Osmanlı Devleti’nin Hediyeleri Siyasi Olarak Kullanımı: Kuzey Kafkasya Örneği (2.Bölüm)

0
653

Yönetim hac kervanının güvenli bir şekilde kutsal topraklara ulaşması için bazen Bedevi kabilelere Surre adı verilen hediyeler vermek suretiyle onlarla anlaşmaya çalışmıştır12. Bu anlamda hac yolunun güvenliğinin sağlanması Osmanlı padişahının gücünü tartışılmaz hale getirmenin bir aracı olarak görülmüştür13.

Bu ve benzeri uygulamalar Osmanlı Devleti sisteminin içerisinde yer almanın bir nişanesi olarak algılanıyordu. Gerek hediye veren ve karşılığında sadakat ve bağlılık bekleyen devlet açısından gerekse bağlılığının kabulünü isteyen metbu açısından böyle idi. Kuzey Kafkasya’da bulunan kabileler için de aynı kuralın geçerli olduğunu söylemek yanlış olmamalıdır. Artan Rus tehdidi karşısında manevi ve özellikle maddi destek sağlamak için İslam’ın lideri olan Osmanlı Devleti’nin yardımını sağlamanın gerekliliği tartışma götürmez bir gerçekti14. Nitekim bu amaçla Müslüman olan Çerkesler müteaddit defalar Osmanlı Devleti’ne başvurarak kendilerinin desteklenmesini isterken, bu suretle kendi halkları önünde de taltif edilmelerini talep etmekteydiler15. Bu durumu Çerkes ve Abaza ileri gelenleri ve Dağıstan Hanları ile Osmanlı Devleti arasında yapılan yazışmalarda görmek mümkündür16.

Esasen Osmanlı Devleti’nin Rusya’nın bölgede ilerleyişini durdurabilmek için bölgenin yerel güçlerine ihtiyacı vardı. Kafkasya’ya giden görevliler devamlı surette özellikle Çerkes ve Abazaların, cesur, savaştan çekinmeyen kimseler olduklarını ve Osmanlı Devleti’nin yanında yer almaları halinde Rusya’ya karşı büyük bir güç ele edilebileceğinin altını çizmekte idiler. Bunun için Osmanlı yöneticileri gerekli olan neyse onu yapmalıydılar. Yöneticilerin ifadelerine göre, kabile ileri gelenlerinin kalpleri kazanılmalı ve gönülleri hoş edilerek onlara karşı iyi muamelede bulunulmalıdır. Bu durum belgelerde Te’lîf-i kulûbleri17 için li eclil tatyîb (gönüllerinin hoş edilmesi için iyi davranma) ya da celb-i kulûb (kalplerin kazanılması) sözleriyle ifade edilmektedir18. Belgelerde atiyye ve hediye verilmesinin nedeni çok açık bir şekilde görülmektedir. Bunlardan birisi Soğucak Muhafızı Bicanzade Ali Paşa’nın Sadaret’e yazdığı tahriratın hülasasıdır. Bicanzade Ali Paşa, bu tahririnde Soğucak ve havalisinde olan Abaza ve Çerkes ve Tatar kabileleri kemâ fi-l evvel Devlet-i Âliyyeye sadâkat ve istikamet üzere kulluklarında karar ve devam eylemeleri içün Der Aliyyeden tel’if-i kulublerine irâde-i âliyye taalluk ider ise Abazanın sipahilerine ve Çerkes bey ve sipahilerine ve tatar kabilelerinin mirzalarına ve selâtîn-i Cengiziyyeden olub ol tarafda olan Selâtîne hediye verilmesini talep etmektedir 19. Belgede belirtilen Çerkes ve Abazalar yanında Tatar mirzaları ve Selâtîn-i Cengiziyye’den sultanlar da vardır.

Yine bir başka belge Anapa ileri gelenlerinden Seyyid Halil‘den Trabzon valisi ve Anapa muhafızı Yusuf Paşa’ya yazılmıştır. Seyyid Halil, Anapa kalesinin takviyesinin lazım geldiği ve bununla ilgili gerekenleri anlattıktan sonra kabilelere verilecek hediyeler konusuna gelmektedir: Kabâil-i Abaza ve Çerakiseye verile gelen âtâya-yı Padişahın vürûduna muntazırız (Padişahın armağanlarının gelmesini bekliyoruz.) zira akvâm-ı mezkûre beher yevm matlub ediyorlar ve bunların âdet-i müsemmiresi şey ol mikdar verilmediği sûretde tarafımıza gelmezler ve istihdâmları dahi emr-i âli olur atiyyeniz bugün yarın gelecek deyü avk oluyorlar kerem buyurub akvâma bir mikdâr verilen atiyyeleri ne ise sâbıkından ziyade olarak serien ihsâna inâyet buyrulsun. 20

Bunun gibi birçok belgelerde Devlet-i Âliyyeye sadakat ve istikamet üzere kulluklarında karar ve devam eylemeleri içün yer alan ifadelerden kabilelerin Osmanlı Devleti’ne sadakatle hizmet ettikleri sonucunu çıkarmak mümkündür. Fakat yine bu ifadeden eğer Çerkes ve Abazalar taltif edilmezse ne olur sorusunu sormak gerekir. Sorunun cevabını ikinci belgedeki bir başka ifadede bulmak mümkün görünmektedir. Ol mikdâr verilmediği sûrette tarafımıza gelmezler ve istihdâmları dahi emr-i âli olur21. Bu cümleden hareketle hediyelerin Osmanlı Devleti için ne denli önemli olduğu açıktır.

Gerçekten kabileler hediye verilmeyip taltif edilmedikleri zaman Rusya’nın yanında yer alıyorlar mıydı? Bunu Osmanlı tarihi yazan Iorga; para ve hediye ile Osmanlı Devleti’nin yanında yer alan kabilelerin bir başka güç para verdiğinde onun yanında yer almayacakları kesin değil ifadesi ile ortaya koymaya çalışmıştır22. Ayrıca 14 Ocak 1825 tarihli raporunda Anapa muhafızı Seyyid Ahmed Paşa Abaza taraflarında oturan Nogay Bey’in kardeşi Elhas Bey’in Rusya tarafına geçtiğini rapor etmiştir. Hatta Elhas Bey Rus askerlerine yataklık etmiştir23. Hediye verilmeyen beylerin Rus tarafına geçip geçmediği hususu tam olarak kesinlik kazanmasa da bölgede Rus baskısının artması nedeniyle bir çok kabilenin savaşın bitmesi ümidiyle savaşmaktan kaçındıkları ve Ruslarla birlikte hareket etmeye başladıkları bir gerçektir24. Ayrıca Rusya tarafına geçmeseler bile kabilelerin bağımsız hareket etmelerinin önlenmeye çalışılması hediye verilmesinin bir başka sebebini oluşturmaktadır. Osmanlı Devleti, Rusya’ya karşı onlardan istifade etmek amacıyla hareket etmiş olmasına rağmen barış zamanı sınır ihlalleri nedeniyle anlaşma şartlarını bozmalarını istememektedir. Özellikle uzun ve yıkıcı 1768-1774 savaşı sonrasında Rusya ile savaşı hazırlık yapmadan istemeyen Devlet, Çerkeslerin Kuban Nehri’nin kuzeyine saldırı düzenlemelerini engellemeye çalışmıştır. Bölgede görev yapan valilere bu yönde talimat verilmekte ve kabilelerin anlaşma şartlarına riayet etmelerini sağlamaları önemle vurgulanmaktadır25. 1792 yılında imzalanan Yaş Antlaşması Osmanlı Devleti’ne sınır ihlallerinde verilen zararın tazmin edilmesi yükümlülüğünü getirmiştir. Çerkeslerin sınırın öte tarafına geçerek verdikleri zararları Rus hükümeti devamlı surette Bab-ı ậliye bildirmiş ve zararın karşılanmasını talep etmiştir26. Bölge valileri hediyelerin yanında onlardan Osmanlı Devleti’ne sadık kalacaklarına dair senetler aldıkları gibi rahat duracaklarına dair söz vermelerini talep etmiştir27. Hatta bunu temin maksadıyla bazı beylerin çocukları Anapa’da rehin olarak tutulabilmekte idiler28. Rusya ile savaş başladığında ise Padişah cihat ilan ediyor ve bütün Müslümanları savaşa davet ediyordu. 1787-1792 Osmanlı- Rus savaşında da aynı durum söz konusu olmuş, savaş başladıktan sonra Kafkasya ileri gelenlerine Evâmir-i ậliyye ve çeşitli hediyeler gönderilerek Kabartay taraflarında Rusya’ya karşı yapılacak savaşta Osmanlı Devleti’nin yanında yer almaları istenmiştir29.

12. Surre kelimesinin sözlük anlamı, para kesesi, para çıkını demektir. Ferit Develioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ankara 1993, s. 965; İ. Hakkı Uzunçarşılı’ya göre, mali terimlerden biri olup, elli bin akçeye (= yarım yük) verilen addır. İ. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti’nin Merkez ve Bahriye Teşkilatı, Ankara 1948, s. 385; Ancak kelime bu anlamlarının dışında hac mevsiminden önce Osmanlı padişahlarının Mekke ve Medine’ye gönderdikleri her türlü para ve hediye manasında kullanılmaktadır. M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, III, Ankara 1993, s. 280; Osmanlı Devleti’nde Surre-i Hümayun ve Surre Alayları üzerine çalışma yapan Münir Atalar, Bedevi kabilelere hac kervanına saldırmamaları için verilen hediye ve paralar için Urban Surresi tabirinin kullanıldığını ifade etmektedir. Nitekim Taife-i Urban’ın Surre Defteri adıyla Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde defterler vardır. Münir Atalar, Osmanlı Devletinde Surre-i Hümayun ve Surre Alayları, Ankara 1999, s. 207.
13. Surre karşılığında Bedevilerden hac kervanına saldırmamaları istenirdi. Ayrıca çölde belirli durak noktalarına hacıların ihtiyacının karşılanması amacıyla yiyecek maddeleri getirmeleri talep edilirdi. Suraiya Faroqhi, Hacılar ve Sultanlar (1517-1638), Çev.: Gül Çağalı Güven, s. 77. MAD. Surre Defteri, 7396 Şevval 1203 (Haziran-Temmuz 1789), Burada Bedevi kabilelerden alınan hizmet ve ayrıca onlara bağlılık karşılığı ödenen para miktarı ve kimlere verildiği ayrıntılı bir şekilde kaydedilmiştir. Yine aynı amaca yönelik Surre Defteri. MAD. Kabail-i Arab Rüesasına Tevzi Edilen Surre Defteri, 6087, 1202 (1787-1788), Surrenin miktarı konusunda kervan idarecisi, kabilelerle pazarlık eder ve anlaşma sağlardı. Kabilelere çeşitli hediyeler ve para yanında onların taltif edilmesi amacıyla hil’at ve diğer taltif nişanları da verilirdi. Anlaşmanın sağlanamadığı durumda ise Bedevi kabileler hac kervanına saldırabiliyorlardı. Buna dair en önemli olaylardan birisi 1670 yılında meydana gelmiştir. Bedeviler Mescid-i Haram’da ibadet etmekte olan silahsız ve ihramlı hacılara saldırmışlardı. Suraiya Faroqhi, Hacılar… s. 70-80. 1698 yılında da yine böyle bir olay vuku bulmuş, Mekke’den dönen Şam kervanına saldırmışlar ve çok sayıda hacıyı öldürmüşlerdir. Münir Atalar, Osmanlı Devletinde Surre-i Hümayun… s. 138.
14. Kuzey Kafkasya’ya İslamiyet erken tarihlerde VII. yüzyılda girmiştir. Kuzey Kafkasya’da İslamiyet’in girişi yayılma sürecinde doğusu ile batısı arasında farklılık vardır. Altınordu Devleti’nin İslamiyeti kabul etmesiyle bölgeye giren İslamiyet doğusu kadar yayılma alanı bulamamıştır. Mehmet Özsaray, Kafkas Halklarından Adiğelerin Eski Dinleri ve İslamiyet’in Kuzey Kafkasya’ya Girişi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1998, s. 71-88; Fakat XIX. yüzyıla geldiğimizde Kuzeybatı Kafkasya’nın büyük bir kısmı artık Müslüman’dır. İrina Babich, “İslam ve Legal System in the Northwestern Caucasus”, Etno-Nationalism, İslam and the State in the Caucasus, London 2008, s. 19,20.
15. Çerkesler bir toplantı düzenleyerek Rusya’ya karşı güçlü bir devletten yardım isteme konusunu görüşmüşlerdir. Toplantıda Zanikoların başını çektiği grup Osmanlı Devleti’nden yardım istenmesi kararının çıkmasını sağlamışlardır. İstanbul’a Zaniko Mehmet Giray’ın başkanlığında bir heyet gelmiş padişah I. Abdülhamid ile görüşmüşlerdir. İsmail Berkok, Tarihte Kafkasya, İstanbul 1958, s. 371; Görüşmeden kısa bir süre sonra Soğucak Muhafızlığı’nı kurarak Devlet, Kuzey Kafkasya’da daha etkin olmaya karar vermiştir. İlk Soğucak Muhafızı Ferah Ali Paşa’nın faaliyetleri için bkz.: Haşim Efendi, Ahval-i Anapa Ve Çerâkise, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Türkçe Yazmalar Kataloğu, 1569; Zübeyde Güneş-Yağcı, Ferah Ali Paşa’nın Soğucak Muhafızlığı (1781-1785)’, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Doktora Tezi, Samsun 1998.
16. Daha Ferah Ali Paşa Soğucak Muhafızı olarak göreve başladığında Abaza ve Çerkes ileri gelenleri Soğucak’a gelerek eskiden olduğu gibi kendilerine ataya ihsan edilmesini istemişlerdir. Soğucak kadısı Cemal bir ilam ile durumu İstanbul’a Sadarete bildirmiştir. HH. 1303, Soğucak kadısı Cemal’in ilamı, 11 Ramazan 1197 (11 Ramazan 1783); Bicanzâde Ali Paşa, Soğucak muhafızlığına tayin edildikten ve göreve başladıktan sonra Çerkes ve Abaza ileri gelenlerini Anapa’ya davet ederek, çeşitli hediyeler vermiştir. Belgeye göre Çerkes ve Abazaların hepsi aynı zamanda değil peyderpey Anapa’ya davet edilmişlerdir. Hediye verilme ile ilgili tarih 22 Muharrem 1200 tarihinde başlamakta ve Cemaziyelevvel 1200’de sona ermektedir. Belgede bu sayede bölgenin itaat altına alındığı ifade edilmektedir. CD. 4528 Soğucak Muhafızı Bicanzâde Ali Paşa’nın Sadarete tahriratı, 28 Receb 1200 (27 Mayıs 1786);
17. CD. 16424, Anapa Muhafızı Mustafa Paşa’ya ve Anapa kadısına hüküm, 10 Muharrem 1207 (28 Ağustos 1792).
18. CD. 4528, Soğucak Muhafızı Bicanzâde Ali Paşa’nın Sadaret’e tahriratı, 28 Receb 1200 (27 Mayıs 1786); CAs. 52040, Soğucak Canibi Başbuğu Mustafa Paşa’ya hüküm, 24 Ramazan 1201 (10 Temmuz 1787).
19. CD. 16723 Sadaret’e tahrirat, 9 Receb 1201 (27 Nisan 1787).
20. Jean-Louis Mattei, “Kırım ve Kafkasya’da Osmanlı Nüfuzunun Gerilemesi ve Ruslara Karşı Kafkas Kabilelerinin Direniş Girişimleri (1792)”, Toplumsal Tarih, II/7, (Temmuz 1994), İstanbul, s. 54.
21. Jean-Louis Mattei, “Kırım ve Kafkasya’da Osmanlı Nüfuzunun….”, II/7, s. 54.
22. “Sadrazam Abazalarla Çerkesleri de kazanmaya muvaffak oldu. Fakat bunlar, “bir para fazla” aldıkları takdirde Ruslara hizmet etmeye hazırdılar.”, N. Iorga, Osmanlı Tarihi (1774-1912), Çev.: Bekir Sıtkı Baykal, Ankara 1948, s. 72.
23. HH. 33888/A, Anapa’ya giden Seyyid Mehmed’in Sadaret’e takriri, 12 Cemaziyelevvel 1239 (14 Ocak 1824).
24. Ruslar Kafkasya’daki halkları birbirlerine düşürmeye çalışıyorlardı. Onların aralarındaki problemlerden istifade etmek istiyorlardı. Kumukları Çeçenlere, Çeçenleri Kabartaylara, Kabartayları Nogaylara karşı kullanarak aralarındaki iç çatışmalardan azami ölçüde yararlanmak amacındaydılar. John F. Baddeley, s. 136; Bunun yanında Ruslar savaş sırasında çok acımasız bir tutum sergiliyorlardı. Rus Generali Feze’nin Aşilta saldırısı buna güzel bir örnek teşkil etmektedir. Köy ele geçirildikten sonra bile katliamlara devam edildi. Köyden kaçamayan evlerde kalanlar öldürüldüler. Direniş arttıkça Rusların öfkesi artıyor, dolayısıyla tutumları da sertleşiyordu. ‘Karşılaşılan inatçı direnme karşısında korkunç bir öfkeye kapılan askerlerimiz, hiçbir esir almadılar. Ellerine geçen herkesi öldürdüler’ diyor bir Rus belgesi. John F. Baddeley, Rusların Kafkasya’yı İstilası ve Şeyh Şamil, Çev: Sedat Özden, İstanbul 1989, s. 288.
25. HH. 324/J, Çıldır Valisi Süleyman Paşa’nın Sadarete tahriratı, 16 Safer 1198 (10 Ocak 1784); CD. 11288, Kabile Beylerine hüküm, 9 Cemaziyel ahir 1201 ( 29 Mart 1787).
26. Cemal Gökçe, Kafkasya ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Kafkasya Siyaseti, İstanbul 1979, s. 171, 185; Jean- Lois Mattei, “Kırım ve Kafkasya’da… “, I/6, s. 44; Bu türden bir belge çalışması için bkz.: Zübeyde G. Yağcı, “Kafkasya’da Osmanlı-Rus Sınırında Küçük Kaynarca Antlaşmasından Sonra Meydana Gelen Sınır İhlalleri”, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, IV/6, Balıkesir 2001, s. 88-105.
27. HH. 33888/F, Çerkes ve Abazaların ileri gelenlerinin Sadarete mahzarı, (Seyyid Ahmet Paşa dönemi); Daha önce de bu neviden senet alınmıştı. CD. 7314, Kabilelerden alınan senet, 25 Rebiülevvel 1209 (20 Ekim 1794); Buna dair bir diğer olay da Hollandalı Şövalye Taitbout De Marigny’nin ticari amaçlarla Anapa ve civarına yaptığı ziyaret sırasında gerçekleşmiştir. Marigny Anapa’ya geldiği zaman Anapa muhafızı Seyyid Ahmet Paşa’dır. Paşa, Çerkes beyleri ile Anapa’da toplantı yaparak onların Padişah’a bağlı kalmaları hususunda bağlılık yemini etmelerini istemiştir. Sonuçta Çerkeslerin büyük bir çoğunluğu yemin etmişlerdir. Şövalye Taitbout De Marıgny, Şövalye Taitbout De Marigny’nin Çerkesya Seyahatnamesi, Çev.: Aydın Osman Erkan, İstanbul 1996, s. 156; Ayrıca bu konuda geniş bilgi için bkz.: Zübeyde Güneş-Yağcı, “Osmanlı Devleti’nin Kuzey Kafkasya Siyaseti: Çerkeslerden Bağlılık Senedi Alınması, Karadeniz, Sayı: 2, Giresun 2009, s. 99-112.
28. Ali Arslan; ‘Rusya’nın Kırım ve Gürcistan’ı İlhakından Sonra Osmanlı Devleti’nin Çerkes Kabileleri İle Münasebetleri (1784-1829)’, Kafkas Araştırmaları I, İstanbul 1992”, s. 49; Cemal Gökçe; Kafkasya ve Osmanlı İmparatorluğu…, s. 216.
29. CAs. 30577, Çerkes ve Abaza beylerine Evâmir-i ậliyye, Evâhir-i Rebiülevvel 1205 (27-Kasım-7 Aralık 1790); Kabartay beylerine diğer Çerkes ve Nogay beylerine gönderildiği gibi atiyye ve hediye gönderilmesi istenmiştir. HH. 16115, Sadaret’ten Padişah’a arz, (tarihsiz).

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz