Kalem (Тхыпкъэ) Aralık 2017

0
920

Merhaba Sevgili Dostlarım!
12 Ekim 2017 günü kardeşlerim ve JINEPS GAZETESİ kültür emekçileri Sn. Yaşar Güven, Sn. Serap Canbek ve Sn. Zafer Süren’le bir araya gelme fırsatı bulduk. Bizler böyle zaman ve anlarda neler konuşuruz bilirsiniz?
“Dün, bugün ve yarın; ne yaptık, ne yapıyoruz ve ne yapmalıyız?” sorularının yanıtını sohbet ettik. Dünü eleştirdik. Bugünü az bulduk. O halde yarın için, dünü ve bugünü özletmeyen ve güzel sözler söyleten ve yazdıran hizmetlerin sunulması üzerine karar kıldık. Elbette ki enine boyuna bir durum muhakemesi sonunda…!
Bu arada, bugünkü çalışmalarımıza temel olan, bilgi ve belgeleri bizlere miras eden ve halen yaşayan dildaş ve yoldaşlarımızın ve ebediyete intikal etmiş olan büyüklerimizin emeklerini de minnet ve şükranla andık. Hayatta olanlara sağlık, göçenlere de Тхьэ’mızdan rahmet diliyoruz. Saygıdeğer kültür emekçilerimiz, sizlerin hiçbir maddi çıkar beklemeksizin ve hatta kıt-kanaat gelirinizle,bu konuya nasıl katkılarda bulunduğunuzun bilincindeyiz. Ben “O” fedakâr ve cefakâr insanlardan bazılarının nelere göğüs gererek hizmet verdiklerini, en yakinen yaşamış ve bilen kişilerden biri olduğum için, kendimi mutlu addediyorum. Burada isimlerini saymakla bitiremeyeceğim “O” güzel insanlardan, halen hayatta olan ve ebediyete intikal etmiş olan, dildaş ve yoldaşlardan birkaç isim sunmak istiyorum. Lütfen “Benim hiç hizmetim olmadı ki, anılmıyorum?” sorusunu aklınıza getirip rencide olmayın. Bu hizmetin yolcuları arasında, asla kıdem aranmaz. O bakımdan hepinizi en içten sevgilerle selamlıyorum.
Önce aramızdan ayrılan, büyüklerimizden Kuba Şaban, Seyin Time, Gnl. İsmail Berkuk, Mustafa Bütbay, Aytek Namitok, Tıp Dr. Vasfi Güsar, Ömer Büyüka, İzzet Aydemir ve daha pek çok büyüğümü rahmet ve minnetle anıyorum. Halen hayatta olan Av. Yaşar Bağ (Acil şifalar diliyorum), Av. Rahmi Tuna, Yaşar Nogay, Kuşha Doğan, Av. Fahri Huvaj, Av. Özdemir Özbay ve Av. Sefer Berzeg olmak üzere daha pek çok yoldaşa sağlık içinde olmalarını Тхьэ’dan diliyorum.
Sevgili Dostlarım, ben insanların yaptıkları hizmetlerin armağanını yaşarken almaları ve görmelerinden yanayım. Göçtüklerinde ise bu hizmetleriyle anılmalarını, kendimce daha uygun buluyorum. Zira tüm canlılar sevilmek ve okşanmak ister. Bu da doğaldır. Kim bilir, belki de bu tutum sevdiğimiz insanlara ilaç (хущхъуэ) ve doping etkisi yapabilir. Yani ömürleri uzar!
Bugün, pek çok ülkede, sayısal üstünlüğünü siyasal baskı aracı olarak kullanıp, etnik ve azınlık halkları ve onların “VAR” olma isteklerini “SİNDİREN” anlayış egemen! Bunda elbette ki insani bir yön aramak doğru olmaz. Ancak, bu tutumun iyi bir tarafı da var. O da şudur; öncelikle “RENGİ” belli ve açık bir cenah! Bilirsin ki, seni açıkça inkâr ediyor. Yani “YOK” sayıyor. Veya “Varsın ama tarihsel ve kültürel varlığını kabul etmiyor.” Sen de buna göre başının çaresine bakarsın. Esasen, iyi olmayan şey; seni kabul edip; yani “Evet varsın. Ama önemli olan ‘İNSANLIK’ ve ‘DİN’ kardeşliğidir” diyen tutum ve anlayıştır. Kim bu tanımlama şekline “HAYIR”diyebilir? İNSANLIK VE İNANÇ! Bu yaklaşım neden iyi değil? Şunun için; etnik köken, kültürel, tarihsel ve inanç kavramları,şu anda tüm toplumların kendine özgü değerleridir. “İNANÇ”dışındakiler iradi değildir. Ayrıca her farklı etnik köken, haklarının korunmasını “İNSAN”kimliği ile ister. Buna rağmen “ÖNEMLİ OLAN İNSAN OLMAKTIR” tümcesi neyi ifade eder? Sanki “VAR” olmak isteyenler, insan dışı varlıklarmış gibi!.. Benim en korktuğum tutum “RENKSİZLİKTİR”. Dost olmayan ama mert olan insanlar vardır. Bunlar dost görünüp namert olanlardan çok daha iyidirler. Bu da hayatımızın gerçeklerinden biridir.
Sevgili dostlarım, her dilde olduğu gibi ADİGE DİLİnde de inanç ve sosyolojik varlığımızı ifade eden sözcükler vardır. Örneğin “Тхьэ– Allah” ve bununla ilintili “Тхьэмадэ” ve öğretisi de “Хабзэ”dir.
Daha önce defalarca anlatıp yazmış olmama rağmen, burada tekrar etmekte yarar vardır diye düşünüyorum. “Хабзэ”yi, öylesine, bir takım örf, adet ve mutat gelenekler silsilesi olarak düşünürseniz, sadece kadim inancımızı değil, dilimizi de örselemiş olursunuz. Nasıl mı?
Yanıtı şudur; “Хьэдэ” yerine CENAZE, “Хьэдрыхэ” yerine AHİRET, “ТхьэлъэIy” yerine DUA, “ПсэкIуэд” yerine GÜNAH, “Псэхэх” yerine AZRAİL, “ПсэхэчIыгъуэ” yerine ECEL, “ТхьэлъэIупIэ” yerine CAMİ veya KİLİSE sözcüklerini koyarsanız, dilinizi giderek kültürel istilaya bırakmış olursunuz. Ve sonunda dilinizi inanç kültür dilinde (terminolojiye) yitirirsiniz. En azından pek çok kavramı unutmuş olursunuz.

ПсэхэчIым (Ажалым) сыкъегъэлиитIанэкъызэшхыдэ!
ЩIалэгуэрпсымхыхьат. ЕсыкIэищIэртэкъыми
итхьэлэхъуащ. АбыхэтулIыгуэркъыщыIухьэм, щIалэр – абыелъэIуащ:
Маржэхъун, сыхэх! – жиIэри.

ЛIырщIалэмешхыдэухуежьащ:
ЕсыкIэумыщIэуемынэмухихуа! – жиIэу.

А, зиузыгъуэркIуэдын, япэщIыкIэажалымсы-
къегълиитIанэкъызэшхыдэ, – жиIащитхьэлэщIалэм.

Псалъафэр а таурыхъымкъытекIауэжаIэ.

Kaynakça: АдыгэПсалъэжьхэр, 1967 Налшык

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz