‘Halkımın kültürünü anlatan oyuncak bebekler yapmak benim için kutsal bir görev gibi’

0
1217
2017 yılında Abhazya’yı ziyaretimiz sırasında Oçamçıra kent sahilinde Abjığua’lı (bölge halkına verilen ad) sanatçıların el sanatları sergisinin açıldığını öğrenmiş ve Asida Akhuba’nın (Асида Аҳәба) eserlerini (bebeklerini) yakından görmek ve kendisiyle konuşmak için Sohum’dan Oçamçıra’ya gitmiştik.
O zamana kadar işlerini @asidaakhuba-dolls Instagram sayfasından takip ettiğimiz sanatçıyla orada tanışma fırsatını yakaladık.
Akhuba’nın oyuncak bebekleri ve kendisi bizi çok etkiledi. Görüşmeyi kayıt altına alma fırsatımız olmadı ama tanışmamız çok içten ve samimiydi. Bu defa sohbetimizi internet üzerinden gerçekleştirdik…

 

-Asida Akhuba’yı biraz ayrıntılı tanıyalım. Çocukluğunuzdan, eğitiminizden, işinizden başlayalım isterseniz…

-Önce teşekkür ediyorum sanatıma ilgi gösterdiğiniz için. Çocukluğum, küçük kentim Oçamçıra sahilinde geçti. O döneme ait çok güzel hatıralarım var. Çocukluğumdan beri resim yapmayı seviyor ve resim yaparken vaktin nasıl geçtiğini anlamıyordum. İlk oyuncak bebeğimi ninem kumaştan yapıp bana vermişti. Gözleri kömürle boyanmıştı. Saçlarını mısır püskülünden yapmıştı ve çok güzeldi. Bugün hâlâ çocukluğuma ait o anıları çok iyi hatırlıyor ve mutlu oluyorum.

Kendimden bahsedecek olursam; ekonomistim. Oçamçıra Valiliği’nde 18 yıl çalıştım ama oyuncak bebek yapma sevgisi yüzünden işimi bıraktım. Evliyim, üç çocuğum var. Ailem sanatımı destekliyor, bu benim için çok değerli.

 

 -Bebeklerinizin yüz ifadeleri, üretimde kullandığınız malzemeler, onları sunarken yarattığınız ambiyans; hepsi gerçekten hayranlık uyandırıcı… Nasıl başladınız bu işe, özel bir eğitimi var mı?

-Önceleri oyuncak bebekleri kumaştan yapıp dikiyordum. Severek yaptığım oyuncaklarımı arkadaşlarıma hediye ediyordum, çok seviniyorlardı, ben de mutlu oluyordum. Sonra oyuncak bebek tarihini, çok eskiden bugüne kadar hangi yollardan geçtiğini araştırmaya başladım.

Moskova’da açılan, usta sınıfı kilden oyuncak bebek yapma kursuna katıldım. O zamandan beri beş yıl geçti ve oyuncak bebek sevgim giderek artı.

 

-Bir bebeğin üretim sürecini anlatır mısınız… Ne tür malzemeler kullanıyorsunuz? Fırında mı pişiriyorsunuz? Bebeğe göre değişiyordur ama nasıl bir zaman işleyişi söz konusu?

-Eserlerimi polimer kilden (kil hamurundan) yapıyorum. O kil fırınlama istemiyor, kendiliğinden kuruyor. Bir eser 3-4 hafta zamanımı alıyor. Yumuşatıyorum, kurutuyorum, el külü sürüyorum, renk havuzunda bekletiyorum, istediğim renkte boyuyorum, saçlarını yapıştırıyorum, elbiselerini dikiyorum, ayakkabılarını dikip giydiriyorum, fotoğrafını çekiyorum, tanıtım yazısını yazıyorum, sosyal medyadaki arkadaşlarıma oyuncak bebekle geçtiğimiz küçük patika yolumuzu anlatıyorum. Görüştüğüm kişiler çok beğendiklerini söyleyip beni takdir ediyorlar. Kendi koleksiyonları için alıyorlar. Böylece eserlerim Avrupa, Amerika, Asya kıtalarına ulaşıyor.

 

“Dedem yamçı, kalpak diker, deriden işler yapardı”

 

-Kültürümüzden izler taşıyan mitolojik ve etnografik figürleri de işliyorsunuz; bunlar çocukluktan, aileden mi besleniyor, yazılı-sözlü kaynaklardan mı?

-Halkımın izlerini, kültürünü anlatan oyuncak bebekler yapmak benim için kutsal bir görev gibi, her zaman bana heyecan veriyor. Kültürümüzü yansıtan eserlerde daha yavaş ve dikkatli olmaya çalışıyorum, biraz da sorumlu olmaktan, yanlış yapmaktan korkuyorum. Benim için bu konu çok derin. Evet, çocukluğumdan beri gördüğüm, hatırladıklarım çok kesinlikle, ama eski fotoğraflar ve dokümanlardan da epey faydalandım.

Çocukluğuma ait anılarımı anlatacak olursak, ilk önce dedem Nır (Ныр) gözümün önüne geliyor. Her zaman el yapımı işlerle uğraşırdı. Yamçılar yapar, sonra astarını dikerdi. Kalpaklar diker, deriden bir sürü şey biçerdi. Ben de hiçbirini kaçırmadan onu izlerdim. Şimdi onu hatırlarken, gözlerimi kapattığımda o zamanki deri kokusunu alıyorum ve çocukluk günlerime geri dönüyorum.

 

-Alanında saygın dergilerde yayımlanıyor işleriniz. Yurtdışında sergilere, festivallere katılıyorsunuz. Yaşadığınız coğrafyanın eserleriniz üzerindeki etkisine dair ne tür izlenimleri oluyor ziyaretçilerin?

-Gittiğim Avrupa ülkelerinde çok sıcak karşılıyorlar. Milliyetimi ve ülkemi soruyorlar. Ben de ülkemi anlatıyorum, fotoğraflar gösteriyorum, az da olsa sevmelerini, tanımalarını sağlıyorum. Dergilerde de öyle… Sergilerde karşılaşınca çok ilgi gösteriyorlar, röportaj yapıyorlar. Amerika’da yaşayan yazar Pamela Dırapala (Памела Драпала) yakında bana mektup gönderdi. Ressamlarla ilgili kitap hazırlıyor, orada oyuncak bebeklerim ve sanatımla ilgili yazı yazmak istiyor. Görelim bakalım ne olacak…

 

-Bebekleriniz Sohum’da sahnelenen bir tiyatro oyununda da yer aldı. Bize biraz bunun öyküsünü anlatır mısınız, nasıl gelişti?

-Evet, o şöyle oldu. Tiyatro müdürlüğü beni davet etti, oyuncak bebek sanatçısı olarak bu oyuncak bebeklerin neyi ifade ettiğini anlatmam konusunda yardım istediler.

Eserlerimden “İnci Hanım” isimli olanı, Abhaz Devlet Drama Tiyatro sahnesinde yazar Daur Zantarya’nın (Даур Зантариа) tarih konulu meşhur “İnci Hanım – Nasipsiz Kadın” hikâyesinde yer aldı. Bu benim için çok önemli bir olay. O oyunu eylül ayında izlemeniz mümkün. Abhaz edebiyatı genişliyor, sonra çok sevdiğim yazarın eseri tekrar hayat buluyor, sonra tiyatroda yer alan eser başka bir anlam kazanıyor. Benim için çok anlamlı, çok iyi bir deneyim…

 

“Oçamçıra! Bana güç veren, kalbimden çıkmayan küçük şehrim”

 

-Abhazya’ya 2015’teki gezimizde Oçamçıra’yı da görmüştük. Siz de zaman zaman videolar paylaşıyorsunuz sahilden. Bilmeyenler için anlatır mısınız, nasıldır yaşam Oçamçıra’da ve savaşta neler yaşadı kent, neler değişti?

-Oçamçıra, sevdiğim küçük kentim! Bana güç veren, kalbimden çıkmayan küçük şehrim! Ne kadar yorgun olursam olayım; üzüntülü, düşünceli olursam olayım, Oçamçıra sahilinde hepsini unutuyorum. Nerede olursam olayım küçük kentime geri dönmek için hep acele ederim. Kendisi de beni bekler her zaman… Aramızdaki sevgi ikimizi birbirimize bağlıyor.

Oçamçıra her zaman iyi sanatçılar yetiştirdi, bugün de iyi sanatçılar var. Sık sık onlarla buluşuyoruz; düşüncelerimizi, bilgilerimizi paylaşıyoruz. El sanatçısı çok. Yetişen gençlik hepimizi gururlandırıyor, ümitlerimizi yeşertiyor. Savaş, şehrimizde iyileşmeyecek yaralar açtı. Ama elimizden geldiğince canlandırmaya çalışıyoruz, hızla gelişme yolunda. Oçamçıra yönetimi ve halkı iletişim halinde, o çok önemli. Ümitli olmamızı sağlıyor!

 

-Şu anda elinizde hangi işler var? Önümüzdeki günler için beklentilerinizden, başarmak istediklerinizden biraz bahseder misiniz…

-Bugünlerde ahşap oyuncak bebekler yapıyorum. Çevrimiçi olarak Madrid’de devam eden sergide katılımcıyım. Ayrıca “Abhaz genç kızı” konulu çalışmam var.

Mayıs ayında St. Petersburg’da açılacak olan sergide ben de eserlerimle katılımcıyım. Eserlerim henüz kâğıt üzerinde ama daha zamanım var, yavaş yavaş tamamlıyorum.

2022 yılı sonbaharında İstanbul’da tertip edilecek olan oyuncak bebek “Craft İstanbul 2022”ye davetliyim; uluslararası bir sergi. Oraya en kısa zamanda hazırlanmaya başlayacağım, halkımın kültür zenginliğini herkese göstermek istiyorum. Kim bilir belki sizinle orada görüşebiliriz!

 

-Oo, harika! Bizi sevindirdiniz. Teşekkür ederiz Asida, zaman ayırdığınız için… Başarılarınız daim olsun!

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz