Aha; bu da Çerkes değilmiş!

0
569

“Zeynep Hanım kız çocuk istiyor; çareyi Kafkasya Türklerinden altı kız ısmarlamakta buluyor. Beş-yedi yaşlarında, güzel, akıllı, sağlıklı kızlar babalarından parayla satın alınıp Zeynep Hanım’ın sarayına getiriliyorlar. O zamanlar Kafkasya fukara, Ruslarla savaşta bitap düşmüş, kız çocuklarının satılması olağan. Kızlar şölenle uğurlanır, başlarına talih kuşu kondu diye aileleri sevinirmiş. Zeynep Hanım kızlara Bezmidil, Cenap, Revan, Ruhat, Sevet Vaye ve Zerrin isimlerini koyup onları nüfusuna geçiriyor.”(1)

Zeynep Hanım kim mi? Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın kızı. Hani şu Çerkes emirlere Kahire kalesinde ziyafet verip sonra hepsini kılıçtan geçiren zatın kızı.

Zeynep Hanım Arapgirli Yusuf Kamil Paşa ile evli. Zeynep Kamil Hastanesi’ni yaptıran bu karı-koca.

Kahire’de Türk asılı bir paşa(?) ile Çerkes bir annenin kızı olan Fikriyar Hanım, babası ölünce annesi ile beraber Zeynep ve Yusuf Kamil Paşanın koruması altına giriyorlar. Fikriyar Hanım İstanbul ‘da Müderris Hacı Şükrü Efendi ile evlendirilir. Fikriyar Hanım ile Şükrü Efendi‘nin üç oğlu oluyor; Tevfik, Hafız Mehmet Emin, Arif.

Tevfik ve Hafız Mehmet Emin evlenme çağına gelince, Zeynep Hanım ile Yusuf Kamil Paşa’nın evlatlıkları Ruhat ve Servet Vaye ile evlendirilirler.

Hafız Mehmet Emin ile Servet Vaye’den olan çocuklarsa şunlardır: İsmail Hakkı Behiç, Ahmet Muhtar, Ali Şeref, Kerime.

Hafız Mehmet Emin Efendi üç kez evleniyor. Nedense üç evliliğini de Çerkes kızları ile yapıyor! (Servet Vaye, Zeliha (Zilha), Fahriye)(1)

İsmail Hakkı Behiç!

Hakkı Behiç’e Bayiç soyadı Mustafa Kemal tarafından verilmiş, diğer kardeşler Sunman soyadını almışlar.(1)

Hani şu Yeni Dünya Gazetesi’nin Ankara’ya taşınmasını sağlayan, Yeşil Ordu örgütüne destek veren, Mustafa Kemal’in önerisi ile kurulan resmi Türkiye Komünist Partisi’ni kuran, Heyeti Temsiliye’de olan, aklını yitirdi diye görevi bıraktırılan ilk Maliye Bakanı.

Değerli Araştırmacı Sefer E. Berzeg, Hakkı Behiç için şöyle diyor: “Devlet ve siyaset adamı, gazeteci ve yazar. Kafkasya’nın Vubıh (Bugünkü Soçi) yöresinden sürülmüş bir Çerkes ailenin çocuğudur.”(2)(3)

Bugüne kadar biz de öyle biliyorduk!

“Hakkı Behiç baştan beri Çerkes Ethem’i savunuyordu, hem özgürlük savaşçısı olarak hem de Çerkes olduğundan ona yakınlık duymuştu. Babaannesi, annesi, üvey annesi, eşi hep Çerkes olduklarından Çerkesleri tanıyor, seviyor, onlardan taraf oluyordu; çünkü onlara güveniyordu. 1920 yazının sonlarına doğru, Çerkes Ethem’in Ankara’da şaşalı karşılanmasının üzerinden ancak birkaç ay geçmişti ki bir gece Hakkı Behiç’in Keçiören’deki evine gizlice gelen haberci o gece Çerkes Ethem’in Mustafa Kemal’e suikast hazırladığı haberini getirdi… Mustafa Kemal’e vaktinde yetişti ve rahat bir nefes alır almaz ilk düşüncesi artık Çerkes Ethem’den ‘sıtkının sıyrıldığıydı’.”(1, shf.65)

“Hakkı Behiç’in babası sanıldığı gibi Kafkasya’dan göçmüş bir Çerkes değildi. Çerkeslik Hakkı Behiç’e babaannesi ve annesinden geliyordu. Pek çoğu dostu olan Çerkes Kurtuluş Savaşı önderleri ile ilişkisi ve Halide Edip’in onunla ilgili olarak Çerkes milliyetçiliği yaptığı savı Hakkı Behiç’in benimsediği siyaseti yorumlamak için bir çerçeve oluşturmuş olabilir… Bu dönemde gelişen Çerkes hareketine yakın bir duruş geliştirmiş olabilir. İleriki dönemde Çerkes milliyetçisi, olarak algılanmasına gerekçe olacak söz ve tutumu olduysa bu kimliği benimsemesi -Türk milliyetçiliği hareketine karşı- Gaytari Spivak’ın kavramıyla, stratejik-özcülük olarak alınmasının doğru olduğunu düşünüyoruz.”(1, shf.85)

“Hakkı Behiç’in anneannesi Zeynep Hanım, babaannesi Fikriyar Hanım ve annesi Servet Vaye üzerinde biraz durmak gerekiyor. Zira bu kadınların yaşam ve dünyaya bakışlarındaki duruşun, ailenin içsel dokusunu etkilerken daha geniş bir dünya görüşüne de temel oluşturduklarını varsayıyoruz… Çerkes kadının ahlakı ve estetiği ile geniş bir coğrafyaya yayılmış bir üne sahip olduğu ve bunun Çerkes milliyetçiliği açısından bir sorunsal oluşturduğu yeni yapılan çalışmalarda inceleme konusu olmuştur. Bu kabul gören özellikleri ile Çerkes kadınlarının Memluk ailesinden Osmanlı sarayına uzanan bir meta ve değişim değeri vardı. Bu sistem içinde yukarıda açıklamış olduğumuz kadın-coğrafya-kimlik bileşeni Çerkes kadın için diğerlerine göre farklı bir boyutta işlev görecekti. Yukarıda sözünü ettiğimiz gibi, üst sınıfa mensup bu kadınların hareket sahasının yerel kimlikten çok etnisite-sınıf ilişkilerinin yeniden üretilmesine yönelik olduğunu söyleyebiliriz. Aileler arası evliliklerdeki ve hatta evlat edinme ile yapılan seçimlerde kullandıkları etki ve tercihler ile güç ilişkilerini ellerinde bulundurdukları, gerek ekonomik gerekse de siyasi güç ile kendi içinde Çerkes kadınları içeren bir endogami sürdürdükleri söylenebilir.” (1.Shf:108-110)

“Hakkı Behiç’in sınırlı olarak elimizde kalan yazılarından görülmektedir ki, onun kendi gününe ilişkin gözlemleri ve analizleri bugün okunduğunda dahi yerinde ve geçerlidir… Her şekilde, kendi özgün duruşundan ödün vermemiş ve yaşamının sonuna kadar kendi umdelerinin çizdiği sınırlar içinde yaşamış ve ölmüştür. Bu çalışmayı bitirirken, Hakkı Behiç’in, Türk modern kültürünün özgün bir kişiliği olarak, yeni çalışmalar içinde adının anılması en büyük amacımızdır.” (1,shf:152)

Ömer Seyfettin kendisi itiraz etmiş idi, Hakkı Behiç’in de ailesi babasının Çerkes olmadığını söylüyor.

Vallahi biz hiç kimseyi zorla Çerkes yapmaya hevesli değiliz!

Değilse değil!

Çerkesler içinde bazı hevesliler var; dedesinin dedesinin ta dedesinin anneannesi Çekes ise onu Çerkes yapan gönüllü fedayanlar…

Hemen şöyle söylerler; Aha bu da Çerkes!

Annesi, eşi, babası veya bütün sülalesinin kökeni Çerkes olsa da fark etmez; bir kimse kendisini Çerkes olarak görmüyor ise onu zorla Çerkes yapmanın hiç kimseye veya gruba bir faydası yoktur, hatta zararı vardır; ”Zorla güzellik olmaz!”

Ayrıca bir şey de kaybetmeyiz.

Kişinin kendisi “Ben Çerkesim” diyorsa veya Çerkes halkının geleceği için bir taşı alıp başka bir taşın üzerine koyuyorsa bizim için Çerkes odur.

Varsın birileri de Çerkes olmasın!

 

Kaynakça:

1) Geçmişi Unutulan Adam Hakkı Behiç, Belma Ötüş Baskett-Ayşegül Baykan, Doğan Kitap-2015, İstanbul

2) Kafkas Diasporası’nda Edebiyatçılar ve Yazarlar Sözlüğü, Sefer E. Berzeg, Samsun 1995

3)Osmanlı Tarihinde İz Bırakan Çerkesler, Nart Kozok, Temmuz 2010

Önceki İçerikGüney Osetya (Dizi Yazısı 6. Bölüm)
Sonraki İçerikOubykh Mektupları Aralık 2015
Jiy Zafer Süren
1951’de Samsun’da doğdu. Üniversite’yi terk etmiş ve muhasebeci olarak çalışarak emekli olmuştur. Çeşitli dergilerde şiir ve araştırma yazıları yayınlandı. Kafkasya üzerine yayın yapan, As Yayın’ın kurucuları arasında yer aldı. “Çipxe, Kafkas Aile Armaları” (derleme) ve “Tama Bahar Gelmeyecek” (şiir) isimli iki kitabı vardır. Nisan 2008 itibariyle Jıneps gazetesi yazarları arasında yer aldı, Ocak 2011 tarihinden bu yana yayın kurulu üyesidir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz