Büyüğünden küçüğüne, herkesin herkesi tanıdığı, herkesin herkesi bildiği bir sahil kasabası…
…
Sadece bu kasabaya ait bir sırrın olduğu bir sahil kasabasıymış burası…
…
Yaz döneminde, deniz için, tatil için gelenleri o kasabadan saymadıklarından, kasabanın gizemini söylemezlermiş kasabaya dışarıdan gelenlere…
…
Çocuklar saklar, kimseye söylemezmiş sırlarını…
Kuşlar saklar, kimseye söylemezmiş sırlarını…
Söyleseler de, duyanlar anlamaz, tuhaf zannederlermiş kasabalıyı…
…
Şimdi, bir tek size söylüyorum…
Siz de kimseye demeyin…
Ben mi nasıl biliyorum…
Bir kış vakti, bir tam gün geçirdiğim o sahil kasabasında, kasabanın sırrını söylediler bana…
…
Bu sahil kasabasında bir günde yirmibeş saat varmış…
…
Ağır işlermiş sahil kasabasında zaman…
Bir günde yirmibeş saat…
…
Her gün, bir saat fazla yaşamak…
Her sene, kaç gün fazla yaşamak…
Her bir ömür, kaç gün fazladan yaşamak…
Artık varın, siz hesap edin durun…
…
Kuşların kendilerine sakladığı, çocukların kendilerine sakladığı bu sırrı, rakı masasında bir-iki dile getiren olmuş, dile getirenler çok içmekle suçlanmış…
…
Bir yandan çocukların, bir yandan kuşların hoşuna gidermiş bu gizemli durum…
Aslında kendileri için gayet doğalmış bu durum…
…
Bu durumdan keyif alırlar, kuşlar daha çok öter, çocuklar daha çok kumdan kaleler yaparmış sahil kasabasının sahilinde…
…
Misafir gelen çocukların kalelerini dalga bir çırpıda götütürmüş, yirmibeşinci saati yaşayan çocukların kalelerine dalgalar yetmezmiş…
…
Kasabada ninniler daha çok söylenirmiş…
Kasabada çocuklar daha çok uyurmuş…
…
Kasabada hiç saatçi yokmuş…
Kimsenin saati de yokmuş…
…
Yaz dönemi için gelenler haricinde kimsede saat olmaz, saat bilmezmiş kasabalı…
…
Yelkovan…
Akrep…
…
Güneş…
Ay…
…
Kasabaya yaz döneminde gelenler, bir yerde gördükleri birini, kendileri için çok kısa bir zaman diliminde, bir başka yerde gördükleri zaman, bunun nasıl olduğunu hiç anlayamazlarmış…
…
Kasabada iki değirmen varmış…
Biri yel değirmeniymiş…
Biri su değirmeniymiş…
…
Yel değirmeni akrep…
Su değirmeni yelkovanmış…
…
Rüzgar ne kadar güçlü ise o kadar hızlı dönermiş akrep…
Su ne kadar güçlü ise o kadar hızlı dönermiş yelkovan…
…
Her gün yirmibeşinci saatte hiç aksamadan buluşurlarmış…
…
Bir avuç buğday…
Bir kap un…
Bir ekmek…
…
Rüzgar esmiyor…
Su gürül gürül akıyor…
…
Midas’ın kulakları eşek kulaklı…
Kasabanın sırrı, kasabada kalsın…