Sadzlar-Cigetler 3. Bölüm

0
1356

Abazin alt-etnosunun kökeni ve tarihsel-kültürel portresi

Ş.D. İnal-ipa, Sadzların torunu Gagralı yaşlı Smail Mkalba’nın görüşünü ortaya koyuyor: “Atalarım Sadzdılar, Çerkestiler, bu aynı şey değil mi?” Mkalba’nın dedesi Böhuh 155 yıl yaşamıştı ve Sadzca konuşurdu (Ш. Д. Инал-ипа. Садзы. С. 55). 

İnal-ipa’nın yorumu: “Bu tür aceleyle öne sürülen iddiaları, söyleyenlerin bilgisizliğine yormak lazım. Ne olursa olsun, Sadzlar konusunda en iyi enformatörlerden (ne desek yerine) biri olan Smail Mkalba’nın, Sadzları etnik olarak karşısına koymasa da belli bir şekilde diğer Abhazlardan ayırdığını hesaba katmamız lazım.” Ardından İnal-ipa bu yaşlının bir sözünü daha ortaya koyuyor: “Sadzlar Gagra’da, Abhazlar Gagra’nın doğusunda yaşadı.” “Bizatihi iki farklı etnonimin mevcudiyeti, bunları zaten kendiliğinden bir şekilde karşı karşıya getiriyor. Birisi genel olarak Abhazları (Apsua), diğeri de ayrı olarak Sadzları (Asadzua) ifade ediyor. Bu karşıtlık bazı folklorik anıtlarda da bir ölçüde ifadesini buluyor” (Aynı yerde. s. 55-56). 

L.İ. Lavrov 1930 yılında Kıyıboyu Şapsığya’ya yaptığı bir etnografik seyahat sırasında son günlerini Şapsığ akrabaları Carımların arasında geçirmeye karar veren 86 yaşındaki Dauguız Caurum’un Abhazya’dan dönüşüne tanıklık etti. Güney Abhazya’da yaşadığı Çlou Köyü’nde Ciget-Sadz olarak tanınıyordu. 1864 yılında Abhazlar onu sahilde ninesiyle birlikte yarı canlı halde bulmuşlar: “Küçük Dauguız, yetiştiği ve yaşlandığı Abhazya’ya bu şekilde geldi. Ninesi hayattayken onunla anadilinde konuşuyordu, ama onun ölümünden sonra dili unuttu. İhtiyarı sessizce dinliyorduk. Konuşmasının sonunda şöyle dedi: ‘…Tüm hayatım boyunca memleketimi görme hayaliyle yaşadım… Atalarımın toprağında ölmek istiyorum. Ninemin anlattıklarından soyumun Carım olduğunu, köyümün Atsepsı Irmağı’nın kıyısında olduğunu biliyorum.” Lavrov’la yaşlı Sadz arasında tercümanlık yapan kişi, aynı şekilde Şapsığya’ya görevle gelen dilbilimci A.K. Haşba idi. İhtiyar Rusça konuşamıyordu, Adigece ise ancak birkaç kelime biliyordu. “A.N. Genko’da bir zamanlar okuduğum yazıda bahsedilen şahsın tam da o olduğunun farkına vardım -diye devam ediyor Lavrov- yazı şöyle idi: ‘1928 Haziran’ında bu satırların yazarı, Abhaz köyü Çlou’da Ciget adıyla anılan 84 yaşında bir ihtiyara rastladı. Gençliğinde Cigetya’dan esir olarak getirilmişti. Sorduğumuz sorular neticesinde, kendisi bunu bilmese de, ihtiyarın (Adı Dauguız Caurım idi) anadilinin Çerkesçe olduğu anlaşıldı (Aşağı Çerkes dilinin Şapsığ diyalekti); güçlükle de olsa birkaç düzine kelime hatırladı’.” [Генко А. Н. О языке убыхов. С. 241). Шапсуги Джарым пригласили всех своих старейшин, один из которых подтвердил взаимосвязь их рода с районом р. Ацэпсы. (Лавров Л. И. Этнография Кавказа (по полевым материалам 1924-1978 гг.). Л., 1982. С. 23-24]  

Bu dramatik hikâye birçok yönden öğreticidir. Şüphesiz bir Şapsığ sülalesi olan Carımlar da, diğer birçok Natuhay ve Şapsığ sülaleleri (şüphesiz hepsi bundan ibaret değildi) gibi, 1864 yılına kadar Sadz-Cigetya’da yaşamış olabilirler, bunun başka birçok kanıtı var. Ama Carımların Sadz kökenli olmaları ve hal böyleyken anadillerinin Adigecenin Şapsığ diyalekti olması da aynı şekilde ihtimal dahilindedir. 

Adler bölgesinde faaliyette olan bir karma müfrezenin başındaki Baron Rozen’in 1837 yılında yolladığı rapor, Ubıhlar ve Sadzların görüşmeleri Çerkesçe-Kabardeyce yapmak istediklerini haber veriyor: “Öğleden sonra saat 2’de dağlı kalabalığından birisi at üzerinde ön hattımıza geldi ve Kabardey dilini bilen birini göndermemizi istedi. Süvari üsteğmeni Kunduhov’u (Kabardey dilini bilen biri olarak Oset Kunduhov’un seçilmesi de bir o kadar karakteristik- S.H .n.) gönderdim. Ubıh starşinası Beyarslan Berzekov ve bura dağlılarının starşinalarından biri bazı şahsi açıklamalar yapmak üzere benimle görüşmek istediklerini ilettiler.” (Отношение барона Розена к гр. Чернышеву, от 26 июня 1837 г. № 224 // Акты Кавказской Археографической комиссии. Т. VIII. Тифлис, 1881. С. 874) 

 

Dildeki bu olgular, Kuzey Kafkas Abazinlerinin yalnızca Çerkesya nüfusunun bir parçası olmakla kalmayıp, kendilerini doğrudan Adigelere dahil ettiklerini, kendilerini Adige saydıklarını da gösteriyor.

 

Abazin dilinde Adige yasası veya örfi hukuk anlamına gelen-Adige khabze; Adige etiği- Adigeğha; Adige terbiye kuralları-Adige namus gibi temel kavramların var olduğunun altını çizelim (Абазинско-русский словарь / Под ред. В. Б. Тугова. М., 1967. С. 38). 

Dildeki bu olgular, Kuzey Kafkas Abazinlerinin yalnızca Çerkesya nüfusunun bir parçası olmakla kalmayıp, kendilerini doğrudan Adigelere dahil ettiklerini, kendilerini Adige saydıklarını da gösteriyor. Kendilerini Adige sayarak Abazinler, ortak Adige sosyal, kültürel ve siyasi ortamına dahil olduklarını vurguluyorlardı. 

M.S. Thaytsukov, Gürcistan Merkezi Devlet Tarih Arşivi’nden (ЦГИА ) çıkardığı, Pshu’dan kuzey yamaçta Büyük Zelençuk Irmağı’nın Kuvinskoye Boğazı’na göç edenlerin listesini yayımlamıştır (Тхайцухов М. С. Расселение и численность абазин на Северном Кавказе в XIX – начале XX в. // Труды Абхазского государственного университета им. А. М. Горького. Т. IV. Сухуми: «Алашара», 1986. С. 33-34). Bu liste, Abazin ad ve soyadlarıyla birlikte Adigece antroponomik malzeme de içerir: Hatavmuk Marşani, Alan Aşiboko, Kazilbek Tlis, Aci Makao, Aci Hokyako, Pago Jir, Şoleh Ahba, Aci Haçer, Aci Şuko, Zafis Akhao, Tluk Papo, Tak Meako, Şoloh Kozba, Şoleh Kozba, Şagiruk Tahuşina, Habak Adzin, Habak Ehba, Habak Kuc, Griçipsa Kago, Dolatuko Tlis, Tuko Kudist, Zefis Can, Hakuç Aşiba, Şeruk Ketoko, Şeşeruko Ehba, Elmurza Haşko, Sabida Şmoho, Şurşuko Bezyuko, Pag Faşo, Hatavşuk Jir, Zafis Tajuko, Koçeruko Lapsa, Şeşeruko Poşuho, Şeko Hatıh, Lapşuko Eşba, Ubzduko Ahba, Moçalo Habarako. 

Pshu’luların antroponomik geleneği önemli sayıda Çerkes elementini absorbe etmişti. Bu elementler Müslüman ve Türk bileşenleriyle kaynaşmış olarak Pshu’luları Kuzey Kafkasya’nın geleneksel dünyasına dahil ediyordu. 

1861 yılında Pshu’ya yapılan sefere katılmış olan S. Smolenskiy, Abhazlar ve Ruslar arasındaki diyalogları ortaya koyuyor. Bu diyaloglarda Abhaz muhataplar Pshu halkını Çerkesler olarak tarif ediyor: 

-Sen herhalde Çerkeslerden korkmuyorsun; bugün silahlı çatışma olduğunu duydun mu? 

-Çayın ardında Çerkes yok. 

-Yoksa sen de mi onlarla birlikteydin? 

-Benim işim nedir değnekle? -diye cevap verdi, alınganca- Benim Çerkezde yok kabahat, Rus kabahatli, onun üstüne silahla çalışmak var [Смоленский С. Воспоминания кавказца. Бзыбский отряд в 1861 году. (Из походного дневника) // Военный сборник. 1874. № 9. С. 167].  

Smolenskiy’in metninde Pshu’lular öncelikle Abazin ve daha geniş planda da Çerkes olarak geçiyor: 

-Eğer yol yapılırsa hem sizin için hem de Çerkesler için iyi olacak, onlar sahil noktalarına mal almaya ve mısır, palmiye ağacı ve ceviz satmaya daha rahat gidebilecekler. 

-Eh, lütfen böyle söyleme; Rus Çerkesi de Urus yapmak, Abazini Urus yapmak, tüm Dzıgları toptan asker yapmak, topraklarını da kendine almak istiyor (Aynı yerde. s. 168). Bu diyalogda Pshulular, Ahçipsılar ve Aibgalılardan Çerkes olarak, Abhazyalılardan da Abazinler olarak söz ediliyor. Başka bir yerde Smolenskiy, Gumısta’daki bir Abhaz köylüsünden Abazin, Pshu’ludan da Çerkes olarak bahsediyor. 

7. Sadz-Cigetya’da–psı ile biten hidronimler 

Soçi’den Bzıb’a kadar Sadzların arazisi, bol miktarda Adigece hidronim ve toponimi içermesi açısından Abhazya’dan çok farklıdır. Sadzların iki dilliliği Soçi-psta, Kudepsta, Begerepsta, Lapsta, Açipsta, Şvaçapsta hidronimlerine yansımıştır. Soçi-Soçipsı-Soçipsta. Bu hidronim muhakkak bu şekilde oluşmuştur (Федоров Я. А. Топонимика Западного Кавказа и некоторые вопросы его этнической истории // Из истории Карачаево-Черкесии. Черкесск, 1974. С. 281). Matsesta-Matsepsta da aynı manzarayı çizmiş olabilir (Ворошилов В. И. История убыхов. Очерки по истории и этнографии Большого Сочи с древнейших времен до середины XIX века. Майкоп, 2006. С. 137). 

Doğrudan Adigece isimler de söz konusu olabilir. Mesela Soçi ile Adler arasındaki ırmağın adı olan Bjeps hidronimi gibi (Рапорт ген.-м. Кухаренко кн. Воронцову, от 28 ноября 1853 г. // АКАК. Т. X. Тифлис, 1885. С. 641).  

A.N. Dyaçkov-Tarasov, Hoşupse’nin Adigece bir isim olduğuna işaret ediyor (Дьячков-Тарасов А. Н. Гагры и их окрестности // Записки Кавказского отдела Русского географического общества. Кн. XXIV. Вып. 1. Тифлис, 1903. С. 12). Hoşupse’nin büyük sağ kolunun adı Jeopse’dir. Aynı sırada Hudapse (Kudepsta’nın Psou, Bzıb (Adigece Psıbe, Psebay vs’nin Ubıhça analoğu), Pşe, Pitsa, Psırtskha, Psey (Ritsa’ya dökülür), Laşipsı (Ritsa’ya dökülür), Psış (Güney Psış, Bzıb’ın bir kolu), Psıkva (Bzıb’ın kolu), Psırs (Güney Psış Irmağı’nın sağ kolu), Ahips; İndpsi, Psırm gölleri, Souipsara mevkii, Psırs dağ omurgası, Psış Dağı, Pshu çukurluğu ve diğer örnekler (Бондарев Н. Д. В горах Абхазии. М., 1981).  

H.S. Bgajba, Bzıb hidroniminin Adigece-Ubıhça görünümünün altını çiziyor: “-bzı kökünü, Ubıhça bzı ‘su’, ‘ırmak’ kelimesiyle karşılaştırmak mümkün; o zaman Bzıp’ın etimolojisini ‘ırmak ağzı’ olarak çözümlemek mümkün. Bu etimoloji tesadüfi değil, Ubıh arazisindeki ırmak isimlerinde bunun yeteri kadar kanıtı var: Bzu-gu (bzu ‘ırmak’, gu ‘orta’-çayarası), Bzı-ç, Bznıç, Bzo-ga, Bzi-d. Bu kelimeyle biten coğrafi isimleri ortaya çıkarmak için yakın vilayetlerdeki yer isimlerini, özellikle de bugünkü Adigey’dekileri gözden geçirmek yeterli olacaktır (veya bir zamanlar Adige toprağı olmuş yerlerdeki). Mesela Rus haritalarında işaretlenen çay isimleri böyledir: Aşampe, Buape, Berenduap ve Kaziap.” (Бгажба Х. С. Бзыбский диалект абхазского языка. Исследование и тексты. Тбилиси, 1964. С. 255) 

İ. Orehov 1865 yılında Hudapse (Kudepste) Irmağı üzerinde Psago (Aynı metinde Psaha şeklinde başka bir telaffuz varyantı da verilmiştir) adını taşıyan, yerleşime uygun- “yüksek bir düzlük”- bir yere işaret etti [Орехов И. По южному склону Западного Кавказа. (Из путевых заметок) // Военный сборник. 1869. № 11 (ноябрь). С. 161-162]. 1864 yılına kadar burada aynı adı taşıyan bir köy bulunmuş olması çok muhtemeldir. Mzımta’nın kolu olan Keş Çayı üzerinde Orehov, Ubıh düzlüğünde (Ubıh-Pef) tahrip edilmemiş bir köy buldu (Aynı yerde. s. 163). Böyle bir isim büyük ihtimalle bu Sadz yöresinde bir Ubıh köyünün bulunmuş olmasının kanıtıdır. Ubıh düzlüğünden akışa göre daha yukarıda 7 verst uzakta Medovey düzlüğü şeklinde bir yer adı işaretlenmiştir, ki bu gayet doğaldır, zira Mzımta’nın üst akışı Ahçipsou topraklarına dahildi. Ve Mzımta boyunda 20 verst daha yukarıda Kbaada bulunmaktadır. 

Ş.D. İnal-ipa’nın, Abhaz hidronimyasında -ps elementinin bulunuşunu, kadim Abhaz dilinde “su” anlamına gelen psı kelimesinin var oluşunun bir neticesi olarak açıklayan görüşü, tarihi Abhazya topraklarında psı ihtiva eden hidronimlerin habitatıyla açık şekilde çelişiyor. Bzıb’ın kuzeyinde bunlardan çok var, oysa güneyde hemen hiç rastlanmıyor. Yukarıda anılan XVII-XIX. yy kaynakları hesaba katılırsa, bize göre bu olgunun Adige dilinin Cigetya arazisindeki etkisi üzerinden izahı çok daha inandırıcıdır.

1. Albov, topografik anlamda önemli bir dizi nesneyi anlamlandırmak için Sadzların ve Abhazların çeşitli toponimler kullandıklarına dikkat çekiyor. Kendisi bu keyfiyeti Kıtsırkha omurgasında tespit etmiştir: “Kıtsırkha omurgasının adı Abhazlara tamamen yabancı. Bzıb Abhazya’sında her yerde onu Tsendışkha omurgası adıyla tanıyorlar.” (Альбов Н. Ботанико-географические исследования в западном Закавказьи в 1894 году // ЗКОИРГО. Кн. XVIII)

Albov’un belirttiği gibi Kıtsırkha omurgası üzerinden “Eskiden Abhazya’dan Çerkes topraklarına giden büyük bir yol vardı”. Gene, buna benzer bir örnek, Agepsta Dağı’dır. “Kulağa Abhazca gibi gelen bu isim, Abhazlara tamamen yabancı. Abhazlar söz konusu omurgaya iki isim yakıştırıyorlar… Ayümha, veya Ayümha-rişha… ve Adzituko.” (Aynı yerde. s. 59) 

 

8. Sadz kültürünün arkeolojik manzarası. XIII-XVI yüzyıl ikinci yarısı 

XIII-XVI. yüzyılların Tuapse bölgesi, önemli sayıda kurgan nekropolü barındırır. Bunların defin ritüeli ve envanterleri, bize bu bölgenin Adige halkının etnik ve kültürel tarihinin, kalabalık ve gelişmiş, önemli bir merkezi olduğunu anlatırken, dönemin kültürel manzarasını sunar (Тешев М. К. Адыгские погребальные сооружения в развитом и позднем средневековье в Туапсинском районе на Черноморском побережье Кавказа // Вопросы археологии Адыгеи. Майкоп, 1985. С. 142-165). 

XIII-XIV. yüzyıllarda taş sandukalar kültürü, o tarihe kadar Abhaz-Kartli Krallığı’nın bünyesinde (VIII-XII. yy) bulunan Soçi-Adler bölgesine yayılır. Bu süreç Adige nüfusunun sahilin Ubıh-Abazin bölgesine ilerlediğinin kanıtıdır. O zamandan beri bu bölge Çerkesya’ya ve onun askeri-feodal ve kültürel normlarına meyletmektedir. Bu olgunun yani Adige ülkesinin XIII-XV. yüzyıllarda genişlemesinin anlaşılması, Sadz meselesinin analizi için çok önemlidir. Y.N. Voronov’un ifadesiyle Soçi-Adler bölgesi “kurgan mezarları ülkesi” olmaktadır (Воронов Ю. Н. Древности Сочи и его окрестностей. Краснодар, 1979. С. 103-111). 

Çerkes tipi kurgan mezarlar Krasnoaleksandrovsk, Abazinka, Vardane, Kepşe, Aibga, Krasnaya Polyana’da ortaya çıkarılmıştır. “XV-XVI. yüzyıllar Adige anıtları için” tipik olan envanteri içerirler (Aynı yerde. s. 106). 

Öyle görünüyor ki, Adige nüfusunun ilerleyişi XVI. yy’da da devam etmiş. Adigelerin Abhazya’ya doğru bu yayılmasının, Abazgların ardılları olan Abazin topluluklarını Laba’dan Kuban’a kadar olan yöreyi işgal ettikleri kuzey yamaca göç etmeye teşvik etmiş olacağı gibi bir senaryo çok olasıdır. 

Soçi-Adler bölgesine yapılan yayılmanın üssü, her şeyden önce, kurgan nekropolleriyle tıka basa dolu Tuapse bölgesiydi. Tuapse rayonunda ortaya çıkarılıp incelenen kurgan mezar sayısı 217 olup 20 tane de tek kişilik kurgan vardır. Toplam olarak 10.210 kurgan vardır. Ve tarihsel Çerkesya’da “bunların çok daha fazla olduğunu” unutmamak lazımdır (Тешев М. К. Указ. соч. С. 147).  

Teşev sayesinde tarihi Abazehya arazisinin de, büyük olasılıkla, bu asırlarda Adige genişlemesinin çıkış noktası olduğuna bir kere daha ikna oluyoruz. Yalnızca Pşiş’in yukarı akışında (kolları Gunayka ve Seje boyunda) ve kısmen de Psekups’un üst taraflarında Teşev tarafından X-XVI. yüzyıllara tarihlenen 49 kurgan mezar tespit edilmiştir. Bu bize, tarihi Abazehya’nın ortaçağlarda çok yoğun bir Adige-Zih nüfusuna sahip olduğunu tartışmaya yer bırakmayacak şekilde gösteriyor. Böylelikle, göç vektörü Abazehya’dan çıkarak Ubıhya’ya ve Karadeniz Abaza’sına doğru gidiyor, tersine değil. Tuapse bölgesinin çok aşırı bir nüfus yoğunluğuna ulaştığı, Soçi’deki Abhaz (Gürcü) kaleleri hattının bu nüfusu zor zapt ettiği ve merkezi Abhaz-Kartli Krallığı Moğollar tarafından yıkılınca kuzey sınırının da yıkıldığı ve Zih-Çerkes nüfusunun buradan aktığı izlenimi doğuyor. 

D.E. Vasilinenko 2003 yılında Mzımta Vadisi’nde, Medoveyevka yerleşim yerinin 0,5 km kuzeydoğusunda “Medoveyevka 1” çift ritüelli kurgan mezarında arkeolojik kazı yaptı. Hem defin ritüelleri -kurgan altına gömme ve yakma- ve hem de gömü envanteri, XIII-XVI. yüzyıllarda Batı ve Merkezi Kubanötesi arazisinde ve Soçi-Adler bölgesinin batısındaki sahil kısmında bulunan Çerkes kurganları materyaliyle tamamen benzeşiyor. Mesela “Medoveyevka 1” mezarlığının 4 numaralı kurganını araştırmacı kesin bir şekilde “Doğu Karadeniz sahili kurgan grubunun Batı Çerkes defin yöntemlerinden birine” dahil ediyor. “Y.P. Alekseyeva’nın kanaatine göre bu grubun Karadeniz sahilindeki sınırı kuzeyde Anapa şehri bölgesi, güneyde ise Mzımta Irmağı vadisidir [Алексеева Е. П., 1979, с. 145-146], [Василиненко Д. Э. Средневековый курганный могильник «Медовеевка-1» в долине реки Мзымта (г. Сочи) // Наследие Кубани. Вып. 1. Краснодар, 2008. С. 265]. 

“Medoveyevka mezarından çıkan kalkan, geç ortaçağ dönemi Kuzeybatı Kafkasya sahası için karakteristik olan kalkan tipindedir. Halihazırda elimizde en az 19 kalkan kalıntısı mevcuttur, bunlardan 5 tanesi Kuzeydoğu Karadeniz sahil arazisinde, 12 tanesi Batı Kubanötesi’ndedir [Схатум Р. Б. 2003, с. 223-234; Горелик, 2004, с. 294-300, 2 – в Южном Поднепровье. (Там же. c. 266)]. 

Medoveyevka-1’den çıkan simit biçimli çakmak demirini Vasilinenko, “Batı Kubanötesi’nde, Beloreçensk, Leninohabl vb.’deki geç ortaçağ mezarlarındaki simit biçimli çakmak demirleriyle karşılaştırıyor [Левашова В. П. 1953, с. 179, рис. 3, 24; Тарабанов В. А. 1984, с. 167, 171, табл. II, 13, 14]. (Там же). 

Medoveyevka kılıçları da Kubanötesi ve Kabardey mezarlarının kılıçlarıyla bire bir örtüşüyor.  

“Medoveyevka-1” kurgan mezarlığının defin ritüeli ve envanterine dair ortaya konulan veriler bize, ileri ortaçağda ölü yakma defin yönteminin yayılma sahasını Mzımta Nehri’ne kadar genişletme ve bu ırmak havzasını Batı Çerkes kugan mezarlıklarının Doğu Karadeniz sahil grubunun yayıldığı sahanın güney sınırı olarak değerlendiren Y.P. Alekseyeva’nın tezini doğrulama imkânı veriyor.” (Aynı yerde. s. 267-268) 

2009 yılında D.E. Vasilinenko, Soçi-Adler bölgesinde kurgan mezarlıkları üzerinde uzun yıllar boyunca yaptığı araştırmaların bilançosunu çıkarıyor ve bunların kökeninin Çerkesya sahasından yapılan göçlerin neticesi olduğunu bir kez daha doğruluyor: “Tüm incelenen kurganların Abazeh (doğrusu-Abazin –S.H.n.) topluluklarının meskûn olduğu yerlerde bulunduğunun altını çizmek gerekir (Tornau, 2008, s. 115, 155-163). Böyle olunca, XIV. yy’da Soçi-Psou ırmakları arasına, daha önce, bu ırmakların batısındaki komşu arazilerde meskûn olan nüfusun bir kısmının sızma olasılığı meselesini gündeme getirmek mümkün olacaktır.” (Василиненко Д. Э. Погребальный обряд населения междуречья Псоу-Шахе в эпоху средневековья. // Пятая Кубанская археологическая конференция. Краснодар, 2009. С. 30) 

Çerkes askeri öbeklerinin Cigetya’ya yerleşmesi, kesici silahların yeni bir tipi olarak Beloreçensk-Kabardey tipi, geniş kavisli, süngü uçlu, uzun kılıcın ortaya çıkışıyla ilgilidir. Bu bağlamda, Sadz etnoniminin, Sedz şeklinde Adigece etimolojisi çok ilginç görünüyor: se-“bıçak, kılıç” (sonraki dönemlerin “büyük bıçak” anlamına gelen seşho “şaşka”sıyla karşılaştırınız) ve dze-“ordu”. Yani, Sadzlar ilk başlarda “kılıçlı ordu” şeklinde dışarıdan gelen bir öbektiler (Bu etimolojik çözümleme meslektaşım R.S. Kandor tarafından önerilmiştir). 

Sonuçlar 

Sadzların, Abhazya Krallığı Abhazlarıyla etnik akraba olduklarının bilincinde oldukları şüphe götürmez, ama kendilerinin Apsualardan farklı olduklarını bildikleri de en az o derecede şüphe götürmez. Her iki bakış açısının birbiriyle barışması mümkündür ve hatta gereklidir. Eğer Sadzlar Abazgların torunları iseler, demek ki güney, yani sahil Abazinleridirler, zira Abazinler Kuzey Kafkasya’ya Sadz arazisinden geldiler. Bugünkü Abhazlar ise, erken ortaçağın iki büyük Abazino-Abhaz dili grubu olan Abazglar ve Apsillerin birleşmesinin bir neticesidirler. Abhaz Krallığı, Abazg Krallığı olarak adlandırıldığına göre, Abazgların başat rol oynamış olmaları çok muhtemeldir. Bu çerçevede Sadzları gerçekten de Kuzey Abhazları olarak değerlendirmek mümkündür. Abhaz prensliği içerisinde Gudauta Abhazlarını, önemli ölçüde Abazgların torunu, Oçamçıra Abhazlarını ise önemli ölçüde Apsillerin torunu saymak gerekir. 

XII. yüzyıla kadar -bu yüzyıl da dahil olmak üzere- Ubıhların bir kısmı ve Sadzların tümü Gürcü Krallığı’nın siyasi ve kültürel etki yörüngesinde bulundular, Zihya ile aradaki sınır ise bir kaleler ağıyla korunuyordu. Gürcü Krallığı’ndan önce bu bölge Abhaz Krallığı’nın bünyesinde bulunuyordu. 

 

Sadzlar, Muhammed-Emin’in XIX. yüzyılın 50’li yıllarında kurduğu Çerkes devlet teşkilatına dahil idiler. Sadzlar daha sonra, 1861-1864 yılları arasında Çerkes Hürriyet Meclisi veya Soçi Meclisi denilen yapıya dahil oldular.

 

XIII. yy’da, Abhaz-Kartvel Krallığı tamamen çöktüğünde, İmeretya, Mingrelya, Gurya, Abhazya, Cigetya (Sadz) Tiflis’ten koptu. Şervaşidze-Çaçbaların başında bulunduğu Abhaz Prensliği, Dadiani’nin şahsında daha güçlü bir komşuyla iyi geçinmek zorundayken, Cigetya, Gürcistan veya Mingrelya’nın yayılmacılığından tamamen kurtulmuş bir saha haline geldi. Ve Cigetya’nın bu bağımsız var oluş dönemi, onun Çerkes etno-politik alanın entegrasyonuyla, Çerkes savaşçılarının bu topraklarda ortaya çıkış süreciyle sıkı bir şekilde ilişkilidir. Çerkes savaşçıların bıraktıkları maddi izleri, Kuban – Beloreçensk – Pyatigorsk – Kabardey tipi kurgan mezarlıklarında görebiliyoruz. Üstelik bizatihi Abhazya’nın Mingrelya’nın sırnaşık himayesinden kurtulmayı başarıp, daha sonra fiili bağımsızlığını sürdürmesi de, önemli ölçüde Cigetya’nın devamlı askeri desteği sayesinde olmuştur. 

Cigetya (Ciketya) isminde, eski orijinal Zih-Zihya adının Gürcü telaffuzunu görmezden gelemeyiz. Gürcü kaynakları Bzıb’ın ardındaki sahayı Abhazya’dan her zaman gayet net şekilde ayrı tutmuşlardır. Antik coğrafi ve etnografik isim nomenklatüründe Zihler, Abazgların kuzey komşuları idi. Daha sonraları, erken ortaçağda en azından Tuapse’den Kuban ağzına kadar Zih kabile ittifakı teşekkül etti ve birleşik bir ülke olarak Zihya adı ortaya çıktı. Adigelerin yanında Zihya büyük ihtimalle Ubıh ve Sadz-Abazg nüfusun bir kısmını da içine almıştır. Bu nedenle Gürcü yazarlar, asırların geleneği uyarınca Sadzları (ve anlaşılan Ubıhları da) Cik-Zih olarak adlandırmaya devam etmişlerdir. XIV-XV. yüzyıllarda, Gürcü yazarlar Ciketya ve Cikleri Abhazların kuzey komşuları olarak anarken, aynı yazarların Ciklerin kuzeyinde Çerkesleri anmaları ve Çerkesya’yı Kuzeybatı Kafkasya’nın en önemli ülkesi olarak nitelendirmeleri dikkate değer. Gene aynı dönemde Çerkesya’nın Bizans, İtalyan ve diğer Batılı yazarlar tarafından eskiden olduğu gibi Zihya olarak adlandırılıyor olması daha da önemlidir. Galonifontibus için 1400 yılında Abhaz-Adige sahilinde sadece iki ülke vardır: Çerkesya (Zihya) ve hemen onun ardında Abhazya. Interiano için 1500 yılında Zihya (yani Çerkesya) ve Avogaziya (Abhazya) vardır. Bu iki ülke sahilde birbiriyle komşudur. 

 

Adigelerin tarihsel hafızasında Soçi bölgesi, tarihsel Adige Heku olarak anılan Çerkesya’nın diğer bölgeleri gibi Adige toprağı sayılmaktadır. 

 

Yani, Sadz-Cigetlerin arazileri dışarıdan gözlemcilerin nazarında büyük Zihya-Çerkesya’nın bir parçası idi. Kafkas savaşı döneminde Sadz-Cigetya sahası gayet net şekilde Çerkesya’yla ilişkilendiriliyor ve birçok Rus ve Rus olmayan kaynak tarafından Çerkesya’nın bir parçası olarak görülüyordu (См. значительный корпус документов сборника: Шамиль – ставленник султанской Турции и английских колонизаторов. Тбилиси, 1953. № 41, 43, 45, 58, 65, 66, 89 и др). 

Sadz arazisinde Adigelerin ortak siyasi toplantıları yapıldı. Sadzlar, Çerkesya’nın siyasi ve kültürel alanına sıkı şekilde entegre olmuşlardı. Çerkes bayrağındaki yıldızlardan birinin Sadzları temsil ettiğinden eminiz.  

Sadzlar, Muhammed-Emin’in XIX. yüzyılın 50’li yıllarında kurduğu Çerkes devlet teşkilatına dahil idiler. Sadzlar daha sonra, 1861-1864 yılları arasında Çerkes Hürriyet Meclisi veya Soçi Meclisi denilen yapıya dahil oldular. Onlar Adigelerin tarihsel kaderini paylaştılar. Sadz kökenli soyadları günümüzde Abhazya’da, Adigey’de ve Kıyıboyu Şapsığ-Adigeleri arasında varlığını sürdürüyor. Bu nedenle Adigelerin tarihsel hafızasında Soçi bölgesi, tarihsel Adige Heku olarak anılan Çerkesya’nın diğer bölgeleri gibi Adige toprağı sayılmaktadır. Adige kimliği yalnızca etnik bir nitelik olmayıp, vatandaşlığı ve siyasi aidiyeti de kapsıyordu. Çerkesya, düzlükteki prenslikler ve dağlı yeminli kardeşlik ittifaklarının bir konfederasyonu idi. Adigeler, yalnızca etnik birliğin değil, aynı zamanda ülke birliğinin de bilincinde idiler. Tarihsel kaynakların içeriği, -yazılı ve arkeolojik- milli hafızanın gerçekçiliğini her bakımdan teyitt ediyor. 

Bu kısa makaleyi bitirirken, asıl çıkarımın altını bir kez daha çizelim: Bir Abhaz-Adige etnosu olan Sadzlar, etnik ve lingüistik bakımdan hem Abazinlere, hem Abhazlara ve hem de Adigelere yakındırlar. (http://www.adygvoice.ru.) 

(Bitti) 

  

Çeviri: Uğur Yağanoğlu 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz