Biz diaspora Adigeleri, Kabardey-Balkar Cumhuriyeti dendiği zaman, Balkarlar açısından yönetimdeki statükoyu ve içeriğini çok anlayabiliyor değiliz. Kafkasya… Burası Adige yurdudur. Bilinen en eski tarihten bu yana bu böyle bilinir. Balkarları Kabardeylerin içinde yaşayan bir azınlık olarak anlarız hep. Onların birkaç köy (33 köy) yerleşkesi olarak yaşıyor olmalarını bu toprakların sahibi anlamında göremeyiz; haddini çok aşan bir iddia olur. Azımsanmayacak Misket Türkleri de var cumhuriyet içinde. Toplu yerleşme sahip olmamaları, onların eşit yurttaş sayılmalarına engel değil. Türkiye’de herhangi bir Adige köyü yaşadığı coğrafyayı Ana Vatan saymaz. Toprak talebi olmaz. Eşit yurttaşlık hakları temelinde devlet içinde yaşarlar. Ana Vatanları Kafkasya’dır. Peki bu Balkarlar kimdir? Dertleri nedir?
Dağlılar da denir. İkinci Dünya Savaşı’na kadar çok bilinmez, sayılmazdı bile. İkinci Dünya Savaşı’nda Alman faşistleriyle işbirliği yapmışlar, Alman askeri saflarına katılarak Sovyet askerleriyle silahlı çatışmaya girmişlerdir. Almanlar Sovyetlerden atıldıktan sonra diğer Alman işbirlikçileri gibi Balkarlar da sürüldüler. Ta ki Stalin öldükten sonra iade-i itibar ile geri dönmelerine izin verilinceye kadar. (Kruşçev, 1957)
Sürüldükten sonra Balkarların evlerine Adigeler bakmışlar. Döndükten sonra da evleri geri verildi. Bir kısım Balkarlar köylerindeki Adigelerin taşınmaması için, birlikte yaşamak için ciddi çabalar harcadılar. Dönüşlerinde pozitif ayrım yapılmış, beş yıl (hatta hala) vergiden muaf sayılmışlar ve devlet dairelerinde görevlendirmede özel olarak kollanmış, çok fazla taviz verilmiştir. Kabardey’de parlamentoda vekilleri var. Her devlet kurumunda müdürden sonra gelen kişi Balkar. Hatta bazı kurumlarda müdürler.
Karaçay-Çerkes’te ise Karaçaylar hayatın her alanına tartışmasız hakimler. Tek bir Çerkes ciddi bir devlet görevinde değildir, görev verilmez; bırakın pozitif ayrımı hakkın engellendiği bilinir. Kabardey’e dönersek, üniversitelerde burslu Balkar öğrenciler zaman zaman Adige öğrencilerden sayıca çoklar. En azından nüfus oranına bakılmaksızın sayıca eşit oldukları bölüm çok. Yaşadıkları köyler sürgünden dönüşlerinden sonra tekrar verilmenin ötesinde, ovada hem köy kurmak için, hem de işlemek için toprak da verildi. Hâla bu toprakları işlemektedirler. Terek ovasında hem köy kurdular, hem de ciddi miktarda arazi kullanıyorlar. Ancak, bütün bunlar açıkça Balkar olarak isimlendirilerek değil, gelenekmiş gibi, sürgünden dönmüş mağduru kollamak gibi insani kaygılarla; Balkar olarak değil, yurttaş olarak pozitif bir ayrım yapılarak görevler ve ayrıcalıklar verilmiştir. Parlamentoda ve başka meclislerde de Balkar vekiller ve temsilcileri olarak bulunurlar. Nüfus içindeki oranları en iyimser rakam olarak (farklı iddialar olsa da) yüzde sekiz civarındadır. Timur başta olmak üzere Orta Asya Türk askeri seferlerinden kaçanların artıkları efsanevi dağ kanyonlarda ve dağların yükseklerinde saklanmalarıyla bir yaşam başlamış; daha sonraları Gürcüler dağı aşarak bunlara karışmışlar (çoğu kriminal, ) bu nedenle Balkar sülale isimlerinin çoğu Gürcücedir. Ovadan da kriminal birçok kimsenin saklanma-yaşama bölgesi bu kanyonlar ve yüksek dağlardı. Gürcülerle ve ovadan başka millet bireyleriyle karışması sonrası çekik gözlü ufak tefek yapı giderek bugünkü şeklini almışlardır.
Kendi içlerinde “aktivist” dedikleri Balkarlar, bu aralar kontrolden çıkmak üzereler. Çok ama çok tehlikeli “fırsat” adımları atma niyetinde olanların, kontrolden çıkmak üzere oldukları görülüyor. Kendilerine bayrak da yapmışlar, zaman zaman sokaklarda salladıkları görülür. Bazıları öyle şımardılar ve uçtular ki tüm Adige yurdunun Balkar yurdu olduğunu, Adigelerin “pis” ve “kültürsüz” bir millet olduğunu, Balkarların Adigelere örnek olduğunu yazanlar, anlatanlar var. Hatta, Kafkasya’nın Balkar yurdu olduğunu, dünyaca bilinen Kabardey atının da kendilerinin olduğunu iddia edenleri bile var! Ulusal bir bilinç oluşturma, öz benlik kazanma anlamında algı oluşturmaya çalışıyorlar. Şimdilerde ise iyice şirazeden çıkmak üzereler. İddia etmekten öteye geçip Rusya Federasyonu Parlamentosu’na ayrılmak için yazılı olarak başvurmuşlar. Adige yurdunun bölünmesi ve kendilerinin ayrı bir cumhuriyet olmaları isteği ile… Nalçik şehrinin üçte biri, Şegem ve bu taraftan Karaçay Çerkes’e kadar; öte yandan Elbruz dahil Osetya’ya kadar tüm Kafkas yaylalarını istemekteler! Bu ülkenin yarısı demek. “Yaşlılar Meclisi” adıyla bir gayri resmi yapı (başsavcılığın bu meclisi yasal bulmadığını, zararlı yapılanmalar içinde gördüğünü belirten kararı olduğunu hatırlıyorum) bu başvurunun arkasında durmakta, bir de sözcü seçmişler; gerekli açıklamaları o yapmaktadır. İşin bir başka boyutu, bu taleplerini şimdilik Adigey parlamentosundan değil; Rusya Federasyonu Parlamentosu’ndan talep ediyorlar. Kabul görürse; Adigelerle Ruslar karşı karşıya gelecek…
Bu kalkışmanın arkasında ne oranda Balkar var bilmiyorum. Eğer bu, ciddiye alınacak bir çoğunluksa, gelecek günlerde ciddi bir soruna dönüşmesi kaçınılmaz gibi görünüyor. Öte yandanbu çok açık bir kışkırtma talebidir. Bunlar kendilerini ne sandılarsa… Buna evet diyecek bir tek Adige bulunmaz bu coğrafyada. Peki bunu kendileri de bilmiyorlar mı? Biliyorlar elbet. Onun için bunların asıl dertleri ve niyetleri başka mı? Adigelerle Rusları karşı karşıya getirmek, hatta bir süre sonra iş sarpa sararsa Türkiye’ye “bize sahip çıkın” demezler mi dersiniz. Bu durum, aklıselim Balkarlar (varsa tabi) ve Adigelerle soğukkanlı şekilde çözülmek zorundadır. Yoksa sonuçlarını Balkarlar kaldıramazlar… Yıllardır gösterilen merhamet, pozitif ayrımcılığın altta oluşturduğu eşitsiz ve gereksiz ilişkilerin karşıt duygularını uyandırırlarsa, sonunu getiremezler… Balkarlar kendi içlerindeki bu sapık-uçuk tipleri tecrit edip, gerçekler temelinde birlikte yaşamanın makul biçimine razı olmazlarsa, katlanacakları sonuçları ciddi ciddi düşünmeleri gerekir. 1991 ve 2009 yıllarındaki yakın tarihteki olayları tekrar bir hatırlasınlar; iyi olmaz mı? Ders olur. Bu tür kalkışmalara Adigelerin verdiği karşılık açısından tarihleri çok zengindir…
Öyle anlaşılıyor ki, “merhametten maraz doğmuştur…”