Durum muhakemesi – 10

0
20

Çerkes kavramı üzerine

Yeryüzünde feodal sistemlerin yaygın olduğu çağlarda, Kuzey Kafkasya’nın yerli halkları, doğudan gelen Moğol ve Hun istilaları karşısında, kendilerine özgü dil, kültür ve kimliklerini koruyarak varlıklarını sürdürebildiler. Özellikle, kültür ve yaşam tarzları büyük ölçüde Nart efsanelerine dayanan Adige, Abhaz halkının Kuzey Kafkasya coğrafyasının en eski kadim halkı olduğu bilinen bir gerçek.

Daha sonraları Nart efsanelerine dayalı kültürü benimseyen ve yaşayan, Kuzey Kafkasya’nın diğer yerli halklarının tümünü kapsayan ÇERKES kavramının, ortak ad olarak başkaları tarafından kullanıldığı da bilinen bir gerçek. İlerleyen çağlarda İslam kültürü ve diğer farklı kültürlerin etkisi ile farklı kimlik adları devreye girmiş olabilir.

Ancak Rus Çarlığı’nın Kuzey Kafkasya’da başlattığı 300 yılı aşan istila saldırıları sürecinde, güçlü nüfus yapısı ve mücadele azmi ile en fazla direnen ve Ruslarla daha fazla muhatap olan Adigeler olduğu için, ÇERKES kavramı Ruslar tarafından genellikle Adigeler için kullanılmıştır.

Çerkes kavramı, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra halkımız arasında, özellikle diasporada en fazla tartışma konularından biri haline geldi. Şimdilerde hem diasporada hem de anavatan Kafkasya’da ciddi bir tartışma konusu. Zira Kuzey Kafkasya’nın yerli halklarının birlik ve bütünlüğünü önlemek üzere, halkların dil ve diyalekt farklılıkları kullanılarak düzenlenmiş bulunan, dağınık coğrafi konumları halen devam ediyor.

Rus işgalinden sonra ve Sovyetler Birliği sürecinde, bu hazır zemin üzerinde mikromilliyetçilik duyguları da tahrik edilerek uygulanan ayrıştırma, birbirlerine yabancılaştırma ve kolonizasyon politikaları sonucu, Kuzey Kafkasya’da çok parçalı ve karmaşık bir durum yaratılmıştır.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra diasporaya da yansıtılmaya çalışılan bu durum, diasporada zemin bulan ÇERKES kavramını büyük ölçüde sarsmıştır. Buna rağmen Kuzey Kafkasya halkları arasında Nart efsanelerine dayalı ortak kültür iddiası sürdürülmektedir. Ayrıca Karaçay, Balkar, Kumuk gibi Turani dil konuşan Kuzey Kafkasya toplumlarının da çoğu Nart efsanelerini paylaşmakta ve ortak kültürün mensubu olduklarını savunmaktadırlar.

Büyük sürgün sürecinde ve daha sonra Adige, Abhaz halkları ile birlikte veya farklı zamanlarda, zorunlu veya gönüllü göçlerle Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasına dağıtılan Kuzey Kafkasya halkları, aynı veya yakın yerleşim yerlerini seçerek birlikte yaşamayı tercih ettiler.

Vatan edindikleri yeni coğrafyalarda yerli halk tarafından genelde Çerkes olarak adlandırılırken, dil farklılıklarına karşın kadim komşuluk ve kader birliğinin çekiciliğiyle, genelde iç içe ve yan yana yerleşimleriyle aynı halkın bileşenleri konumunda Çerkes diasporasını oluşturdular. Zira Ruslardan Türklere sirayet eden ÇERKES ortak adıyla anılmaları devam etti. Halen de kısmen devam etmektedir.

Günümüzde, dünyaca tanımakta olan ÇERKES kavramına en fazla sahip çıkan Adigelerin haklı iddiasını anlamak lazım. Zira Çarlık ordularına karşı en uzun süre direnen ve soykırıma uğrayan Adigeler, ÇERKES kavramının kendilerine ait olduğunu düşünerek ve bu kavrama sahip çıkarak, dünya kamuoyunda daha güçlü gözükeceklerini ve tarihsel haklarını daha güçlü savunacaklarını, aynı zamanda anadillerini daha iyi koruyacaklarını düşünüyorlar.

Ancak yine günümüz koşullarında muhatap güçler ve dünya kamuoyu karşısında, küçük gruplar ve zayıf organizasyonlar halinde muhatap olunamayacağı, kale alınmayacağı gerçeğini kabul etmek gerekir. Bu gerçek Adigeler için olduğu kadar diğer Kuzey Kafkasyalı halklar için de geçerlidir. Ne var ki her etnik grubun fertleri, mensup olduğu etnik grubun kimlik adını ve anadilini öne çıkararak kendisini farklı tanımlama eğilimindedir.

Bu gerçeği de kabul ederek, farklı diller ve etnik değerlerin korunmasını esas alan ve özen gösteren dernek, vakıf ve kulüp gibi kurumsal yapıların, büyük ortak amaç ve çıkarları esas alan üst kurumsal yapıların oluşturulması çok önemli ve çok değerlidir.

Kuzey Kafkasya tarihinin en kritik zamanlarında, o coğrafyada görev yapmış ve en gerçekçi tespitlerde bulunmuş olan General İsmail Berkok’un “Her Adige Çerkestir ama her Çerkes Adige değildir” vecizesi çok önemli bir gerçeği ifade etmektedir.

Esasen, diasporada büyük şehirlerde yoğunlaşan Kuzey Kafkasya kökenli insanlar dernek, vakıf veya kulüp anlamında farklı kurumsal yapıların üyeleri olmalarına karşın aynı toplumsal tabanı oluşturmaktadırlar. Yani mevcut kurumsal yapıların üye tabanı hemen hemen aynıdır. Büyük olaylarda ve kritik zamanlarda birlikte hareket ettiklerini görmekteyiz.

Ancak mevcut örgütlenme biçimi ve koşulları sahadaki gerçekleri pek yansıtmadığı için, ortak amaçlar ve çıkarlar doğrultusunda, ortak paydada sistematik buluşma zorlaşmaktadır.

Bu nedenle, toplumsal ortak amaç ve çıkarlarımıza hizmet etmek ve geniş tabanlı bir siyasi güç oluşturmak üzere, ortak paydada buluşmayı kolaylaştırabilecek ÇERKES ve KAFKAS kavramlarını değerlendirmekte büyük fayda vardır. Bu konuda ciddi bir ‘DURUM MUHAKEMESİ’ne ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz