Moldova, Kuzey Osetya ve Kabardey-Balkar’dan 3 kadının farklı dönemlerdeki yaşamöykülerinde Kuzey Kafkasya kadınlarının kâh trajik kâh ilham verici hayatlarına tanıklık edeceğiz.
İyi okumalar…
Serap Canbek
Moldova tahtındaki Çerkes

Moldova’yı 1634-1653 yılları arasında yöneten voyvoda Vasile Lupu’nun (1595-1661) ikinci eşi olan 1620 doğumlu Ekaterina Cercheza (Çerkes Catherine), Lupu’nun ilk eşi Tudoska’nın ölümünün ardından haznedar Nikolay Katarzhi tarafından ailesinden satın alınmıştı. Katarzhi, Lupu için en güzel gelini bulmak amacıyla tüm Kafkasya’yı dolaşmıştı. Moldova’ya dönerken, Silistre’nin Türk paşasıyla problem yaşadılar. Türk paşa, Ekaterina’yı kendisi için istiyordu. Katarzhi, kızı Moldova’ya götürmek zorunda olduğunu söyledi. Türk paşanın bir Hıristiyanla evlenmek istemediğini bilen Katarzhi, paşaya kızın Hıristiyan olduğunu söylese de Ekaterina’nın Ochakov’a (Özi) götürülmesine engel olamadı. Katarzhi, olanlar hakkında Lupu’ya bilgi gönderdi. Lupu ise İstanbul’a bir elçi yollayarak adaletin sağlanmasını istedi. Ekaterina bir kaleye hapsedilmişti. Müslüman bir yazman, Lupu ile evlenememesi için Ekaterina’nın din değiştirmesini sağlamakla görevlendirilmişti. Ekaterina çok zekiydi, yazman ne zaman konuşmak için gelse onu domuz eti yerken buluyordu. Bu günahkârlığa daha fazla dayanamayan yazman vazgeçti ve böylece Ekaterina Müslümanlığa geçmemiş oldu. 1648-1687 yılları arasında iktidarda olan Osmanlı Padişahı IV. Mehmet, paşaya Moldova heyetini engellememelerini emretti.

Paşa emre uydu ama karşılığında Lupu namına 300, Katarzhi namına ise 200 altın istedi. Moldova’nın müstakbel hanımefendisi, Eylül 1639’da ülkeye geldi ve Lupu ile Ekaterina’nın düğünü 1639 sonlarında ya da 1640’ın ilk aylarında gerçekleşti. Bu evlilikten 3 çocuk dünyaya geldi: Ştefăniţă, İoan ve Alexander.
Lupu’nun ilk evliliğinden kızları Maria ve Ruxanda’ya da annelik yapan Ekaterina tüm resmi törenlere katılıyordu. Golia ve Hlincea gibi büyük manastırların restorasyonlarını yaptırdı. 28 Eylül 1653’te ltın ve gümüşle hazırlanmış “Dua Kitabı”nı Kazaklardan satın alarak Dragormirna Manastırı’na hediye etti.
Ekaterina, 1653’te Vasile Lupu ve Gheorghe Ştefan arasında başlayan taht mücadelesi döneminde ailesiyle birlikte Polonya’nın Kamenest kentine gitti. 1653’ün ikinci yarısında sığındığı Suceava Kalesi kuşatıldığında teslim olmayı ve servetini vermeyi reddetti. Ancak yiyecek ve mühimmat kıtlığı başlayınca 9 Şubat 1653’te kalenin kapıları açıldı. Vakanüvis Georg Krauss, Ekaterina’nın “mücevherlerinin yanı sıra Lupu’nun en kıymetli atlarını” da vermeye zorlandığını belirtir.

Oğlu Ştefăniţă ile birlikte esir alınan Ekaterina, Bistrita’daki Buciulești’ye götürüldü ve 1658’e kadar hapis kaldı. Daha sonra Yedikule Zindanları’nda kaderine terk edilmiş olan eşi Lupu için Konstantinopolis’e (İstanbul) gitti. Kasım 1659’da oğlu Ştefaniță tahta geçince Yaş’a gitti ve oğlunun yanında durarak faaliyetlerini denetledi.
1661’de eşi ve oğlu ölünce bir süre İstanbul Boğazı’ndaki aile sarayında yaşadı. 1665’te Moldova’ya döndü. 1 Mart 1666 tarihinde hayata veda eden Ekaterina’nın hatırası Golia ve Hlincea manastırlarındaki fresklerle ölümsüzleştirildi.
Vasile Lupu olarak bilinen Lupu Coci, 1634-1653 yılları arasında Moldova’nın voyvodasıydı. Arnavut ve Yunan kökenliydi. Lupu, bir dizi entrikanın ardından 1634’te Moldovya tahtını ele geçirmiş ve 20 yıl boyunca iktidarı elinde tutmayı başarmıştı.
Evliya Çelebi’nin kaydettiği bilgilere göre Ekaterina’nın annesi, 1653-1654 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun sadrazamı olan Koca Derviş Mehmed Paşa’nın kız kardeşiydi ve bir kız kardeşi de Kırım Hanı III. İslam Giray (1644-1654) ile evliydi. Ekaterina, eşi ve oğlunun siyasal kararlarında önemli bir rol oynamıştı. Sadece hayırseverliğiyle değil, diplomatik becerileriyle de ün kazanmıştı. (www. moldovenii.md, www. enciclopediaromaniei.ro)
Uzaya içme suyu taşıyan kadın

2021 yılında yayımlanan “Kuzey Kafkasya’nın 13 Muhteşem Kadını” adlı kitap, Kafkasyalı kadınların dokunaklı ve ilham verici yaşamöykülerini içeriyor. Kitapta Lyudmila Jambulatovna Aşkhotova’ya da yer verilmiş.
Astronotluk alanında 50’nin üzerinde buluşu ve NASA’dan aldığı takdir belgesi olan Aşkhotova, 17 Nisan 1938 tarihinde Kabardey-Balkar’ın Verkhniy Kurp Köyü’nde doğdu. Yoksulluk nedeniyle, uzunca bir yolu bez terliklerle yürüyerek okula gidiyordu, okulun daha ilk yılında çok kötü üşüttü ve bir böbreği alındı. Ertesi yıl okula döndü, ikinci sınıfa başlamak istiyordu. Öğretmen, “Programa uyum sağlarsan herkesle birlikte çalışırsın, uyum sağlayamazsan birinci sınıfa geri dönersin” dedi. Lyudmila azmetti ve başarılı oldu. O günleri şöyle anlatıyor: “Çok çalıştım. Rusçayla ilgili zorluklara rağmen çok çalıştım. 12 yaşıma kadar Rusça bilmiyordum. Rusçayı öğrenirken, sorulduğunda hata yapmamak için okul müfredatını ezberlemiştim.”
Lyudmila, iki üniversiteden onur derecesiyle mezun oldu: Moskova Gıda Endüstrisi Teknoloji Enstitüsü ve Moskova Havacılık Enstitüsü. Magomet Nagaev ile evlendikten kısa süre sonra Star City’deki roket ve uzay şirketi Cosmonaut Flight Center (CFC) Energia Kozmonot Uçuş Merkezi’nin baş tasarım bürosuna davet edildi. Yuri Gagarin’in uçuşuyla başlayarak, uzay uçuşları sırasında kozmonotların yaşam destek sistemlerinin tasarım bölümünün başına getirildi. Energia Kozmonot Uçuş Merkezi’nde yaptığı çalışmalar gizli tutuluyordu. Kendisinin ve eşinin işleri hakkında konuşma, fotoğraf çektirme veya yurtdışına seyahat etme hakları yoktu. Geliştirdiği birçok şey hâlâ “Çok Gizli” olarak sınıflandırılıyor ve bazıları yalnızca kozmonotlukta değil, tıp alanında da başarıyla kullanılıyor.

Aşkhotova başkanlığındaki Şehir Klinik Hastanesi ekibi önemli bir sorunu çözdü: Suyun 6 ay yerine 3 yıl boyunca taze ve temiz kalmasını sağlayan yeni bir kap geliştirdiler. Bu, uzun vadeli uzay uçuşları için önemli bir adımdı. Lyudmila, gıda ürünleri ve içme suyu için özel kaplar, mekân duşu ve lavabosu, atık bertarafı ekipmanı dizayn etti. 5 kez “En İyi Tasarımcı” ödülüne layık görülen Aşkhotova’nın icatları bugün sadece Rusya Uluslararası Uzay İstasyonu’nda değil, ABD’nin mekiklerinde de kullanılıyor.
Aşkhotova’nın icatları ayrıca Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) tarafından da onaylandı.
En sevdiği icadı, 1981’de kendisine gümüş madalya kazandıran, Dünya’ya yakın yörüngeye içme suyu ulaştırma sistemiydi. Lyudmila, “O zamanlar roket sistemi yeni gelişiyordu. Amerikalılar motorlarını geliştiriyorlardı ve biz de hem motorlar hem de astronotlar için yaşam desteği üzerinde çalışıyorduk” diyor. Bir diğer favori icadı ise “Effect” isimli tıbbi aspiratör idi. Bu aspiratör şu şekilde çalışıyordu: Kişinin göğsünden 1 santimetre kesilip cihaz yerleştirilir. Kan özel bir torbaya dolar ve kişi nefes almaya başlar. Nefes almanın basıncı göğüs boşluğunu rahatlatır ve kesedeki kan tekrar içeri akar. Bir hafta içinde hastanın akciğer kanaması düzelir. O zamanlar dünyada böyle bir buluş yoktu. Aşkhotova, eser sahibi belgesini aldıktan sonra fabrikada 20 adet aspiratör üretilerek savaşa gönderildi (o sırada Afganistan’da savaş devam ediyordu). Seri üretime geçmeye karar verdiler ama hükümet değişti. Yeltsin geldi ve sonrasında devletin üretecek parası kalmamıştı.
Aşkhotova uzun süre pes etmedi, çeşitli makamlara gitti, hatta kendi kurduğu Energia isimli sivil toplum kuruluşunun yönetimiyle bile görüştü. Yaşadığı süreci şöyle anlatıyor: “O zamanlar şirket Buran adlı bir roket uçağı üzerinde çalışıyordu. ‘Sadece Buran için paramız var, hiçbir şey yapamayız. Sağlık Bakanlığı para arasın’ dediler. Nereye gitsek bir türlü bulamıyoruz, para yok. Kabardey-Balkar’a tatil için gittiğimde sağlık bakanının yanına uğradım. ‘Paramız yok ama dağlık bölgelerde sık sık akciğer kanama vakaları oluyor. Bu hem kadınlar hem de çocuklar için gerekli. Bir üretici bulursanız çok mutlu oluruz’ dedi. Sonunda dolaşıp sormaktan yoruldum. Patent belgesinin geçerlilik süresi 20 yıldır. Bütün telif hakkı belgelerimiz geçersiz hale geldi. Her şey zamana gömüldü. Yazık.”
Aşkhotova’nın eşi 1994 yılında vefat etti. Halen oğlunun ailesiyle birlikte Korolev’de yaşıyor. Kabardey-Balkar’a dönüp kalan yıllarını orada geçirmek istiyor ancak ailevi nedenlerden dolayı bunu yapamıyor. (www.arhiv.kbr.ru, www.forbes.ru, www.stav.aif.ru)
Faşistlerle işbirliği yapmadı

Ölümünün ardından 23 yıl geçtikten sonra, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği (SSCB) Yüksek Sovyet Başkanlığı’nın 10 Mayıs 1965 tarihli kararnamesinde “Büyük Vatanseverlik Savaşı sırasında Nazi işgalcilerine karşı mücadelede gösterilen cesaret” açıklamasıyla “1. Derece Vatanseverlik Savaşı Nişanı” ile ödüllendirilen Çabaxan (Çabahan) Mihaylovna Basieva, 1912 yılında Kuzey Osetya’nın Tsey Köyü’nde dünyaya geldi. Dört erkek kardeşi vardı ve ailenin tek kızıydı. Babalarının eğitime verdiği önem, tüm kardeşlerin iyi bir öğrenim almasını sağladı.
Çabahan, Ordzhonikidze Pedagoji Enstitüsü’nün (şimdiki Kuzey Osetya Devlet Üniversitesi) Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne girdi. Ardından Alagir’de 1 No’lu Okul’da öğretmenliğe başladı. Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin gençlik yapılanması Komsomol’un Alagir bölge komitesi bürosunun üyesiydi.

II. Dünya Savaşı başlamıştı. Düşman, Alagir’e yaklaşıyordu. Kasım 1942’de Alagir’in Almanlar tarafından işgal edilmesinin ardından faşistler, Kuzey Kafkasya halklarının Nazi düzenini sevdiklerini dünyaya kanıtlamak amacıyla çalışmalar yapmaya başladı. Alagir’deki işgalciler, Almanca bilen, eğitimli ve yerel halk arasında saygın bir Oset olan Çabahan’ın propaganda amaçlarına en uygun kişi olduğuna karar verdiler. Ayrıca edebiyattan ve sanattan anlayan güzel bir kadının, alternatifi ölüm ise işbirliğini seçeceğinden eminlerdi. Goethe ve Schiller hayranı olan Çabahan’ın Almanları öveceğini düşünüyorlardı. Kendilerinin kurduğu Razdzog gazetesinde çalışması konusunda müzakereler Baron von Kassen tarafından yürütüldü ancak Çabahan tüm teklifleri reddetti. Çabahan ile Komsomol üyesi ve Kızıl Ordu teğmeni olan kardeşi Tasoltan Basiev ve annesi Tamara evlerinden alındı. Nazi komutanı, Çabahan’a şunları söyledi: “Unutma! Tanık olmadan yok edileceksiniz ve hiç kimse sizin gereksiz sadakatiniz ve cesaretinizden haberdar olmayacak.”

Çabahan, Aralık 1942’de kardeşi Tasoltan ve annesiyle birlikte işkence gördü ve ardından hepsi idam edildi. Alagir ile Tsrau köylerinin sınırında yer alan toplu mezara gömüldüler.
Nazi komutanı yanılmıştı, unutulmadılar. Çabahan’ın yaşadığı sokağa ve Alagir 1 No’lu Okul’a Çabahan’ın adı verildi, bir anıtı dikildi. 1970 yılında Çabahan Basieva’nın başarısına adanan “Son Kar” filmi çekildi. Filmde Çabahan rolünü çocukluk arkadaşı Varvara Bedeeva’nın kızı Zemfira Tsakhilova canlandırdı. (www.ossetians.com, www.nnbrso.ru, www.iriston.ru, www.sevosetia.ru, www.junobook.com)