UNESCO tarafından çokdilliliğin, dil çeşitliliğinden doğan kültürel mirasın ve anadilinde eğitim ve ifade hakkının korunması amacıyla ilan edilen “21 Şubat Dünya Anadili Günü” 26 Şubat Çarşamba akşamı, İstanbul Eyüpsultan Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezi’nde, Kuzey Kafkasya sivil toplum kuruluşlarının (STK) katılımı ile kutlandı.
Organizasyonunu İstanbul’daki Kuzey Kafkasya STK’larının birlikte üstlendiği ve sunuculuğunu Funda Özdemir’in yaptığı programda, Alan Kültür ve Yardımlaşma Vakfı Başkanı Sadrettin Kuşoğlu’nun açılış konuşmasının ardından, Çerkes Federasyonu Genel Başkanı Nusret Baş, önceki dönem Kafkas Dernekleri Federasyonu (KAFFED) Genel Başkanı Ümit Dinçer, Çoğulcu Demokrasi Partisi (ÇDP) Genel Başkanı Faruk Aslandok ve Kafkas Vakfı Başkanı Veysel Arıhan günün önemine dair konuşmalar yaptılar.
Gecede Adigece, Osetçe, Çeçence, Abazaca ve Karaçayca şiirler okundu, Sivored, Dejugup, Riraşe ve Çeçen Vaynak koroları tarafından şarkılar söylendi. Program sonunda Mafe Çocuk Ekibi bir dans gösterisi sundu.
Program ile ilgili İstanbul Kafkas Kültür Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yüksel Nuri Güneş’e birkaç soru sorduk:

-Bizlere ve okurlarımıza, 21 Şubat Dünya Anadili Günü nedir, açıklayabilir misiniz?
-Yüksel Nuri Güneş: BM verilerine göre dünyada her iki haftada bir dil, içinde geliştiği entelektüel ve kültürel ortamla birlikte yok oluyor. Dünya üzerinde konuşulan dillerin yüzde 40’ı yok olma tehlikesi altında. Bütün dünyada 7 binden fazla dil konuşuluyor, 5 binden fazla yerli kültür yaşıyor. Dünyanın farklı coğrafyalarında insanlar anadillerini yaşatmak için mücadele veriyor.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) hem Bengal’de anadilini sahiplenme mücadelesinde hayatını kaybeden öğrencilere saygı olarak hem de kültürel çeşitlilik ve çokdilliliği teşvik etmek için 1999 yılında 21 Şubat’ı Uluslararası Anadili Günü ilan etti. 2000 yılından beri her yıl 21 Şubat, Uluslararası Anadili Günü olarak kutlanıyor.
-İstanbul’daki STK’larla işbirliği süreci hangi ihtiyaçtan doğdu ve nasıl bir yol izlendi?
-İstanbul’daki STK’ların bir araya gelmesinin öncelikli amacı; olacağı söylenen İstanbul depremi ve doğal afetler karşısında “birlikte ne yapabiliriz”i konuşmak içindi. Bu konuda farklı dernek ve vakıflarımızda deprem bilincini artırmak amacıyla birkaç eğitim programı organize edildi. Program halen devam etmektedir.
Bu konuda çalışmalar yürütülürken aynı zamanda farklı konularda da işbirliği içerisinde olunabileceği fikri oluştu. İlk olarak geçen sene İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) ev sahipliğini yaptığı, 21 Şubat-3 Mart tarihleri arasında Yenikapı etkinlik alanında düzenlenen “Kafkas Kültür Buluşmaları”na katılım sağlandı. Şu anda da toplantılar düzenli olarak devam ediyor.
-Organizasyonda hangi STK’lar yer aldı?
-Organizasyonda 23 STK yer aldı, bunlar;
Abhaz Dernekleri Federasyonu
Abhaz İş İnsanları Derneği
Adige Kafkas Derneği
Adige Khase Çerkes Derneği
Alan Kültür ve Yardımlaşma Vakfı
Büyükçekmece Çerkes Derneği
Çeçen İçkerya Derneği
Çeçen Kafkas Muhacirleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği
Çerkes Dernekleri Federasyonu
Çerkes Kadınları Teavün Cemiyeti Derneği
İstanbul Abhaz Kültür Derneği
İstanbul Birleşik Kafkasya Derneği
İstanbul Çerkes Derneği
İstanbul Kafkas Kültür Derneği
İstanbul Karaçay ve Kuzey Kafkasya Kültür ve Dayanışma Derneği
İstanbul Karaçay Malkar Derneği
Kafkas Çeçen Yardımlaşma Derneği
Kafkas Çerkes Derneği
Kafkas Vakfı
Maltepe Çerkes Derneği
Nart Spor Kulübü
Şamil Eğitim ve Kültür Vakfı
Uzunyayla Kafkas Kültür ve Yardımlaşma Derneği.
-Gelelim Eyüpsultan Kültür Merkezi’ndeki organizasyona… Nasıl bir geceydi ve amaçlanan hedefe ulaşıldı mı?
-21 Şubat tarihinde yapılması planlanan etkinlik İstanbul’daki olumsuz hava koşulları nedeniyle 26 Şubat tarihinde yapıldı. Etkinlikte çeşitli kurumlardan katılım sağlayan kişi ve gruplar şiir, şarkı ve dans gösterisi ile sahne aldılar. Kuzey Kafkasya’nın kadim halklarının kendi dillerinde sergiledikleri performanslar izleyiciler tarafından beğeni aldı. Hafta içi bir gün olmasına rağmen salon neredeyse tam doluydu.
Amacımız yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan dillerimizle izleyiciye seslenmek, dillerimizin yaşayabilmesi için sorumluluklarımızı hatırlamak ve hatırlatmak idi. Programda söz alan konuşmacılar da buna vurgu yaptılar. Farkındalık yaratma anlamında güzel bir etkinlik oldu.
-Anadilimizin ve dolayısıyla kültürümüzün yaşatılması için bundan sonraki süreçte de işbirlikleri yapılacak mı?
-Mutlaka bu tür işbirlikleri devam edecektir, etmelidir. Toplumumuzda olumsuz etki yaratan bölünmüşlük görüntüsünün kimseye bir faydası olmayacaktır. Katılımcı STK’lar arasında farklı görüşler olacaktır. Bu doğaldır ama beraber yapabileceklerimizin daha fazla olduğunu düşünüyorum. Grubun bugüne kadarki iradesi de bu şekilde olmuştur. Dolayısıyla mümkün olan her türlü süreçte işbirliği devam edecektir.
-Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederiz.
Kafkasya toplumu da Ubıhçayı yitirmiştir
Küreselleşme ve dijitalleşme ile birlikte birçok dil ve sözlü gelenek yok olmuştur. Modern dünyada Kafkasya toplumu da bu kayıplardan nasibini almıştır. “Benimle birlikte bir dil ölüyor” sözünün sahibi ve Ubıh dilinin son konuşanı Tevfik Esenç’in 1992 yılında vefatıyla Ubıhça tamamen kaybolmuştur.
Sonuç olarak, toplumların anadilleri, ifade özgürlüğü ve kültürel hakların savunma aracıdır. Geçmiş ile gelecek arasında köprü işlevi gören, sözlü tarih ile toplum hafızasını yaşatarak gelecek nesillere aktaran eşsiz birer hazinedir anadiller. Yaşamak ve yaşatmak da en önemli görevimizdir.