Konukseverlik, biz Çerkeslerin en büyük erdemlerinin başında gelir. Bu konuda kusur göstermek istemediğimiz gibi gösterenleri de hoş karşılamayız. “Şöhret için keskin bir kılıç veya kırk sofra gereklidir” atasözümüz bile bu tezi tek başına savunmaya yeterli. Konuklarını gerektiği gibi ağırlamak, tüm gereksinimlerini yerine getirmek her Çerkes ailesinin çok özen gösterdiği bir davranıştır.
Bazı araştırmacılarımız tarihteki ilk misafir odası kavramı olan ”Haçeş”in Çerkeslere ait olduğunu söylüyor. Buna katılmakla beraber esasında ben sadece salt misafir odası teriminden ibaret olmaması gerektiğini düşünüyorum; zira eve gelen akraba ve komşular aileden sayıldığı için evin yaşam alanında ağırlanır, haçeş ise konumu itibariyle evin bahçesinin bir köşesinde, tek katlı, tek odalı bir mekândır. Kapısı hiçbir zaman kilitli olmayan bu mekân, yolda kalmış, mola vermek isteyen herkese açıktır. İçeride insan olduğunu bilen ev sahibi bu konuğu gidene kadar ağırlamakla yükümlüdür.
Bazı konuk odalarının önüne misafirin atını bağlaması için bir ağaç dikilirmiş. Atlı, konuk olacağı haçeşe yaklaşırken ne kadar uzak mesafede inmesi gerektiğini saptamak zorundadır çünkü yalnız yaşlılar ve soylular odanın önüne kadar attan inmeden gidebilir, diğerleri 30-40 metre uzakta attan inerler. Atın sol tarafından inmek kibarlık göstergesidir. Konuk eve geldiğinde kamçısını eyerin kaşına asarsa bu acelesi olmadığının işaretidir. Eğer kamçısını çizmenin içine sokmuşsa veya elinde tutarak içeri giriyorsa acelesi olduğunu belirtmektedir. Karşılıklı olarak nüanslarla birbirini anlama esasına dayalı olan ne mükemmel bir düzen…
Konuk oturduktan sonra ev sahibi “Sizi selamlıyorum” ya da “Hoş geldiniz” anlamına gelen “Fesapş” der. Kimi Çerkes dilbilim uzmanları bu sözcüğün selam ile ilgili olmadığını, “Bize varışın (gelişin) uğurlu olsun” anlamına geldiğini söylerler. Çerkes dili bir sözcüğün bile muhteviyatında çok derin anlamlar barındıran bir dil. Buna bir diğer örnek ise “Kheblağ/Kheblağe” sözcüğü. Bunu Türkçeye “Buyurun/Buyurunuz” şeklinde çeviririz fakat sözcüğün açılımını biraz daha ayrıntılarsak; bu kelime yedi anlamına gelen “blı” kökünden türetilmiştir. “Blı” kökü çoğu sözcükte ek olarak yer alır. Buyurunuz anlamına gelen kelimemizin içinde bulunan “blı” nedeniyle bu sözcük “Yedi kuşak arasına gir”, bir bakıma “Akraba ol, yaklaş” anlamına gelir.
Konuk buyur edilip oturduktan sonra ilk kez karşılaşılan biriyse kimliği sorulmaz. Hatırı sorulur. Çok kalabalık olan haçeşte sanki kral varmış gibi konuşmalarda büyük bir özen ve incelik görülür. Konuk odasındaki konuşma biçimi her zaman kibardır. Bir Çerkes atasözü şöyle der: “Gelmek konuğun, gitmek ise ev sahibinin elindedir.” Bunun anlamı kısaca şöyle açıklanıyor: Eve gelen konuklara sayılarına bağlı olarak tavuk, kaz, hindi, koyun gibi hayvanlardan biri kesilir. Yemek ikram edilir. Konuğa verilen bu yemeğin zamanını ev sahibi belirler. Bu yemeği ev sahibi, konuğa gitmesi gerektiği bir zamanı düşünerek yedirir. Konuk sofrasına getirilen ve paylaştırılan başın burun kısmı kapıya doğru konulmuşsa ortada üzücü bir durum olduğu belirtilmiş demektir. Konuk ve grubu bu durumda süreyi uzatmayıp, kısa sürede yemek yendikten sonra gitmek için izin isterler.
Sofra, terbiye mihengidir; insanların inceliklerini gösteren bir sınav yeridir. Bu sınavdan başarıyla geçmek gerekir. Konuğun evde kalma zamanı konuğun isteğine bağlıdır. Bu süre ne kadar uzarsa uzasın ona gösterilen ilgi hiç eksilmez. Aksine, dostlarının çoğalması nedeniyle konuk odası günden güne kalabalıklaşır, düğün yeri gibi olur. Konuk bu inceliği asla suiistimal etmez, süreyi fazla uzatmaz. Birbirlerine düşman olanlardan bir taraf diğer tarafa konuk olmuşsa “Düşmansa da konuk konuktur” anlayışıyla buyur edilir. Misafirperverlik o denli gelişmiştir ki, can düşmanları bile olsa xabzeye göre ağırlanır.
Araştırmalarımda ve büyüklerimden duyduğum kadarıyla ilgimi çeken bir diğer detay ise şu: Çerkesler evlerine sevmedikleri bir konuk geldiğinde, ona hizmette kusur etmeden, yine güler yüzlü ve nazik davranılır. Ancak konuğun da anlayacağı şekilde süpürgeyi kapının arkasına ters olarak dikerler veya evin tabanına su serperler. Böylece konuk istenmediğini anlar ve gitmesi gerektiğini bilir. Evlerine gelmesini bir daha asla istemedikleri konuğu yolcu ederken arkasından çöp dökerler, konuk da söylenmek isteneni bu yolla anlamış olur. Konuk evden ayrılırken atın başını eve doğru çevirip binerse ev sahibinden memnun olduğunu gösterir. Eğer atın başını bahçe duvarına çevirip binerse memnun kalmamış demektir.
Konuk ağırlama geleneği tüm Kafkas halklarında vardır. Kafkasyalıların hepsi konuksever ve alçakgönüllü kimselerdir. Konuğu iyi ağırlamak, memnun etmek, hatta himaye etmek çok önemli bir xabze kuralıdır.
Günümüzde elbette bu kadar ince ayrıntılara yer veremesek de elimizden geldiğince misafirimizi iyi ağırlamaya çalışıyoruz. Hayat yoğunluğu, yoğun çalışma şartları, globalleşen dünyanın değişimleri, akrabalık ilişkilerinin zayıflaması, görüşme sıklığının azalması misafirlik ilişkilerimize engel olsa da biz yine de evimize gelen konuğumuzu en iyi şekilde ağırlamaya çalışırız.
Spiritüel çalışmalarla ilgilenen uzmanların şu sıralar dillerinden düşürmedikleri bazı tabirler var “atalardan gelen karmalar, atalardan gelen blokajlar, atalardan gelen…” vs. diye. Ben de bunu “Atalarımızdan gelen güzel geleneklerimizin kaybolmadan fakat çağa ayak uydurarak ilelebet sürmesi dileğiyle” diye bağlamak istiyorum…
*Çerkes atasözü
Görseller: Çerfed
Kaynakça:
-James BELL, “Kafkasya’dan Savaş Mektubu”, Kafkas Vakfı Yayını, 1998
-Adige Khabzeleri, kafkasfederasyonu.org
-Şorten Askerbiy, Kardenguş Zıramuk Çerkes Söylenceleri
-Çerkesler I (Tarih-Mitoloji-Gelenek), Yalçın Kaya