaçıyor. Ondan sonra Mehmet Ali Kölemen Osman’ın aleyhine dönüyor. Osman Berdis de kaçıyor. Bu suretle Mehmet Ali’nin kuvvet ve iktidarı gittikçe fazlalaşıyor. Valiler ise acz içinde olduklarından Arnavut askerleri ikide birde ahalinin evlerini, dükkânlarını soyuyorlar. Bu askerler asî, itaatsiz, eşkiya halini almışlardı. Mehmet Ali bu ahvali müsait bulup Mısır’ı eline geçirmeyi tasarlıyor, türlü entrikalar, dolaplar çeviriyor, kâh Bâbıâli ile hoş geçiniyor, kâh kölemenlerle anlaşıyor, kendisini ahaliye ve orduya sevdirmeye çalışıyordu. Bilhassa ülema ve şeyhleri elde etmişti. En nihayet onlara yaptığı tesirle yaptırdığı bir mazbatayı Bâbıâli’ye bir heyetle gönderiyor ve valiliği elde ediyor (8 Temmuz 1805). İngilizlerin bu esnada bir kısım kölemenleri ve ahaliyi müdafaa için yaptıkları deniz çıkışını önlüyor..

Bu esnada çıkan Hicaz Vehabileri isyanını bastırmaya Babıâli tarafından memur ediliyor. Mehmet Ali Mısır’da bulunan Çerkes Kölemenlerini kendisi için tehlikeli gördüğünden Vehabi isyanını tenkil etmeden evvel bunları temizlemeyi düşünüyor. Bu işi cenkle görmek imkânsızdı. Hile ve cinayet yoluna sapmayı daha muvafık buldu. Oğlu Tosun Paşanın Mekke’ye hareketini ilân ederek hareketten evvel kaledeki sarayda büyük bir ziyafet tertib ediyor. Bu ziyafette bütün kölemen beylerini ve birçok ileri gelen kölemenleri davet ediyor.

Bu meşhur ziyafet 1 Mart 1811 tarihinde verilmiştir. Yüksek bir tepe üstünde yapılmış olan kale içindeki sarayda Mehmet Ali davetlilerini büyük bir muhabbet ve debdebe ile karşılıyor. Gelen davetliler ile bir hayli yendi içildi, güzel vakitler geçti. Ziyafetin sonunda kendi adamlarından Salih Koç ve Lâz Mehmet beyle evvelce kararlaştırdığı gibi ve yalnız bu iki kişinin bildiği hainane hareket başlıyor. Yaptıkları tertip üzere evvelâ yeniçeriler kalenin kapılarına doğru ilerliyorlar. Muntazam bir alay halinde giden yeniçerileri kölemenler takip ediyor. Kölemenler kalenin dar yollarına gelince öndeki yeniçeriler aldıkları emirle geri dönüp kölemenlere ateş açıyorlar. Kapılarda ve kale burçlarında bulunanlarla arkadan gelen Arnavut askerler de ateş yağmuruna tutuyorlar. Ancak bir atın geçip dönemeyeceği dar yollarda sıkışan kölemenler hiç ümit etmedikleri ve gafil avlandıkları bu vakada şaşkına dönüyorlar, atlarından atlayarak müdafaa ve mukavemete çalışıyorlarsa da her taraftan ve tepeden gelen ateşlere dayanamıyorlar, en nihayet tabancadan vaz geçip kılıçlara başvuruyorlar, bir hayli boğuşmadan sonra hemen hepsi ölüyorlar, saraya dönüp iltica edenler de orada kesiliyorlar.

Bu gürültü ve silâh seslerini duyan kale haricindeki halk ve askerler de birbirine girerek kölemenler aleyhine büyük ve feci bir sahne cereyan ediyor. Yalnız kalede bulunanlardan Emin bey namında bir kölemen Çerkes vaziyetin vehametini ve feci sahnenin dehşetini görünce hemen orada bir ata atlayıp hayvanı kalenin burçlarından birine sevkediyor, kuvvetli bir mahmuz darbesile kendisini atla beraber kaleden dışarı boşluğa bırakıyor. Kale içinde bulunanlarla kale dışındakiler bu emsalsiz cüret karşısında şaşırmış kalmışlardı. Herkes bu deli kölemenin yere düşer düşmez atile beraber parça parça olacağını bekliyordu. Emin bey müthiş bir süratle inerken hayvanın üzerinde muvazenesini güzelce muhafaza etmiş ve tam yere sukut edeceği zaman ayaklarını kuvvetle üzengilere basarak hayvandan sıçrayıp kendisini bir tarafa atmıştı. Hayvan yere düşünce parça parça olduğu halde kendisi kurtulmuş ve etraftaki ahalinin yardımı ile saklanarak sonra İstanbul’a kaçmıştı. İstanbul’a gelince padişah tarafından kendisine paşalık rütbesi verilmiş ve Osmanlı Hükümetine kölemen Emin Paşa namile birçok hizmetlerde bulunmuştur.

Mehmet Ali bundan sonra müdiriyetlere emir vererek yakalattığı kölemenleri öldürttü. Bir kısmı çöllere, bir kısmı Suriye’ye kaçtılar.

İşte bu katliâm ile Mısır’da kölemenlere son verilmiştir. Bu kanlı ve zalimane vaka ve cinayetleri yaptırırken Mehmet Ali benzi sararmış bir halde yemek salonunda kalmıştır. Bu vaka meşhur cinayetlerden, vahşiliklerdendir. Mehmet Ali iktidara varmak için hırs i çinde g özü d önmüştü. Sonra da Osmanlı hükümetine isyan ederek Mısır askerler ile Nezip’te Hafız Paşa ordusunu bozmuş, Kütahya kapılarına ve daha sonra Bursa’ya kadar gelmişti. Nihayet İngiliz ve Rusların müdahalesile verasetle intikal etmek şartile Mısır valiliği kendisine ve çocuklarına bırakılmış, hükümete her sene muayyen bir miktar para vererek Mısır’da kendi idaresini kurmaya muvaffak olmuştu. Mora isyanına müdahale ile Osmanlı hükümetine yardımda bulunmuş ise de daima istiklâl peşinde koşmuştur. Mehmet Ali Kavalalı bir Arnavut olduğu için Mısır’da Arnavutları kendisi için kuvvetli bir vasıta olarak kullanmış, fakat sonradan Arnavutların serkeşlikleri ve isyanları üzerine onları da Mısırlılar eliyle tasfiye etmişti.

Mehmet Ali Mısır’da çok çalışmış, mektepler açmış, ziraata çok ehemmiyet vermiş, Avrupa’dan birçok mütehassıslar getirtmiş, fikirlerinden istifadeler etmiştir. Mehmet Ali cengâver, zeki, şedit, tedbirli ve iyi bir aile babası olmakla beraber kadınlara ve paraya çok düşkündü. Ayni zamanda hilekâr, desiseci, sahtekâr hain ve zalim bir adamdı. Mehmet Ali bu sayede büyük bir servet yapmış, Kölemenlerin bütün servetlerini, vakıflarını müsadere ve yağma edip namına geçirmiştir. Zaten kölemenlere düşmanlığının en büyük saiki onların servetlerine konmak kaygusu idi.

Hayatında Mısır’ı soyup soğana çevirmiş, vergi diye halkın elinde, avucunda hiç bir şey bırakmamış, fellah denilen tabakayı ekmeğe muhtaç bir hale sokmuştur. Vergi için her şey mübah idi. Memurlar ve zabitler muntazam maaş bile alamazlardı, âdeta meccanen çalışırlardı.

Mısır Mehmet Alinin inhisarı altında idi. Varidatın büyük bir kısmı cebine indirilirdi. Pek az kısmını memleketin nafia işlerine ayırırdı. Bugün Mısır’ın beşte biri hanedanın malıdır. Hırsı ve cehaleti ile Osmanlı hükümetine birçok gaileler açmış, müşkül vaziyetlere sokmuştur. Mısır Mehmet Alinin torunu İsmail Paşa zamanında israf ve idaresizlik yüzünden İngiliz işgaline maruz kalmış, Arabi Paşa vakası Mısır’ı büsbütün sarsmış ve Türkiye’nin nüfuzu Mısır’da bir hayli eksilmişti. Nihayet büyük cihan savaşında İngiltere Mısır’ı Türkiye’den temamile ayırmış evvelce vali, sonra hidiv daha sonra sultan ve melik olan Mehmet Ali sülâlesinin sonuncusu olan Melik Faruk zevk ve sefahat içinde bütün hayatını Avrupa bar ve eğlence yerlerinde geçirmiş, ecdadının haraca kestiği Mısır’ı tamamen ihmal etmiş, birçok gayri ahlâki vaziyeti ile halkı kendisinden nefret ettirmiş, Mısır’ın parasını Avrupa kumarhane ve sefahathanelerinin en süfli yerlerinde sarf etmiş, kendisinden ve dede ve babalarından çektiklerini göz önüne alan halk nihayet isyan ederek Kral Faruğu tahttan indirip hudut harici etmek zorunda kalmıştır.

İdareyi eline alan General Necip çıkardığı bir kanun ile 1 Temmuz 1953’te Mısır’da cumhuriyet ilân etmiş, bu suretle Mehmet Ali’nin kurduğu hanedan 150 sene payidar olduktan sonra tarihe karışmış gitmiştir.

(1) Türk tarihi. Rıza Nur. Cilt 10, sh. 101, s. 18.

(2) Subaşı, yüzbaşı rütbesine muadil bir askerî rütbedir.

Kaynak: TDK

Muahede: Antlaşma

Teallül: Vesile ve bahane arama. Bir işten kaçınma. Mâzeret.

Şedit: Şiddetli

Saik: Sebep

Meccanen: Parasız olarak, bedava

İnhisar: Tekel, tek başına sahip olma

Varidat: Gelirler

Nafia: Bir yeri bayındır duruma getirmek için yapılan işlerin tamamı, bayındırlık işleri

Süfli: Aşağı, aşağılık, bayağı, adi – Kılıksız, pis kılıklı, hırpani

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz