Bir gençlik projesi: Nartan Kılıç Ulusal Kültür Gençlik Merkezi

0
581

Suruç katliamında yitirdiğimiz Nartan Kılıç, Nalçik’te üniversite öğrencisiydi ve anavatanda bir ev alıp yerleşme hayali vardı. Hatta yaşamak istediği evi seçmişti bile…
Arkadaşları ve sevenleri bir araya gelerek Nartan’ın anısına bir gençlik merkezi projesi geliştirdi.
Maykop’ta bir trafik kazasında 2013 yılında yitirdiğimiz Tıj İlkay için başlatılan misafirhane ise yakın zamanda bitiyor. Bu kez de Nalçik’ten bir gençlik projesi başlatılıyor. Projenin ayrıntılarını Bağatır Mansur Balcı ile konuştuk.

-Kültür merkezi projesi nasıl ortaya çıktı ve gelişti?
-Bu bir gençlik projesi… Nartan, öğrenimini Nalçik’te sürdürüyordu. Bu yıl inşaat mühendisi olacaktı. Bizim uğraş alanımız olan erik bahçesi ve seraya dayanışma çalışması için zaman zaman gelirdi. İş bitimi akşamları açık havada uzun sohbetler yapardık. Sohbetlerde sık tekrarladığı konu bir ev edinip, yerleşerek yaşamını burada sürdürmekti. Bu süreçte bahçeli bir evin satılık olduğunu öğrendik. Daça dedikleri bu evin farklı bir yapısı vardı. İki oda, bir salon ve antresi olan altmış metrekarelik tek katlı bir ev. Nartan, 1800 metrekare bahçesinde çeşitli meyve ağaçları olan bu evden çok etkilenmişti. Birlikte defalarca gidip baktık.
Nartan’ın isteği sonucunda evin sahibi ile konuştum, anlaşma yapıldı. Tatilden dönüşte ödeme yapılıp satın alınacaktı. Ne yazık ki olamadı. O uğursuz haber üzerine Bursa’ya gidecek olan başka arkadaşlarla bir araya geldik. Cenazeye gidecek heyet belirlendi. Bu toplantıda Nartan’ın diplomasının bir salon anma toplantısıyla sembolik de olsa okulundan alınması, okul sınıflarından birinin tadilatının yapılarak Nartan’ın isminin verilmesi için üniversiteye öneride bulunmak ve kabul ettirmeye çalışmak ve ayrıca çok istediği o bahçeli evin alınarak değerlendirilmesi konuları konuşuldu. Ayrıntısı sonraya bırakıldı.
Bursa’da bir akrabası ile konuştum. Heyecanlandı, çok pozitif şeyler söyledi. Nartan’ın babası Metin’le daha sonra uygun zamanda konuşması görevi de o akrabaya verildi. Fakat tören günü akşamı Metin’le yalnız kaldığımızda sohbetin bir yerinde “Nartan o bahçeli evi ne kadar çok almak istemişti. Almak için de hazırlıklar yapıyorduk” dedi. Konu açılınca sadece bir bilgi olarak bahçeli evi alma kararı alındığını belirterek, “Ayrıntıları sonra konuşuruz” dedim ve olağanüstü duygulandığını gördüm. Duygusunun yoğunluğunu saklayamadı da…
Ben Nalçik’e döndükten sonra bahçeli evi satın aldık. Nartan seçmişti o evi…
Süreç içinde gençler ve Nartan’ı çok seven Nalçik’teki büyükleri ile farklı zamanlarda toplantılar yaptık. Olaydan uzaklaşanlar ya da olaya yaklaşanlar oldu. Nartan’ın almak istediği bir yeri satın almış olmanın yetmeyeceğini düşündük, onun savunduğu özgür ve demokrat düşünce temelinde, gelenekler çerçevesinde bir sosyal hayat örgütlemenin Nartan’a daha çok yakışacağına karar verdik. Nartan yaşıyor olsa böyle bir projenin tam da ortasında dururdu. Bir gençlik projesi olmalıydı bu…

–Projeden ayrıntılarıyla bahsedebilir misiniz?
-Sosyal içerik olarak, gençliğe yapılan yatırımın en karlı yatırım olduğunu düşünüyoruz. Bu anlamda, geçmiş ile geleceğin arasındaki şimdiyi temsil eden gençliğin bir projesi diyebiliriz. Projenin asıl yürütücüleri gençler olacak, olmalı da.
Gençlik, gelecektir. Gençliği kapsamayan, kucaklamayan hiçbir kültür kalıcı olamaz.
Öte yandan projenin ayağa kaldırılması ve başarılmasının toplumsal dayanışma ile olabileceğine inanıyoruz. Bu anlamda topluma güveniyoruz. On altı kişinin konaklama yapabileceği, mütevazı koşullarda olsa da günlük ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri fiziki koşullara sahip olacak.Merkezde kalacak olanların çevrenin tüm unsurlarıyla tanışması, kaynaşması için bir köprü olabilir diye düşünüyoruz.
İdari yapıyı tanıyarak, yerleşim yerlerini görerek, yaşamlarına bizatihi katılıp paylaşarak; spor, folklor, müzik ve sohbetlerle de ufkunu zenginleştirebilirler diye umuyoruz. Yaşayan, sürekli kendisini yeniden üretebilecek canlı bir merkez olacak.

-Nartan’ın hatırasını yaşatacağınız bu projeye katılım şartları neler?
-Projenin inşa safhası ve sonrasındaki faaliyetlerine katılım, anavatan ve diasporadaki herkese açık. İlkelerini benimseyen, faaliyetlerini beğenen herkes projenin her kademesinde yer alabilir. Çerkes olan her birey, projenin ve merkezimizin doğal üyesidir.

-Proje yönetmeliğini okuduğumda “Anahtar Kardeşliği” çok ilgi çekici göründü, anlatır mısınız?
-Gençlik merkezinin her mevsim konaklama yapılabilecek özellikte 16 ahşap misafirhanesi var. Odaların tamamına efsanelerden veya toplumda iz bırakmış isimlerden seçilen adlar verilecek. Her odada adını aldığı kişiyi tanıtan ve yazı-görsel bölümü olan bir defter bulunacak. Kalan konuklar bu defterlere kendi öz geçmişlerini ekleyecek. Kendisinden sonra kalanlar öncekileri tanımış olacak ve isterlerse birbirleriyle bağ kurabilecek. Odadan ayrılan her konuğa odanın bir anahtarı verilecek ve konuk anahtarı yanında götürerek, koşulları uyan bir arkadaşına verebilecek. Anahtarı alan yeni konuk adayı istediği zaman önceden haber vermek koşuluyla Gençlik Merkezi’nde konuk olabilecek ve faaliyetlere katılabilecek. Konuk olanlar ve konuk adaylarından oluşan özel bir üyelik meydana gelecek. Çoğalma, yaygınlaşma ve merkezin içerik olarak derinleşmesine katkısı olacağını düşündüğümüz bu üyelik için anahtar kardeşliği diyoruz.

-Mimari proje hazırlanırken olmazsa olmazlarınız nelerdi?
-Yer seçimi bize ait değildi. Nartan seçmişti. Bireysel yaşam alanı olarak seçilen bu yerin toplumsal yaşam alanına dönüştürülmesi konusundaki zorluklar çok kolay aşılamadı. Yere itiraz edenler de oldu. Ama biz bu gençlik projesine inandık.
Yapıyı çok bozmadan ve bahçesinden tek bir ağaç kesilmeden projelendirmek gerekiyordu. Olmazsa olmaz denebilecek en önemli koşullardan biri yaşayan, yaşanan bir gençlik alanı olması gerekliliğiydi. Yas alanı değil, Nartan’ın kimlik ve kişiliğine uyan bir yaşam alanı olmalı ki ancak o zaman anısına ve kişiliğine ithaf etmiş olabiliriz.

-Gençlerin de bu projeye sahip çıkması umut verici. Sizin düşüncelerinizi merak ediyorum.
-Evet. Benim için de son derece umut verici. İhtiyaç duyulmayan hiçbir yapı sahipleriyle buluşamaz. İlk aşamasında bu projenin gerektiği kadar buluştuğunu düşünüyorum. Pırıl pırıl, fikirleri açık, çalışkan, fedakarlıktan çekinmeyen, iş-görev ayrımı yapmadan canla başla sahiplenen gençler var bu projenin arkasında şu anda. Bu sayının katlarla çoğalacağına dair umudum var. Bu proje anavatan ve diaspora gençleri arasında sağlam bir köprü olabilir diye düşünüyorum. Gençler arasında oluşacak köprü, aileler arasında da oluşacak. Yönetim birimlerinde gençlerin sayı olarak çoğunlukta olması zorunlu olmalı… Onlara güvenmek gerek. Desteklemek gerek.
Bizim toplumda kolektif toplumsal projeler, yürütme deneyimi açısından çok gelişmiş denilemez. Biraz kolaycılığa kaçmayı daha çok benimsiyoruz gibi. Maddi konularda akla gelen belli başlı isimlere yükleniliyor. Hatta gönüllük değil zorunluluğa dönüştürülüyor. Bunun çözümünü bulmak zorundayız. Abhazya savaşı, Çeçenya gibi çok ayrıntılı konular da başarısız olmadı. Özerk ve bağımsız cumhuriyetlerin ortaya çıkmasıyla başlayan “özel sosyal proje ve kampanyaların yürütülmesi” konusunda aşılması gereken yollar var hala… Hakkımız olan ulusal ya da uluslararası fonlardan çok yararlanabildiğimiz söylenemez. Bu projeyi toplumun omuzlayıp taşıyacağına inanıyoruz, güveniyoruz. Her bireye bir şekilde ulaşmalıyız.

-Çok teşekkür ediyor ve projenin başarıyla gerçekleşmesini gönülden diliyorum.
-Projemizi anlatma ve okuyucularınıza iletme fırsatı verdiğiniz için Jıneps’e inisiyatif adına sonsuz teşekkürlerimi sunarım, sağ olun.

Nartan’ın beğendiği evin sahibi yetmişli yaşlarını süren emekli bir Adıge veterinerdi. Her yerde olduğu gibi burada da bir malın talebi arttıkça değeri de artar. Bunu düşünerek, satın alma işini sınırlı kişiler dışında pek açıklamadık. Satın alacak kişi olarak da buralı bir arkadaşımızdan rica ettik. Üç gün görüştü fakat satıcı vazgeçtiğini, mülkle ilgili tasarrufu da damadına verdiğini söylemiş. Damadı da o sıralar ülke dışında. Bir türlü ikna edilemedi. Birlikte gittik son görüşme için. Bizi avlusuna bile almadı. Kaldırımda konuşuyoruz, gergin ve huysuz görünümü tedirgin edici. Sözü çok dolandırmadan, bu mülkü kişisel kullanım için almadığımızı söyleyip, Nartan’ı ve mülkü ne amaçla kullanacağımızı anlattım. Eğer isterse bunları yazılı ve imzalı olarak taahhüt edeceğimizi söyledim.
Verdiği cevap; “İki gün sonra gelin” oldu. İki gün sonra gittik. Az ve öz konuştu. “Bir oğlum ve bir kızım vardı. Sekiz ay önce oğlum öldürüldü. Kaybettiklerinize göstermek istediğiniz saygıyı içimde hissediyorum. Ev ve bahçe sizin” dedi. Parayı ödedik, aldık. Sonradan gördük ki damadı tam iki kat fiyatla internete satılık ilanı koymuştu. Elmaları ve bahçede ürettiği sebzeleri toplayabilmesi için anahtarları o gün almadık.
Kısa bir süre sonra Metinler geldi Nalçik’e. Filiz Çelik, Metin Kılıç ve Yıldız Şekerci’nin olduğu grup evi göreceklerdi. Anahtarları istedim, vermedi. “Ben orada olacağım” dedi. Tedirgin oldum. Israrımı da kabul etmedi. Grupla bahçeye gittiğimizde bizi beklediğini gördük. Hal hatırdan sonra öncelikli olarak “Nartan’ın babası hangisi?” diye sordu, tanıştırdım, uzun uzun Adıgece başsağlığı diledi. Anahtarları bıraktı ve gitti. Uğurlarken, “O delikanlının babasının buraya geleceğini bildiğim halde başsağlığı dilemeden anahtarları sana nasıl verebilirdim?” dedi bana. Bu olay beni çok etkiledi.

-Kurduğunuz inisiyatifte kimler var?
-Bizim kurduğumuz Nalçik İnisiyatifi. Geçici bir inisiyatif. Ama Çerkeslerin yaşadığı her yerde inisiyatif ya da temsilcilikler olmalı, olsun da istiyoruz. Bu anlamda yolun başındayız ama epey mesafe alındı gibi… Daha önce sınırlı bir katılım da olsa İstanbul’da bir toplantı yaptık ve katılımlar artarak devam edecek.
Nalçik İnisiyatifi’nin yüzde sekseni gençlerden oluşuyor. Emeğini ve fikrini esirgemeyen bu gençlerimize bu vesile ile ayrı ayrı bir kez daha teşekkür ve tebrik ederim. Arkadaşlarına ve onun gelecek umutlarına, hayallerine sahip çıktıkları ve yaşatmak istedikleri için. Bana göre çok değerli çaba ve emek… Gençler dışında anavatana dönen ve yerleşen her kesimden bireylerin desteği var. Birçoğu iş ve zaman açısından inisiyatif içinde yer alamasa da kendi alanlarında destekliyorlar. Örneğin, mimari çizimler İstanbul’da mimar Erdoğan Yılmaz tarafından başlatıldı, Nalçik’te mimar Bıda Aslan tarafından tamamlandı. Gönüllülük temelinde yapılan işler zaman ve olanak gerektiriyor.
“Maykop’taki misafirhane tamamlanamadı, bu projeyi engellemez mi?” gibi bazı kaygılarını iletenler de oldu. Öncelikle, bu projeler birbirinin alternatifi değil, tamamlayıcısı. Öte yandan, kocaman topluma bu iki mütevazı proje ağır gelecek ve tamamlanamayacaksa daha derin düşünmeli…
Nalçik İnisiyatifi’nde Yenerokho Fırat, Şık Talih, Naney Onurcan, Tabış Murat, Vunerokho Furkan, Abrec Burhan, Ajakho Samet, Kusha Filiz, Teuvej Gülşah, Aslan Bıda, Kıp Gupse, Kilar Nesren, Bağatır Mansur, Şık Hüsnü, Atsha Berk, Şıd Berk, Beçmıkho Burak, Şenıbe Nejan, Thlışe Sinem, Hajmerem Gökhan ve Kezdehu Eray var.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz