Son Buzul Çağı’ndan Sanayi Devrimi’ne kadar geçen 12 bin yıl boyunca dünyanın ortalama sıcaklığı 14±0.5°C oldu. Geçen haftalarda bu sıcaklık 17.23°C ölçüldü ve ardı ardına sıcaklık rekorları kırılıyor. Her geçen yaz bir önceki yazdan, her yıl bir önceki yıldan daha sıcak geçiyor. Bu yıl küresel ısınmanın haricinde bir Süper El Niño etkisi var. İklim krizi, küresel ısınma, El Niño ve bir de aşırı yoksulluk bir araya gelince daha da kıyıcı oluyor.
El Niño, ekvator boyunca esen sıcak rüzgârların Batı Pasifik Okyanusu’ndaki sıcak yüzey sularını doğuya doğru hareket ettirerek her 2-5 yılda bir Güney Amerika’nın batı kıyılarında okyanus akıntılarının yönünde ve yüzey sularının sıcaklığında ani değişikliğe neden olmasına deniyor. 15 yıl içinde üçüncü Süper El Niño’yu yaşıyoruz. Küresel ısınmadan kaynaklanan ısının %91’i okyanuslarda tutuluyor ve bu durum El Niño’yu güçlendiriyor, büyük ısı ve hava aşırılıklarına neden oluyor.
Yeryüzündeki canlı yaşamın devam etmesi için gerekli olan kritik ekosistemlerin ve döngülerin birçoğunda geriye dönüşü mümkün olmayan bir kırılmaya doğru gidiliyor. Biyoçeşitlilik kaybı, okyanuslardaki kirlilikten kaynaklı asitik yapısının bozulması, orman kaybı, kimyasal kirlilik, iklim krizi gibi dokuz kritik eşikte hızla devrilme/kırılma noktasına gidiyoruz. Dünya yanarken elbette şirketler ve onların çıkarlarını koruyan bir komiteden daha ötesi olmayan hükümetler -doğal olarak- umursamaz bir tavır içindeler. Örneğin, iklim krizinin en önemli nedenlerinden biri olan fosil yakıt tüketimi sübvansiyonları, küresel enerji krizinin ortasında 2022 yılında 1 trilyon doların üzerinde rekor bir artış gösterdi. Zaten çoktan aşılmış olduğu için artık hiçbir yeni fosil yakıt üretimi yapılmaması gerekirken, Akdeniz’de, Arktik Buz Denizi’nde ve okyanusların en diplerinde fosil yakıt için savaş çıkaracak kadar rekabet ediyorlar.
Aşırı sıcak hava dalgaları dünyanın birçok yerinde can almaya devam ediyor. Nature Medicine dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre, 2022’de 30 Mayıs-4 Eylül tarihleri arasında aşırı sıcaklarla bağlantılı 61 bin 672 ölüm vakası gerçekleşti. Araştırmaya göre, ölümlerin çoğunluğu 80 yaş üstü ve yaklaşık yüzde 63’ü de kadın. Avrupa, küresel ortalamanın iki katı hızla ısınıyor. Dünya 1800’lerin ortalarından bu yana ortalama 1,2 derece ısınırken, Avrupa geçen yıl sanayi öncesi dönemden yaklaşık 2,3 derece daha sıcak bir seviyede seyretti.
Sıcak hava dalgaları şimdi de Türkiye’ye geliyor. Aşırı sıcaklar söz konusu olduğunda Türkiye’de ilk akla gelen orman yangınları oluyor. Artık çöpün girmediği bir doğal alan neredeyse kalmadığı için aşırı sıcaklık ve kuraklık bir sabotaj ya da ihmalkârlık olmasa bile orman yangınlarına neden olabiliyor. İki yıl önce Akdeniz’de yaşanan ve bir haftadan fazla süren orman yangınlarında olduğu gibi.
Fakat aşırı sıcaklar orman yangınları dışında bir de yoksulları kavuruyor. Pandemide olduğu gibi, çalışmak mecburiyetinde olan kesimler için aşırı sıcak havalardan nasıl korunacağına dair hiçbir düzenleme yok. Muhtemelen bakanlıklar ya da belediyeler “İşiniz yoksa dışarı çıkmayın, bol sıvı alın, güneşte kalmayın” uyarıları yapmakla yetinecekler. Evine ekmek parası götürmek için çalışmaktan başka şansı olmayan milyonlarca işçi aşırı sıcaklar altında çalışmaya devam edecek. Başta açık alanda çalışan tarım işçileri, yaşlılar, çocuklar büyük risk altında kalıyor. İnşaat işçileri, belediye temizlik ve park-bahçe işçileri, kuryeler, kargocular…
Elbette sadece bu kesimler değil aşırı sıcaklardan aşırı derece etkilenenler. Deprem bölgesinde binlerce insan yaz koşullarına uygun olmayan çadırlarda yaşıyor. Ve hâlâ su yok. Enkazlar zehir saçmaya devam ediyor. Engelliler çadırlarda yaşıyor.
Bütün felaketlerde olduğu gibi, aşırı sıcaklar da toplumdaki adaletsizlik ve eşitsizlik piramidindeki yerine göre insanları etkiliyor. Bu açıdan birçoğu boğucu evlerde, çadırlarda hapis hayatı yaşayan yoksul, işçi kadınlar, göçmenler aşırı sıcakların ilk kurbanları oluyor.
Ezcümle, aşırı sıcaklar aşırı yoksulları etkiliyor.
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nde öğretim üyesi ve toprakbilim, ekoloji, iklim değişikliği konularında çalışmalar yapan Doğanay Tolunay Hoca, sıcak hava dalgaları için bir “acil eylem planı” olmadığını söylüyor. Bu nedenle, Tolunay Hoca, sıcak hava dalgalarına karşı kısa vadede alınabilecek önlemler için şu örnekleri veriyor:
- Belediyeler acil yardım hattı oluşturmalı •Soğutulmuş alanlar (spor salonları vb.) belirlenmeli •Klimasız toplu taşıma araçları trafiğe çıkmamalı •Mesai saatleri değiştirilmeli •Elektrik arızalarına en kısa sürede müdahale edilebilmeli •Kırılgan gruplar (yaşlılar, çocuklar, solunum/kalp hastaları, evsizler vb.) için ya evlerinde önlem alınmalı ya da soğutulmuş alanlara yönlendirilmeli •Boğulmalara karşı önlem alınmalı •Bireyler 11.00-16.00 arasında güneşte kalmamalı, giysiler sıcağa göre seçilmeli, susuz kalınmamalı •Evlerin camları açılarak esinti oluşturulmalı, bu olanak yoksa perdeler kapalı tutulmalı, evler yine serinletilemiyorsa en yakın soğutulmuş alanlara gidilmeli (AVM’ler olabilir) •Kreşler, huzurevleri, hastaneler vb. alanlar öz değerlendirmesini yapmalı, personel sıcak hava dalgalarına karşı eğitilmeli, soğutma olanakları gözden geçirilmeli •Öğlen saatlerinde canlı hayvan nakliyesi yasaklanmalı •Sokak hayvanları için sulaklar oluşturulmalı.
Türkiye, uygulanmayan acil eylem planları ülkesi olduğundan, velev ki ilgili bakanlık vb. böyle bir plan hazırlasa dahi uygulanmayacaktır. Fakat sıcaklıklardan dolayı meydana gelecek iş kazaları, işçi cinayetleri, evlerde hapis hayatı yaşayan yaşlılar, ev kadınları ve çocukların ölümleri de “kader planı” değil, hükümetin “cinayet planı” olacaktır. Aşırı iklim olayları, aşırı sıcaklar olağanüstü, sıradışı olmaktan çıktı. Pandemi, deprem, sel, aşırı sıcaklar, kuraklık vb. gibi farklı biçimlerde ve gittikçe sıklaşan, yeni normal hale geldiler. Bu nedenle sendikalar, toplumsal örgütler daha fazla ekolojik yıkımı, iklim krizini ve diğer görüngüleri dikkate almak zorundalar.