Adigecedeki (Doğu Diyalekti-Kabardey) bazı kelimelerin kökenine dair araştırma denemesi

2
1292

Her birey kendine önem atfeder. Yapıp ettikleriyle, fikirleriyle, karakteri ve duruşuyla toplumda saygı görmek, önemsenmek ister. Bunu sağlamak için de bazen makamını, işini, parasını, fiziksel özelliklerini (gücünü, yakışıklılığını-güzelliğini), söz söyleme becerisi gibi yeteneklerini kullanır. Bu özelliklere sahip değil ise çeşitli savunma mekanizmalarına başvurur. Örneğin kendisi maddi açıdan zayıfsa mutlaka dedesi çok zengindir, kendisi sıradan biriyse dedelerinden biri paşadır vb. Sülalesi de bu vasıfları taşımıyorsa övünülecek özellikleri milletinin ön plana çıkmış bazı fertlerinde veya ulusunun tarihinde bularak tamamlamaya çalışır. 

Milletler de bu konuda tıpkı bireyler gibi hareket eder. Onlar da köklü olmak (mümkünse milattan önceki dönemlere uzanmak), bilimde, sanatta, medeniyet alanında önemli şahıslar yetiştirmiş olmak, büyük kahramanlara sahip olmak, dünya tarihinde önemli rol oynamak gibi arzulara sahiptir. Fakat bu arzu, çoğunlukla çok eski dönemlere ilişkin ve belgeye dayanmayan kimi bilgilerle, çarpıtılmış ve zorlama dilsel (kelimeler-isimler bazında) yorumlarla veya bile bile anakronizme (Kişi, nesne veya olayların kendi gerçek zaman ve mekânlarından kopartılıp farklı bir çerçeveye oturtulması) başvurularak tatmin edilmeye çalışılır.  

Bu hataya çoğu zaman biz Adigeler de -maalesef- düşmekteyiz. Milletini sevmek, ona değer vermek gibi olumlu duygu ve düşüncelerin yol açtığı bu yanlışlara düşmemek, gerçekçi olmak zorundayız. Bu sebeple “Çerkesler en kadim halktır, en asil millet Adigelerdir, xabzemiz gibisi dünyada yoktur” gibi oldukça iddialı söylemlerden uzak durmalıyız. Tarihimizi, dilimizi, kültürümüzü objektif şekilde öğrenip değerlendirmeliyiz. Yapılacak nesnel çalışma ve değerlendirmeler, kimilerinin hoşuna gitmeyecek bazı sonuçları ortaya çıkarabilir. Fakat sonuçları olgunlukla karşılamak gerekir. Masal dünyasından sıyrılmamız, hatasından ders çıkarabilen olgun bir toplum olabilmemiz buna bağlıdır. 

İnsanlık tarihiyle ilgili bilgilerimiz bugün bile yetersizdir. İnsanın Afrika’dan çıkışı, dünyanın farklı yerlerine yayılması, ırkların-milletlerin ortaya çıkış süreciyle ilgili olarak hâlâ büyük soru işaretleri bulunmaktadır. Dilin ortaya çıkışı ve dillerin farklılaşması günümüzde bile bir muammadır. İnsan toplulukları çok eski zamanlardan beri hareket halinde olup ulaşım imkânlarının yetersizliğine rağmen yeryüzünün neredeyse tüm noktalarına ulaşmışlar; yağma, ticaret, iklim değişikliği, savaş, başka milletlerin baskısı gibi pek çok sebeple yer değiştirmişlerdir. Artık şunu biliyoruz ki bu hareketlilik, toplumları, kültürleri, dilleri harmanlamıştır, bu yüzden yeryüzünde saf bir ırk, millet ve dil yoktur. Ben bu küçük çalışmada, milletlerarası harmanlamanın kültürel, özellikle de dilsel boyutuna değineceğim. 

Çeşitli dillerin etimolojik (köken bilimsel) boyutuna yönelik çalışmalar yapılmış, sözlükler hazırlanmıştır. Örneğin Türkçenin etimolojisi ile ilgili olarak Tuncer Gülensoy’un (Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü), Sevan Nişanyan’ın (Nişanyan Sözlük-Çağdaş Türkçenin Etimolojisi) ve Andreas Tietze’nin hazırladığı sözlükler (Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugati) bulunmaktadır. Adigecenin etimolojik bir sözlüğü -bildiğim kadarıyla- yoktur. Türkiye’de bu konuda yazılmış bazı makaleler vardır. Örneğin Ufuk Tavkul’un “Adige (Çerkes) Dilinde Bulgar Türkçesi Alıntı Sözcükler Üzerine” (Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 4, Sayı 2, Haziran 2007) başlıklı makalesi ve Türk Tarih Kurumu’nca yayımlanmış bir de kitabı (Prof. Dr. Ufuk Tavkul, Kafkasya’da Kültürel Etkileşim / Sosyo-Linguistik Bir Araştırma, Ankara 2009, 143. s., Türk Dil Kurumu Yay.) bulunmaktadır. 

Kültürü ve diline ilgi duyan, bu konuda -kendince- okumalar ve araştırmalar yapan biriyim. Anadilimizi, Kiril alfabesiyle okuma-yazmayı biliyorum, Kafkasya’da basılmış pek çok kitabı okuma imkânı buldum. Bir edebiyatçı olarak Orta Asya’da üç yıl görev yapmam da bazı dilsel benzerlikleri fark etmemi mümkün kıldı. 

Aşağıdaki tabloda yer alan sözcüklerin Adigeceye başka dillerden geçmiş olma ihtimalinin ve bu sözcüklerin nispeten daha eski olan Sümerce, Hattice, Akadca gibi ölü dillerdeki kelimelerle olan benzerliklerinin araştırmaya değer olduğunu düşünüyorum. Sözcüklerden bazılarının kökeni hakkında verilen bilgilerin doğruluğu kesine yakındır. Kimi sözcükleri almaktaki maksadım “Acaba olabilir mi?” sorusuna cevap aramaktır. Tablodaki kelimelerle ilgili bilgiler, kaynaklarıyla birlikte verilmiştir. Tek gayem, konuya ilişkin bir farkındalık oluşturarak Adigece kelimelerin kökenlerini tespit edecek kapsamlı bir sözlüğe ihtiyaç olduğunu ortaya koymaktır. 

2 YORUMLAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz