Dildaşlarım, yoldaşlarım ve kardeşlerim, “İNSAN (ЦIыху) dil (бзэ) ve utanma (учIытэ) kavramlarıyla, kendi dışındaki canlılardan farklı ve hatta ayrıdır. Yine Çerkesçede “Напэншэ” Türkçede “yüzsüz” kavramları vardır. Tanrı’nın ve doğanın bizlere armağanı olan bu özellikleri korumak ve onları yerli yerinde kullanmak “ONA” hizmettir. Saygıdır. Kısaca; ya Tanrı’ya ya doğaya saygılı olursak insana da saygılı olmuş olacağız. Tüm inançlar, bu kavramlar üzerinedir. Ve insana özgüdür. Bunları anlamanın ve kavramanın da tek yolu ve argümanı ise “İNSAN AKLI” ve “BİLİMİ” kullanmasını bilen ve bunu öğrenenler içindir elbet!
Soydaşlarım, гыбзэ ile гьыбзэ’yı karıştırıp, duyumlara dayanan bilgi ile komünizme ve siyonizme söverek onların varlığını ve dayanaklarını yok edemezsiniz. Tıpkı, Kemalizmi yok edemediğiniz gibi. Zaman içinde TARİHİN koşullar icabı oluşturduğu olayları da tersine çeviremezsiniz. Aynı zamanda yine, çağın icabı gelişen olayların içinde, yetişen insan ve insan zümrelerine geçmişin acılarını duyumsatamazsınız. Çoğumuzun tanık olduğu ve yaşadığı sıkıntılarımızı, hanginiz torunlarına ve dahası öz çocuklarına anlatabilir? Ben hep yazıyorum ve ailemin fotoğraflarını da sunuyorum. Annemi ve babamı Tanrı’nın rahmetiyle anarken, onların bana verebildikleri, dünyaya gelmem ve belli bir yaşa kadar büyütmeleridir. Elbette ki, ekonomik durumları çerçevesinde, ama ikisinin de okuması ve yazması yoktu. İki ağabeyim ve tek kız kardeşimin de; ki o da rahmetli oldu. Kız kardeşim sonradan kendi çabasıyla bir miktar okumayı öğrendi. En küçüğümüz olan erkek kardeşim ise yüksek tahsillidir. Neden bunları yazıyorum; ilkokul ve ilk eğitim-öğretim, ailede başlamıyor mu? İşte ben, ilkokula başladığım, tarih öncesi, zamanın getirdiği tortuları, halen, üzerimden atamıyorum.
Dildaşlarım, kızarak, küfrederek, kendini ve kendinizi (Çerkes-Çerkeslik) üzerine ispat etmeye gerek yoktur. HAİN-ÇERKES ve ETHEM! meselesinin neden bunca yıldır tazeliğini koruduğunu, bilgi ve belgelere dayalı olarak, mütalaa etmezseniz, mevcut durumu muhafazaya hizmet etmiş olursunuz. Dün, HAİNLERİMİZ üzerine söylemleri, bugün de Sn. Murat Bardakçı, Sn. Fatih Altaylı, Sn. Nedim Şener ve Sn. Ümit Özdağ’lar devam ettirmektedir. Bolu Belediye Başkanı, elbette ki bunların istisnası değildir ve yarın bir başkasıyla devam ettirilecektir… Önce, kafanıza şu soruyu iyice yerleştirin: “Kurtuluş Savaşı’nda, kökeni Türk olan ve bu harekete karşı, yani padişahçı, insan veya insanlar yok muydu?” Yanıt; sürüsüne bereket! Dikkat ediniz, onların hiçbirini “Hain Türk Mehmet!” tanımlaması içinde duydunuz mu? Maazallah, “Keşke, Yunan gelseydi” diyen ve onu ziyaret edip onurlandıranlar, Çerkes olmuş olsaydı, inanın yer yerinden oynardı. Ne gün görmemiş, hainliklerimiz, ortaya dökülürdü.
Dildaşlarım, ANZAVUR Ahmet (Жажий= padişahçıydı. Yani, sözüm ona, “bize kucak açan padişahlara” karşı olmayı “Nankörlük!” sayan biri olarak, padişahçı oldu. Sonuç “HAİN ANZAVUR Ahmet!” O da Çerkesti. Padişaha karşı olan ve Kurtuluş Savaşı’nda ise, elit kurtuluşçularla birlikte, anti-padişahçı olan Ethem de (Пшау) Çerkesti. Şimdi, bu iki şahsın kişiliğinde, Çerkeslerin “HAİN” veya “KAHRAMAN!” sıfatlamasında yeri veya yerleri neresidir? İkisi de “HAİN!” ilan edildi. Bir farkla, ANZAVUR’un kökeni ıskalandı, yani HAİN “ÇERKES” ANZAVUR AHMET değil de “HAİN ANZAVUR AHMET”le yetinildi. Tüm Çerkesler, padişahçı olmadığı için mi veya tüm Çerkesler Kurtuluş Savaşçısı olmadığı için mi “Hain” veya “Kahraman”dırlar? Peki neden, sadece bu cepheleşmelerde ve mücadelelerde “Çerkes” sıfatlaması kullanılıyor? Dildaşlarım, işte bu sorunun yanıtı çok önemli. Bu konuda yazmak isteyenler olursa, sevinirim.
Marx’ın şu ünlü formülünü herkes bilir: “Başka bir halkı ezen bir halk, özgür olamaz.”
NOTLAR
1- Dildaşlarım, lütfen, rica ediyorum ve hatta yalvarıyorum; tarih içinde oluşan, nedeni, niçini ve nasılını hiçbir zaman bilemeyeceğimiz nüans ayrılıkları, kendi kişisel tercih, arzu ve isteklerinize göre tanzim etmeye kalkışmayınız. İster Çerkes ve isterseniz “Adighe bayrağı” olarak kabul gören ve yıllardır kullanılan bu ortak değerimizi, mevcut boylar üzerinden hırpalamayınız.
2- Şu anda, dünyada mevcut halkların, bayraklarının nasıl oluştuğunu ve kullanılan simgelerin neden, niçin ve nasıl seçildiğini sorgulayanı gördünüz mü? Örnek, Türk bayrağı. Türki cumhuriyetlerdeki bayrakları, Arap dünyasındaki bayrakları ve daha nicelerini…
3- Diasporada, Kuzey Kafkasyalılara, genellikle “Çerkes-Çerkesler” sıfatlaması kullanılır. Daha düne kadar, Asetin veya Oset, Adighe kavramlarını kullanan, bilen yetkili, yetkisiz birileri var mıydı ve halen var mıdır? Kimse korkmasın, “Çerkes” sıfatlaması, hiçbirinizin otantik ismini ne lekeler ne de yok eder.
4- Sonuç, acaba “Hain” sıfatlaması, “Щхьэпсыгъэ” ve “Адыгэ” olan “Ethem”e Çerkes denildiği için, diğer kardeş halklarımız “Biz nasıl olsa Çerkes değiliz, onun için de Hain değiliz” anlayışı içinde midirler?
5- Hiçbir Kuzey Kafkas halkı, korkmasın ki; Çeçen, Çeçendir. Oset, Osettir. Abaza da Abazadır. Biz, böyle birlikteyiz. Böyle, birlikte geldik. Böyle, birlikte de yaşayacağız. Hiçbir didişme, bu konular üzerinde, bizi yaralayamaz ve yok edemez. Müsterih olun.
6- Biz Çerkesler, insana “yaşı” ve “titri” nedeniyle saygı duyarız. Bu davranış, kadim “Хабзэ” sisteminin, bize değişmez, değiştirilemez bir mirasıdır. Yaşlılarımız da, buna uygun davranışları, titizlikle muhafaza ederler. Ne var ki, 160 yıldır anavatan dışında yaşıyor olmamız, hepimizden “bizi biz yapan” bazı değerleri örselemiştir. Özellikle, anadilimiz konusunda. Bu anlamda, bazı büyüklerimiz, anı veya anılar tanımlaması çerçevesinde, bilgi sunarken, sözcük ve kavramlar üzerine, elde olmadan, eksik bilgi veya yazım hatasına düşmektedirler. Örneğin, “нащхьуэ-mavi göz” ile “уащхьуэ-mavi gök” (gökyüzü değil) kavramlarını karıştırmaktadır. “уэ” kadim, “Iубых” dilinde, “Тхьа” demektir (Rahmetli, Sn. Tevfik Amca’dan). Bunları sıralama nedenim, şu tümcedir: “уащхьуэ – мыващхьуэ – уIанэ.” Türkçesi de şudur: “Mavi göğün, mavi meteor (taş) parçası.”
7- Щхьэгъусэ – унэгуащэ = eş ve ev hanımı
щэн хабзэ = kültür
щIэныгъэ = bilim anlamındadır.