Simurg’un hikâyesi ve Çerkesler

0
1135

“Simurg” Farsça bir kelimedir ve Zümrüdüanka (Batı’da Feniks) olarak da bilinir.

Kaf Dağı’nda yaşayan bu kuş, hayatının sonuna geldiğinde kendini ateşe verip küllerinden yeniden doğan mitolojik bir kuştur.

Simurg’un hikâyesi ise bu kuş ile alakalı değildir.

Simurg’un hikâyesi bilgeliğe, varoluşa giden yolda, kendini bulma ve benliğe ulaşma hikâyesidir (Bu hikâyeyi her okuduğumda nedense bana bizi anlatır).

Tüm kuşlar, Simurg’un bilgeliğine inanır ve Simurg’un onları kurtaracağını düşünür, onu bekler dururlarmış. Ancak hiçbiri onu görmemiş ve sesini duymamış, bir süre sonra da kuşlar umudu kesmişler.

Ta ki bir gün kuşlardan biri, uzak bir ülkede Simurg’un kanadından bir tüy bulana kadar…

Onun var olduğuna inanan bütün kuşlar toplanmış.

Hep bir kurtarıcı bekleyen ve kendileri pek de bir şey yapmayan bu kuşlar Simurg’u bulup ondan yardım istemeye karar vermişler. Ancak Kaf Dağı’na ulaşmak için 7 dipsiz vadiyi geçmeleri gerekiyormuş.

Ve fakat…

Bu 7 vadiyi geçmek öyle zormuş ki vadileri geçerken bir sürü kuş yolda kaybolmuş.

7 vadi ise aşağıdaki gibiymiş:

1- İstek Vadisi: Burada, birçok kuş her şeye sahip olabilmenin büyüsüne kapılıp isteklerinin peşinde asıl amacını unutarak kaybolmuş.

2- Aşk Vadisi: Bu vadide, kuşların pek de alışkın olmadıkları sisten, güzelliklerine kapıldıkları kendilerinden olmasa da âşık oldukları yabancı kuğulardan, sülünlerden gözleri kamaşmış, kör olmuşlar ve çok kayıp vermişler.

3- Cehalet Vadisi: Buradan geçerken bazı kuşlar hiçbir şeyi önemsememeye başlamış; ne değerlerini, ne diğerlerini, ne geçmişlerini, ne atalarını, ne büyüklerini, ne geleneklerini. Önemsemedikçe düşünmemiş, düşünmedikçe unutmuşlar.

4- İnançsızlık Vadisi: Burada kuşlar Simurg’u bulamayacaklarını, yolda öleceklerini, Kaf Dağı’nda yaşayamayacaklarını düşünmeye ve gitmekten pişman olmaya başlamışlar. O kadar yolu boşuna gittiklerini düşünen kuşlar, geri dönmüşler.

5- Yalnızlık Vadisi: Bu vadiden geçerken kuşlar yalnızca kendini düşünmeye başlamış. Biz olmayı unutup ben demeye, bireysel olmaya başlamışlar. Bazıları kendi başlarına hareket edip yönlerini kaybetmişler.

6- Dedikodu Vadisi: En kötüsü de bu vadiymiş. En arkadaki kuştan en öndekine doğru Simurg ile ilgili bir sürü dedikodu gelmiş, en sonunda en öndekine Simurg’un öldüğü, toprak olduğu, gitmelerinin bir anlamı olmadığı söylenmiş. Bunu duyan birçok kuş doğru olup olmadığını hiç önemsemeden, yolundan vazgeçip geri dönmüş.

7- Ben Vadisi: Burada her kuş ayrı bir şey söylemeye başlamış, ne büyük ne küçük kimse kimseyi beğenmiyor, kimse kimseyi dinlemiyormuş. Biri diğerinin kanadını beğenmemiş, diğeri her şeyi kendisinin bildiğini iddia etmeye başlamış, yanlış yoldan gidildiği söylenmiş. Kendilerinin yapmadığı yasalara kötü denmiş ve her kuştan farklı bir ses çıkar olmuş. Dişi kuşlar erkek kuşları, erkek kuşlar dişi kuşları beğenmediklerini haykırmış. Böylece vadiyi geçip “ben, ben» düşüncesi ile en öne geçmek için, asıl hedefi birlik olmayı var olmayı unutup birbirlerini ezip durmuşlar.

Nihayet Kaf Dağı’na vardıklarında tüm bu iç çekişme ve kavgalardan sonra sadece 30 kuş kalmış.

Tüm zorlu vadileri aşmayı başaran 30 kuş yuvaya vardıklarında sırrı çözmüş:

Farsça “si” 30, “murg” ise kuş demekmiş.

Yani, arayışı tamamlayan bu 30 kuş, aslında aradıkları şeyin ta kendisiymiş.

Bilgeliğe giden yol, aslında kendilerine, özlerine yaptıkları bir yolmuş.

Görebilseler, her şey kendi içlerinde, özlerindeymiş…

Bu hikâye aslında özünü kaybetmeden bilgeliğe, varoluşa ulaşmak isteyen, yok olmak istemeyen insanların, bu yolda başlarına gelebilecek zorluklardan bahsediyor.

Ne kadar da bize ve her daim içimizde yaşananlara benziyor, değil mi…

Canlı olan her şey geçicidir fakat bilgelik, Xase, Xabze, kadim kültürümüz daimdir, kalıcıdır.

Biz istersek her daim küllerimizden yeniden, yeniden doğarız.

Yeter ki “biz bilincimiz ve ortak hedefimiz” olsun.

Birbirimizi düşman gibi görüp başkalarının etkisi ile veya bile isteye birbirimize saldırmadan, ele güne rezil olmadan, bencilleşmeden, «ben, ben» demeden birbirimize (başkalarına gösterdiğimizin yarısı kadar) anlayış ve hoşgörümüz olsun.

Kadim ahlak, “Yerine bir şey koyamayacağınız hiç bir şeyi yıkmayın” der.

Atarlı bir ergen gibi olmanın, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmanın, gereksiz aykırılık ve altı boş başka toplum öykünlü marjinalliğin hiçbirimize hiçbir faydası yok.

Bizim bölünmüşlüğe değil birliğe, “Biz Bilinci”ne hizmet etmemiz lazım.

Özellikle son dönemler yaşananlar, ayrılığa, kaybolmaya, bireyselliğe ve nihayetinde yok oluşa hizmet ediyor.

Oysa bize biraz saygı, kendi alanında güçlü, biz bilinçli bireyler, vizyoner ve stratejik bir Xase, özü iyi anlaşılmış Xabze yeter.

Sevgi ve saygıyla,

17.01.2021 / İstanbul

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz