Süreli Yayınlarımız 16-2

0
550

Çerkes soykırımı ve sürgünü

İngiltere masum değil!
18. ve 19. yy.’da Çerkes soykırımına neden olan savaşlar yaşandı. Savaşı başlatan dönemin emperyal güçlerinden Çarlık Rusyası siyaseti netti; “Gerekli olan Çerkezistan’dır, Çerkesler değil”.
Dönemin emperyal güçlerinden Osmanlı İmparatorluğu ve İngiltere’nin, rakipleri Çarlık Rusyasına karşı vatan bağımsızlığı ve özgürlük adına savaşan Çerkeslere desteği ise göstermelikti. Çerkesleri kendi egemenlik alanlarının koruyucusu olarak görüyorlardı.
Birleşik Kafkasya dergisinin ilk sayısında (1964) yayınlanan, A. Canbek Havjoko’nun “XIX. Asırda Kuzey Kafkasya ve İngiltere” yazısı, İngiltere’nin ikiyüzlü politikasını teşhir etmektedir. Yazı içinde katılmadığım konu Urquhart’ın “Çerkes dostu” olduğudur.
1834 yılından itibaren İngiltere adına Kafkasya’ya gelen David Urquhart, destek vaadinde bulunmuştu. Ruslarla hiçbir şekilde ilişki kurulmamasını benimsetmeye çalışmıştı. 1838’de Glasgow’daki bir toplantıda ‘İngiltere Çerkesleri desteklemektedir’ der ve gerekçesini açıklar; ‘Çerkesler Hindistan’ın bekçileridir’.
İngiltere’nin egemenliğini sürdürdüğü Hindistan Bölgesi’ne, coğrafi olarak yakın başka bir ülkenin yani Çarlık Rusyası’nın göz dikeceği biliniyor ve Kafkasya’da olabildiği kadar çok oyalanması isteniyordu. Çar I. Petro daha 1722 yılında; “Rusya’nın çıkarları için mümkün olabildiği kadar İstanbul’a ve Hindistan’a yaklaşmak lazımdır. Buraları elinde tutan Dünya’ya hükmeder. Bunun için de ne gerekiyorsa onu yapmalıyız…” demişti.
İngiltere’nin yardımı, yapılan toplantılarda ateşli nutuklarla İngiliz vatandaşlarından toplanan bir miktar paranın gönderilmesinden ibarettir.
İngiliz ve Osmanlı ikiyüzlü politikasının örneklerinden biri Kırım (Doğu) Savaşı (1853-1856) sonrası imzalanan Paris Anlaşmasıdır. Savaşın galibi, Çarlık Rusyasına karşı İngiltere-Fransa-Osmanlı ittifakı olmasına karşın anlaşma metninde Çerkeslere dair tek bir kelime yoktur.
İngiltere, Çerkeslerin yenilgisinin kaçınılmazlığını gördüğünde de; Çarlık Rusyası ordusunun Çerkeslerle güçlenmesini engelleyip, savaşı Çerkeslerin de yer alacağı Osmanlı ordusu üzerinden sürdürmeyi planlamış ve Osmanlı topraklarına Çerkes sürgününü desteklemiştir.

Birleşik KAFKASYA
Sayı: 1 Ağustos – Eylül – Ekim, 1964

XIX. Asırda Kuzey Kafkasya ve İngiltere

Y. N. Karaçaylı

Kuzey Kafkasya ile İngiltere arasındaki resmi münasebetler geçen asırda, İngiliz – Rus münasebetine sıkı surette bağlı bulunmuştur. İngiltere’nin Rusya’ya yaklaşması, daha doğrusu o zamanın milletler arası münasebetleri için hareketsizlik İngiliz – Rus zıtlığının zayıflaması, İngiltere’nin Kuzey Kafkasya’ya olan alâkasını gevşetmiş, bilâkis İngiliz – Rus antagonizmi (zıtlığı) şiddet bulduğu anlarda Kuzey Kafkasya İngiltere harici siyaseti için arzu edilen bir obje olmuştur.
Bu ilgilenme de hiç şüphesiz, Kuzey Kafkasya’nın XIX. asrın mühim bir kısmı müddetince Rusya’ya karşı yaptığı mücadeleden ileri geliyordu. O devrin İngiliz siyaseti, Kuzey Kafkasya’ya icabında Britanya’nın siyasi gayeleri için istifade edilebilir aktif bir kuvvet gibi bakıyordu. Tekmil Kafkasya hareketleri İngiltere Hükümeti için bir hesap ve menfaat meselesinden başka bir şey değildi.
Fakat resmi mehafilin alâkadarlığı ile beraber İngiltere’de Kuzey Kafkasya lehine geniş bir içtimai hareket de mevcut idi. Kuzey Kafkasya lehine bu hareketi teşkil ve ileri süren de okuyucularımızca malûm olan necip yürekli Davit Urquhart idi. Bu hareket hiç değişmeden Kuzey Kafkasya’ya karşı hayırhahça ilgiyi muhafaza etmiş ve çok zaman Britanya resmi mehafilinin Kuzey Kafkasya meselesine alâkası üzerinde müessir olmuştur. İngiliz dostlar çok defalar kendi teşebbüsleriyle Kuzey Kafkasya lehine şu veya bu hayırlı hareketlerde bulunuyor ve bu suretle hükümetlerini, netice itibariyle İngiliz – Rus münasebetinin gerginleşmesini mucip olan emrivaki karşısında bulunduruyorlardı.
Umumiyetle, resmi İngiliz adamlarının hareketini, şu veya bu niyetle Kuzey Kafkasya’yı ziyaret eden İngiliz hayırhahlarının teşebbüs ve hareketinden katiyetle tefrik etmek mümkün değildir. Meselâ Urquhart, Britanya diplomatik memuriyetinde bulunmasına rağmen İstanbul’da İngiliz sefaretinde memur iken kendi teşebbüsüyle Kuzey Kafkasya’ya seyahat yapmış ve bu seyahat Forign Office’in o zamanki reisi Palmerston’un ademi memnuniyetini mucip olmuştu. Diğer taraftan biz, İngiltere Hükümetinin resmi işlerinin Kuzey Kafkasya’da hususi adamlar, meselâ tüccar, gazeteci ve maceracı adamlar tarafından icra edildiğini de vakalarla biliyoruz. Meselâ, “Morning Post” muhabiri Stvart’ın 1836’nın Haziranında ve Knigth’in 1837’deki seyahatleri zikredilebilir.

Kuzey Kafkasya’daki vaziyeti tetkik için ilk ciddi teşebbüs 1834’de o zaman İstanbul’da sefir olan Ponsonby’nin muvafakatiyle Urquhart tarafından yapılıyor. 1834’ün yazında Urquhart, kendisine refakat eden yüzbaşı Layons’la beraber Adige’nin nüfuzlu şahsiyetlerinden olan ve o sıralarda Samsun’da yaşayan Sefer Bey Zaniko’yu ziyaret ediyor ve Sefer Bey’den Adige reislerine tavsiye mektupları aldıktan sonra deniz yolu ile Kafkasya sahillerine hareket ediyor.
Bu seyahat Urquhart üzerinde derin bir intiba bırakarak müstakbel faaliyetinin esas hatlarını tespite yaramıştır. Kuzey Kafkasya halk adetlerinin güzelliği, tabiatın azamet ve zenginliği, Adige evlatlarının mağrur ve müstakil görünüşü ve bunlardaki sonsuz hürriyet aşkı, Urquhart’ı hayatının sonuna kadar Kuzey Kafkasya istiklâlinin yorulmak bilmez bir işçisi yapmıştır.
Urquhart’ın gelişi münasebetiyle Aguy Ovasında bir toplantı yapılmış ve tekmil Adige kabilelerinin mümessilleri bu toplantıya iştirak etmişlerdir. Bu toplantıda kendi aralarında hiç bir kabile husumetine yer vermeyeceklerine dair yemin edilmiş ve Urquhart tavassutuyla mahalline gönderilmek üzere İngiliz kralı namına bir müracaatname hazırlanmıştır.
Adige’de iki hafta kaldıktan sonra Urquhart Eylül ortalarında İstanbul’a dönüyor ve seyahati hakkında Lord Ponsonby’ye bir rapor veriyor.
Tam bir yıl sonra 1835’in Eylül’ünde Urquhart, İstanbul sefareti kâtipliğine tayin ediliyor ve bir müddet sonra iki dilde yani İngilizce (Londra’da) ve Fransızca (Paris’te) olmak üzere “Portfolio” namı ile aylık bir mecmua neşir ediyor. Mecmuanın ilk nüshasına “Kafkas İstiklâlinin Beyannamesi”ni dercediyor. Urquhart’ın Leh vatanseverlerinden Kn. Adam Çartoriyski ve Gnl. VI. Zamoyski ile iş arkadaşlığı da bu zamanlara tesadüf eder. Leh vatanseverlerinin faaliyetiyle o zamanlar Foreign Office alakadar bulunuyordu.
Adige seyahatinden sonra Urquhart, Kuzey Kafkasya’ya hakiki yardımın ancak İngiltere ile Rusya arasında müsellâh ihtilaf çıktığı takdirde gösterilebileceğini anlamıştır.
Bu kanaatte olduğu için Urquhart, İngiliz efkârı umumiyesini açıkça bu kabil bir ihtilâfa hazırlamaya başlıyor.
Adige sahillerine doğru yol alan İngiliz ticaret gemisi “Lord Spencer”in Rus bekçi gemileri tarafından tahtı tevkife alınması bu kâbil bir propaganda için çok müsait bir zemin hazırlamıştı. “Portfolio” açıkça Rusya’ya ilânı harp edilmesini istiyordu. Zira mecmuanın ispata kalkıştığına göre İngiltere, Kuzey Kafkasya gibi hür bir memleketle pekâlâ ticaret yapabilir ve Britanya bandıralı gemiyi tevkif etmekle Rusya İngiltere’yi kabaca bir tahkirde bulunuyor.
Fakat Rusya gemiyi serbest bırakarak ihtilâftan kurtuldu ve gemi sahiplerine zarar – ziyan mukabili olmak üzere 100 İngiliz lirası verdi.
1836’nın Kasım’ında gene buna benzer bir vak’a çıkıyor. Bu sefer, Urquhart’ın Kafkasya işlerinde yakın mesai arkadaşları olan Bell Kardeşlere ait “Vixen” adlı İngiliz gemisi tevkif ediliyor. Geminin tevkif şeraiti (gemi nümayişkârane bir surette açıkça Kuzey Kafkasya sularına yol almıştı) geminin tevkif edileceğinin sahiplerince evvelce tahmin edildiğini gösteriyor.
Tekrar ediyoruz Bell kardeşler Urquhart’a çok yakın idiler. Ve bütün bu yapılanlar, yani “Vixen” gemisinin Kafkasya sularına girmesi İngilizlerle Ruslar arasında müsellâh ihtilâfa yol açmak için Kuzey Kafkasya dostları tarafından tertip edilmiş bir plandı.
Fakat maalesef Urquhart ile taraftarları tarafından yürütülen Rus aleyhtarlığı politikaya rağmen, gemi seferini tertip edenler bekledikleri neticeyi elde edemediler.
Palmerston, “Vixen” seferi planına gayri resmi olsa da iştirak etmesine rağmen -tek ve bölünmez- Rusya’nın İngiliz mallarını almak hususunda etnografik¹ hudutlar dahilindeki Rusya’dan daha iyi müşteri olacağını zanneden Mançester sanayi sahiplerinin tesiri altında büyük bir zafiyet gösterdi. İngiliz siyaset adamı bu işte bütün Adige’yi Rusya üzerinde tanıyan Edirne muahedesine dayanıyordu.
“Vixen” hadisesi Urquhart’ı Palmerston’un amansız ve barışmaz bir düşmanı yaptı. Ve bu andan itibaren o, gerek parlamentoda ve gerekse matbuatta bu devlet adamı aleyhinde bulunmaktan çekinmedi, Bu vakadan sonra Palmerston Kafkasya işlerine bir daha müdahalede bulunuyor.

Kral Vilhelm IV. de Kafkasya işlerine az alâka göstermiş değildir. 1836’nın sonbaharında krallık kâtipliğinden, Adige’ye Jems Hudson adlı hususi bir adam gönderiliyor. Bu adam oradaki vaziyet hakkında doğru malûmat getirecekti. Şunu itiraf etmek lâzımdır ki Hudson, vazifesini pek ciddiyetle yapmamıştır. Şöyle ki, Adige’de kral namına en hayali vaadlerde bulunarak İngiltere’nin değil yalnız silah ve para vermek, hatta müsellâh kuvvet göndermek suretiyle yardım edeceğini söylemiştir.
Malûm olduğu üzere 1840 yılı Kuzey Kafkasya silahının Adige’de parlak muvaffakiyetler kazandığı bir yıldır. Adigeliler müttefik bir hamle ile Rus sahil tahkimat hattını ortadan kaldırarak bununla, İngiltere’nin Kafkasya işlerine aktif müdahalesi için çok müsait bir şerait vücuda getirdiler. Fakat aksi vuku buldu: 1840’da İngiltere ile Rusya münasebetleri daha fazla iyileşti ve bu iyilik Kırım seferine kadar devam etti.
Bu müddet zarfında Adige ile rabıta ancak Palmerston’la ihtilâf yüzünden diplomatik memuriyetini terk eden ve başta Gnl. Zamoyski olmak üzere Leh muhacirleriyle sıkı bir temasa gelen ve Avrupa’da yalnız Kafkasya – Leh meselesinin propagandası ile uğraşan Urquhart’ın adamları vasıtası ile vuku buluyordu.
1853’de Şamil’in naibi Muhammed Emin tekmil Adige kabilelerini bir araya toplamaya muvaffak oluyor ve bunların İmam’la rabıtasını temin ediyor. O sıralarda Muhammed Emin İngiltere’ye, Kraliçe Viktorya namına bir müracaatname gönderiyor, fakat hiç bir cevap alamıyor.
İşte bu şerait içerisinde 1854 senesi geliyor ve Kırım Harbi başlıyor… Adige sahillerinde müttefiklerin birçok diplomatik ve askeri heyetleri gözükmeye başlıyor ve bunlar doğrudan doğruya imamın kendisi ile rabıta tesisine çalışıyorlar.
1854’ün Mart’ında Adige’ye, buradaki ahvali ruhiyeyi tetkik için İngiliz harp gemisi Samson’la İngiliz askeri heyeti geliyor. Aynı yılın Mayıs’ında da maruf Ubıhlerden İsmail Bey’in refakatında İngiliz filosu Amirali Lyens, Vardan’a geliyor ve Muhammed Emin ile münasebete gelmeyi düşünüyor. Amiral, Naibi Vardan’da bulamayınca yüzbaşı Brock’u bir kaç zabit ve tayfa takımı ile orada bırakarak Muhammed Emin’in tavassutu ile İmam Şamil’le rabıta tesis etmelerini kendilerine tembih ediyor.
İngilizlerle beraber Adige’ye … Türkiye ve Fransa’nın da heyetleri gelmeye başlıyor… Kuzey Kafkasya’ya nüfuz meselesi yüzünden rekabet başlıyor. Muhammed Emin ve diğer Adige reisleri, yekdiğerini nakzeden birçok teklifler alıyorlar…
1855’de Adige’ye İngiltere hükümeti namına Longworth adlı bir mümessil geliyor. Bu adam Urquhart’ın kendisine tahvil etmiş olduğu vazifeyi ifa için Adige’ye evvelce bir daha gelmiş bulunuyordu.
Gene bu sıralarda Palmerston kendi iki taraflı oyununa devam ediyordu. İngiliz siyasetinin resmi başçısı olması hasebiyle hiç bir real vaitlerde bulunmadan Kuzey Kafkasya’yı Rusya’ya karşı mücadelede mümkün mertebe istifade etmeyi düşünüyordu. O’nun başlıca isteği, Adige süvarilerinin Kırım’a geçmeleri idi. Fakat bu mesele etrafında vuku bulan tekliflere karşı Muhammed Emin ve başka reisler gayet haklı olarak şu cevabı verdiler: “Kırım, büyük miktarda süvarinin harekete geçmesi için müsait bir yer değildir. Eğer müttefiklerin, Kuzey Kafkasya ile askeri iş arkadaşlığı yapmak niyetleri varsa, Ruslara müşterek kuvvetle karşı çıkmak için askerlerinin bir kısmını Kafkasya’ya çıkarmaları lâzımdır”…
Müttefiklerin hodgâm temayülleri kendisini bilhassa sulh müzakerelerinde daha bariz olarak göstermiştir. Gerçi ilk sıralarda Palmerston, İngiliz delegelerine (Foreign Office’nin birinci kâtibi Clarendon’a ve Paris sefiri Cowley’e) bütün Kuzey Kafkasya, bu olmazsa nihayet ancak Adige istiklâlinin tanınması talebinde bulunmalarını tembih etmişti. Fakat müzakere esnasında müttefikler arasında ihtilâf çıktığı için İngiltere’nin almış olduğu cephe zaafa uğradı. Neticede, Paris muahedesi Kafkasya’daki vaziyeti olduğu gibi muhafaza etti.
İngiltere’de … muahede Avam Kamarasında tasdike arzedilirken birçok sözler söylendi. Bu münasebetle söz söyleyen o zamanın muhalif muhafazakârları Stanley Debry lideri “Paris muahedesinin Kafkasya meselesine hiç de temas etmediğine son derece hayret ettiğini” söyledi. Evvelce işaret ettiğimiz veçhile Lordlar Kamarasında söz alan Malmsbury şunları söylemişti: “Lordlar, açık söylemek lâzım, biz Çerkesleri bırakarak kaçtık, onları gayri muayyen ve müthiş mukadderatlarıyla başbaşa bıraktık. Hâlbuki bundan evvel onlardan yardım istemiştik, müsaadenizle ilâve edeyim, onların yardımından çok istifadeler ettik”. Manner, Loyord ve Hamilton aynı şekilde Lordlar Kamarası azaları “Çerkeslerin mukadderatı halledilinceye kadar” muahedenin tasdiki aleyhinde bulunacaklarını beyan ettiler.
Bütün bu aleyhtar çıkışlara rağmen, … hükümet ekseriyeti muahedeyi değişmeden tasdik etti.
1857’de Muhammed Emin Şam’dan döndükten sonra İngiltere’ye yeniden bir müracaatname gönderiyor ve bunu müteakip İngiltere’ye Şamil’in sefiri Cemaleddin² adlı biri geliyor. Fakat yazık! Bu defa Kırım Harbi zamanında müttefikler imam ile bilâvasıta rabıta tesisine çalışmış olmalarına rağmen, Cemaleddin değil resmen kabul edilmek, kendi müracaatına bile cevap alamıyor.
1861’de Adigelerin ricası üzerine, Gunib Faciasından sonra dahi savaşa devam eden Kinyaz Adam Çartoriyski, Adige’nin Avrupa mümessili oluyor. Aynı yılda Çartoriyski, Adige namına İngiltere ve Fransa hükümetlerine müracaatla yeniden yardım ricasında bulunuyor. Bu rica Gnl. Zamoyski tarafından Kraliçe Viktorya’ya veriliyor. 1892’de başta İsmail Barakoyiko Dzepş olmak üzere Adige’den hususi bir heyet Paris’i ziyaret ediyor. Oradan da Kinyaz Vitold Çartoriyski’nin (Adam’ın oğlu) refakatinde Londra’ya hareket; ediyor, İngiliz siyasetinin artık Adiğe’ye ihtiyacı olmadığı için, pek tabi olarak heyet hiç bir şey yapamıyor.
Yalnız Urquhart -bu samimi dost- her yerde heyete refakat ediyor, İngiliz cemiyetinde Kuzey Kafkasya meselesi yeniden canlandırmak için heyetin gelişinden kuvvet alıyordu. Bu sıralarda Urquhart, Kinyaz Vitold Çartoriyski ile beraber bir gemi kiralıyor ve gemiyi silahla doldurarak Adige sahillerine gönderiyor! Bu işin masrafını kapatmak için Urquhart hatta evinde bulunan gümüş takımlarını bile satıyor.
1864’de Adige’deki mücadele hazin bir akibetle hitam buluyor. Urquhart’ın “Free Press” adlı gazetesi “matem” kapağı ile intişar ediyor. Artık, ihtiyar olmasına rağmen Urquhart gene aynı enerji ile işe girişerek “Muhacirlere Yardım Cemiyeti” teşkiline başlıyor ve Rus Hükümetinin Adigeler’i Türkiye’ye sürgün etmemesi yolunda Avrupa Efkâr-ı Umumiyesini tenvir ve teşvike başlıyor.
Buna rağmen yapılan birçok protestolar, Rus çarlarından en liberali sayılan II. Aleksandr’ın barbarca tedbirinin önüne geçemiyor. Avrupa, bilhassa İngiltere, Kuzey Kafkasya’ya gösterebileceği hakiki yardım fırsatını artık kaçırmış bulunuyordu.

“Tek ve Müstakil Kafkasya” real bir hakikat olduğu zaman, Urquhart ve arkadaşlarının necip gölgesi Kafkasya’nın Garp ile olacak karşılıklı münasebetler esasında hareket noktalarından biri olacaktır.

(1) Görüldüğü veçhile daha o zamanlarda Kafkasya meselesi diğer Rusya mahkûmu milletlerin, ilk sırada Lehistan’ın kurtuluşu meselesiyle sıkı bir rabıta arzediyordu.
(2) Bu zat, Şamil’in muallimi ve kayınpederi ihtiyar Cemaleddin değildir.

Yazının hazırlanılmasında faydalanılan eserler:
1. Lundwik Wİderszal – The British Policy in the Western Caucasus. 1833-1842 Palmerston, Ponsonby, Urquhart – Varsovie 1933.
2. Akta Kavkazskoi Arkheografitsheskoi Komissii.
3. Edmund Spencer – Travels in Circassia London – 1837.
4. Longworth. A year among the Circassians, London, 1840.
5. J. S. Bell. Residence in Circassia during 1837-1838, London, 1840.
6. G. Robinson. David Urquhart, Oxford, 1920.

Mehafil: Toplanacak yerler, toplantı yerleri
Müessir: Dokunaklı, etkili
Mucip: Gerektiren, gerektirici
Hayırhah: İyilik dileyen, iyilik isteyen, iyicil, hayırsever
Saik: Sebep
Dercetmek: Almak, toplamak
Müsellah: Silahlı, silahlanmış
Alelumum: Genel olarak, genellikle
Nakzetmek: Bozmak
Hodgâm: Kendi keyfini düşünen. Kendini beğenmiş
Necabet: Temiz bir soydan gelme, soyluluk
Necip: Soylu, soyu temiz

Önceki İçerikKabardey-Balkar’ın suskunluk kodu
Sonraki İçerikVicdanlar kör, sağır, dilsiz mi?
Yaşar Güven
1958’de, Düzce Köprübaşı Ömer Efendi Köyü’nde doğdu. 1980 yılında İTÜ Gemi İnşaat ve Deniz Bilimleri Fakültesi’nden mezun oldu. Üyesi olduğu Gemi Mühendisleri Odası’nın (GMO) 50. yıl ve İstanbul Kafkas Kültür Derneği’nin (İKKD) 60. yıl Andaç çalışmalarının editörlüğünü yaptı. Her iki kurumun yönetim kurullarında görev aldı. Kurucusu olduğu firmada iş yaşamı devam ediyor. 2005 yılı aralık ayında yayın hayatına başlayan Jıneps gazetesinin kurulduğu tarihten itibaren yayın kurulu üyesi.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz